bugün
- spor salonuna gitsem erkekler popoma bakar mı26
- fenerbahçe14
- ismail kartal15
- icardi190537
- unutulan ünlüler11
- işid'in bütün yaptıkları meşrudur10
- karınızla gratise gider misiniz12
- sokak köpeklerini isteyen evinde baksın9
- fazla bilinmeyen harika şeyler8
- ankarayı öven tip18
- mert hakan yandaş26
- rusların en iyi olduğu şeyler26
- anın görüntüsü11
- manyak olmaya karar verdim10
- galatasaray15
- kitap okumanın zararlı ve gereksiz olması15
- sokak hayvanları uyutulacak29
- age of empires'in üstüne oyun var mı9
- kaza yerinin tespiti iran ihası tarafından yapıldı8
- bugün üike olarak resmi yastayız13
- şeriat ülkesinde bir kadın nasıl öldürülür8
- arkadaşlar damatlık bakıyorum da sizce bu nasıl20
- türk kızları neden gülümsemiyor9
- bir galatasaraylının kulağına fred diye fısıldamak12
- fenerbahçe büyüklüğü11
- akp'nin fenerbahçe ve beşiktaş düşmanlığı14
- bir şarkı sözü der ki12
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi14
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz16
- icardi1905'i silip atmak20
- afganistan yardımlaşma derneği başkanı15
- akpnin hala bedava kek vaadini tutmaması13
- sevgilinin kız arkadaş lobisi10
- escort ile evlenmek11
- şişmanlar ölünce nereye gider9
- ellerim bos gonlum hos10
- kilo almak için bik bikle evlenmek11
- alex de souza vs fred10
- cumhrbaşkanm sizi dünya yenemedi ben nasıl yeneyim15
- cehennemde türkçe konuşulur8
- 19 mayıs 2024 fenerbahçenin bütün oyunları bozması16
- iran'ın depremde yas ilan etmemesi9
- dondurma yalarken erkeklerin sürekli bakması8
- jayden oosterwolde11
- fenerbahçe'nin attığı golde faul olması17
- karınız olsa döver misiniz9
- yeşil gözlü erkek olmak10
- hani u19 gelecekti ühühühühühühü10
- fulya öztürk9
- iran cumhurbaşkanının helikopter kazası31
(bkz: Türkiye nin carî açık meselesi)
2001 krizinden sonra Türkiyenin iktisâdî anlamda bir değişim sürecine girdiği hepimizin malumu Bilhassa AKP iktidarı ile birlikte özel-dış yatırımcı ve tüketim odaklı Derviş Fischer modeli tam gaz uygulanmaya başlandı.
Son dönemlerde Türkiyenin iktisadi açıdan bir evrilme sürecine girerek bunun neticesinde atılımlar yaptığı yazılır, çizilir oldu. Bu durumun büyüme oranına yansıması ile birlikte Türkiye dünyada Çinden sonra en hızlı büyüyen ekonomi ünvanını kazandı. Gerek dış basında gerekse yurt içinde Türkiyenin ekonomi politikalarına methiyeler yapıldı.
Evet, ciddi bir büyüme oranı var; fakat buna rağmen Türkiyenin ciddi bir de cari açık problemiyle karşı karşıya olması, bizi bu büyüme oranına aldanmama konusunda ihtar etmektedir. işte burada bu büyüme oranına rağmen verilen cari açık bir soruya sebep oluyor: Türkiye ekonomisi sağlıklı bir büyüme mi yaşıyor, yoksa şişiyor mu?
Ekonomik büyümenin, ülke ekonomisindeki kapital sirkülasyonu olduğunu düşünürsek, karşılığını ihracat ve ithalat toplamı olarak buluyor. Ekonomi büyürken ithalat ve ihracat toplamı baz alınıyor. Büyüyen ekonomiye rağmen yüksek miktarda bir cari açık verilmesinin sebebi de ihracat ve ithalat dengesizliği olarak ister istemez beliriveriyor. Çok basit bir düşünceyle bu çıkarımı yapabiliyoruz. ihracatımız ithalatımızı karşılayamıyor. Yani bu büyüme tüketim endeksli bir büyüme, yani zarar odaklı.
