bugün

entry'ler (48)

nestor fernando muslera micol

türk futbolunun gördüğü en iyi iki kaleciden biri*, en sempatik iki kaleciden biri*.

hoşlandığım kız bana bakarak gülümsese, ancak muslera'nın attığı penaltıdan sonraki gülümsemesi kadar garip hissedebilirim kendimi. çok başka bu adam, umarım emekli olana kadar sırtından o formayı çıkarmaz.

moonlight sonata

havada durdu, ben şahidim.

ösym nin hataları

sözelcilerin ağır sikişe maruz kalmaları için gerekli steril ortamı sağlamaları.

sayısalcılar eşit ağırlıkçılara, eşit ağırlıkçılar sözelcilere; sonra hepsi sözelcilere.

hicbiseyebosunaiclenmeyenadam

cool adam mı daha taşşak bir yazar, bu nickinin atar damarına sığdırdığım mı? haftalardır bunu düşünüyorum bebek, tam cevap verecekken de hıncal uluç gibi otistiğe bağlıyorum.

bu adamların kıymetini bilin olm, başka bir şey demiyorum.

frank rijkaard

bir türkiye klasiği olarak kötü sonuç direkt olarak teknik direktöre bağlanıyor. ne yapsın adam? kenarda tuttuğu hangi adam, sahadaki herhangi bir futbolcudan iyi? uyguladığı antrenman programına felan da laf atamazsın, zira bir bok bilmiyorsun. o zaman rijkaard'ın takımı düzeltmek için tek seçeneği var: 8 numaralı formasını giyip sahaya inmek ve orta saha nedir, nasıl oynar'ı galatasaray orta sahasına göstermek. stopere de geçebilir, fark etmez.

topçu yok, transfer lazım. bunu yapacak adam da rijkaard değil. anlıyon mu adamım? hiç sanmıyorum.

8 sene boyunca takdir alıp lisede fos olmak

takdir, teşekkür olayı 4. sınıfta başlıyor. ilköğretimde takdir-teşekkür alıp sınıfta kalamayacağına göre 5 senelik bir zaman dilimiyle karşı karşıyayız. ne yazık ki inci haklı beyler. anaokulu terk detected...

ece kscg

uludağ sözlük'ün emine beder'i. salca'ya fena sarmış, niyeti taşşak geçmek sanırsam.

kscg'nin açılımını da söyleyeyim bari: "kırocan salca, çükün galkmiyör". nickin aslı ksçg'dir ama malumunuz, nicklerde türkçe karakter kullanılmıyor.

hep beraber oturduk kıyameti bekliyoruz

-evet arkadaşlar, hep beraber oturduk kıyameti bekliyoruz şimdi.
-harbi mi la? ben kız arkadaşımı bekliyordum. kıymet'i bekliyordum.
-yanlış geldin herhalde.
-yok abi, kıymet'le bu sabah sözleştik, burda buluşcaktık.. kıymet'i bilirsiniz ya, kısa boylu, sivilceli, cazgır bi şey işte.
-bilmiyoruz birader.
-o zaman, kıymet'i bilinmeyenler ne tarafa geçiyor, onu söyleyin.

pana film

kurtlar vadisi filistin'den sonra almanya'da iki-üç tane naziden dayak yiyen genç bir türk'ün intikamını almaya gidebilirler. atıl polat!

uludağ sözlük yönetiminin siklememe problemi

öncelikle bu entry'i acil b rh kan lazım başlığına anlık bi sinirle yazmıştım. entry'i buraya taşımanın çok daha mantıklı olduğunu düşündüğüm için buraya taşıyorum.

kan ihtiyacı gibi çok önemli, hayati mevzularda moderatörlere yaldır yaldır sövüyorum arkadaş. formattı, niteliksiz yazar sürüsüydü, hepsini siktir edin. burada bi insanın hayatı sözkonusu.

envai çeşit beylik laflar sıraladığın gelişmeler butonun var değil mi? hani "şu şu hatalara düşmeyin" diyerek otoriteni ortaya koymaya çalıştığın buton. orada iyi, güzel söylüyorsun da, ne bi değişiklik olduğunu gördük, ne de bi yaptırım uygulandığını. hadi çeşitli sebeplerden ötürü yaptırım uygulayamadın, bi sike derman olamadın. e bari böyle konularda bi şeyler yapsana. gelişmeler butonunu yaksana anında. oradan bilgilendirsene cümle yazar ahalisini.

la tamam yakma gelişmeler butonunu, vazgeçtim. o zaman, engin yazılım dehanı kullan da, itü sözlük'teki gibi duyurular bölümü aç sözlüğün bi köşesine. yer bulamazsan git sol frame'i kapat, oraya aç. emin ol, bu şekilde bu mekan, daha işlevsel bi yer olur.

