bugün
- ekrem imamoğlu65
- espressolab22
- anın görüntüsü19
- karınız istese sözlüğü bırakır mısınız10
- kisinin 17 yasina verecegi ogut11
- yola saçılan içkileri talan eden izmirliler10
- her çarşamba 20 lik çıtır için aynı otele gitmek8
- aykolik masklavi buluşması8
- galatasaray lı olmanın çok masraflı olması27
- aykolik'in akbilini doldurmak9
- erdoğan sonrası hükümet32
- fay hattına kazıp kontrollü kırmak27
- bantla bantla da nereye kadar12
- fay hatlarını çimentoyla doldurursak deprem olmaz12
- gezi parkını yakmak8
- okunan kitabı anlatamamak9
- asya'nın en iyi 100 üniversitesinin 4'ü türkiye de20
- pakistan ve hindistan denze düşse kimi kurtarırsın14
- en uzun bekletilmiş erkek16
- akpli arkadaşınızı banyoda yıkar mısınız8
- ermeni soykırımı için özür dileyelim kampanyası12
- deprem oldu19
- aykolik yetkili olsun kampanyası41
- 4 hak mezhep9
- aşağılık insanlar11
- yolda namaz kılan davarlar16
- sırrı süreyya önder28
- fotokopici bi erkek39
- kendisinden ayrılan kadını rahatsız eden erkek15
- kabataş yalanı17
- 27 nisan 2025 eyüpspor galatasaray maçı30
- aknaz beyaz peynir11
- bir erkeğe alınacak en güzel hediye20
- erdoğan ikinci atatürk'tür13
- allah ı niçin göremiyoruz14
- papa francis'in serveti9
- kanal istanbul9
- yazarların ölüme en çok yaklaştıkları an16
- zina çoğalınca deprem olur13
- bik bik'in mutfağına konuk olmak18
- cuma gitmeyen erkeğe kadınların bakışı9
- nervio'nun evleneceği adam16
- köpeğe dokunanlar değdiği kısmı 7 kez yıkamalıdır19
- 26 nisan 2025 gaziantep fk fenerbahçe maçı12
- true nun çaylak olması8


entry'ler (226)
100 paralık bir program.
içimi bir bilseniz dersiniz ki ; bu yaşıyor olamaz...
orta okul son da dershanede aslı diye bir kız vardı neyse çıkışta montumu almak için akıya uzandım elimi tuttu noluyo lan dedim çıkışta bekle seninle çok önemli bir şey konuşmam lazım dedi tamam dedim anladım durumu. ulan bekledim bunu çıkmıyo dışarı cep telefonu da yok o zamanlar bahçede top falan oynadık sonra çıktı dışarı hadi dedim söyle ne diyosan dedim yok ne söylücektim ki falan dedi yanındaki arkadaşıyla meşhur elinde kitaplar hızlı adımlarla giderler bir de trip atarlar o sahne işte vela havle dedim dedikodu yaymış millete beni evin önünde bekliyo telefon ile rahatsız ediyor diye hocaya şikayet etmiş hoca çağırdı beni durumu anlattım bana inandı zaten öyle kapattık alı oldu züleyha modu... aylar geçti lise de aynı okul aynı sınıfa düştük mü bu aslıyla hiç bir şey yaşanmamış gibi hareketler canımlar cicimler falanlar filanlar yanındaki çok sevdiği kankası bana aşık oldu okulun ücüncü günü comolokko sonra böyle devam etti kızla... kızdan aslının hep beni anlattığını öğrendim nelerini nelerini aslı da da sütyen olayı varmış dedim hayırdır dedi göğüslerine elletmeyi çok seviyor sütyen takmak istemiyor annesi yakalamış her gün kontrol ediyomuş diye * dedim buna bu ders önümüze oturun diye bu alışkın tamam dedi aslı da nazlandı ya gel dedim nolacak konuşuruz ders sıkıcı falan tenefüsteyiz durdum duramadım sırtına dokundum baktım sütyen takmış taktın mı kız sütyenini dedim bir anda şakkk diye çektim bir bıraktım bir bağırdı ağlıyo zırlıyo bildiğin çıldırdı * yine sınıf hocasına şikayet etti hocayla da kankaydık bir daha yapma dedi onu da öyle hallettik sonra aslı okuldan ayrıldı bir daha da görmedik... hikayeden çıkması gereken sonuç olarak *; içinde tutarsan sana patlar * * aslında işin aslı aslı'nın gereksiz oyunlarından kaynaklandı ortak özelliğe gelince elde edemeyince sinirinden kuduruyor olmalarıdır ve bütün eksi özelliklere de potansiyel bir adaylardır.
zaten olsun diye yapılan sözlü bir eylemdir. zaman kaybı, boşuna uğraşmak, çaresizlik vb. gibi duygu durumlarının yerini inanmak, umut etmek ve sabretmeye bırakması gerektirmektedir.
