bugün

Steven Spielberg'in yönettiği Tom Cruise'nin oynadığı dünyalar savaşı olarak türkiye'de oynayan çok affedersiniz gayet siktir boktan bir film.
hakkaten anlamsız olan bu film yalnızca tom cruise için kariyer basamağıdır, bakın bilim kurguda da oynayabiliyorum deme şeklidir...
Yönetmen : Steven Spielberg
Oyuncular : Tom Cruise, Dakota Fanning, David Alan Basche, James DuMont, Tim Robbins, Miranda Otto
Senaryo : David Koepp
Görüntü Yönetmeni : Janusz Kaminski
Müzik : John Williams
Süre : 101 Dk.
Yapim : 2005 - ABD
Gösterim tarihi : 1 Temmuz 2005

Resmi Web Sitesi: http://www.waroftheworlds.com/

Sinema tarihinin en pahali filmi. Steven Spielberg ve Tom Cruise, "Azinlik Raporu"nun ardindan, H.G Wells'in ayni adli bilim-kurgu romanindan David Koepp tarafindan senaryolastirilan "Dünyalar Savasi" (War of the Worlds)nda yeniden bir arada...

Konu: Insan soyunu yok edecek uzayli isgalini ve neden oldugu galaksiler arasi savasi konu alan Dünyalar Savasi, H.G. Wells´in klasik romaninin basarili bir beyazperde uyarlamasi.
Iki çocuguyla beraber hafta sonunu geçirirken gökyüzü aniden kararir ve simsekler esliginde çok siddetli bir firtina patlak verir. Gökyüzünde tuhaf seyler olmaktadir. Aradan kisa bir süre geçtikten sonra evinin yakinindaki kavsakta siradisi bir olaya tanik olur. Topragin aniden yarilmasiyla yeryüzünün derinliklerinden üç bacakli çok büyük bir savas makinesi ortaya çikar ve görünürdeki herseyi yakip yikmaya baslar.
Bu olay, uzaylilarin dünyamiza saldirisinin ilk hamlesidir. O andan itibaren herhangi bir gün gibi görünen günün akisi degismis ve bu siradan insanlar hayatlarinin en olaganüstü anlarini yasamaya baslamistir. Ray hemen harekete geçerek çocuklarini toparlar. Acimasiz düsmanin gazabindan kurtulmak için o bölgeden bir an önce kaçmaktan baska çareleri yoktur. Uzayli istilacilarin elinden kurtulmaya çalisan binlerce insanla beraber çiktigi bu amansiz yolculukta vahsi doga kosullariyla mücadele ederken tek istegi iki çocugunun hayatini kurtarabilmektir. Ancak nereye kaçarlarsa kaçsinlar tam bir güvenlik yoktur. Sevdiklerini kurtarabilmesi için Ray’in elindeki tek gücü iradesidir.

Ayni film ilk olarak 1953 yilinda yönetmen Byron Haskin tarafindan beyaz perdeye uyarlanmisti. Ve en çok ses getiren filmlerden biri olmustu.

Ayrıca filmde bütün elektronik aletler kitlenmesine ragmen Japon mali bir kameranın çalışması dikkatimi çekti.
sadece güzel görüntülerle film olmayacağının bir kanıtı.
steven spielberg'den beklenmeyecek kadar kötü bir 'filmimsi'. bütünlük, anlamsallık sıfıra yakın... bittiğinde 'ee ne oldu ki, niye yapmışlar ki bu filmi' demeye sebep olan, 200 milyon doları ziyan ettiklerine kani olduğum 'dundick' film. 28 kasım salı akşamı cnbc-e'de, inanmayan izlesin, veya bi' göz atsın derim...
* 90'ların başında trt'de bunun dizisi vardı, çok daha derli toplu ve sürükleyici. olsa da yeniden izlesek...
-Yaşama ölümüne bağlıyım. (Obligvy'nin Ray'e kızdığı bir anda söylediği söz.)
scary movie 4 te bizim adımıza bol bol dalga gecilen film
imitasyon ferrari kıvamında bir film.

görsel açıdan çok sağlamdır. ayrıca insanın acizliğini ve çaresizliğini izleyicilere çok iyi bir biçimde yansıtmıştır. fakat filmin en büyük (belki de tek) sorunu, bittikten sonra damağınızda "elde var sıfır" tadı bırakmasıdır.