şu siktiğimin sözlüğünde b rh + kanı bulmak için burada birçok yazar arkadaş kıçını yırtarkene sen monitöre öylecene bakıp daşşağını rahatsız eden baksırını ileri geri çekiştiriyorsan bi halta yaramıyorsun demektir. bi halta yaramadığı yerde uzun süre kalana ben asalak diyorum birader. sen moderatör mü dersin, ne dersin bilemem artık.

bir gencin cm 03 04 tutkunu olma süreci

olayı, cm'deki futbolcu tanımlamalarına uyarlayarak açıklayalım: young olarak başlarsın. sonra promising, sonra wonderkid; world class derken bi bakmışsın, legendary olmuşsun.(henüz legendary olamadım. yaşım müsait değil.)

işte bu kademeler arasında kalan zaman dilimlerinden küçük anlar sunan bir hikaye. cm'nin bir gencin yaşam tarzı oluşunun hikayesi.

-dayı bu ne biçim oyun yeea? hiç sıkılmıyon mu bundan?
+öyle deme olm. bunu izlemesi değil, oynaması zevkli.
-neresi zevkli? mal gibi oturmuşun, ekrandaki noktaları izliyon. otistik misin dayı, iyi misin sen? konuş benimle.
+yükliyim mi senin bilgisayarına da?
+istemez. ben fifa 2003'ten başka oyun oynamam.

cm 03-04 fetişistleri bilir, cm'de altyapıdan gelen çoğu oyuncunun kişiliği değişken yapılıdır. benimki de işte ondan olduğundan dayımdan cm'yi benim bilgisayarıma da yüklemesini istedim. işin acı tarafı bunu, istemez dedikten bir-iki dakika sonra istedim. insanoğlu gerçekten çok garip...

koşar adım bizim eve gittik. yükledik oyunu, crack'ini, türkçe yamasını, bokunu püsürünü hallettikten sonra dayım beni, hayatımın oyunu olduğunu sonraları anlayacağım oyunla baş başa bıraktı. ilk takımım herkes gibi reel hayatımda renklerine gönül verdiğim takımımdı. galatasaray'dı... kurdum takımı, gittim hazırlık maçına. takımın oynadığı kepaze futbol karşısında frank riijkard çaresizliğindeydim. çaresizlikten ne yapacağımı şaşırmış olacağım ki, doktor serhan kurtulmuş'u sol beke koymak için olanca gücümü harcadım.

işin kokusu çok sonraları dayımın yardımıyla çıktı. oyuncuları mevkilerine uygun dizmeliymişim. oysa ben hakan şükür'den bir stoper, irfan başaran'dan da sağ bek yaratmıştım. aşağılamayın, futboldan bihaber süt çocuğu muamelesi yapmayın biraderlerim. henüz 12 yaşındaydım ve o zamana değin tek bildiğim fifa 2003'te real madrid'in halihazırdaki kadrosuyla semi-pro'da rastgele bir takımla maç yapmaktı. teknoloji bizim evlere geç ayak bastı, n'abarsın? şimdi bakıyorum da 8 yaşındaki kuzenim cm'de topçu keşfediyor. hepsini geçtim, google'a "hezelle evşan'ın öbüşme sahnesi" yazıp video arıyor. hey gidi, eskilerden sayılmasam da fukara mahallemde anca hustler'daki sikiş karelerinden haberdardım. hustler'ı da okan abi şehre indikçe getirirdi. işi bittikten sonra da "alın da bakın tüysüz ibneler, hihahahaa" deyu önümüze atıverirdi. laf lafı sikiyor, iyice saptık konudan amına koyim.(söylemeden geçemeyeceğim. orhan abi'nin tek kişilik ranzasını sikeyim. verdiği dergilerin sayfalarını çok zor açıyorduk.)

