bugün

entry'ler (401)

az kişinin bildiği muhteşem görgü kuralları

ortak bir alanda dinlenen şarkıya eşlik edemezsin. insanlar yemek yerken mümkün olduğunca onları izlemekten kaçınmalısın.

pedofili ile cinayet arasındaki fark nedir

veya hırsızlıkla, birine işkence etmenin? düşündüğünüz zaman aklınızda bir takım eylemler canlanır. evet bunlar teknik açıdan kısmen farklıdırlar. fakat hepsinin ortak bir noktası vardır; bunların hepsi "ahlaksızlık" düzleminde yer alır. hepsi suçtur ve "yapılmaması" gerekir.

örneğin, bir çocuğa tecavüz ettiğiniz zaman o çocuğun hayatı kararır. geleceğini elinden alır, umutlarını mahvedersiniz. bu çok kötü bir şeydir. savunulur bir yanı yoktur. direkt "aşağılıkça" bir eylemdir. peki ya yetişkin birini öldürmek? yani cinayet. o da öyledir değil mi? elbette. ancak bu iki eyleme verdiğiniz tepki aynı değildir. örneğin, cinayet filmlerini keyifle izler, hatta gerçekten güzel kurgulanmış olanlarını hayranlıkla izlersiniz. puanlama sistemiyle onları puanlar, dahası başrolde oynayan, "katil" ve "kötü" karaktere hayranlık beslersiniz. onun fotoğraflarını telefon arka planınıza ekler, adını sosyal medya da nick name olarak kullanırsınız. peki ya pid0fili barındıran bir filmi ele alalım. o filmi izleyince aynı düşüncelere bürünür müsünüz? asla. neden? "ya çünkü o çok rezil bişey" diyorsunuzdur.

evet, katılıyorum. çok rezil. ancak, cinayette aynı oranda rezildir. pid0fili birini görünce nasıl tiksiniyorsanız, bir katili gördüğünüzde de aşağı yukarı aynı oranda tiksinmelisiniz. ama tiksinmiyorsunuz. çünkü cinayet, hırsızlık, işkence ve türevi suçlar "normalleştirildi". "sanat" adı altında edebiyat romanlarına konu oldu. izlenme rekorları kıran filmlere ve dizilerde işlendiler. bunlar artık "suç" olmaktan çıkıp, eğer "kaliteli" işlenirse, "sanat" olmaya başladılar.

sahiden bunu hiç biriniz garipsemiyor musunuz? ahlaksızlık ve suç algınız değişiyor. bunun farkında bile değilsiniz.

objektif düşündüğünü sanan, kendi mantığını kullanan, kararlarını özgür bir biçimde verdiğini sanan birer düşünce kölelerisiniz. bir gece de oturup düşünün beyler. sadece "düşünün". inanın bana, bunu her yaptığınızda kafanızda flaşlar patlayacak. aydınlanacaksınız. hiç olmadığı kadar.

hiçbir şey için motivasyonun yok mu

yazdıklarımı iyi oku. şu an içinde buldunduğun durum "normal" bir durum değil. insan olmanın, gündelik sıkıntıların yahut hayatın sana getirdiği 'default' bir buhranın kurbanı değilsin. tamamen sonradan edindiğin ve bilinçli olarak yaptığın hataların bir sonucunu yaşıyorsun.

hiç bir şey için motivasyonun yok. mutlu değilsin. tatmin olamıyorsun. sürekli arabesk dinleyip hayata sövüyorsun. insanlardan nefret ediyorsun. tek isteğin sınırsız özgürlük. değil mi? nedenini hiç düşündün mü? söyleyeyim; bağımlısın. "peki ama neye?"

