bugün

entry'ler (29)

ümit çetin

türk basınının geldiği iğrenç noktalardan biridir.
böyle insanların hala "gazeteci" kimliğiyle dolaşıyor olması bu ülkedeki kara cehaletin geldiği noktayı gösterir.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20071170.asp

gannicus un spartacus u yenmiş olması

ekşi sözlük'ten itinayle çalınmış bir tespittir.

kız arkadaşını kapısının önüne bırakmayan insan

oturmasını kalkmasını bilen, konuşmasını bilen, kültürlü bir kızın

-eve bırakmayacak mısın? diyeceğini sanan insandır. yazık, insanın kız arkadaşı olmayınca kadınları da yanlış tanıyor haliyle.

bir kadın, her zaman eve bırakılmak, korunmak, kollanmak ister. hiçbiri de bunu "bırakmıyor musun ay hayvansın yıaaa..." diye erkek arkadaşının yüzüne söylemez. sadece içinde bitirir o erkeği, soğur, uzaklaşır.

anonim isimlerle, anonim yerlerde konu edilmesinin sebebi de "görgü öğrenin, kız arkadaşınızı yalnız koymayın" temalı bir derstir. bu dersi hala alamayanlara diyecek bir şey yok tabi.

ayı kızların ortak özellikleri

uzuuuun uzuuuun yazılabilecekse de, ilk etapta hemencecik akla gelenlerin sıralanacağı özelliklerdir.

1. kol kıllarını almamaları.
2. kaş-kirpik-saç dışında vücutlarında kıl-tüy barındırmaları.
3. vücutlarına dikkat etmemeleri. ben 16 yaşımdan beri vücudumun güzel olabilmesi için ne çileler çektim, ama değdi. değiyor. kadınsan yapacaksın, üzgünüm.
4. kaba kaba konuşmaları. (lan, lon, höt, möt ve argo kelimeler kullanmak)
5. efes pilsen veya tuborg içmeleri. (beck's'in miller'ın suyu mu çıktı?)
6. futbol konuşmaları.

ve daha sıralayabileceğimiz onlarca özellik. bilmeyenler için: bunlar aslında erkek özellikleridir. kızlar kullanınca da ayı oluyorlar haliyle.

kız arkadaşını kapısının önüne bırakmayan insan

erkek demeye dilimin varmadığı insandır.
hadi araban yok, tamam e bari bi taksi tutuver.
e taksiyi tuttun, kız arkadaşın apartmana kadar yalnız mı yürüyecek? kapıya kadar eşlik etmeyecek misin?

sonra türk kızı şöyle türk kızı böyle. kaba odunlar.

kendini sürekli suçlu hisseden insan

dünyadaki hiçbir şeyin mutlu edemeyeceği insandır.

zeynep dörtkardeşler

türkiye'nin en kötü kadın oyuncusudur. üstelik güzelliği de yetersiz.
nasıl olup da ünlü yapıldığını gerçekten merak ediyorum.

the walking dead

en son 2. sezon 3. bölümünü izlemiştim.
bugün 2. sezon 11. bölümünü izledim, yani düşünün 7 bölümlük ara verdim, zerre bakmadım diziye.

ama aradan koca 7 bölüm geçmesine rağmen zerre ilerleme kaydedilmemiş dizide. işte bu yüzden bırakmıştım zaten. bu dizide olay diye bir şey yok. ilk sezon yaptıkları primle hayatta kalıyorlar.

aynı yerdeler, aynı mevzular, aynı tartışmalar, aynı aptallıklar. değişen hiçbir şey mi olmaz? hiç mi "aaa bu mu olmuş vay be. aa ne oldu da böyle oldu acaba?" diye merak ettirmez.

dandik dizi. çok dandik. amerikan dizi sektörünün yeni olayı bu: konusuz, olaysız dizi yapmak.

kalçası güzel olan bayanın yüzünün kötü olması

kim kardashian gibi yaratıkların kalçasından oluşan türk erkeği için tesadüf değildir bu durum.
kim kardashian ve onun türünden olan canlılar, iğrenç vücut hatlarıyla doğru orantılı olarak iğrenç bir cilde sahiptirler. dolayısıyla yüzlerinin güzel olması beklenemez.