şunu eklemekte fayda var. h.g wells'in aynı adlı romanını gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz. ne de olsa filmle aynı olan tek yönü kitabın ana fikri. onun dışında karakterler ve olaylar farklı. bu açıdan farklı bir tat yakalayabilirsiniz.

ithaki yayınevi'nden çıkma bir baskısı var ve çevirileri de gayet iyi.
1898'de HG Wells tarafindan yazilmis olan efsane roman.

Roman, buhar makinalarinin "krallarin teknolojisi" olan bir donemde Ingiltere'nin Mars'lilar tarafindan isgal edilmesini konu alir.

Orson Wells tarafindan 1938 yilinda CBS'den canli yayinla yapilan anlatimi kitabi Amerika'da bir anda efsaneler arasina sokmustur. Bu anlatimda Orson Wells, o muhtesem anlatimiyla ilk 60 dakikayi sanki canli haber yayiniymis gibi sunmus, insanlar olayi gercek zannederek sokaklara dokulmus, magazalara saldirmistir.

War of the worlds, pek cok epik bilim kurgu romanina esin kaynagi olmussa da, 1978'de muzikal anlamda yol actigi sarsinti en kayda deger olay olarak gosterilebilir.

Jeff Wayne tarafindan yaratilan muzikal versiyonu, hepimizin cocuklugumuzdan beri bildigimiz "32.gun tema muzigi" de olan "the eve of war" ile acilir. Bu sarkinin basinda, Orson Wells'e nazire yaparcasina, Richard Burton efsane bir yorumla kaninizi dondurur ve ardindan muhtesem bir acilis takip eder.

Butun albumun "the eve of war"un golgesinde kalacagini zannedenler, "Horsell Common and the heat ray", "the artillery man and the fighting machine" ile kendilerini bir anda hikayenin icinde bulurlar. Muzikal bir audiobook havasinda devam ederken, "Forever Autumn" sizi temelinizden sarsacaktir. Justin Hayward, Forever Autumn'da dramatik vokalleri ile sizi koltugunuza cakar.. Iciniz burulur ve o drami derinlerinizde hissedersiniz.

Ardindan gelen "Thunderchild", her dramin ardindan gelecek olan "umudu" simgeler.. coskulu temposu ve sonlara dogru "the eve of war"dan alintilarin girmesi ile dram yerini coskuya birakir. ve muzikalin ilk bolumu olan "the coming of martians" sona erer..

Ikinci bolum hakkinda anlatilabilecek cok fazla seyler olmasina ragmen, "The Spirit of Man'da Beth'in Nathaniel'e soyledikleri tum 2. bolum icin guzel bir ozet olusturabilir..

"There must be something worth living for
There must be something worth trying for
Even some things worth dying for.
And if one man can stand tall.
There must be hope for us all.
Somewhere..
Somewhere in the Spirit of Man"

Album bugune kadar 13 milyondan fazla satmis, Ispanyolca basta olmak uzere (Burada da Anthony Queen, Richard Burton'un rolunu ustlenmistir) pek cok dile adapte edilmis, 22'den fazla ulkede listelere girmis ve bu ulkelerin 11 tanesinde de 1 numara olmustur. 5 ulkede de platinum album seviyesine erismistir.

Iki adet Ivor Novello odulunun yanisira, albumun en enteresan basarilarindan biri de 1979 yilinda Steven Speilberg, Alfred Hitchkok ve George Lucas'in da juri uyesi oldugu bir platformda "Science Fiction ve fantasy" alanindan yapilmis en iyi album olarak secilmesidir.