beynin ödül mekanizmasını hiç düşündün mü? bir şeylerden neden haz alırsın? şekerden, pornodan, masturbasyondan, sigaradan, alkolden ve türevi ıvır zıvırdan? beynin ödül mekanizmasının amacı, seni hayatta tutmaya motive etmektir. yemek yemekten haz alırsın çünkü yemek yemezsen ölürsün. hayatta kalmak için yemek yemen lazım. bu yüzden beynin seni yemek bulmaya teşvik etmek için hem açlık hissi gönderiyor, hem de onu giderirken sana haz veriyor. fakat günümüzde bu ödül mekanizması suistimal ediliyor. nasıl mı? örneğin, fast food, abur cubur, şeker vesaire. bunları yeyince inanılmaz bir zevk patlaması yaşıyorsun değil mi? nedeni şu; doğada doğal olarak bu tür tatlar kolay bulunmadığı için vücudumuz bu besinleri tükettiğimizde ekstra fazladan dopamin salgılıyor. çünkü az bulunan daha değerlidir. fakat artık günümüzde durum böyle değil. çünkü şeker, abur cubur, fast food vb besinler "çok kolay" bulunuyor. girdiğin her markette, ortamda, hatta mutfağında "fazlasıyla" ve "yapay" olarak var.

düşün, sen atalarının bir yıl içinde ve "doğal" olarak tükettiği şekeri, bir kaç ay içinde "yapay" olarak vücuduna alıyorsun. senin beynin buna alışık değil. bu aşırı haz patlamasıyla beynin adeta zevk sarhoşu oluyor ve bu yoğun hazza alışıyor. ayda bir yenilen çikolatanın verdiği keyifle, her gün yenilen çikolatanın verdiği keyif bir olamaz değil mi? çünkü ne kadar fazla tüketirsen o kadar zevk azalır. beyin sürekli dozu arttırmanı ister. çünkü haz azalmaya başlamıştır. bu yüzden madde bağımlıları da uyuşturucuyu dozu arttırarak kullanırlar.

asıl sorun şu; sen beynini alışık olmadığı bu denli zevk patlamalarıyla donattığın için, gündelik işlerinden keyif alamıyorsun. çünkü beyninin ödül mekanizmasını o denli manipüle ettin ki, artık dopamin salgılamak için güzel bir yürüyüş veya hoş bir sohbet sana yeterli gelmiyor. onun yerine paket paket çikolata yemen gerekiyor. çünkü beynin artık hazza tolerans kazandı ve sürekli fazlasını istiyor.

sadece yemekten örnek verdim. bu masturbasyon yapmakta da, porno izlemekte de, sigara, alkol kullanmakta da, sanal oyun oynamakta da geçerlidir. ne kadar çok bağımlılık, o kadar çok depresyon demektir.

özet: hayattan zevk almak istiyorsanız, bağımlılıklarınızdan kurtulun.

kimse size değer vermeyecek

Kim oldugunuz, ne oldugunuz, ne düşündüğünüz ya da ne hissettiğiniz, anneniz dahil kimsenin sikinde değil. Koşulsuz sevgi, hak, adalet yahut merhamet yoktur. Sizi siz yapan, başarılarınız, cüzdanınızdaki para ve sosyal statünüzdür. Hiçbir ideoloji sizi var edemez. Yalnız doğdunuz ve yalnız öleceksiniz. Dibe vurduğunuz anda tüm insanların temelde aynı şeytana hizmet ettiğini göreceksiniz. Size vaadedilen ne varsa unutun. At gözlüğü takın ve tek hedefiniz başarmak olsun. Başardığınız kadar varsınız.

psikoloji öğrenmeyen insan

imkanı olup da öğrenmeyen insan, neden yaşar?