Bir soru daha geliyor akla; bu ihracat ithalat dengesizliğinin sebebi ne?
Tam da bu noktada Türkiyenin dengesiz iktisâdi sisteminin irdelemek gerekiyor ve son dönemde Türkiyeyi küçük ABD yapan tüketim toplumu olgusunu
Türkiye tüketim toplumu olma yolunda büyük adımlarla ilerliyor. Tüketirken üretim yapılmaması da ekonomik dengesizliği körüklüyor.
Türkiye üretim yapmıyor. Hemen hemen hiçbir dalda hiçbir üründe patent sahibi değiliz. I-pod üretiyoruz; fakat bunu orjinaliyle bire bir yapıp yeni bir özellik katamayınca patent alamıyoruz. Hal böyleyken Türkiye üretim konusunda fason ürün cennetinden başka bir vasfa bürünemiyor.
ihracat rakamların ithalat rakamlarını karşılamamasının bir diğer sebebi de Türkiyenin niteliksiz ve katma değeri düşük mallar ihraç edip, katma değeri yüksek mallar ithal etmesinden kaynaklanıyor. Tekstilde ihracat yaparken, elektronik eşyada ithalat yapıyoruz misali verilebilir.
Türkiyenin cari açık verdiği kalemlere bakıldığında ise durum komik bir hal alıyor. ilerlemiş gibi göründüğümüz inşaat sektörü, ihracat şampiyonu olduğumuz otomotiv sektörü şeklinde birçok misal verebiliriz. Hadi enerji ve sağlık sektöründe üretim yapamadığımızı düşünerek bunları hesaba bile katmayalım.
Peki, ihracat şampiyonu olunan otomotiv sektöründe nasıl açık veriyoruz? Çok basit; Türkiyenin kuruluşundan beri hastalığı olan ham madde işleyememe durumu Otomotiv sektöründe, araçların ana maddelerini işleyemiyor. Ham madde olarak sattığımız çeliği, demiri vs. işlenmiş vaziyette kat kat fazla ücret ödeyerek geri alıyoruz. ithal ettiğimiz bu ürünlerin götürüsü, ihraç ettiğimiz aracın getirisinden daha fazla tutuyor. O halde ham maddesini işleyemediğin sektöre bu kadar yatırım yapmanın ne mânâsı var. Yanlış politikanın daniskası 2012 yılına girerken ham madde işleyemememize mi yanalım; yoksa böyle bir iktisadi yanlış yapılmasına mı?
Yeni bir seneye adım atarken, şişen Türkiye ekonomisinin böyle giderse patlayacağı görünüyor. Batı kopyası iktisadî sistem baştanbaşa ele alınıp değiştirilmezse acı sona katlanmak zorunda kalabiliriz.
Maksat iç karartmak değil, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmek
2001 krizinden sonra Türkiyenin iktisâdî anlamda bir değişim sürecine girdiği hepimizin malumu Bilhassa AKP iktidarı ile birlikte özel-dış yatırımcı ve tüketim odaklı Derviş Fischer modeli tam gaz uygulanmaya başlandı.
Son dönemlerde Türkiyenin iktisadi açıdan bir evrilme sürecine girerek bunun neticesinde atılımlar yaptığı yazılır, çizilir oldu. Bu durumun büyüme oranına yansıması ile birlikte Türkiye dünyada Çinden sonra en hızlı büyüyen ekonomi ünvanını kazandı. Gerek dış basında gerekse yurt içinde Türkiyenin ekonomi politikalarına methiyeler yapıldı.
