bugün

maymundan geldiğimiz gerçeği

şöyle bir hikayesi varmış bunun. ya da hikayeymiş. hikayenin hikayesi desek doğru olacak. hikaye dememe, bilimsel tez olmayan şeylere inanmayanlar elbette karşı geleceklerdir. gelsinler..

erik orsenna'nın "dokuz gitarda dünya tarihi" isimli kitabında rastladım, bu hikayeye.

şöyle:

yaşlı arkeolog ve clapton* omo vadisi'nde karşılaşırlar.

--spoiler--
clapton: şimdi burada, ilk insanların diyarında mıyız?

yaşlı arkeolog: uzmanlar nasıldır bilirsiniz; hepsi kendi savına sonsuza dek inanır.

clapton: sizinkinin gerçeğe yakın olduğunu söylüyorlar.

yaşlı arkeolog: kim bilir?

bilgin daha fazla nazlanmadan hikayesini anlatmaya başladı.

eskiden afrika, atlantik'ten hint okyanus'una kadar uzanan kocaman bir ormanla kaplıydı. bu ormanda ağaçlar, gölgeler ve iç içe geçmiş bitkilerle korunan maymunlar yaşıyordu. sakin sakin dört ayak üzerinde yürüyorlardı: önlem almaya gerek yoktu, nasıl olsa düşmanları onları göremiyordu. sonra bir gün dünya yırtıldı. kuzeyden güneye, Etiyopya'dan Mozambik'e kadar uzanan bir çukur açıldı. az kalsın afrika ikiye bölünüyordu. çukurun dibi göllerle doldu.

"ağaçları sulayan batı rüzgarı, bu yırtılma yüzünden oluşan yeni dağlara çarpmaya başladı. su artık dağların öbür tarafına geçemiyordu. maymunlar korkuyorlardı; çünkü şimdi hepsi gün gibi ortadaydılar. aslan, panter gibi pençeli hayvanların keyfine diyecek yoktu. maymunlar bundan sonra dikkatli olmaları ve düşmanları gözlemeleri gerektiğini anladılar. doğruldular, arka ayakları üzerine dikildiler, savaşmayı, taşı işlemeyi öğrendiler ve yavaş yavaş insana dönüştüler."

clapton, şaşkınlıktan bir ıslık çaldı.

yani bizi kuraklık mı yarattı?

tastamam öyle. sık ormanda yaşasaydık, maymun kalacaktık.
--spoiler--