kate upton

bu kadına "overrated" "o kadar da güzel değil" "çok orantısız" diyen herkes komplekslidir. başka bir açıklaması yok.
şuan dünyanın en müthiş kadınlarındandır, ancak göğüslerinin 30'una gelmeden baya sarkacağını bilmek için de plastik cerrah olmaya gerek yok.

lizbon

kesinlikle avrupa'nın en güzel kenti.
diğer avrupa kentleri çeşit çeşit yöntemlerle pazarlanırken bu şehir hep gözden kaçmıştır.

misal; insanlar milano'ya gitmek istiyorlar, merak ediyorlar. halbuki ikinci dünya savaşı'nda yerle bir olmuş milano'nun, yarısı yerle bir olmuş katedrali dışında hiçbir özelliği yok.

ama sokaktaki 100 kişiye "milano'ya mı lizbon'a mı gitmek istersin" diye sorsan, hiç şaşmadan 90 tanesi "abi milano tabi ya, çok istiyorum oralara gitmek" diyecektir. kendini daha iyi pazarlamalı bu şahane şehir.

cokgezenbalerin

herhangi birine herhangi bir şey kanıtlamak zorunda olmayan, sözlükteki freak erkek mevcudu nedeniyle dikkat çekmek zorunda hiç ama hiç olmayan bir yazardır. küçüklüğünden beri gördüğü, öğrendiği, bildiği "kafana ne esiyorsa onu yap, onu söyle, onu yaz" prensibindedir, böyle olmaya da devam edecektir.

bir kadının seks hakkında yazmasına uzaylı görmüşçesine şaşıran "aha kadın lan kadın" diye şoklardan şoklara giren zavallı türk erkeklerine ise söyleyecek fazla bir şey yok. türk kızı'na kezban derken, hakiki "erkek kezbanı" olduğunun farkında olmayanlara söylenecek hiiiç bir şey yok hem de.

dindar erkeklerin çekiciliğini yitirmesi

bir kadın olarak, nedenini bulmak oldukça kolay.
dindar erkekte kul mantığı vardır. kendinden güçlü şeyler arar çevresinde. kadının ise aradığı şey güçtür. binlerce yıldır kadın güçlü olanı seçer. ve kendini bir şeylerin altında aciz hisseden bir erkek, çekiciliğini de yitiriverir.

aslında bu kadar kolaydır bunun sebebi.
bir gerçektir.

üniversite

bu kurumun altında bulunan çoğu kişi ne yazık ki, iş bulma hayalleriyle yanıp tutuşuyor. o yüzden ben sizlere üniversite nedir ne değildir kısaca özetleyeceğim.

1. üniversite iş kurumu değildir. öyleyse üniversite nedir?
üniversite, insanların sosyal olanaklara sahip olduğu, bilimsel araştırmalar yaptığı ve bilgi/kültür edinmek için gittikleri kurumlardır. insana meslek kazandırma gibi gayeleri yoktur. insanı bilgili ve kültürlü ve sosyal zekalı yapma gayeleri vardır. üniversite mezunu olduğunuzda, farklı düşünen bireyler olursunuz. farklı düşünme paha biçilemeyecek bir şeydir. üniversitede alınan bilginin değeri yoktur, olamaz. "üniversite mezunu oldum 2000tl'yi hakediyorum" diyebilmek sefillikten başka bir şey değildir. kendi beynine küfür etmektir.

2. üniversitede meslek öğrenmeyiz. öyleyse nerede meslek öğreniriz?
meslek liseleri ve meslek yüksekokulları sizi mesleğe hazırlarlar. ya da çıraklık eğitimleriniz. bu sayede bir üniversite mezunundan 4 ile 6 sene önce iş hayatına atılmış olursunuz. mesleğinizin adamı olursunuz. bilgiden ziyade paraysa önemli olan, meslek okullarına yönelin.

