bugün

entry'ler (6)

galatasaraylı doğmak

galatasaraylı doğmak özürlü doğmak gibidir.

format atılması gereken insanlar

siyasetçilerdir. format atılsın ki, günümüz fikirlerine ayak uydurabilsinler, kendilerine gelsinler.

esrar

leblebi gibi satılan illegal bir bitki, uyyşturucu. her köşe başında satana rastlamak pek mümkün. türk gençliğinin yarısına yakının kulladığı madde. birçoğunun kullanırken savunduğu görüşlere bakalım;

*ucuz.
*bağımlılık yapmıyor.
*güzel kafa yapıyor.
*alkole oranla daha etkili.

*ucuz -- neye göre, kime göre? pekala çok pahalıdır. heryerde yetiştirilebiliyor ve pahalı, ilginç.
*bağımlılık yapmıyor -- en çok savunulan da budur. esrar bağımlılık yapar. başlarda yapmaması normaldir çünkü beynin ona karşı üretebileceği reseptör yoktur ancak sık kullanımı sonrası beyin reseptör üretecek ve bağımlısı olacasın mutlaka. zaten belli süre sonra da kesmeyecek ve daha farklılarına yöneliceksin.
*güzel kafa yapıyor -- kendi kendine yetemeyen zavallı cümlesidir. her ne olursa olsun bir sığınma cümlesidir. öyle insanlar var ki; bugün annesini yarın eşini kaybediyor ama başlamıyor. karakter meselesi.
*alkole oranla daha etkili -- evet daha etkilidir anca alkole oranla da çok çok daha zararlıdır. alkol kullandıktan sonra zararlarını hissedebiliyorsun ve görebiliyorsun ancak; esrarda alkole oranla pek göremezsin ama bu demek değildir ki; zararsız. kat ve kat daha zararlıdır.

hollanda'da serbesttir belli bir miktara kadar ve bazı doktorlar reçete olarak yazarlar. şimdi bazıları " bak doktor reçeteye bile yazıyor demek ki zararsız" diyebilir ama o doktor esrarı hastaya rahatlatıcı olsun diye yazar ve ayda en fazla bir kere, belirli bir dozda. biz işimize geleni biliyoruz tabi, orası da ayrı bir konu.

arkadaş çevresini uyuşturucuya alıştıran kişi

uyuşturucuya başlamak her zaman olmasa da çoğu zaman karakter zayıflığından ileri gelir. insan denilen varlık da çoğu zaman onaylanmak ve kabul görmek ister. uyuşturucu kullanımı bir süre sonra dozunu aşınca; kişi kendisiyle aynı duyguları yaşayan insanları görmek ister; onaylanmak, kabul görmek. empati kurarsak normal olan bir davranıştır ancak kötüdür elbet. uyuşturucu kullanan kişiden zaten mantıklı bir hareket bekleyemezsiniz, yani onun arkadaşını bu olaya davet etmesi normaldir. burada önemli olan nokta, uyuşturucunun normalleştirilmesidir insan beyninde. herkes uyuşturucuya başlarken veya türlerine, deneme-yanılma yöntemini kullanır; "bir içeyim bırakırım, tadına bakayım vs." tabi bu tür şeylere başladıktan sonra bırakılamıyor. en etkili yöntem daha başlamadan ona ileride ne olabileceğini göstermek. burada o "arkadaş"ı ayıplamak yerine, bu illetin satışını ve kullanımını nasıl engelleriz, nasıl bir başka insanı bu beladan uzak tutarız, fikirleri üzerine kafa yormaktır.

korku

bilinmeyene karşı duyulan meraktır çoğu zaman.

birey ileride ne olcağını bilemez, kestiremez ve geleceğini merak etmeye başlar. yaşam denilen olgu ona bir çok şey öğretmiştir ki;bunlardan birisi hayatın ne kadar zor olduğu. mücadele etmekten ve başına ne geleceğini kestiremediğindem korkar.

karmaşıklığa karşı hissedilen bir olgudur, histir.

birey nasıl davranması gerektiğini bilemez ve hata riskinin yüksek olduğunu düşünür ve korkar. yine bunun arkasında bir nevi merak yatar ancak karmaşıklığı çözüp bir adım ileri gitme olayı yoktur. çünkü yaşantılar bunu öğütler.

en doğrusu da belki, kendini savunmaktır korku. bir çok olayla ve seçimle karşılaştığımız zaman karar vermek durmunda kalırız ve burada hata yapmaktan korkar çoğumuz. çünkü; karşılaşacağımız şeyin ne olduğunu bilemeyiz ve bilsek bile, ona dayanabileceğimizi kestiremeyiz. bu bir acı olabilir, bir his ya da maddiyat olabilir ya da en temelinde yatan ego olabilir.

ne kadar ilerisini görebiliyorsak ve ne kadar düzgün yaşıyorsak o derece korkularımız azalır. bir başka deyişle; düzgün yaşamak bize ilerisini gösterir ve her şeyin üstüne korkmadan gitmemizi sağlar. aksi durumda ise korkularımızın esiri oluruz ve bir adım dahi gidemeyebiliriz. tabiki korkuların üzerine gitmek şart ama hiçbir şey yapmadan, kendimize hiçbir yatırım yapmadan cesaret örneği göterip korkularımızın üstüne gidersek sonucunda hüsran ile karşılaşabiliriz ki; bu aptalların işidir.

kısacası korku, geçmişin rövanşıdır, geleceğin ışığıdır. iyidir iyi, korku yol göstericidr.*

normal

aklın geçerli bulduğu olguların tümüne normal denir. kişiden kişeye göre değişebilen bir olgudur ve bir mantığa dayandırılması zorunludur. bir kişinin mantığına ters diğerininkine doğru geliyorsa bu yine normaldir ancak; herkes tarafından kabul görmüyorsa bu anormaldir.

bir gün saçlarınızı kırmızıya boyayın ve kalabalık bir caddede yürüyün, bu insanlara anormal gelecektir çünkü mantıklarına ters ve belki de ilk defa gördükleri bir şeydir. kısa bir süre sonra her gün geçtiğiniz o caddedeki insanlar için sizin saçlarınızın kırmızı olması artık normaldir. çünkü sizi defalarca görmüşlerdir ve bu "anormallik" artık onlara göre normal olmuştur. hergün sizi gördüğü için. kırmızı saçı bir insanda gördükleri için. bu basit bir örnektir, belki de en basiti.

kişiden kişiye göre değişir, subjektiftir. benim için bir insan öldürmek bana haz veriyorsa benim beynim bunu normal olarak algılar ve öyle davranır, öldürür. bir çok kişi için ise öldürmek bir suçtur ve anormaldir ancak; birisini öldürmek katilimiz için normalken diğerleri için değildir. ancak toplumların norm ölçüleri vardır ve cinayet suçtur. sana istediği kadar basit ve normal gelirse gelsin cezayı yersin. bu da gösterir ki; normal olan herşeyin bir geçerliliği yoktur ve herkes tarafından kabul görmez, görmeyebilir.