bugün
- düşün ki o bunu okuyor14
- sözlük erkeğinden damat olmaz30
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar14
- icardi190520
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı26
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız12
- suriyeliler suriye'ye dönsün14
- fatih terim'in yuhalanması16
- memesi küçük olmak14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi14
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge37
- sözlük kızından gelin olmaz23
- vatandaşlık farkı alan otel24
- hamas bir terör örgütüdür23
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim14
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır20
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim21
- alınan en güzel iltifat14
- bik bik'in balona binmesi34
entry'ler (2)
bir burak dikoğlu şiiridir.
kudüs'e bir nefes gerek
bir soluk
bir kadın gerek sen gibi
tüm karmaşayı durduracak bir vurgun
adın gerek darbe sloganları bitimine
sen gerek bu şehre
"kudüs'ün yitirdiği tüm kadınların adı şimdi bağdat"
ve bağdat şimdi bitap...
esen bir yel gibi garptan şarka
savurmalı tüm şehri çarşafı altında çıplak bedenlere ilişmeli nefesin
senin gözlerine benzer bir deniz gerek kurak suretlerine
dizginleri tutulmayan bir kısrak
saçların gibi...
çöller serilmeli tüm insanlığın ayakları altına sen konuştukça
sözlerin gerek,
cesaretin gerek kudüs'e
sen gibi bir kadın
imlasız bir aşk gerek
yeniden inanmak için bir tanrı,
bir sebep
sen gerek kudüs'e
kıbleme yakın bir sen...
ah anne bu denli acı.?
dizine yatıp usulca "kalbim kırık" dediğimde saçlarıma düştü ya gözlerin
sevdiğim kadına ait ikinci tekil şahıstan nadide yaşlar..!
lanet olsun en sevdiğin çiçeğin annemle aynı olması nasıl bir uhrevi işaret....
bu rüzgar nereye eser,nereye gider bu bulutlar sensiz,sessiz
bu biçim nice, nasıl umursamaz ki tabiat...
kudüs'ün hangi yanı ellerin
hangi sokağı adımlarsın,arşın arşın fikrimi cezberderken adın
hangi secdeye alnım değse
neden saçların düşer duamın orta yerine
bu ibadethanelerin hepsi sana mı adandı...
tanrım neden beni yalnız bıraktın...
sen neden özledin beni kadın...
varoluş temaşasının kucağı,
kudüs...
bir zamanlar inanmak güzeldi bu şehirde;
sen varken soluk gerekmezdi kimseye
şimdi aşk gerek kudüs'e
sakın güvenme güzelliğine tanrım
aynaların bile paslanıyor rutubetten
herkes ibadet ederken okşamaz tanrılarını...!
yeryüzüne indiğinde,bensiz kaldığında göreceksin
üzgünüm...
***
ilk kanı kadın döker bu şehirde
arda kalan tüm yaşlar erkeğe aittir...!
o kadar uzağım ki sana
aramızda şu an bir sokak var
yaşadığın yere adım atacak yaklaşık ikiyüz adım
bilmiyorum görsem odanın perdelerini
son kez tekrar edebilir miydim adımı
ben evlerden kaçarken merdiven boşluklarında yaşamaya başladım artık
hayatı
insanların yükseldikleri yerlerin altında
onlara uzak bana yakın
ölüme ramak;
sana bir kaç adım kala...
dilimde yalın bir aşk,cebimde saçların
gayet kolay bir otopsi
sevgili emniyet teşkilatı adına sevindirici tek haber
ve o kadar çok doğrusu varki insanların,
tabiatlarının
en yanlış benim galiba bu formda
artık kendimden emin cümleler kurma konusunda karamsarım hala
-----
itirafım var:
örneğin vapurların kornasından hiç keyif almadım
gürültülü mazot motorlarından da
denizlerin sürekli gelip giden pezevenkleri
müşteri toplar kazanç sağlarlar tespitim eğer doğruysa
sadece dalgakıranları severim
denizin uslanmasını,terbiyesini veren yegane unsurlar
bir de sigaramı bile denize atmayı sevmem ben
dudaklarıma değen birinin
sen gibi başka sulara değme olasılığını hiç sevmem
hep toprağa gömerim süngerlerini
"ve cella senaük" edalarıyla
şimdi bir suikast peşindeyim
bindiğimiz son vapura atlayıp
kendime şatafatlı bir tören hazırlama hevesinde
bir rüyadayım
adalarda,
elele,
sığabileceğimiz bir çatı altı aramaktayım
çizgi romanları sakladığım paslı ranzamın altında
masallarımın hepsi mutlu mesut uykularında
üzeri tıka bası kadın dolu
ağzım bir yastıkla kapatılmış,olgunlaşmamış ergen
sertleşememiş bir ben
ve hala hiç bitmeyecek bir sen telaşındayım
merak ediyorum
"sevmiyorum" dedikten sonra
güneşin hiç doğdu mu senin...?
