bugün
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı10
- akp seçmeni17
- ali erbaş19
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası13
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- arkadaşlar biri var12
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi18
- icardi1905 silik olsun kampanyası31
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır18
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- nervio'ya aşık olmak11
- evlilik15
- türkiyede çok abartılan arabalar9
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı16
- karınıza range rover alır mısınız23
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu38
- anın görüntüsü15
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- ilk buluşmada çorumlu olduğunu ağzından kaçırmak8
- icardi190516
- türkiye işçi partisi11
- futbolcu ismiyle nick almak15
- çin halk cumhuriyeti8
- ellerim bos gonlum hos9
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı18
- ruh okuzu9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği14
- boşuna yaşıyorum hissi16
- patiswiss19
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi28
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- akrep burcu8
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi12
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası10
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
sevdiği entry'ler
hatalı tespittir. türk taraftar profili mide bulandırmıyor. türk futbol endüstrisi mide bulandırıyor. taraftar da her zamanki gibi imamlarının arkasından gidip ortalığa s.çıveriyor.
yıllardır bu memlekette insanlar birbirine düşman ediliyor. "futbol endüstrisi" yaratmak adına kitleler fanatikleştiriliyor. burası ingiltere değil. asgari ücretin 700 TL olduğu bir memlekette insanlara kolay kolay taraftar kredi kartı, orijinal taraftar forması, taraftar hattı falan satamazsın. ama bizim endüstrimiz "büyük abileri" ile rekabet edebilmek için her türlü yolu mubah görüyor. taraftara "satış" yapabilmek için gözünü kör etmekten, fanatikleştirmekten, robotlaştırmaktan çekinmiyor. eğer bir gs'liyi "hasta gs'li", bir fb'liyi "hasta fb'li" haline getirmezse, futbol kitlesinin büyük bölümünü oluşturan "dar gelirlilere" bir şapka bile satamaz. 700 TL asgari ücret alan adamın evine 150 TL'ye decoder satamaz... "yüksek gelirli" azınlık, türk futbol endüstrisinin "büyük abilerle" rekabet etmesi için yeterli sayıyı oluşturmuyor. "daha fazla satalım", "daha fazla paralarını alalım" anlayışıyla son 20 yıldır türk futbol seyircisi, "son derece bilinçli" olarak "fanatikleştiriliyor"... bakmayın siz tv'lerde şansal'ın çıkıp "ihihih bu olaylar futbolumuza yakışmıyor" dediğine. futbol kitlesini bu hale getiren onlardır. "ee biz mi kavga ettiriyoruz?" diye zırlamaya da başlarlar. hayır! siz kavga ettirmiyorsunuz. siz körleştiriyor, manyaklaştırıyor, adamın futbolu hayatının merkezi haline getirmesine yol açıyorsunuz. kavgayı o doğaçlama yapıyor...
öyle çarpık bir tutku, sadece bir "oyun" olan futbola öyle bir "ilahi misyon" yükleniyor ki... bırakın eğitimsiz kitleleri. uludağ sözlük yazarları. siz düşünün bakalım halinizi. işyerinde, okulda beraber oturduğunuz fb'li, gs'li adamla; beraber kaçınız maç izleyebiliyor? konu futbol olduğu zaman; nasıl karşı taraftakilerin anasından girip, bacısından çıkıyorsunuz? peki mantıklı mı? nedir futbol? nedir gs? nedir fb? hayatımız için ne ifade ediyor? hayatımızın neresinde yer alıyor? konu futbol olunca nasıl bu kadar raydan çıkabiliyoruz? hanginiz açıklayabilir? bir de şöyle düşünün. on yıllardır izlediğiniz maçları, televizyon programlarını düşünün. maçlarda futbolcuların birbirlerine tavırlarını, televizyon programlarında yorumcuların meseleleri nasıl "namus" meselesi haline getirdiğini, yöneticilerin nasıl kitleleri "provoke" ettiğini düşünün. daha 3 gün önce bir "namus" faciası yaşamadı mı bu ülke? fb'nin cas'a açtığı dava için fb yöneticisi çıkıp "namus meselemizdir" demedi mi? kendisini fb'ye aidiyet duygusuyla bağlamış insanlar, zırnık ilgisi olmayan bir davayı bir anda "namus meselesi" olarak görmeye başlamadı mı? aynı yönetici 3 gün önce çıkıp basın toplantısında cas davasının çekildiğini topluma açıklamadı mı? aha 3 günlük örnek size... bir anda meseleler nasıl namus meselesine dönüyor? nedir senin namusun taraftar? 2 tane holding patronunun s.kinin keyfine avrupa'da açtığı bir futbol davası mı? yoksa ailen mi? onurun mu?
