bugün

anlam ve mana arasındaki fark

eş anlamlı kelimeler olarak kabul edilen anlam ve mana arasındaki farktır.

şimdi efendim herkes bol keseden söylüyor; dilimiz çok zengin, çok fazla kelime var falan diye; ancak kimse böyle ince ayrıntıları dikkate almıyor.

aslında dilimizi zengin yapan olgu da bu dikkattir.

anlam bir nesnenin veyahut olayın bizdeki karşılığıdır. doğru olmak zorunda değildir.

bizim zihnimizde çakan ışık anlamdır işte.

misal, hayat çok anlamsız diye cümle kuran bir kişinin aslında demek istediği şudur:

''hayat bana geldi, baktım, baktım, zihnimde bir ışık çakmadı. oturtamadım bir yere. bundan dolayı da bana çok anlamsız geldi.''

hayat bu kişimizde karşılık bulmamasına ve bütün anlamsızlığına rağmen; manalı bir şekilde platonikte olsa devam eder. kişinin ona bir anlam yükleyememiş olması, hayatın manasının olmadığı anlamına gelmez.

çünkü mana; hakikatin bizzatihi kendisidir. olması gerekendir.

mesela devlet bahçeliyi görünce uluyan ülkücü şahsiyete bahçeli: ''ne manası var bu yaptığının, yarından itibaren ocak dışısın'' demiş.

bu örnek durumu iyi özetler.

hareketi yapan kişi için ulumak çok anlamlı bir davranıştır. çünkü o ilkeleri gereği onu bir sembol olarak algılamış ve çok yüksek anlamlar yüklemiştir ulumaya. fakat hareket esasında çok manasızdır. özünde hiçbir gerçeği barındırmaz (en azından bahçeliye göre). onun için bi genel geçerliliği yoktur. yani asli olan hakikat derecesine mükellef değildir.

yeri gelmişken link atalım:

görüldüğü üzere birbiri ile eşanlamlığı olduğu düşünülen kelimeler bile farklı anlamlar ihtiva edebiliyor.

böylece benzer şeyler arasındaki farklar ile farklı şeyler arasındaki benzerlikleri kurcalarız zihnimizde.

benim için anlamı küçük, fakat büyük mana içeren bir hadise olarak teveccühlere taktim edilesi bir yazı.