bugün

entry'ler (10)

sözlük yazarlarının ad soyad harfleri

t. ç.

keşke t. c. olsaydı. ufak bir çizikle kaçırıyorum.

hiç nick altı olmayan yazar

Hic kimseyle arasında sorun yaşanmamış, popüler olmak için kendisini zorlamamiş, sessizce amacına ulaşmaya çalışan yazardır.  

sözlük yazarlarının ruh halleri

çeşitli sıkıntılardan dolayı mutsuz ama mutlu olduğuma dair beynimi kandırmaya çalışıyorum.

bir kadının en zayıf anı

bir karşı cins olarak tahminim bence sevdiği adama güvenmesidir.

forrest gump

her şeyden önce, insanın içindekileri, elindekileri, biriktirdiklerini, yapabildiklerini, hayallerini daha da somutlaştırıp bir masanın üstüne koyma * ve hepsinin üstüne teker teker düşünme isteği uyandıran bir film.

edilgenliğin ödüllendirildiği gibi alt çıkarım yapmak mümkünse de günlük yaşamın içinde ya da bir sevdanın içinde dümdüz davranabilme cesaretini de ateşleyen bir film aynı zamanda. saklamadan, rol oynamadan, içinden geldiğince, salaklık ve aptallık boyutunda olsa bile dümdüz davranabilmek.

kadere çoğunca günahlarımızı ve yapamadıklarımızı üstlenme görevi veririz, kabul; ancak diğerleri ile iletişim kurarken dolambaçlı yollardan gitmeyi de severiz. bu anlamda filmden isteyen istediği anlamı çıkarabilir.

dolambaçlı yoldan gitmeden anlatabilme ve anlayabilme özgürlüğü ne güzel bir şey.

leon

devamının şu zamana kadar çekilmemesi şaşırtıcı olan film. tam zamanı aslında, natalie portman büyümüş, tam bu tarz bir filmde oynayacak filme sahip, yapsana mathilda diye bir film. şahane bir tetikçi olsun, sting de orada duruyor, yeni bir şarkı besteler bu filme. jean reno da yaşlanmış haliyle yan rollerden birini oynar yine.

fargo

ani kurt gibi açsınızdır, tabağınızda duran o şahane kurufasulye-pilav kombosunu bir oturuşta silip süpürürsünüz, mideniz iyice dolmuştur, tam anlamıyla doymuşsunuzdur yani aslında ama tabağınızda kalan o birkaç pilav tanesini de ekmeğinizle çatala iteleyip o son lokmayı da yersiniz, sonra birden katır kutur sesler gelmeye başlar ağzınızdan ve "eyvah taş varmış pilavda gitti diş" dersiniz ya hani. bu dizinin bendeki etkisi de aynen böyle işte. neyse ki o ilk dokuz bölümün lezzeti, son bölümün tatsızlığını unutturdu. fasulye de tüm yemek boyunca gaz yaptı tabii bir de o var. midem büzüştü lan izlerken. o ikisi nasıl da uğursuz cenabet psikopat karakterlermiş öyle? nasıl yarattınız bunları oğlum? dizinin başında "gerçek bir olaydan alınmadır" falan diye yazıyor ama hep karın üzerine yazdıkları için tipide silinip gidiyor tabii hemen. yok gerçek olamaz bunlar. ya da çok süslemişler bilmiyorum.

sherlock

bana, bitmemiş diziye başlanmamalı, felsefemi tekrar hatırlattı. tüm bölümleri arka arkaya izleyip son bölüme gelince, nası olsa yeni sezonun ilk bölümü elimin altındadır diyip mutlu oluyor insan. fakat yok(büyük yazdım bunu). nası bekliycem lan ben o kadar. insafsızlık. başka bi şey değil. sinirliyim.

skins

3. jenerasyon, yani 5. ve 6. sezonlarına haksızlık edildiğini düşündüğüm ingiliz dizisi. tamam kabul; tony'li cassie'li 1. jenerasyon zaten efsaneydi. effy'li, cook'lu 2. jenerasyon da çok havalıydı. ama üçüncü kuşak da boş değildi be abi.

rich vardı birkere. bu adam skins tarihinin en baba karakteridir bana kalırsa. ne tony, ne cook, ne sid. bu adam bi başka. sonra mini var. evet, biraz ergendi falan ama çekici kızdı aga. effy'den tek eksiği fazla hevesli olmasıydı. yoksa o da efsanevi bi dizi karakteri olabilirdi bence. frankie var mesela, her ne kadar 6.sezonda kezbana bağlasa da 5.sezonda ki gizemli ve çekingen halleri hoştu.

ayrıca, 7.sezonunu fazla kasvetli ve iç karartıcı buldum. bari bi yıllar sonrasına gidip, mini ve alo'yu konu alan evli mutlu çocuklu temalı bi bölüm yapsalardı.

hoş geldiniz

gittiğiniz yerin kapısında sizi güler yüzle ve bu kelimeyi söyleyerek karşıladıklarında mutlu olmanızı sağlayan kelime ''hoş geldiniz''