bu hale nasıl getirildi taraftar profili? işte böyle... peki mantıklı mı yukarıdaki 2 paragraf? böylesine saplantılı, böylesine fanatikleşmiş, böylesine salaklaştırılmış bir taraftar kitlesi haline getirilmesek; neden gs-bonus kart kullanalım? neden fb-cell abonesi olalım? neden 5 TL'ye aldığımız formaları 100 TL verip orijinal alalım? var mı o kadar paramız? o kadar lüks içinde mi yaşıyoruz? önceliğimiz evimiz mi, ailemiz mi, sevdiklerimiz mi? yoksa futbol mu? beyni s.kilmemiş, köreltilmemiş, futbolu hayatının en önemli gündem maddesi yapmamış adam; çocuğunun masraflarından kısıp evine digitürk alır mı?
peki bu kadar köreltilen, fanatikleştirilen, futbolu hayatının en önemli gündemi haline getiren vatandaş; hayatındaki en önemli şey için (tuttuğu takım) küfretmez mi? hatta kavga etmez mi? "kendisi gibi köreltilen" diğer takım taraftarlarından nefret etmez mi? beraber gezdiği, beraber yediği içtiği, beraber çalıştığı arkadaşlarına (diğer takım taraftarlarına); forumlarda, stadlarda, kahvehanelerde ağız dolusu küfür etmez mi? peki bu senaryoda mide bulandıran taraftar profili midir? yoksa futbol endüstrisi midir? ingiltere ile, almanya ile, ispanya ile finansal rekabet içine giren futbol patronları, futbol kulüpleri midir?
felaket tellallığı gibi olmasın ama; daha çok kötü günler bekliyor bizi. bunlar iyi günlerimiz...
yıllardır bu memlekette insanlar birbirine düşman ediliyor. "futbol endüstrisi" yaratmak adına kitleler fanatikleştiriliyor. burası ingiltere değil. asgari ücretin 700 TL olduğu bir memlekette insanlara kolay kolay taraftar kredi kartı, orijinal taraftar forması, taraftar hattı falan satamazsın. ama bizim endüstrimiz "büyük abileri" ile rekabet edebilmek için her türlü yolu mubah görüyor. taraftara "satış" yapabilmek için gözünü kör etmekten, fanatikleştirmekten, robotlaştırmaktan çekinmiyor. eğer bir gs'liyi "hasta gs'li", bir fb'liyi "hasta fb'li" haline getirmezse, futbol kitlesinin büyük bölümünü oluşturan "dar gelirlilere" bir şapka bile satamaz. 700 TL asgari ücret alan adamın evine 150 TL'ye decoder satamaz... "yüksek gelirli" azınlık, türk futbol endüstrisinin "büyük abilerle" rekabet etmesi için yeterli sayıyı oluşturmuyor. "daha fazla satalım", "daha fazla paralarını alalım" anlayışıyla son 20 yıldır türk futbol seyircisi, "son derece bilinçli" olarak "fanatikleştiriliyor"... bakmayın siz tv'lerde şansal'ın çıkıp "ihihih bu olaylar futbolumuza yakışmıyor" dediğine. futbol kitlesini bu hale getiren onlardır. "ee biz mi kavga ettiriyoruz?" diye zırlamaya da başlarlar. hayır! siz kavga ettirmiyorsunuz. siz körleştiriyor, manyaklaştırıyor, adamın futbolu hayatının merkezi haline getirmesine yol açıyorsunuz. kavgayı o doğaçlama yapıyor...
