bugün
- arkadaşlar biri var8
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası12
- icardi1905 silik olsun kampanyası31
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi16
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı8
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır18
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- nervio'ya aşık olmak11
- evlilik15
- türkiyede çok abartılan arabalar9
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı16
- escort fiyatlarının güncellenmesi11
- karınıza range rover alır mısınız23
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu38
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi10
- anın görüntüsü16
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- ilk buluşmada çorumlu olduğunu ağzından kaçırmak8
- icardi190516
- ali erbaş18
- türkiye işçi partisi11
- futbolcu ismiyle nick almak15
- çin halk cumhuriyeti8
- ellerim bos gonlum hos9
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı18
- ruh okuzu9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği14
- boşuna yaşıyorum hissi16
- patiswiss21
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi28
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- akrep burcu8
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi12
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası10
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- akp seçmeni16
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
"kendinizi dahi hissediyor musunuz? duraksamadan yanıt verdim: "elbette herkes gibi."
evet, herkes deha sahibidir, deha kocaman, tek taş bir elmas değil, tüm insanların üstüne püskürtülmüş parıldayan bir tozdur. en doğal, en günlük bir şeydir bu. eğer bir kimse, her yaratıcı eylemin içerdiği sonsuzu çağrıştırarak, var olup da hemen deviniyor, yürüyor, gülümsüyor, eşsiz tek bir biçimde konuşuyorsa, o zaman deha oradadır. o zaman kimseyi görmek ve görünce de varlığını kutlamak bize bağlıdır. çünkü, alçakgönüllülüğün bu derecesinde, körlükle, miyoplukla, hipermetroplukla ya da yalnızca dalgınlıkla hiçliğe adanmıştır. hipermetropluk: her zaman yalnızca burnunun dibindekini görmekte toplanan bu sakatlık ne kadar da yaygın! mozart"ın don juan`ını bilmemezlik olamaz. bir kuşla bir güneş ışınının rastlaşmasında ansızın ortaya çıkan büyülü anı daha kolaylıkla kaçırabiliriz. güzellik dünyanın en yaygın şeyidir, ama günlük gereksinimlerin kölesi olmuş bakışımız onu göremez. yorgunluğumuzun dünyanın üstüne attığı o gri örtüyü yırtmak icin ressamın, heykeltraşın, mimarın ciddi bir müdahalesi gerekiyor.
böylece güzelligi, günlük yaşamdan uzakta, ayrılmış bir mahallenin içine; müzelerin, kitapların, sarayların, ustaca düzenlenmiş bahçelerin bulunduğu mahallenin içine kapatmak, hatta gerçek kokuları hiç duymamak için parfümlere boğulmak gibi, kendimizi de güzellikle birlikte buraya kapatmak geliyor hep içimizden. kimileri yürekle seksin şu biçimsizliğini bile sunuyorlar: güzelliği, sevilebilir, arzu edilebilir, cinsellik açısından heyecan verici olan şeyden ayırıyorlar. (gide , proust hakkında şöyle diyor: " bana, önce kendisini çeken şeyin neredeyse hiçbir zaman güzellik olmadığını ve güzelliğin cinsel istek ile az ilişkisi bulunduğunu düşündüğünü yanıt olarak bildiriyor. "andre gide, journal, "la pleiade", s.694, gallimard) güzelliğin böylece gettoya konulması, sakat bir zihni, kuşkusuz çocukluk yıllarında bir saldırı sonucu sakat kalmış bir zihni belirtiyor. daha genel olarak, güzellik pek bayağı saplantılarımızla bastırılıyor. bereket versin, her zaman değil. kendimi içinde kral gibi hissettiğim yalnızca bir durum var. örnegin, bir metro vagonunun kalabalığı icinde, akşamın saat altısında, hiçliğe denk olan o iğrenç, tekdüze kaygılar yüzünden bitkin düşmüş, canı çıkmış, iflahi kesilmis erkek ve kadınların ortasında olduğum durum. oysa benim de kaygılarım ve yorgunluğum daha az değildir, ama, metro treninin hızlanmalarına, hızını kesmelerine uyarak salınan yoğun insan kitlesi içinde çok güzel bir yüz keşfettim, ve bakışım, etrafa serinlik saçan bir ağaca konmuş bir kuş gibi, bu yüzün üstüne kondu. bu kapalı ve pis kokulu ortamda, bu ufacık ve canlı vahayı buldum. gizlice büyük bir zevk alıyorum. gözlerim kamaşıyor. tüm bu yoksulların ortasında ben karun gibi zenginim."