Yalnız olduğunu en çok ''Yalnız değilsin'' dediklerinde hissedersin.
ben yaşanmışlıkların hatrını kırdım ki yaşanmak istenenlerin hevesi kırılmasın diye.
yeşil rüya.
yeşil rüya.
vazgeçebilmektir.
Gemi
çatlamış bir alın kemiği
gibi duruyor limanda gri gemi,
yağmur, hüviyetini kaybetmiş potansiyel suçlu
rüzgarın kimsesi yok tabiattan başka
zanlıyım, kendimce haklıyım, bu kış ellerime
eksi sonsuz uçlu
upuzun kapalı müzelerin
hep bir çığlıkla hareketlenecek heykellerinin
mermer bronz karışımı
soğuk beyaz karışımı
aldatıcı, gözbebeksiz bakışları bulaştı, evet, harika,
sis çoktan ulaştı denizin sinirlerini bozan
geç dalgasının korku tabirlerine,
baudelaire aldım yanıma okurum diye
felsefe ağaç olsaydı hangi meyveyi verirdi ve
onu anlarım belki, onunla avunurum, hevesiyle;
şimdilik
gecenin esrara
sevgilinin ihanete aç teşekkül mertebesinde
belki gemide, belki sessizliğin güvertesinde
bir takım adamlar gülüşüyor
bir takım adamlar yalan yanlış örgütleniyor
halka ait bir manayı hayasızca aralarında bölüşüyor
hayır, yere düşmüş yalnız bir biletin önünde;
aslında tedirgin ve sıkılganlar
aslında cahil ve saldırganlar
herkes kadar bir gemiye binip gitmekle
şiddetin kendisiyle uzlaşmakla
uzaklaşmakla
uzaklaşmanın hayat paydasıyla çatışmaktalar
evet,
çocukken aynı sınavda çözemedikleri tek soruyla
o tek sorunun cevabıyla boğuşmaktaklar: onca
ağırlığına rağmen neden batmaz bir gemi
her gemi batmak için son bir yolcu mu bekler
son yolcunun darmadağın beyni, kalbi mi
indirecektir şalteri; gemi
öyle mi çekilecektir içeri, hayır, örneğin, gerisin geri,
toprağın da olsa kaldırma kuvveti
öyle kolay gömülemezdi hiçbir ölü, hiçbir hüzün neferi;
toprak
iterdi, tutardı, çırpınırdı
istemezdi gövdesine bir şeyin ansızın girmesini;
gemi
çatlamış bir alın kemiği
gibi duruyor limanda gri;
toprak da duruyor
zaman da, adamlar da. önemli bir aşk şahaseri
edasıyla çözülüyorum iskeletimden
etlerimle uçuşuyoruz yapışmak üzere
bir başka iskeletten ufka açılan
yeni
varoluştan oluşmuş hallerden hallere seviyeli;
belki de çok oldu gemi limandan ayrılalı ve gideli;
başlamış bir yolculuğun arkasından karada yazılan seyir defteri
tarih mi demeli buna, günce mi daha doğru, bellek mi,
hoş, ben ellerimi hep yıpranmış çımalara benzetirim
parmaklarım salkım salkım çımadan sarkar sarkar sarkar
kaç gemiyi bağlamak için limana fırlatılmış ellerim
çımacılar mı hain, eldivenler mi kaygan, deneyler mi uğultulu,
ufukta kaybolmaya yüz tutmuş bu büyük yüzen sedyeye
kimi zaman mabet de demeli, nazar da demeli, büyü de demeli
çatlamış bir alın kemiği
gibi kafatasında beyne doğru ilerliyor gemi;
ya çok bildik aynı bir sima var dümende, kazan dairesinde, radarda
ya da
kıyıdayız, hayallar kurarken ölüme dair, erdeme dair; anlıyoruz:
terk edildik,
diğerlerini kurtarırken telaşla o,
tufanda biz geride bırakılanlar, anlıyoruz,
meğer Nuh, asla sevmemiş hiçbirimizi !
