entry'ler (66)

pazar gününden nefret etme nedenleri

tum gun boyu yarin icin yapilmasi gerekenler pesini birakmaz. ha yapmasin da o ayri ama, birakmazlar iste. ne biliyim bi sinemaya gidersin hala o garip huzursuzluk vardir.

the prisoner

kesinlikle 2009 yapiminin tarihsel/politik bircok noktaya parmak bastigini dusunmekteyim. en basitinden koyde acilan deliklerin two tarafindan: "domuz alin, arastirmalara gore domuz nefesi...." diye zirvalayip sahne arkasindan durumu duzleltip halka: "gordunuz mu domuzlar durumu duzeltti." seklinde aciklama yapmasi bile gunumuzde olaylarin onumuze sunulus sekline acik bir gondermedir.

dolmuşta sevgiliyi kucağa alıp ücret vermemek

koturum olabilir erkek tarafi. sevgilinin kilosu iyi hesaplanmali.

kızların bir sıcak bir soğuk davranmaları

erkek romantiktir, bi daha boylesi bulunmaz diye dusunur kiz amma ve lakin ona karsi arkadasliktan baska bi sey hissedemiyodur. surekli bi gaza geliyodur seviyorum ulan diye sonra yok be daha ilerisi olmuyo diye huzunleniyodur.

geç boşalan sevgiliye sen gelmez oldun demek

mutis espiri yetenegiyle her zaman aranan, gelecekte verimli dol vericek sevgilidir.

the prisoner

mutis otesi bi dizi. seviyorum. ne klasik dizilr gibi ilk bolumden sonu belli oluyo, ne de her seyi izleyiciye hazir sunuyo. senin ustunde dusunmen gerekiyo. beni en cok vuran ise koyun en eski sorusudur:
-who is number one?
-there’s no number one. there never has been, and there never will be. the concept of the number two is an act of humility. the title reminds us all that we are all public servants, even number two. no one is number one.

komunizm mi kokuyo bana mi oyle geliyo?

sözlük yazarlarının en son okuduğu kitaplar

tuesdays with morrie. filminde aglanmistir salya sumuk.

herkese yanlışlıkla sevgilinin adıyla hitap etmek

eger boyle bir sey oluyorsa: sevdiginiz kisiyi unutmak, hayatinizdan cikarmak istiyorsaniz olurmus. bende psikoloji kitaplarinin yalancisiyim. ama sunu da eklemek lazim cok asik oldugum kiz arkadasimla ayrildiktan sonra her uc kizdan ikisine ipek diyodum.

i need a hero

ajda pekkan tarafindan araklanarak, ohom pardon yeniden duzenlenerek, o benim dunyam adli sarki olarak turklestirilmistir.

aref ghafouri

kim ne derse desin benim farkli calisan beynim yine bu aref furyasini baska seylere yoruyo. ne cin ne iluzyon... bu adam acun ile neyim anlasmis kardes. aref cikiyo numaralar tabiki de onceden biliniyo ve kucuk bir tiyatro sergileniyo orda. tum turk halki da oturup bunu izliyo acaba ne yapcak bu sefer diye. evet kazanan da onlar cunku rating'in amina koyuyo adamlar.

türk halkının cahil olması

aref ghafouri ile acun ilicalinin onceden anlasmali oldgunu gorememesidir belki de. hani adamlarin tek amaci rating. bu aref genci ile de rating in gozune vuruyolar.

en çok küfür edilen durumlar

cuzdanimi kaybedince baya bi sovmustum ben.

seni seviyorum sorusuna verilecek komik cevaplar

+seni seviyorum
-e heralde ben sevilmicek adam miyim?!

tek mi cift mi oyunu

nisan ayi gelip bermudalar giyilmeye basladi mi her erkegin korkulu ruyasi haline gelir. her zaman sira altindan, otobusteyken biri falan cikar ceker iste koklerinden.

yüzük

(bkz: kiymetlim)

hayatında hiç uçağa binmemiş insan

muhtemelen hayatinin yarisi yollarda gecmistir sayet sik yolculuk yapiyorsa.

dünyanın ilk günü

heralde ilk gun diye her yerde 50% fln indirim vardi. dusununce hosuma gitti.

30 seconds to mars

basarili bir gruptur. the kill, closer to the edge (klibiyle makbuldur), the kill (yine klip beraberinde), from yesterday, echelon, vox pupili.... aklima bunlar geldi ama adamalrin baya sarkisi var yani. jared leto da hayallerimin adamidir. hem zamaninda gayet basarili bir oyuncuydu; simdi ise sahnelerde dokturuyo. yolu acik olsun ne diyelim. grup tamamen savas karsitidir bunu da eklemesek ayip olurdu.

deagressive

louis kardesimin cantalari hakkinda nokta atisi tespite sahiptir. begenilmistir.

evde vibratör bulan babanın düşünceleri

yok beah benimki daha buyuk yani.