Evet, ciddi bir büyüme oranı var; fakat buna rağmen Türkiyenin ciddi bir de cari açık problemiyle karşı karşıya olması, bizi bu büyüme oranına aldanmama konusunda ihtar etmektedir. işte burada bu büyüme oranına rağmen verilen cari açık bir soruya sebep oluyor: Türkiye ekonomisi sağlıklı bir büyüme mi yaşıyor, yoksa şişiyor mu?
Ekonomik büyümenin, ülke ekonomisindeki kapital sirkülasyonu olduğunu düşünürsek, karşılığını ihracat ve ithalat toplamı olarak buluyor. Ekonomi büyürken ithalat ve ihracat toplamı baz alınıyor. Büyüyen ekonomiye rağmen yüksek miktarda bir cari açık verilmesinin sebebi de ihracat ve ithalat dengesizliği olarak ister istemez beliriveriyor. Çok basit bir düşünceyle bu çıkarımı yapabiliyoruz. ihracatımız ithalatımızı karşılayamıyor. Yani bu büyüme tüketim endeksli bir büyüme, yani zarar odaklı.
Bir soru daha geliyor akla; bu ihracat ithalat dengesizliğinin sebebi ne?
Tam da bu noktada Türkiyenin dengesiz iktisâdi sisteminin irdelemek gerekiyor ve son dönemde Türkiyeyi küçük ABD yapan tüketim toplumu olgusunu
Türkiye tüketim toplumu olma yolunda büyük adımlarla ilerliyor. Tüketirken üretim yapılmaması da ekonomik dengesizliği körüklüyor.
Türkiye üretim yapmıyor. Hemen hemen hiçbir dalda hiçbir üründe patent sahibi değiliz. I-pod üretiyoruz; fakat bunu orjinaliyle bire bir yapıp yeni bir özellik katamayınca patent alamıyoruz. Hal böyleyken Türkiye üretim konusunda fason ürün cennetinden başka bir vasfa bürünemiyor.
ihracat rakamların ithalat rakamlarını karşılamamasının bir diğer sebebi de Türkiyenin niteliksiz ve katma değeri düşük mallar ihraç edip, katma değeri yüksek mallar ithal etmesinden kaynaklanıyor. Tekstilde ihracat yaparken, elektronik eşyada ithalat yapıyoruz misali verilebilir.
Türkiyenin cari açık verdiği kalemlere bakıldığında ise durum komik bir hal alıyor. ilerlemiş gibi göründüğümüz inşaat sektörü, ihracat şampiyonu olduğumuz otomotiv sektörü şeklinde birçok misal verebiliriz. Hadi enerji ve sağlık sektöründe üretim yapamadığımızı düşünerek bunları hesaba bile katmayalım.
Peki, ihracat şampiyonu olunan otomotiv sektöründe nasıl açık veriyoruz? Çok basit; Türkiyenin kuruluşundan beri hastalığı olan ham madde işleyememe durumu Otomotiv sektöründe, araçların ana maddelerini işleyemiyor. Ham madde olarak sattığımız çeliği, demiri vs. işlenmiş vaziyette kat kat fazla ücret ödeyerek geri alıyoruz. ithal ettiğimiz bu ürünlerin götürüsü, ihraç ettiğimiz aracın getirisinden daha fazla tutuyor. O halde ham maddesini işleyemediğin sektöre bu kadar yatırım yapmanın ne mânâsı var. Yanlış politikanın daniskası 2012 yılına girerken ham madde işleyemememize mi yanalım; yoksa böyle bir iktisadi yanlış yapılmasına mı?
Yeni bir seneye adım atarken, şişen Türkiye ekonomisinin böyle giderse patlayacağı görünüyor. Batı kopyası iktisadî sistem baştanbaşa ele alınıp değiştirilmezse acı sona katlanmak zorunda kalabiliriz.
Maksat iç karartmak değil, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmek
güncel Önemli Başlıklar