şiir seven erkek

Şiirin konusunu baz alarak farklı yorumlamalar yapmak mümkün fakat kafiye seven bir kafanın yavan olabileceğine pek ihtimal vermem. Ayrıca, teması aşk olan şiirlere de taşağım girsin.

the red pill öğretisi

insan doğasına ve toplumsal düzenin mekanizmasına ket vuran feminizm ve türevi fikir akımlarına karşı geliştirilmiş, daha doğrusu sonradan ortaya atılan bir ideoloji olmak yerine zaten var olan dişi ve eril cinsinin doğal işleyişini baz alarak körelmiş yaşam standartlarını açığa kavuşturmak maksadıyla modern insan için yeniden yorumlanmış olan 'kırmızı hap' öğretisi.

insanın doğasında tecavüzü barındırması

ilkel beynimizde sandığınız kadar etik değiliz. biz sadece gelişen prefrontal korteksimizle bazı yabani olarak nitelendirdiğimiz içgüdülerimizin elini kolunu bağlamış yaratıklarız. dikkat etmeniz gereken nokta şu; o içgüdüleri yok etmedik, sadece engelledik, başka yollardan ortaya çıkmasını sağladık. (normal kabul edilen davranışlar, örneğin tecavüz etmek yerine sevgili olup cinsel birliktelik yaşamak).

aslına bakarsanız tecavüz sadece insan doğasında değil, hayvan doğasında da vardır. bir kedi de tecavüz edebilir, bir insan da. fakat bu durumda bir kediyi linç edip idam sehpasına göndermiyoruz çünkü onun entelektüel bakımdan yoksun bir yaratık olduğunun bilincindeyiz. fakat bu iki canlının da ortak noktası; tecavüz onlar için aynı şeyi ifade ediyor. cinsellik ve üreme.

peki bu yazı ne anlatmaya çalışıyor? şunu; bunu okuyan erkek dostum, sen aslında derinlerde bir yerlerde tecavüze meyillisin. öncelikle anlamalısın ki bunu ağzından köpükler saçan bir feminazi tarzında söylemiyorum, bilime dayanarak söylüyorum. bu bir yargılama değil, gerçektir. sokakta çekici bir kadın gördüğünde tahrik olursun ve ilkel içgüdülerin sana hemen o kadına sahip olmanı fısıldar. fakat sen gerek ahlakla, gerek toplum kuralları ve gerek diğer türevi şartlanmalarla kendini baskılarsın.

tecavüz sadece ahlak normlarına uymayan örneklerden biri. bu konuda başka örneklerde verilebilir. cinayet, hırsızlık vb.. sonuç olarak biz adeta bir melek formatında dünyaya gelip 'kötü' olarak nitelendirilen davranışları sonradan edinen canlılar değiliz, bilakis o 'kötülük(?)' bizimle birlikte dünyaya geliyor.

ayrıca bu kötülük olarak tanımladığımız davranışlar bir zamanlar sadece hayatta kalma ve soy devam ettirme çabasıydı. muhtemelen aranızdan çoğunuz ilkel zamanları baz alırsak tecavüz eseri ilerlemiş bir soyun eserisiniz.

peki buradan çıkarılması gereken sonuç nedir? şunu bilmenizi istiyorum, kendinizi tanıyın ve hayatı ona göre yorumlayın. aksi takdirde popüler kültürün dayattığı fikir kalıplarında yaşayan bir parazitten farksız olursunuz.

edit: aşağılarda bir yazar arkadaşımız şöyle bir entry girmiş: "kediler, köpekler, kuşlar, böcekler, geyikler, ayılar aklınıza gelebilecek her canlının dişisi seçiyor eşini. dişinin izni olmadan erkek yaklaşırsa ya öldürülüp yeniyor ya da öldürülüyor... bir de bunu doğamızda var diye normalleştirmeye çalışıp insanı delirtmeyin."

kahkaha attım. şimdi anladınız mı neden "...aksi takdirde popüler kültürün dayattığı fikir kalıplarında yaşayan bir parazitten farksız olursunuz." dediğimi? bence anladınız :)

edit2: daha da aşağılarda (bkz: alpertunna) adlı yazarın entrysini gördüm. bana yazılan cevapları tutarlı bir şeyler görürüm temennisiyle okuyorum fakat böylesine alakasız ve yazımı eleştirme maksadıyla yazılıp da hiç bir sonuç ifade etmeyen yazıları okuyunca hata ettiğimi anlıyorum. bazı kimseler gerçekten bu yazının tecavüzü normalleştirme çabası güttüğünü düşünmüşler. ayrıca bu arkadaş bir de üstüne "hayır. hiç de tecavüze eğimli değilim, isterlerimi net ve açık bir biçimde kendimce karşılayabiliyorum" yazmış. hahahaha:)

