vefasız

sanırım hak ettiğim bir sıfat. mizantropluk var kanımda, ama algıda, başkalarının algısında bildiğin vefasızımdır herhalde. tabii hatırladıkları müddetçe. ben sık sık hatırlarım, ama hatırlarını sormam. üstüme vazife olarak görmem. ya hep, ya hiç. ben hep hiç olarak gördüm kendimi nazarlarında. en baştan itibaren hiçliğe lâyık olmaya çalıştım. vefasız sıfatını belki hak etmiyorumdur. hayatlarına girmedim ki, ansızın çıkmış olayım ve bir daha yollarımızı kesiştirmemiş olduğum için vefasız olarak adlandırılayım. reva mı? adil mi? siz söyleyin. bence reva. ben önemseyebildiysem, uzaktan seyirlerim dışında illa ki bir şeyler paylaşmışımdır. küçük bir gülümsemeye sebep olabilirdim belki. birisinin sizi hatırlamasından illa ki hoşnut kalırsınız. ama birisini hatırladığınızda, onun sizi hiç arayıp sormadığını fark edince belki üstünde durmadan geçersiniz, belki vefasız dersiniz. vefasız diyorsanız, o hâlde o kişi hayatınızda bir yer etmiş demektir. hımm... öteki türlüyse, hiçbir yeri olmamış, sıradan bile olamayacak kadar silik kalmışsınız demektir. şimdi düşününce, vefasız bile değilim. evet, vefasız olmayı bile hak etmiyorum. ama mizantropluk var kanımda, büyük bir üzüntü değil. ama bir hayal kırıklığı. garip bir zihniyetle yaşamışım bunca sene, aynı zihniyetle devam ediyorum. her şeye rağmen, tüm çabalarımda, tanımlamalarımda bir teselli arıyorum sanki. besbelli pişmanım. besbelli bu dramda suçluyum. kendim ettim, kendim buldum. neredesin sen?