çatlamış bir alın kemiği
gibi duruyor limanda gri gemi,
yağmur, hüviyetini kaybetmiş potansiyel suçlu
rüzgarın kimsesi yok tabiattan başka
zanlıyım, kendimce haklıyım, bu kış ellerime
eksi sonsuz uçlu
upuzun kapalı müzelerin
hep bir çığlıkla hareketlenecek heykellerinin
mermer bronz karışımı
soğuk beyaz karışımı
aldatıcı, gözbebeksiz bakışları bulaştı, evet, harika,
sis çoktan ulaştı denizin sinirlerini bozan
geç dalgasının korku tabirlerine,
baudelaire aldım yanıma okurum diye
felsefe ağaç olsaydı hangi meyveyi verirdi ve
onu anlarım belki, onunla avunurum, hevesiyle;
şimdilik
gecenin esrara
sevgilinin ihanete aç teşekkül mertebesinde
belki gemide, belki sessizliğin güvertesinde
bir takım adamlar gülüşüyor
bir takım adamlar yalan yanlış örgütleniyor
halka ait bir manayı hayasızca aralarında bölüşüyor
hayır, yere düşmüş yalnız bir biletin önünde;
aslında tedirgin ve sıkılganlar
aslında cahil ve saldırganlar
herkes kadar bir gemiye binip gitmekle
şiddetin kendisiyle uzlaşmakla
uzaklaşmakla
uzaklaşmanın hayat paydasıyla çatışmaktalar
evet,
çocukken aynı sınavda çözemedikleri tek soruyla
o tek sorunun cevabıyla boğuşmaktaklar: onca
ağırlığına rağmen neden batmaz bir gemi
her gemi batmak için son bir yolcu mu bekler
son yolcunun darmadağın beyni, kalbi mi
indirecektir şalteri; gemi
öyle mi çekilecektir içeri, hayır, örneğin, gerisin geri,
toprağın da olsa kaldırma kuvveti
öyle kolay gömülemezdi hiçbir ölü, hiçbir hüzün neferi;
toprak
iterdi, tutardı, çırpınırdı
istemezdi gövdesine bir şeyin ansızın girmesini;
gemi
çatlamış bir alın kemiği
gibi duruyor limanda gri;
toprak da duruyor
zaman da, adamlar da. önemli bir aşk şahaseri
edasıyla çözülüyorum iskeletimden
etlerimle uçuşuyoruz yapışmak üzere
bir başka iskeletten ufka açılan
yeni
varoluştan oluşmuş hallerden hallere seviyeli;
belki de çok oldu gemi limandan ayrılalı ve gideli;
başlamış bir yolculuğun arkasından karada yazılan seyir defteri
tarih mi demeli buna, günce mi daha doğru, bellek mi,
hoş, ben ellerimi hep yıpranmış çımalara benzetirim
parmaklarım salkım salkım çımadan sarkar sarkar sarkar
kaç gemiyi bağlamak için limana fırlatılmış ellerim
çımacılar mı hain, eldivenler mi kaygan, deneyler mi uğultulu,
ufukta kaybolmaya yüz tutmuş bu büyük yüzen sedyeye
kimi zaman mabet de demeli, nazar da demeli, büyü de demeli
çatlamış bir alın kemiği
gibi kafatasında beyne doğru ilerliyor gemi;
ya çok bildik aynı bir sima var dümende, kazan dairesinde, radarda
ya da
kıyıdayız, hayallar kurarken ölüme dair, erdeme dair; anlıyoruz:
terk edildik,
diğerlerini kurtarırken telaşla o,
tufanda biz geride bırakılanlar, anlıyoruz,
meğer Nuh, asla sevmemiş hiçbirimizi !
şeftali.
King Crimson - Epitaph (1969)
https://www.youtube.com/watch?v=CSYyPMFzjXY
https://www.youtube.com/watch?v=CSYyPMFzjXY
--spoiler--
Herkes gerçeği aradığını söyler
Herkes gerçeğin kurtarmasını bekler
Ama seni özgür bırakan gerçeğin değil
Sonunda kavuştuğun yüzüdür sevdiğinin
Gerçeği öğrenmek için kimi kendini ortaya atar
Kimi de başkasını ateşe atar.
Ama çaresizce aradığın şey gerçek değil aslında
Sen bir kuytuda bırakıp gittiğin kendini arıyorsun aslında
Sen fazlasını bilmek istemiyorsun arkadaş
Sen sadece bir gün seninde sevilebileceğini bilmek istiyorsun.