3. üniversite para kazandırmaz. peki niye okuduk 4 yıl, bunun karşılığı 900tl miydi?
üniversite mezunu adam 22 yaşında (en iyi ihtimalle) ilk iş deneyimine sahip olur. 18 yaşında ilk iş deneyimine kavuşmakla, 22 yaşında kavuşmak arasında fark vardır. patronlarınız da size iş vermektedir. dolayısıyla tecrübesi fazla kişiye daha çok maaş verirler. 18 yaşında çalışmaya başladığın bir işte 600tl para kazanırsın, 4 senede kazandığın kıdemlerle 1200tl'lere kadar çıkarsın. çünkü tecrübelisindir. üniversitede kazandığın şey iş tecrübesi olmadığı için, işlerde bu kazandığın "üniversite tecrübesinin" bir anlamı yoktur. iş ile okul farklı alanlardır anlayın.

bayan yazarların ilk seks deneyimleri

kimin niçin yazmaktan utanacağını anlamadığım hikayelerdir.
kadınların seks hayatı emin olun 30 saniyede sönüp sünger gibi kalan bülüklerinizin hikayelerinden çok daha renklidir. emin olun bir çok kadın da çoğunuzdan daha çok deneyime sahip olmuştur. çünkü türk erkeği utangaç, odun ve erken boşalan tiplerden oluşur. türk kadını ise, türk erkeğinin komplekslerinin arasında ezilmiş olsa da "seksten anlayan" kadınlardan oluşur. meraklanmayın.

(bkz: sözlük yazarlarının ilk sex deneyimleri/#14801247)

sözlük yazarlarının ilk seks deneyimleri

15 yaşımın ortalarında, erkek arkadaşımdan yeni ayrılmışlığın verdiği sarhoş edici etki ile gerçekleşmişti.
ya da o sarhoşluğun üstüne, babamın bıraktığı viskinin etkisinin de eklenmesiyle.
hatırladığım kadarıyla bir ağustos ayıydı. her zamanki gibi yazlık evimizdeydik. annem ve babam işiyle ilgili bir fuara katılmak için evde değillerdi.

ben de helak olmuş durumdaydım. tüm ergenliğimle viskiye sarılmıştım. yanımda da en yakın arkadaşım dediğim bir oğlan vardı. akşam olmuş viskiyi içiyorduk. ben ağlıyordum arada, sonra unutup devam ediyordum. alkole dayanıklığım yalnızca kusmamak ve unutmamak üzerine kurulu. yaptığım her şeyi bilinçli yapıyor olsam da, sanki yapmamı başkası emrediyormuş gibi başka bir insan olurdum.

zaten dayanıksız bedenlerimiz viskiyle kısa sürede hepten güçsüz kaldı. beynimin içindeki şeytan farklı şeyler fısıldadı. ona yaklaştım öpüştük. daha önce de erkek arkadaşıma yapmış olduğum oral seksi tekrarladım, öğürdüm bu sefer. ancak o durmadı, ben de durmak istemedim ve salondaki kanepenin üstünde bırakıverdim basit bir etten duvarı.

buse terim

erkek adında "ayıların" varolduğu bir coğrafyada yaşadığı için çok üzgünüm. bu futbol "ayıları" erkeklikten anlamazlar, %99'u öküzdür, bastırılmış eziklikleri vardır ve bu ezikliklerini farklı şekillerde dışa vururlar.

umarım kafasına fazla takmaz bu "ayıların" hakaretlerini.

sözlükten erkek kaldırmaya çalışan kız

sanıyorum ki bir kadının başına gelebilecek en kötü şeydir.
yani, düşünmek bile istemiyorum bu kadar zavallı bir duruma düştüğümü. hayal bile etmek istemiyorum.
kendine bakan kadın, bir bar taburesinin üstünde de, basit bir mağazada da kendine "erkek" bulabilir. eğer erkekleri kendi arayacak kadar zavallı bir haldeyse.

halbuki, güzel bir kadın "erkek" aramaz. aralarından seçiverir. çünkü "kadın"dır. seçicidir.

türk kızı

hakkında bu kadar yorum yapan kişiler türk erkeği olunca, çook normal olan kızdır.
türk kızını kezbanlıkla suçlayan zavallı arkadaşlar şuraya bi bakıversinler: (bkz: erasmus/#14801038)

atatürk ün imzasını dövme yaptırmak

negatif çekicilik kazandırır. herhangi bir yerinde atatürk dövmesi olan kişinin zeka bakımından düşük olduğunu düşünürüm. değil ondan hoşlanmak, gözlerimdeki filtreye takılırlar, onları görmem bile.