uludağ sözlük tasavvuf kapışması

muhtemelen sona ermiş olan kapışmadır. kendimi burada galip ilan etmiyorum, çünkü taraflardan biri sahadan kaçtı. kendimi mağlup de ilan etmiyorum, çünkü kaçan ben değilim...

kendimi kaba bulup bulmadığımı düşündüm biraz; yok ama, yeni bişey yok, ben hep böyleydim. yani tarih boyunca böyleydim... haklıydım da;

şimdi gelecek oradan, iki tane selefi/vehhabi artığı bana din dersi verecek, tasavvuf dersi verecek... hadi versin bir şey demiyorum;

- kalkacak muhiddin-i arabi'ye sövecek,
- fırsat bulursa imam-ı gazali'ye sövecek,
- fırsat bulursa, mevlana'dan başlayıp şah-ı nakşibend'e,
hacı bektaş veli'den tutup abdülkadir geylani'ye kadar
cümle tasavvuf büyüklerine sövecek,
- fırsat bulursa, mezhep imamlarına sövecek,
- kafasına göre hadilseri ayıklayıp kesip biçecek,
- fırsat bulursa hazret-i ömer'e, hazret-i ali'ye atıp tutacak,
- fırsat bulursa, allah'ı kendine benzetecek (evet, bunlara o yüzden "mücessime" derler!)

ve bütün buları yapacak, yapmaya çalışacak, sonra da ben ona "hayhay" diyeceğim, "buyursunlar efendim" diyeceğim... var mı böyle bir şey?.. hangi kitapta yazar?... lan hepsini bırak, muhiddin-i arabi'ye kafir diyen adamın anasını bacısını tanımam lan ben... (hadi yine, buradaki tanımam kelimesi kibarlığıma geldi!)
..

bunlar, hafız esad'ın islamiyeti arap milliyetçiliği haline getirmek için yetiştirip türkiye'ye saldığı bir takım kişilerdir. türkiye'deki bütün islamcılığı ifsad etmişledir. suud'daki vehhabi rejiminin versiyonları, dalları ve budaklarıdır.

ama "allah'ın sopası yok" derler ya, bugün babadan kardeş oldukları beşşar esad'ın başına en büyük bela olan yine kendileridir. daha onunla olan meselelerini halletmeden, en büyük düşman saydıkları şiileri alt etmeden, gelip bize din öğretiyorlar, tasavvuf öğretiyorlar.

zor be, ben ihtimal vermiyorum.