bugün

cemil oktay

Bu gün halen Yeditepe Üniversitesi'nde Bölüm Başkanı olarak görevine devam eden ton ton olma dışında kibar ve entelektüel kimliği ile dikkat çeken, ayaklı kütüphane olarak tabir ettiğimiz insan türüne mensup, kendi şahsına münhasır, saygıdeğer bir siyaset bilimcidir. Fransa'da okumuş ve akıcı Fransızcasıyla literatüre daha da hakim olmuş bir bilim insanıdır. Siyaset Bilimi dersleri verir genel olarak ve kendi kitabını okuttuğu dersleri fazlaca sevilir. Siyaset Bilimi'ne giriş bilinmeden ne uluslararası ilişkiler ne sosyoloji ne de felsefe bilinebilir. Yani tüm bu bölümlerin hakkıyla okunabilmesinin anahtarı aslında Cemil Hoca'nın elindedir. Ödev vermez, soru sormaz ve sadece anlatır. Öyle çoktur ki Aristo'dan, Macavelli'den, Montesque'den aktaracakları, kimsenin katkısına ihtiyacı kalmaz ve zaten mini mini üniversite birlerin bilgi haznesi, bir şeyler aktaracak kadar genişte değilidir. Bu yüzden dinlemek ve not tutmaya çalışmak en iyisidir. Bir de Tanzimat dönemi dinlemek vardır Cemil Oktay'dan. Tüm kişileri ve olaylarıyla derin derin işlenir. Dönemin şairlerinden, yazarlarından hatta yazarlarının kızlarından bahsedilirken buluverirsiniz kendinizi derste ve çok şey öğrenerek çıkarsınız 21. yüzyılın tanzim edilmeye muhtaç dünyasına. Osmanlıyı en iyi analiz eden kişidir. Duraklama, Onun dilinde ''bozulma'nın farkına varılışı''dır ve fazlaca acıdır. Bozulma ise Daire-yi Adliye'den uzaklaşışla anlaşılır ki zaten bu yüzden, bu dersi alan öğrencilerine bu daireyi anlatır başta.

Pek çok ortamda ders aldığınız için hava atabileceğiniz bir kişiliktir aynı zamanda. Akademik dünyada çok tanınır, saygı duyulur, Düzenlediği bir sempozyuma, konferansa gençlik döneminde arkadaşı olan ''Ünlü''leri çağırır ve onlarla bir taraftan sohbet ederken bir taraftan yaş almış aydınların günümüz entelektüellerinden farkını anlamanızı sağlar. Akranları, arkadaşları genelde politikaya atılmış olsa da O, dışarıda kalmayı ve izlemeyi seçmiştir ve bence iyi de etmiştir. Kendisi artık konuşmacıdan çok oturum başkanı olarak etkinliklere davet edilmekte ve varlığı da oldukça yetmektedir. Akıcıdır, yönlendiricidir fakat yön çizmez. Düşünce dağarcıkları oluşturabilmek maksatlı pencereler açmak temel amacıdır. Gençlere destek verir ve yanında dolaşan genç akademisyenler bu destekten oldukça fayda görür.

Sınavlara gelince... Uzun bir cevabın verilmesi gereken kısa sorular sorar ve bu sorular ezelden ebede değişmemiştir. Anlattığını sorar ve dönem boyu anlattığını da finalde sorar. Meşruiyet nedir, türleri nelerdir tarzı bir soruyla başlar ilk sınav macerası, Çeşitli düşünürleri anlatmanızı bekleyen sorularla devam eder daha sonraki dönemlerde. Çok yazan değil her şeyi yazan kazanır, kimse 85'ten yukarı, geçme notundan aşağı almaz, almamalıdır, hatta alamaz (ben görmedim en azından).

Sosyal Bilimci olarak hakkını vererek çalıştığı ortadadır ve her alandan anlayan bir hali vardır. Bilimleri iç içe katarak beslediğine şüphe yoktur ve bölüm Onsuz anlamsızlaşır. Beni şahsen üzen bir durum ise kimseyi ismen tanımamasıdır. En başarılı olsan dahi ismini hatırlaması bir mucizedir ve bu mucize bir kere gerçekleştiyse ikinciyi beklemek anlamsızdır bu durum da yaşına ve beynini dolduran onca şey arasında öğrenci isimlerini hatırlamanın manasızlığına dayanır.

Çekinilen bir hocadır ama korkulmaz, oda kapısı çalınmadan iki kere düşünülür ama kapısı asla duvar değildir, geç yaşına rağmen sigara içer ve öğrencileri üzer, Fransız bir eşi vardır ya da bu bir şehir efsanesidir. Her gün 5'te kalkar 5 saat okur (bu bilgiler güncelliğini çoktan yitirmiş de olabilir).
Savaşa barışa farklı bakar, ''Devrimler önce kendi evlatlarının başını keser'' der ve bu sözü benim gibi çok eski bir öğrencisi tarafından dahi hatırlanabilir.
Sevgi dolu gibidir, ama serinkanlı olduğu da bir gerçektir. Özlenir, dinlenmek istenir, üslubu fark yaratır, sonrasında hiç bir ders Onun dersleri kadar zevk vermez zaten.
güncel Önemli Başlıklar