Jerry Wayne Steven Spielberg'e albumu gondermis ve war of the worlds'u bir filme cevirmek istedigini soylemistir. 23.11.1979'da Steven Speilberg yazdigi cevapta, albumu bir basyapit olarak gordugunu, filme cevirmeyi cok istedigini ancak 1980-81 doneminde cok yogun oldugu icin (bkz: Indiana Jones)bunu gerceklestiremeyecegini soylemistir. Speilberg bu hayalini ancak 2005'te gerceklestirebilmis, ancak "keske o gunlerde yapsaymis, daha iyi olurmus" dedirtmistir.

Kisacasi, muzik dinliyorum diyen herkesin arsivinde bir basyapit olarak yerini almalidir. sinemada Star Wars ne ise, muzik dunyasinda "war of the worlds" odur..
sonunu anlamadığım film o tripodlara ne oldu dünyayı kargalar mı kurtardı yani bu ne perhiz what is this aman ismail can't touch this.
http://www.angryalien.com/1005/wowbuns.asp
(bkz: panic broadcast)

1930larda new jersey eyaletinde radyo tiyatrosu biçiminde dinleyicilere sunulmuş, 12 milyon dinleyicisi olan radyonun büyük kısmı hadiseyi gerçek sanmış, dağlara, açık alanlara yol almışlardır. olaya dönemin abd başkanı el atmış, ancak bu şekilde bir süre içinde infial sona ermiştir.

bu hadiseden yola çıkılarak medyanın kitleler üzerindeki etkisinin muazzam derecede önemli olduğu fikri ortaya çıkmıştır.

aha bu da linkidir;

görsel
ahanda muzigi.. hemi de canli.

http://www.youtube.com/watch?v=W8JLqsbK5V0
orson welles'in 1938'deki radyo oyunu uyarlamasının dinlenmesini şiddetle önerdiğim kitaptır.

eğer oyunun başındaki tanıtım bölümünü kaçırırsanız, normal bir radyo yayınından ayırt edemezsiniz. oyunu dinleyen milyonlarca insanın panik yapması gayet normaldir. arada benny goodman'dan stardust falan çalar. flaş haber olarak mars yüzeyindeki sıradışı patlamalardan falan bahsedilir.

hele o tripodların insanları ısı ışınlarıyla ilk yakmaya başladıkları bölüm cidden iyi yapılmıştır. spikerin "it's coming this way! about 20 yards..." derken yayının kesilmesi gayet gerçekçidir. zaten bu bölümden sonra ilk panik başlamıştır.

yine oyunun ilerleyen bölümlerinde new york'ta pbs binasının tepesinden şehre zehirli gaz yayan tripodların ve yaşanan paniğin anlatıldığı bölüm çok iyi düşünülmüştür. spikerin "insanlar sinekler gibi, fareler gibi ölüyorlar" dediği sahne de panik dalgasını iyiden iyiye artırmıştır. orada da, olayları anlatan spikerin bir yerden sonra gaz yüzünden öksürmeye başlaması ve sonra ölmesi ve arka fonda siren seslerinin duyulması, bunun oyun olduğunu bilmeyen herkesi tırsıtır. hemen ardından bir radyo operatörünün frekansa girip "is there anyone on air? anyone?" diye feryat etmesi paniğin doruğa çıktığı anlardandır.

son bölümde, yayın boyunca araya girip bilimsel tespitler yapan richard pierson(orson welles) isimli bilimadamı olayların genel bir analizini yapar. kitapta olduğu gibi kafayı yemiş bir askerle karşılaşır. hikaye marslıların kitaptaki finalde olduğu gibi dünya şartlarına ayak uyduramayarak ölmeleriyle sona erer.