edit3: bu en acı editim olabilir. bir başkası da hayvanların doğasında tecavüzün, pedofilinin olmadığını söylemiş. evet, cidden söylemiş. şaka yapmıyorum yahu, in aşağı bak.. nerede yazıyorum lan ben? uludağ sözlük dimi burası? adamlar araştırma zahmetine girmeyip ekrana kelimeleriyle kusuyorlar adeta. cevap vermek istemiyorum, seviyeyi bu denli düşüremem..

gerçekten fala inanan insanlar gördüm

geleceğini bir bardaktan görebileceğine inanan insanlar.. ondan sonra diyoruz ki, neden bu ülkede din sömürülüyor.. bu kadar sömürülmeye müsait insanlar var iken..

eve davet ettiğin kızın içeceğine azdırıcı atmak

gayet masum ve affedilebilir bir davranıştır. zaten bi kız bir erkeğin evine başka hangi amaçla gider ki? niyeti bellidir, sadece erkek kızı biraz teşvik ediyordur.

tarkan filmi izleyip eğlenmek

tatava yapmayın lan.

çocukluğum tarkanın beyaz atıyla dağlarda koşuşturmasını, hancıdan şarap ve kadın isteyen barzoyu dövüp kadını kurtarmasını, zindanlara atılıp izbandut gibi heriflerle dövüşmesini izleyerek geçti...

o ne muhteşem bir adamdır. altarın oğlu tarkan!

dükkana girip selam vermeyen insan

bi kolay gelsin, hayırlı işler, günaydın/iyiakşamlar demek bu kadar mı zor?

şimdi mesela sen bi dükkana girip selam vermiyorsun ya, hele bir de çıkarken "kolay gelsin" gibi şeyler söylemiyorsun ya, sen çıktıktan sonra ananı masamıza meze yapıyoruz hocam. haberin ola..

not: özrü durumları es geçiyoruz, bu eylem hususi, yani keyfi bi boşvermişlik, umursamamazlık içinde olan şahıslar için geçerli..

edit: eksileyenler dükkanlara girip selam vermeden çıkan şerefsizler..

sadece erkeklerin anlayabileceği görsel

görünce kahkaha attım aq her oğlan çocuğunun kaderidir bu..

kadına yumruk atmak

kadın haksız ise, gayet tabii atılabilir.

kangal vs kurt

bu kapışmada kurt kangalın içinden geçer orası ayrı mevzu da, yok mu şöyle bu dövüşü izleyebileceğimiz bir video? internette bulduklarım ya 144p, ya da saçma sapan açılardan çekilmiş videolar.

kızlar kedilerini güldüren erkeklerden hoşlanır

kadınlar kendilerini güldüren değil, kendilerini ağlatan erkeklerden hoşlanırlar.

telefondan elektrik çarpması

ekranın alt kısmında bi çatlak var, telefonun içi gözüküyor.

az önce telefon diresğimin altındayken bi yanma hissetim sonra da bir parlaklık gördüm. alenen elektrik çarptı anasını satayım.

göz göre göre tehlike altındayım sözlük. ekranı da yaptıramıyorum en son 400 liraydı. şimdi doların yükselişiyle ne hale geldi düşünmek bile istemiyorum.

erkeklerin 31çekmesini çok aptalca bulmak

beyler anlasanıza, kız ben dururken niye 31 çekiyosunuz, ben burdayım demek istiyor.

asılın mesajlara.

mustafa kemal in ateist olduğu gerçeği

mustafa kemali müslüman sanan varsa onun ben yaşadığı hayatı sikeyim.

olası bir ayı saldırısında yapılması gerekenler

(bkz: https://www.youtube.com/watch?v=sCkqYiyl_34)