dayım bana taktikleri, oyuncuların özelliklerine nasıl bakılacağını, yanlarındaki iki ve üç harfli kısaltmaların ne işe yaradıklarını uzun uzadıya anlattıktan sonra, benle uğraşmaktan sıkılmış olacak ki topukları götünü döve döve kaçtı bizim evden.

dayım gittikten sonra hemen yeni bi oyun yarattım. desteklediğim takımdan hevesimi aldığım zamana denk geliyor bu. yine cm oynayanlar iyi bilir ki, tuttuğunuz takımla çok oynadıktan sonra alacağınız ilk takım real madrid'dir. real madrid'in o zamanlardaki onbiri: casillas salgado-helguera-pavon-r.carlos beckham-zidane-guti-figo raul-ronaldo. hatırlarsınız, florentino perez o zamanlarda da şimdiki gibi psikopata bağlamış ve dünya yıldızlarını takımına toplamıştı. o takıma iki tane stoper takviyesi yapsan ve helguera'yı dmc'ye çeksen başarıdan başarıya koşarsın. tabi bunu normal bi insan evladı yapar. bense gittim, dayımın şiddetle tavsiye ettiği, "hangi takıma gidersen git bu adamları getir. bu adamlar her takımda iş yapar" dediği sol bek jose julian de la cuesta'yı, forvet carlos daniel hidalgo'yu getirdim. de la cuesta'yı roberto carlos'un yerine; hidalgo'yu da oyunun belki de thierry henry'den sonraki en iyi oyuncusu raul'un yerine oynattım. işin trajikomik tarafı hidalgo'nun la liga'nın gol kralı olması ve la liga'da yılın oyuncusu seçilmesi. real madrid'e sezon ortasında yaptığım bomba transferi de size açıklamak istiyorum muhterem ve civanmert itü sözlük erkekleri: cafercan aksu! evet bro, cafer can aksu'yu getirdim takıma. niye biliyo musun? çünkü penaltı özelliği 20'ydi.(şu anda ben de gülüyorum o zamanki mantaliteme) istanbul'un varoşlarından büyüleyici madrid'e geleceğin yıldız sağ kanadı(!) olarak getirmiştim forvet cafercan'ı. beckham'ın yerine...(açık açık gerizekalı demesen iyiydi) ilk sezon 3 penaltı golü atarak istediğim performansı veren cafercan aksu'da ikinci sezon sıçışlar başlamıştı. sanırım madrid'in ortamı bozmuştu bu körpe delikanlıyı. satmaya çalıştım; kimse almadı. öyle ya, kim ne yapsın gariban cafer'i? başkan perez'le paylaştım bu durumu.

perez: cafer yetenekli çocuk. paspasçı neyin edelim bunu. tesisleri paspas eder her gün.

cafer'e perez'in teklifini sundum.

cafer: olmaz hocam. ben lise mezunuyum, paspasçılık yapmam. perez başkan beni yönetim kuruluna alsın.

baktım bu ikiliyi uzlaştıramıyorum. neyse dedim, dursun kenarda. perez kapitalistinin parasını yesin.

bu anekdotumu da paylaştıktan sonra konuya dönüyorum. oyunda üçüncü sezona girmiştik. penaltı takıntımı atlatmıştım ancak tüm takıntılarımdan bir türlü arınamamıştım. yeni takıntım frikiklerdi. zidane, frikikleri dağlara taşlara vurmaktan stadda top bırakmamıştı. bu işe acilen bir çözüm bulmalıydım. derken şampiyonlar ligi grubundaki rakibim lyon'un ihtiyar yıldızı juninho'nun attığı frikik golünden sonra, "işte buuu, eveet işte aradığım adam. hemen getirmeliyim" dedim. lyon'la yaptığım sıkı pazarlıklar sonucu 48 trilyona anlaştım.(aklımı sikeyim) sol kanatta oynattım juninho'yu. tam olarak aml diyebiliriz.