kutsal ruh kitabından
michel tournier bu cümleleri yazarken de karun gibi zengindir. modern insan bulunduğu her ortamda donuk gözlerle akıllı telefonuna, blackberry'sine ya da bilgisayarına bakan gözleriyle en büyük zenginliklerden ve güzelliklerden bihaberdir. neredeyse hepten kaybetmiştir ve farkında bile değildir. bu bile modern zamanların korkunçluğunu anlatmaya yeter. göz göze bakmayan, bakmaya ihtiyaç duymayan insan seli içerisinde; "istiklal'deki insan seli içinde bir molekül olarak hareket ederken, bu akışkanın kritik bir eşiğe ulaşacağını, faz değişimleriyle birlikte kristal kuleleri alaşağı edeceği çatallanma zamanlarını hayal ediyorum." diyen rahmi öğdül ile aynı hayali devam ettirmekten başka çare kalmıyor.
evet, herkes deha sahibidir, deha kocaman, tek taş bir elmas değil, tüm insanların üstüne püskürtülmüş parıldayan bir tozdur. en doğal, en günlük bir şeydir bu. eğer bir kimse, her yaratıcı eylemin içerdiği sonsuzu çağrıştırarak, var olup da hemen deviniyor, yürüyor, gülümsüyor, eşsiz tek bir biçimde konuşuyorsa, o zaman deha oradadır. o zaman kimseyi görmek ve görünce de varlığını kutlamak bize bağlıdır. çünkü, alçakgönüllülüğün bu derecesinde, körlükle, miyoplukla, hipermetroplukla ya da yalnızca dalgınlıkla hiçliğe adanmıştır. hipermetropluk: her zaman yalnızca burnunun dibindekini görmekte toplanan bu sakatlık ne kadar da yaygın! mozart"ın don juan`ını bilmemezlik olamaz. bir kuşla bir güneş ışınının rastlaşmasında ansızın ortaya çıkan büyülü anı daha kolaylıkla kaçırabiliriz. güzellik dünyanın en yaygın şeyidir, ama günlük gereksinimlerin kölesi olmuş bakışımız onu göremez. yorgunluğumuzun dünyanın üstüne attığı o gri örtüyü yırtmak icin ressamın, heykeltraşın, mimarın ciddi bir müdahalesi gerekiyor.
böylece güzelligi, günlük yaşamdan uzakta, ayrılmış bir mahallenin içine; müzelerin, kitapların, sarayların, ustaca düzenlenmiş bahçelerin bulunduğu mahallenin içine kapatmak, hatta gerçek kokuları hiç duymamak için parfümlere boğulmak gibi, kendimizi de güzellikle birlikte buraya kapatmak geliyor hep içimizden. kimileri yürekle seksin şu biçimsizliğini bile sunuyorlar: güzelliği, sevilebilir, arzu edilebilir, cinsellik açısından heyecan verici olan şeyden ayırıyorlar. (gide , proust hakkında şöyle diyor: " bana, önce kendisini çeken şeyin neredeyse hiçbir zaman güzellik olmadığını ve güzelliğin cinsel istek ile az ilişkisi bulunduğunu düşündüğünü yanıt olarak bildiriyor. "andre gide, journal, "la pleiade", s.694, gallimard) güzelliğin böylece gettoya konulması, sakat bir zihni, kuşkusuz çocukluk yıllarında bir saldırı sonucu sakat kalmış bir zihni belirtiyor. daha genel olarak, güzellik pek bayağı saplantılarımızla bastırılıyor. bereket versin, her zaman değil. kendimi içinde kral gibi hissettiğim yalnızca bir durum var. örnegin, bir metro vagonunun kalabalığı icinde, akşamın saat altısında, hiçliğe denk olan o iğrenç, tekdüze kaygılar yüzünden bitkin düşmüş, canı çıkmış, iflahi kesilmis erkek ve kadınların ortasında olduğum durum. oysa benim de kaygılarım ve yorgunluğum daha az değildir, ama, metro treninin hızlanmalarına, hızını kesmelerine uyarak salınan yoğun insan kitlesi içinde çok güzel bir yüz keşfettim, ve bakışım, etrafa serinlik saçan bir ağaca konmuş bir kuş gibi, bu yüzün üstüne kondu. bu kapalı ve pis kokulu ortamda, bu ufacık ve canlı vahayı buldum. gizlice büyük bir zevk alıyorum. gözlerim kamaşıyor. tüm bu yoksulların ortasında ben karun gibi zenginim."
kutsal ruh kitabından
michel tournier bu cümleleri yazarken de karun gibi zengindir. modern insan bulunduğu her ortamda donuk gözlerle akıllı telefonuna, blackberry'sine ya da bilgisayarına bakan gözleriyle en büyük zenginliklerden ve güzelliklerden bihaberdir. neredeyse hepten kaybetmiştir ve farkında bile değildir. bu bile modern zamanların korkunçluğunu anlatmaya yeter. göz göze bakmayan, bakmaya ihtiyaç duymayan insan seli içerisinde; "istiklal'deki insan seli içinde bir molekül olarak hareket ederken, bu akışkanın kritik bir eşiğe ulaşacağını, faz değişimleriyle birlikte kristal kuleleri alaşağı edeceği çatallanma zamanlarını hayal ediyorum." diyen rahmi öğdül ile aynı hayali devam ettirmekten başka çare kalmıyor.
güncel Önemli Başlıklar