Ve ne yaparsan yap sevilmiyorsan eğer
Seni gerçek değil, sokaktan geçen
Rastgele birini kurban etmek kurtarır.
Geçmişi hatırlamak ne korkunçtur
Geleceği değiştiremiyorsan eğer.
Gerçeği yine de öğrenmek için
Yalanlardan örülü ipe tutunmak ne korkunçtur.
Korkunçtur sonunda gördüğün gerçeğin
En çıplak en gaddar en acımasız yüzü
Ama en korkuncu her şeye sahipken bile gerçeğin değil
Bir anının bir hayalin, bir hayaletin peşinden koşmak
Gerçekleri saklayarak ulaşabilir misin gerçeğe?
Anıların içinde aradığın kişiyi bulabilir misin?
Hiç yaşanmamış hayata gerçekmiş gibi tutunabilir misin?
Orada olmayan birinin seni hala koruduğuna inanabilir misin?
Gerçeğin o kadar çok yüzü var ki senin gördüğüne inanabilir misin?
Hayal ettiğin her şey bir gün bir ihtimal gerçek olabilir
O ihtimali yok etmeden unutabilir misin gerçekten sevdiğin tek insanı?
--spoiler--
Ramiz Dayı *
Herkes gerçeği aradığını söyler
Herkes gerçeğin kurtarmasını bekler
Ama seni özgür bırakan gerçeğin değil
Sonunda kavuştuğun yüzüdür sevdiğinin
Gerçeği öğrenmek için kimi kendini ortaya atar
Kimi de başkasını ateşe atar.
Ama çaresizce aradığın şey gerçek değil aslında
Sen bir kuytuda bırakıp gittiğin kendini arıyorsun aslında
Sen fazlasını bilmek istemiyorsun arkadaş
Sen sadece bir gün seninde sevilebileceğini bilmek istiyorsun.
Ve ne yaparsan yap sevilmiyorsan eğer
Seni gerçek değil, sokaktan geçen
Rastgele birini kurban etmek kurtarır.
Geçmişi hatırlamak ne korkunçtur
Geleceği değiştiremiyorsan eğer.
Gerçeği yine de öğrenmek için
Yalanlardan örülü ipe tutunmak ne korkunçtur.
Korkunçtur sonunda gördüğün gerçeğin
En çıplak en gaddar en acımasız yüzü
Ama en korkuncu her şeye sahipken bile gerçeğin değil
Bir anının bir hayalin, bir hayaletin peşinden koşmak
Gerçekleri saklayarak ulaşabilir misin gerçeğe?
Anıların içinde aradığın kişiyi bulabilir misin?
Hiç yaşanmamış hayata gerçekmiş gibi tutunabilir misin?
Orada olmayan birinin seni hala koruduğuna inanabilir misin?
Gerçeğin o kadar çok yüzü var ki senin gördüğüne inanabilir misin?
Hayal ettiğin her şey bir gün bir ihtimal gerçek olabilir
O ihtimali yok etmeden unutabilir misin gerçekten sevdiğin tek insanı?
--spoiler--
Ramiz Dayı *
yok olmayı kabullenmek.
kelimelere Batı anlamlı karşılık aranırken özellikle de Fransızca 'mösyö' ve 'madam' sözcüklerine karşı 'bay' ve 'bayan' sözcükleri türetilmiştir. bay kelimesi Türkçe'de zengin, varlıklı, soylu kimse anlamı taşıyorken bayan kelimesi ise sonuna an eki getirilerek türetilen sıfattır. Nedeni tamamen karşılık bulması için uydurulmuş olmasıdır. Kullanılış bakımına bağlı ve algıdaki seçiciliğe göre anlamı değiştirilen kelime niteleyici görevindedir. karşılaştırıcı değil ayrıştırıcıdır, karşıt kelimesinin alternatifi de değildir ayrıca aşağılayıcı bir anlamı da yoktur.~saçmalığa bak sen :D *gece gece bak ya :D ~
Bana yukarıdan bakarsanız aptalın tekini görürsünüz.
Bana aşağıdan bakarsanız Tanrı'yı görürsünüz.
Bana tam karşıdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz.
Charles Manson.
Bana aşağıdan bakarsanız Tanrı'yı görürsünüz.
Bana tam karşıdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz.
Charles Manson.
çözemediği konularda yardım edebilirim dikkatlerine ... *