üçüncü sezonumda ligde dördüncü sıradaydık ve ligin bitimine üç maç kalmıştı. bi önceki sezon ligi beşinci sırada bitirerek yönetimin sabrının sınırlarını zorlamıştım. sanırım ilk sezon ligi bala göte birinci bitirmemizin yüzü suyu hürmetine yönetim bana katlanıyordu.

yönetimden çatlak sesler çıkmaya başlamıştı. koltuğumun civarlarında zelzeleler oluyördu. kulüp güveni'ne tıkladığımda menajerliğimden utanıyordum. aslına bakarsanız riijkard tarzı haklı gerekçelerim de yok değildi. yönetimi karşıma alıp "bi önceki sezonu beşinci sırada bitirdik, şimdiyse dördüncü sıradayız. neyin artistliğini taslıyonuz hemi la ibineler?" diyecektim ki kendim istifa ettim. kovulmadım olm, kendim istifa ettim. yalan mı konuşuyom ben? allalla allalla.

sanırım, kovulmamdaki en önemli etkenlerden biri de takımım, real murcia'ya evinde 4-1 koyulduğunda onbirdeki tüm oyuncular hakkında medyaya ileri geri konuşmamdı.

florentino perez: ne pis herifmişsin sen be! mahalle karısı gibi car car car... sen kim oluyon da kraliyet takımı madrid'in oyuncularını gazetecilerle altın günü yapıp çekiştiyon. sigigit, sigigit ki sikmeyeyim kabileni diyerek sıfatıma tükürüğü ver eyledi. taraftarların yuhalamaları ve kafama ekledikleri domatesler eşliğinde madrid şehrini terk ettim.

bir diğer etkense zidane ve figo'nun sıçışıydı. figo'nun naaşını yakıp küllerini santiago barnebau'nun çimlerine serpmiştik. müslümanlığından kat'a şüphemiz olmayan zidane'nin cenaze namazını madrid ulu camii'nde ikindi nemağzına müteakkiben kılmıştık.

dayımı buldum, acılarla dolu madrid kariyerimi anlattım ve sordum:

-ela gözlerine gurban olduğum dayım, ben nerde yanlış yaptım?
+cafercan mı, de la cuesta mı, hidalgo mu, juninho mu? ahaha naptın olm sen?
-iyi de dayı o topçuların ikisini sen söyledin. juninho'nun frikiği 20'ydi; cafercan'ın da penaltısı... duran topa vursunlar diye şeyettim onları ben.
+ahaha bi siktir git yaa. bak olm şimdi şöyle yapıcan. bık bık bık..

cm hakkında artık daha çok fikir sahibiydim ve ortalığın tozunu attırmamam için hiçbir engel yoktu. hemen yeni bi oyun yarattım. ancak madrid'e dönemezdim, kötü anılarım vardı orada. taraftarlar... taraftarlar beni takımın soyunma odasından alır, kralın asasına oturturdu. allah cc esirgesin"

hatırlayacaksınız, ünlü rus iş adamı roman abramoviç chelsea'yi o dönemde satın almıştı. chelsea'de para ganidir, yeni öğrendiğim transfer mantalitesini orada pratik eyleyeyim diyerekten chelsea menajeri oldum. adım:sir ferguson u sikeceğim. adım ve amacım çok netti. madrid'deki ilk sezonumda şampiyonlar ligi'nde ikinci turda bizi eleyen red devils'in menajerinin 496 yıllık saltanatını devirmek için gitmiştim londra'ya. götüm arşa değiyor tabi. transfere ayıktım ya, kim tutar beni!

chelsea'nin başına geçtiğimde ilk yaptığım iş, barry ferguson'u transfer etmek oldu. soyadı aynı olan bütün gavurları, heleki meslekleri benzerse abi-kardeş; baba-oğul sanırdık. aklım sıra bu transferle sir alex ferguson'u kızdıracağım. çocuk aklı işte. ehehe.

chelsea menajerliğimin ikinci sezonunda oyuna tam anlamıyla hakimdim. inciğini, boncuğunu öğrenmiştim oyunun. sonrası mı? bir yaşam tarzının adı koyuldu: cm 03-04.

çetrefilli yollardan geçtim bugünlere gelebilmek için. ezildim, hor görüldüm; yerin dibine geçirildim. yüceltildim de kimi zaman. milli takımları peşimden koşturdum. geleceği gördüm ben bu oyunda. 2030 yılını gördüm. oyunun başında 13 yaşında olan irfan başaran'ı baş antrenörüm yaptım olm. sen daha neyden bahsediyon?

return to real world. istemeyerek de olsa...

vaudeville for vendetta

uludağ'ı ulu yapan birkaç kişiden biri. yeni ekşi sözlük fenomeni. ekşi'de girdiği tüm entry'ler haftanın en beğenilen entry'leri listesinde.

