bugün

entry'ler (34)

turk irkinin mukemmelligi

ingiliz ırkının ya da japon ırkının mükemmelliğinden bir farkı yoktur. herkesin annesi en güzel yemekleri yapar, herkesin evi diğerkilerinden daha çok özlenilendir. anlayanına tabii.

mikserde yuzen balik

misafirliğe gelecekmiş diye duydum.

sigaraya övgü

hayata içerlemekle aynı doğrultuda yer alır. sigarayı öven adam bugünün dışına fırlatmıştır kendini. tek noktadan çok, üç noktalı bir bakış atar semaya doğrı. peki cehenneme övgü mü?! sanmam.. olsa olsa araf'ta sıkışmışlığa şaşırmak.

biliyorsun, anneler hiç katılmayacak bu övgüye.. ve garip görünüşlü kişiler burunlarını kıvıracak. ama dün de öyle olmamış mıydı zaten?..

sigaraya övgü, biraz da aynalara övgüdür.

hp

dünyadaki en dandik laptopları üreten firma. ne yazık ki bazı nedenlerden dolayı üst üste 2 defa bu firmanın lap topunu kullanmak zorunda kaldım ve şu anda da kullanmak zorundayım..

format atma manyağı oldum. haftada en az 1 kere format atmak zorunda kalırsınız. ekranı donar, orası burası arızalanır, en dandik işlemcileri kullanır.

bir daha hp kullanırsam allah benim belamı versin.

hayattan soğuttu beni.

galata kulesi

bir kişi kırk yıldır da istanbul'da yaşıyor olsa, galata kulesi'ne çıkmadan, "ben istanbul'u gördüm" gibi bir cümle kurması nafiledir.

msn e koymak için özel olarak resim çekmek

bu insanların fotoğrafta bir kolları görünmez!! ve genelde arkada fayanslar vardır.

i hate you brave new world!

kraliçe ikinci elizabeth

yanaklarından sıkılası, koluna altın bilezik takılası, rols roysuna lpg üflenesi, fredie mercury'e ikinci bir sör ünvanı daha verdirilesi, brian may'e ikinci bir defa daha, "siz kimsiniz?" diye sorarsa eşek sudan gelene dek dövülesi kadın.

god save the queen! and godspeed you black emperor!

ne me quitte pas

(bkz: te quiero puta)
(bkz: serbest çağrıştı)
(bkz: serbest meslek)

the darkness

televizyon izlemiyorum. o yüzden kendileri ile tanışmam biraz geç vakitte geldi. hallerini hatırlarını, ne istediklerini de bilmiyorum. sipariş ettiğim orta boy pizza ne zaman gelecek ondan da emin değilim, fakat, i believe in a thing called love şarkılarıyla beni derin bir özleme itmiş gruptur. bunu saçma bir şekilde kişiselleştirmeye kalkışmayacağım. led zeppelin sevip, queen'e hayran herkeste nasıl bir etki bıraktıysa, bende de öyle bir etki bıraktı işte. bir an için youtube'un yasaklanmış duvarlarını yasadışı yollarla delip the darkness dinlerken ben de diğer herkes gibi aynı şeyi hissettim; 80'ler güzeldi.

ama öncesinde 70'ler dumanı ve mantarları vardı. ki asla geçemediğimiz. ki hiçbir şeyi anlamlandıramıyorken, bir de post rockın patlayan duvarlarında explosions in the sky'a intihar gittiğimiz günler.

korku filmlerinde yapma denileni yapan mal adam

o senaristin bir inceliğidir aslında. çünkü senaristimiz bir tim burton filmine seneryo hazırlamak istiyorken ya da roger waters'ı bile kıskandıracak şarkı sözleri yazmak istiyorken, sadece gerizekalıların izlediği korku film dalında seneryo üretmeye mahkum kalmıştır ve diğer bu salaklığı izleyenlere şaka amaçlı bu kurguyu oluşturur.

ister ki aslında; "salakça bir film izliyorsunuz, yer yüzündeki en aptalca şey; insanın oturup korku filmi izleyerek korkutulucağını bekleyerek korku filmi izlemesidir, sizinle resmen dalga geçiyorum"

ama akabinde sheeplerimiz gene de korkar.

entel

argo bir küfür. tıpkı, dincilere yobaz ve kırolara cahil demek gibi.

yobazlar ve cahiller daha çok olduğundan, daha çok duyulmuş ve benimsenmiş bir küfürdür.

kentucky fried chicken

pahalılığından ötürü hayatımda daha hiç yiyemediğim tavuk. o fiyat listesi geliyor aklıma. 15 ytl, 20 ytl. "hayır dükkanı satın almayacağım, ben sadece tavuk yiyeceğim" dediğim geliyor aklıma, bir de şapkalı yapay kadının, "hayır onlar sadece menü fiyat listemiz" diyişi.

sıtarbaks bile daha insaflı be!

oral seks sonrası ağzına sağlık diyen adam

cesur yeni dünyanın moron adamlarından birisidir. o adam aslında her yerde. futbol izliyor, arabalara ilgi duyuyor, hafta sonlarında pikniğe felan gidiyor. size de tanıdık geldi di mi!

ek: (bkz: başligin basa kalmasi)

babanın sınavın nasıl geçtiğini sorması

o acayip adama karşı söylenecek başka bir yalandır. "kötü geçti" desen annen gibi yaklaşmaz, azarı yersin bir anda.