öyle çarpık bir tutku, sadece bir "oyun" olan futbola öyle bir "ilahi misyon" yükleniyor ki... bırakın eğitimsiz kitleleri. uludağ sözlük yazarları. siz düşünün bakalım halinizi. işyerinde, okulda beraber oturduğunuz fb'li, gs'li adamla; beraber kaçınız maç izleyebiliyor? konu futbol olduğu zaman; nasıl karşı taraftakilerin anasından girip, bacısından çıkıyorsunuz? peki mantıklı mı? nedir futbol? nedir gs? nedir fb? hayatımız için ne ifade ediyor? hayatımızın neresinde yer alıyor? konu futbol olunca nasıl bu kadar raydan çıkabiliyoruz? hanginiz açıklayabilir? bir de şöyle düşünün. on yıllardır izlediğiniz maçları, televizyon programlarını düşünün. maçlarda futbolcuların birbirlerine tavırlarını, televizyon programlarında yorumcuların meseleleri nasıl "namus" meselesi haline getirdiğini, yöneticilerin nasıl kitleleri "provoke" ettiğini düşünün. daha 3 gün önce bir "namus" faciası yaşamadı mı bu ülke? fb'nin cas'a açtığı dava için fb yöneticisi çıkıp "namus meselemizdir" demedi mi? kendisini fb'ye aidiyet duygusuyla bağlamış insanlar, zırnık ilgisi olmayan bir davayı bir anda "namus meselesi" olarak görmeye başlamadı mı? aynı yönetici 3 gün önce çıkıp basın toplantısında cas davasının çekildiğini topluma açıklamadı mı? aha 3 günlük örnek size... bir anda meseleler nasıl namus meselesine dönüyor? nedir senin namusun taraftar? 2 tane holding patronunun s.kinin keyfine avrupa'da açtığı bir futbol davası mı? yoksa ailen mi? onurun mu?
bu hale nasıl getirildi taraftar profili? işte böyle... peki mantıklı mı yukarıdaki 2 paragraf? böylesine saplantılı, böylesine fanatikleşmiş, böylesine salaklaştırılmış bir taraftar kitlesi haline getirilmesek; neden gs-bonus kart kullanalım? neden fb-cell abonesi olalım? neden 5 TL'ye aldığımız formaları 100 TL verip orijinal alalım? var mı o kadar paramız? o kadar lüks içinde mi yaşıyoruz? önceliğimiz evimiz mi, ailemiz mi, sevdiklerimiz mi? yoksa futbol mu? beyni s.kilmemiş, köreltilmemiş, futbolu hayatının en önemli gündem maddesi yapmamış adam; çocuğunun masraflarından kısıp evine digitürk alır mı?
peki bu kadar köreltilen, fanatikleştirilen, futbolu hayatının en önemli gündemi haline getiren vatandaş; hayatındaki en önemli şey için (tuttuğu takım) küfretmez mi? hatta kavga etmez mi? "kendisi gibi köreltilen" diğer takım taraftarlarından nefret etmez mi? beraber gezdiği, beraber yediği içtiği, beraber çalıştığı arkadaşlarına (diğer takım taraftarlarına); forumlarda, stadlarda, kahvehanelerde ağız dolusu küfür etmez mi? peki bu senaryoda mide bulandıran taraftar profili midir? yoksa futbol endüstrisi midir? ingiltere ile, almanya ile, ispanya ile finansal rekabet içine giren futbol patronları, futbol kulüpleri midir?
felaket tellallığı gibi olmasın ama; daha çok kötü günler bekliyor bizi. bunlar iyi günlerimiz...