türk kürt kavgası

son zamanlarda özellikle nesnel kimliğinin ayyuka çıkmamasının verdiği cesaret ile fütursuzca fikirlerini savuran ve savunan kişilerin "tekrar ve tekrar" eşeleyip çözümsüzlüğün neticesinde avantaj sağlamaya yönelik provakasyon malzemesidir.

aslında görünen boyutlarından çok daha fazlasını iliklerinde barındıran etnik, soysal ve sosyal bir anlaşmazlıktır. bu anlaşmazlık neredeyse her iki ırkın tarihe ortak dühulları kadar eskidir. şişirilmiştir biraz biraz ama yıllarca önce başlandığı için bu işleme balon defalarca patlamış, defalarca yapıştırılıp tekrar şişirilmeye başlanmıştır. kimine göre ise her nasıl ise yoktur böyle bir şey. görmezlikten gelindiği de olur yani. kimse inkar etmesin turkler kurtler'den, kurtler de turkler'den pek hoşlanmaz. bunun sebebi kesinlikle birbirlerinin tarihleri ya da ırkları değildir. çünkü kimse ne saf türk olduğunu ne de saf kürt olduğunu iddia edemez. aynı şey diğer kavimler için de geçerlidir. kimse saf hindu olmadığı gibi saf alman da değildir, saf ingiliz de değildir, saf kızılderili de değildir. kendini bile tanımıyorken bir başka ırkı nasıl bu kadar iyi tanıyabilir ki bir insan? sadece kulaktan dolma bilgilere dayanarak nefret etmek, nefretini kusmak hatta ve hatta bu nefreti nizami ya da illegal platformlarda can almaya kadar götürmek kabul edilir olamaz. herkesin tabiiki kendi milletini savunması kadar doğal bir şey yoktur. ben nasıl "ben türk'üm" diyorsam o da "ich bin deutsch"*, "R pyCCk"* diyecektir; ve çok normal olarak "ez kûrdi"* de diyecektir. kimse buna dur ya da hayır diyemez, dememeli. böyle bir konuda kimse kimseye yaptırım uygulayamaz. birisinin hakkı varsa hatta hakkı olduğunu bile düşünüyorsa bu onun için yeterli bir savaşma sebebidir. ne acıdır ki biz türk ve kürt olarak tam da bu çıkmazın içindeyiz. keşke zamanında çok ufak olduğundan kuşku duymadığım bu sebep hiç vukuu bulmamış olsaydı da şimdi o çok istenen barış elimizde olsaydı. bu berbat durumun en kötü yanı ise haklı olan bir tarafın olmaması. yani haklı olan bir taraf olsa bile artık bunca olayın ardından kimsenin bu hakkı savunacak bir tarafı olmaması işleri çok dik ve sarp bir yokuşa sürdü. bundan sonra olacaklar ciddi anlamda herkesin huzurunu kaçıracak ve tedirgin edecek talihsiz olaylar olacaktır. bunun örneğini 90'lı yılların ikinci yarısına kadar yaşadığımız olaylarda da gayet açık; eksik ama gayet açık şekilde gördük. şimdilerde ise yine kendine göre haklı olan bir grup, farklı isimlerde de olsa faaliyetlerine hız verdiler. kürtler'i salla pati, durduğun yerden terorist olarak ilan etmek ne kadar yanlış olsa da durup düşünmek için mola istemek gerekir. bir sekans canlandırın ki iki ırkın temsili iki grubu karşılıklı ve bıçaklarını bileyliyorlar. tam çarpışma gerçekleşecekken "durun!" diye bir haykırış ile sessizliğe boğuyoruz kan kokusunun öncesini. işte şu soru cevapsız kalarak çözecektir aslında bütün düğümleri: Neden?

- Neden bu kavga?
- Çünkü Türkler bizim hakkımız olan toprakları bize vermiyorlar...
- Hayır o topraklar bizim, her karışında biz kan döküp aldık oraları..
- Siz kan dökerken biz de kan döktük oralarda...
- O yüzden mi şimdi oralarda eşiktekini, beşiktekini, askerini, yaşlısını katlediyorsunuz... geçelim bu ayakları.
- Biz hakkımız olanı arıyoruz, bunun için de her şeyi göze alırız... Ayrıca siz de farklı bir şey yapmıyorsunuz!
- Biz de görevimizi yapıyoruz...
- Köyleri basarak mı?
- Onlar terörist köyleri... Siz teröristsiniz...
- Hayır değiliz, biz T.C. yi tanımıyoruz...
- Çokta tın... - Eylemlerimiz devam edecek...
- Biz yılmayız, nasıl 10 sene önce kökünüzü kazıdıysak yine yaparız. bunu yaparken tabii ki kayıplar verilecektir ama bizde ölmeye, ülkesi için canını vermeye hazır çok adam var.. sizde?
- Olsun, biz de stratejik hamleler yaparız, avrupa'ya oynarız, amerika'ya sırnaşırız.
- Delikanlısınız yani... hiç durmayın!