-kötü geçti ulan kötü geçti
+yazıklar olsun sana.
-senin genlerin ne de olsa.
+mazeret uydurma bana.
(iç ses)-senden nefret ediyorum.

uludağ sözlük

yazarlarının oy butonundan habersiz olduğu ve entelektüel anlamda fazla okuyucusunun/yazarının olmadığı yer.

saeglopur

gaybın kapılarının aralanması. klibini mi yoksa müziğini mi dinleyeceğim/izleyeceğim şaşırıyor insan. roger waters pompeii'de nasıl bir zemberek kurmuşsa, sigur ros da bu şarkıda aynı zehirli zembereği kuruyor.

şarkı ve video klip bittiktan sonra: ben ben değilim artık. misafir oturmaları. vizeler ve finaller. umurumda değilsiniz hiçbiriniz. gerçeğin ne dediği ve romantik akımın korkunç sonuçları umurumda değil. hiçbiriniz yoksunuz artık. boğuluyor gün. boğuluyor dakikalar. baştan çıkıyorum. dudaklarımı yaralar kaplıyor. sonra bir lahmacun ülkesinde olduğum aklıma geliyor. kahrımdan ölüyorum. nefret kusuyorum doğduğum yere. kender yurdu değil, lahmacun yurdu.

beynim uyuşuyor. her yer duman.

nineteen eighty four

bir sahafa bu kitabı almaya gittiğinizde ve elinizdeki basımın tam da 1984 basımı olduğunu görünce, en başından karşılıklı bir sevgiyle okumaya başladığınızı hissettiğiniz kitap.

kitabın özelliğini ve güzelliğini yüzbininci defa vurgulamaya gerek yoktu. 1984'ü okumuş birileriyle karşılaşmak da heyecan vermiyordu artık eskisi gibi. fakat 1984, her zaman için nevroz bir beynin, yani; acıdan ve umutsuzluktan ve kaotiklikten ve sıkışıp kalmaktan hoşlanan kişilerin en tatlı sığınağı oldu, orada huzur buldu alacalı beyinleri. karanlık ve pislik içinde yüzen bir mağaranın en güzel tasviriydi bu kitap. bazıları daha da ileri gitti ama, insanların tamamen düşünemeyecek birer hayvana dönüştürülmesi fikrinden, arıdil'in cezbedeciliğinden başları döndü. elbette bunu bu kadar sevmelerinin nedeni, insanlardan çok çekmiş olmalarıydı. selim ışık insanlardan bir intikam alacak olsa, her şey tam da böyle olurdu.

olaylar karışıktı.

karma police dinleyip the wall mahkemelerinde tanımlandıramadığımız ama kaybettiğimiz bir izin peşine düşmüşken, misafir oturmalarında uzaklara dalıp mırıldandık;

"kestane ağacının dalları altında
sen beni sattın ben de seni"

şimdi 2008 deyiz sanırım. bazıları 2012 de diyor.. ve artık kimin ne kadar sattığı hiç önemli değil hiç.

cowboy bebop

-lesson lesson! if you see a stranger; follow him!

edward'dan özlü değişler.

the dead flag blues

godspeed you black emperor'un en alacalı gecesidir bu şarkı. sözleriyle, senelerdir tam emin olmadığım, anlamlandıramadığım ama fısıltılarını, ama varlığını hissederek kurmaya çalıştığım zıtlıklar dünyasını; "the skyline was 'beautiful' on 'fire'" sözleriyle önüme sererek, özlemini çektiğim o yeni dehlizlerin kapılarını bana açmış, adeta bir ufuk patlaması yaşamama sebebiyet vermiş şarkıdır.

the car's on fire and there's no driver at the wheel
and the sewers are all muddied with a thousand lonely suicides
and a dark wind blows
the government is corrupt
and we're on so many drugs
with the radio on and the curtains drawn

we're trapped in the belly of this horrible machine
and the machine is bleeding to death

the sun has fallen down
and the billboards are all leering
and the flags are all dead at the top of their poles

it went like this

the buildings tumbled in on themselves
mothers clutching babies picked through the rubble
and pulled out their hair

the skyline was beautiful on fire
all twisted metal stretching upwards
everything washed in a thin orange haze

i said: "kiss me, you're beautiful
these are truly the last days"

you grabbed my hand and we fell into it
like a daydream or a fever

we woke up one morning and fell a little further down
for sure it's the valley of death

i open up my wallet
and it's full of blood

rockets fall on rocket falls

zaman ve mekanı bükerken, dinleyenini alıp puslu bahçelere vuran haşmetli godspeed you black emperor şarkısı.

arthur c. clarke'in ünlü The Ultimate Melody öyküsündeki kusursuz tek şarkı. platon'un tek rüyası.

White Hart'ın kalbinde hiç durmamacasına çalan şarkı.

godspeed you black emperor!