hem müslüman hem laik olmak

Cumhuriyet gazetesi yazarı Emre Kongar 3 Mart 2011'de köşesinde bu soruyu sordu. Biraz daha değişik bir şekilde... "Bir insan hem Müslüman hem de demokrat ve laik olabilir mi" diyerekten... Bu sorusuna pek çok yanıt geldi. Ama en ilginçlerinden biri Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman'dan geleni oldu. Fıkıh alimi HAyrettin Karaman Emre Kongar'ın bu sorusuna 12 Haziran'da cevap vereceğini söyledi. Anlaşılan seçim öncesi herhangi bir kazaya sebebiyet vermek istemiyordu. Nitekim 16 Haziran 2011 günü Emre Kongar'a cevabını verdi. Arkasından da 7 Ağustos 2011 tarihinde "tahammül mü hoş görmek mi" başlığıyla bir yazı yayımladı.

Hayrettin Karaman sıradan bir kişi değil. Bunu zaten Emre Kongar da oldukça nazik bir biçimde dile getirmiş. Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi'nden emekli olduktan sonra Yeni Şafak'ta yazı yazmaya başlamış. Ayrıca Hollanda'da bulunan Avrupa Uluslararası islam Üniversitesi'nde de misafir öğretim üyeliği yapıyor. Karaman'ın kitapları arasında "islamlaşma ve Önündeki Engeller" ve "Laik düzenden dini yaşamak" var. işte Emre Kongar'a yanıtı:
"Soru "bir insan hem Müslüman hem de demokrat ve laik olabilir mi?" şeklinde idi.
Türkiye şartlarında bana göre doğru soru şudur: Türkiye'de müslümanların laik düşünceye sahip insanlarla bir arada, barış içinde, hak ve özgürlüklere saygı göstererek yaşamaya ve demokrasiye rızaları var mıdır?
"Bir müslüman aynı zamanda laik olabilir mi?" sorusu dayatmacı, kıstırıcı bir sorudur ve akide (inanç) ile ilgilidir. Müslümanlara mahsus bir çeşit demokrasi olabilir, ama sıra laikliğe gelince hiçbir müslüman "Ben biraz Allah'a, biraz da O'nu tanımayan, onun hakimiyetini bölen "rakiplerine" itaat ederim" diyemez. Bir önceki yazımda ifade ettiğim gibi islam yalnızca iman, ibadet ve ahlaktan ibaret değildir, vahiy aynı zamanda hayatın diğer alanları ile ilgili talimatı da ihtiva etmektedir. Bir siyasi rejim / sistem hayatın belli alanlarında dini dışlıyor, işe karıştırmıyorsa müminler, inanç olarak onu benimseyemezler.

Benim isabetli bulduğum soru ise sosyal ve siyasi hayatla ilgilidir. inancı ve ideolojisi farklı olan fertler ve gruplar -başka türlüsü mümkün olmadığında- inançlarını, dünya görüşlerini muhafaza ederek farklı ortak alanı düzenleyen bir sözleşme (mesela anayasa) çerçevesinde birlikte yaşayabilirler, bir ülkenin vatandaşı olabilirler..."

Anlaşıldığı üzere Hayrettin Karaman müslümanların laik, laiklerin de müslüman olamayacağını biraz dolambaçlı bir yoldan da olsa dile getiriyor. Emre Kongar da yazısında bunu ifade ediyor ama günümüzde hiçbir kurumun, hiçbir kurumun ya da hiçbir kişinin, insanlara, kendilerini ait gördükleri bir din ve mezhep adına kimlik yakıştırma, "Sen müslümansın, sen değilsin" deme hakkı olmadığını söylemiş.

işte içimizde için için yanan, bizi eriten ve yokedecek tehlike de budur... inanç insanlar için gereklidir. Birlikte olmayı sağlar. Din de öyle. Ama yobazlık... Kendini dini açıdan üstün görerek kendi gibi yaşayanları aşağılamak, yok saymak ve hepsinden kötüsü kendisi gibi yapmaya çalışmak... Aşırı dindarlık veya yobazlık insanlığın gelişimindeki en büyük engeldir. Bu bizim ülkemizde de böyle. islami yaşam tarzı, laiklik, şeriat diye tepinen bu insanlar dünyada teknolojik olarak ne kadar geride kaldığımızın farkında değiller. Kendi sanayimizi kuramadığımızı, bu yüzden bir araba, bir uçak, bir tank yapamadığımızın farkında değiller. Üstüne üstlük demokrasinin kendilerine sağladığı özgürlüklerden faydalanmaya niyetliler ama aynı niyeti kendileri gibi olmayanlara karşı gösterdiklerini söylemek zor. Hayrettin Karaman'ın "birlikte yaşamaya rızaları var mıdır" sorusunun altında sanki kendi kesimine "sen iste, bir kalemde silerim" hepsini anlamı var. Gerçekten de bu hükümet ya da ardılları gün gelir de "şeriat'a geçelim mi" diye referandum yaparlarsa ve "geçelim" sonucu çıkarsa ne olacak ? Gidişat o yana doğru.