kudüs'e bir nefes gerek
bir soluk
bir kadın gerek sen gibi
tüm karmaşayı durduracak bir vurgun
adın gerek darbe sloganları bitimine
sen gerek bu şehre
"kudüs'ün yitirdiği tüm kadınların adı şimdi bağdat"
ve bağdat şimdi bitap...
esen bir yel gibi garptan şarka
savurmalı tüm şehri çarşafı altında çıplak bedenlere ilişmeli nefesin
senin gözlerine benzer bir deniz gerek kurak suretlerine
dizginleri tutulmayan bir kısrak
saçların gibi...
çöller serilmeli tüm insanlığın ayakları altına sen konuştukça
sözlerin gerek,
cesaretin gerek kudüs'e
sen gibi bir kadın
imlasız bir aşk gerek
yeniden inanmak için bir tanrı,
bir sebep
sen gerek kudüs'e
kıbleme yakın bir sen...
ah anne bu denli acı.?
dizine yatıp usulca "kalbim kırık" dediğimde saçlarıma düştü ya gözlerin
sevdiğim kadına ait ikinci tekil şahıstan nadide yaşlar..!
lanet olsun en sevdiğin çiçeğin annemle aynı olması nasıl bir uhrevi işaret....
bu rüzgar nereye eser,nereye gider bu bulutlar sensiz,sessiz
bu biçim nice, nasıl umursamaz ki tabiat...
kudüs'ün hangi yanı ellerin
hangi sokağı adımlarsın,arşın arşın fikrimi cezberderken adın
hangi secdeye alnım değse
neden saçların düşer duamın orta yerine
bu ibadethanelerin hepsi sana mı adandı...
tanrım neden beni yalnız bıraktın...
sen neden özledin beni kadın...
varoluş temaşasının kucağı,
kudüs...
bir zamanlar inanmak güzeldi bu şehirde;
sen varken soluk gerekmezdi kimseye
şimdi aşk gerek kudüs'e
sakın güvenme güzelliğine tanrım
aynaların bile paslanıyor rutubetten
herkes ibadet ederken okşamaz tanrılarını...!
yeryüzüne indiğinde,bensiz kaldığında göreceksin
üzgünüm...
***
ilk kanı kadın döker bu şehirde
arda kalan tüm yaşlar erkeğe aittir...!
o kadar uzağım ki sana
aramızda şu an bir sokak var
yaşadığın yere adım atacak yaklaşık ikiyüz adım
bilmiyorum görsem odanın perdelerini
son kez tekrar edebilir miydim adımı
ben evlerden kaçarken merdiven boşluklarında yaşamaya başladım artık
hayatı
insanların yükseldikleri yerlerin altında
onlara uzak bana yakın
ölüme ramak;
sana bir kaç adım kala...
dilimde yalın bir aşk,cebimde saçların
gayet kolay bir otopsi
sevgili emniyet teşkilatı adına sevindirici tek haber
ve o kadar çok doğrusu varki insanların,
tabiatlarının
en yanlış benim galiba bu formda
artık kendimden emin cümleler kurma konusunda karamsarım hala
-----
itirafım var:
örneğin vapurların kornasından hiç keyif almadım
gürültülü mazot motorlarından da
denizlerin sürekli gelip giden pezevenkleri
müşteri toplar kazanç sağlarlar tespitim eğer doğruysa
sadece dalgakıranları severim
denizin uslanmasını,terbiyesini veren yegane unsurlar
bir de sigaramı bile denize atmayı sevmem ben
dudaklarıma değen birinin
sen gibi başka sulara değme olasılığını hiç sevmem
hep toprağa gömerim süngerlerini
"ve cella senaük" edalarıyla
şimdi bir suikast peşindeyim
bindiğimiz son vapura atlayıp
kendime şatafatlı bir tören hazırlama hevesinde
bir rüyadayım
adalarda,
elele,
sığabileceğimiz bir çatı altı aramaktayım
çizgi romanları sakladığım paslı ranzamın altında
masallarımın hepsi mutlu mesut uykularında
üzeri tıka bası kadın dolu
ağzım bir yastıkla kapatılmış,olgunlaşmamış ergen
sertleşememiş bir ben
ve hala hiç bitmeyecek bir sen telaşındayım
merak ediyorum
"sevmiyorum" dedikten sonra
güneşin hiç doğdu mu senin...?
(bkz: kudüs e bir nefes gerek) adlı şiiriyle tanıştıktan sonra, yazdığı hiçbir şiiri ve hiçbir yazıyı okumalara doyamadığımı farkettiğim; sahici ve samimi aşk adamı. savaşçı ruhlu güzel insan. şair,yazar.