yani kendini bildiğinden beri türk, düşman olarak tanıtılmış bir çocuk, aynı şartlarda kürtler'in kötü insanlar olduğu beynine işlenmiş bir başka çocuk. ikiside aynı coğrafyada yaşamakta. hatta genelleme yapılacak kadar büyük bir oranda kürt barındıran terör örgütü kongra-gel eski adı ile pkk'nın efsane(!) lideri abdullah öcalan'ı düşünürsek Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitim öğretim müfredatı ile devlet üniversitesinden mezun olan bir memur olduğunu hatırlatmak iyi bir örnek olacaktır. artık bir ikna söz konusu olamaz. bir taraf değiştirme mümkün değil. ağaç yaşken eğilir diyenler haklıdır. öyle bir nefret tohumu ekilmiş ki içimize, öyle bir taraf almışız ki karşımızdakine imkanı yok her iki taraftan biri sonsuza kadar yok olana kadar bu ateş sönmeyecek. ben nasıl sen haksızsın diyebilirim adama köylerinin yakıldığını düşünürken, dağlarda öldürülürken, bombalanırken, topraklarının (kendilerinin olduğuna inandıkları topraklarının) ellerinden alındığına inanırken, dış ticaretini yok sayarken, milletini tanımazken, insanını tanımazken, bayrağını tanımazken, havayolunu tanımazken, dilini tanımazken... peki sen bana nasıl sen haksızsın dersin 17 yıl boyunca dağlarda, şehirlerde, köylerde abimizi, babamızı, erkek kardeşimizi kana bulayıp al bayrağa sarılmış tabutla eve yollarken, yolları kesip adam kaldırırken, döşediğin mayınla, kalleşce savaş taktiğinle sakat bıraktığın gencecik çocukları görünce, okulları basıp öğretmenini öğrencisini karatahta önünde kurşuna dizerken, beğenmediğin türk hukukunun, kurulmasına izin verdiği siyasi partilerin ile propaganda yaparken, yurtdışında devletin şerefini zedelemeye çalışırken, turizmini engellemek için hiç günahı olmayan hatta bu ülkenin vatandaşı olmayan insanları bile, kendini paramparça edecek kadar beynini yıkadığın insanları kullanarak öldürürken... yok arkadaş derler, dur orada derler. ne tarihin ne de ırkın sorundur bu kavganın bitmeyeceğini bilen insanlar için. sen onları görüyorsun ben de bunları. ne sen ne de ben bunu değiştirebiliriz derler. bu öyle bir kavga ki ya türk olarak öleceksin ya da kürt.

bu artık herkesin görmesi gereken bir gerçektir, bu bir savaştır. her iki taraftan birinin son neferi de yok edilene kadar devam edecek bir savaş. keşke savaş olmasaydı, keşke her şeyi biraz daha sakin karşılayabilseydi her iki taraf da. ama bir türk olarak kürtler'i sevmek, bir kürt olarak da türkler'i sevmek mümkün değil. vardır istisnası, vardır harika kişilikte olanları, ne mutludur onlara. ancak şu anda sen bunları okurken bile dağlardaki karlar üzerine kürt'ü türk'ü farketmez kırmızı kan akıyorsa bir sorun vardır bunda da.

sadece 11 yaşındaydım. pek bir habersizdim aslında haberlerden. ne okuduğumu yorumlayıp kendime göre yoğurabiliyordum, ne de seyrettiğimi hayal dünyamdan öteye geçirebiliyordum. kızıyordum içten içe babamın haberleri seyretmesine. her gün, her saat başı ve haberler. TRT-1'in soğuk logosunun soğuk ekrandaki titreyen görüntüsü arkasında askerler, ellerinde kocaman silahlar bazen de kanlı bedenler yerlerde yatıyor. zamanla anladım onları öldürenin kurşunlar olmadığını. çünkü kurşun öldürmüyordu insanı. oturduğumuz lojmanlara da geliyordu çünkü o kurşunlardan. gecenin herkes için tehlikeli olan zamanlarında arkamızdaki dağlar güneşi selamlamak için hazırlanırken, uyandırıyordu beni çocukluğumun en korkutucu kabusu bir ses fırtınası olarak. saymadım kaç gece o sesle uyandım; içinde onlarca asker ile dağlara yol alan ciplerin sesleri. bir hafta geçmeden yarı yarıya boş olarak dönecek olan cipler... ertesi gün gözü yaşlı analar bazıları kürtçe bazıları türkçe ağıt yakıyor, zılgıt atıyorlar televizyonlarda. içim acıdı, içim eridi. ben hep öyle görmüştüm çünkü dostum, biz haklıydık, bana böyle öğretildi. şehitler benim kanımdandı, sen ise terörist idin. bu hep böyle gösterildi bana, benim doğrum bu oldu. ne faşistim ne de başka bir şey ama dağdaki askerimi vuran teröristtir benim için. ben bu yüzden tarafsız yazamadım bu yazıyı ne kadar istesem de... affola.

edit: rusça "ben rus'um" yazısı latin alfabesi kullanarak düzeltildi.