sonra orson welles çıkar ve az önce anlatılanların hepsinin cadılar bayramı için hazırlanmış bir radyo oyunu olduğunu açıklar. insanlara paniğe kapılmamalarını tembih eder. ama iş işten geçmiş, toplumsal histeri çoktan etrafı sarmıştır.
jeff wayne a ait efsanevi parça, ayrıca 32. gün jenerik müziği.
Müziği yıllarca Mehmet Ali Birand'ın 32.Gün programında kullanılmış olan efsane roman ve aynı adlı film.
yavan sonunu görene kadar oldukça keyifli giden filmdir, izlemeye değer bence.
mantık hatası saçmalığıyla kafayı bozmuş bir garip mala kurban giden nefis film.. otur izle amınakoim, her şey de bir mantık aramayın.. başbakan'a da mantık ermiyor ama başbakana olmamış bu başbakan diyormusunuz? gerçi diyenler var ama... neyse ya.
"ulan hani bir daha tom cruise denyosunun filmlerini seyretmeyecektim" dedirten sikimsonik uzaylı istilası filmi.
internet üzerinde war of the worlds 2 diye bir çakma devam filmide var bizim dünyayı kurtaran adam filmine benziyor.
Neresinden tutsam elimde kalıyor bu film. Atmosferi ve görüntüsünün şahaneliği dışında. Bu kez olmamış Spielberg usta.. Filmin ilk 10 dakikasından çok etkilendim. Sonrası için çokça umudum vardı. Ama o kadar boş ve anlamsız bir film çıktı ki karşıma sormayın gitsin. Senaryosunda baya bir boşluk mevcut. Sırasıyla anlatıyorum..

--spoiler--

Yerin yarılması, panik ortamı, binaların yıkılması falan çok iyiydi. Kaldı ki oraya kadar herşey iyiydi. Uzaylılar istila ediyor sözde. Ama tabiri caizse tek kelimeyle adamın götünden kan alıyorlar kamil. Bunun için bu kadar curcunaya gerek yok. Fakat Ray karakteri ya da insanoğlu uzaylılarla savaşa girmeyince büyük bir klişeden kurtulmuş oluyordu film. Yapım bu fırsatı kullanamayıp dalga nereye sürüklerse oraya götürmüş karakterleri. Boş diyalogların, gereksiz tartışmaların eşliğinde filmin koca yarısı geçiyor. Bunu geçelim felaket durumlarında aile hep iç içedir. Baba, oğlu ve kızı ile sürekli çatışma içerisinde. Konuya bu yüzden de biraz odaklanılamamış. Oğlu gitmek istiyor, gidiyor.. Her yer yanıp kül oluyor, finalde ''açaydım kollarımı da gitme diyeydim'' sahnesi yaşanıyor. Anneyi ele alsak filmin hiçbir yerinde yok finalde cillop gibi karşımıza çıkıyor koca aile.. Yapmayın ne olur tripodlar her yerde gezerken bunlar nasıl oldu da kurtuldu? Biraz mantık. Hele ki annelerinin evinde bir patlama oluyor. Zorla alevlerden kurtuluyorlar ve Ray çıkıyor hiçbir şey tam anlamıyla yanıp kül olmamış. Nasıl oluyorsa. Filmde mantık namına birşey yok. Bilim kurgunun altına işemişler.

--spoiler--

Puanımı tamamiyle oyunculuk ve atmosfere yoruyorum. Bir de filmin istilaya giriş dakikalarına. Ne kurgu, ne senaryo ne de iyi bir finalden çok çok uzaktı film.
ablamın filmin son sahnesinde hakkında "madem polene alerjiniz vardı ne bok vardı da uzayı aşıp istilaya geldiniz" yorumu yaptığı filmdir.
sonunda noluyo lan bitti mi şimdi dediğim tek film.

--spoiler--
filmin kısa özeti:

uzaylılar milyonlarca yıl önce insanoğlu daha portakalda vitamin değilken gelir, '' bu ne lan bomboş mekan birkaç milyon yıl bekleyek de akıllı canlılar türesin, işgal etmesi biraz zorlaşsın '' der. tripotları yer altına gömerler ve dünyadan ayrılırlar. birkaç milyon yıl kadar sonra kapsüller ile yıldırım gibi dünyaya düşer, yer altına bıraktıkları oyuncaklarına binerler. milyonlarca insan öldürdükten sonra esrarengiz bir şekilde kalkanları devre dışı kalır. bir bir yere yığılmaya başlarlar ve film biter.
--spoiler--
korkunç bir film 4 izlemeyi tercih ve tavsiye ederim.