olm gerizekalı mısınız siz? uludağ sözlük'ü neden basamak olarak kullansın adam? ekşi'nin çaylak sayısı buranın yazar sayısında fazla. medyanın ve tüm ünlülerin gözü ekşi sözlük'te. hala anlamıyor musunuz? bir yazarın basamak olarak kullanacağı yer ekşi sözlük'tür. uludağ'da kalmasının nedeni buranın yazarlarını sevmesidir. başka bir nedeni olamaz. zaten ulu'da parlayıp da kitap çıkaran bir yazar gösterebilir misiniz bana?(tamam olm biliyom. gelişmeler'de bi iki kitap adı geçti zamanında da, açık söyleyeyim o kitapları anca yazarın eşi dostu almıştır.)

ulu'da bir daha yazmamakta da çok kararlı. bu radyo muhabbetindeki riyakarlığınız adamı sözlükten soğutmuş. biri çıkıyor "ehehe vödvil kral ya. abi ya, çok seviyom ben bu adamı ya. entry'lerini hiç sıkılmadan okuyom ya." diyor. aynı kişi/kişiler kelevelelis radyoya çıktıktan sonra "n'oldu lan? sözlükte yazmaya benzemiyo bu işler." diyor, taşşak geçmek maksatlı birkaç şey zırvalıyor. işin ilginç tarafı, iki gün önce vendetta uğruna götünü siktirecek adam diyor bunu. ne var ki yani? hayatı boyunca kaç kez böyle bi deneyim fırsatı geçecek adamın eline?

neticede vaudeville for vendetta gitmedi bu sözlükten, siz onu gitmeye zorladınız. şimdi kimse vaudeville for vendetta'ya geri dön demesin.

***

hehehe, uludağ sözlük yazarlarımız radyo ve televizyonda konuşmayı iyi bilir. o yüzdendir ki, bu sözlüğün ve ekşi sözlük'ün en iyi yazarlarından biriyle gönül rahatlığıyla taşşak geçerler.

bacanağınızı sikeyim.

çaylakların girdiği entry

1-2 saat içinde yazar olunacağının habercisi. sen 10 entry'i doldur; gerisini moderatör abilerine bırak. buranın moderatörleri devlet memuru zaten, okumaz. onaylar ve geçer.

nitratex

uludağ sözlük'ün bana göre elinde kalan iş yapacak tek taşıydı. piyonlardan vezir yapmaya çalışırlar bundan sonra. ama bu sözlüğün o kadar ömrü olduğuna pek inanmıyorum açıkçası. bu arada, satrançtan nefret ederim; belirteyim.

burası o kadar sıradan bir yer olmaya başladı ki. inci sözlük'ün orospu çocuklarını(onlar bu sıfata layık görülmekten son derece memnun) takdir ettiğimden söylemiyorum bunu ama emin olun, oradaki kaliteli yazar sayısı artık buradakinden fazla. en azından kıvrak bi zeka fark edebiliyorsun bazı entry'lerde. burada anca "bi siktir git çay koy", "başlık sıçmak", "tespit sıçmak", "ne diyem mahmut mu diyem" bakınızları var. faşizm yüklü aptalca entry'lere ve kürtçülük yaparak dikkat çekmeye çalışan zavallılara hiç değinmeyeceğim. bi başlarsam daşşağımın kılları ağarana kadar susmam.

sığsınız abi, kabul edin. halihazırdaki klişe bakınızlarınız ve şovenist söylemleriniz dışında hiçbir numaranız yok. şimdi eminim birileri çıkacak ve "e o zaman siktir git sözlükten. ne diye duruyorsun burda döl israfı?" diyecek. diyecek de, ben burada zaten edebi bir haz alma veya fikirsel olarak bi şeyler kazanma adına durmuyorum. seviyorum burayı, sıcak bi ortam var burada. lümpeni çok az buranın ve kimse kimseyi ezme çabası içinde değil. ne biliyim, şık bir restaurant'ta ismini zor telaffuz ettiğim yemekleri yemektense kardeşler pide salonu'nda "bana dört acılı laho, bi de açık ayran bağla usta" demeyi tercih ederim. tüysüz çocuğun biri pazardan aldığı oduncu gömleğiyle siparişimi getirir. samimiyetini gözlerinden anlarım uşağın. iki lafın belini de kırarım yemek yerken. bi de üstüne tavşan kanı çayımı getirdiler mi benden kralı yoktur. işte ekşi sözlük, itü sözlük benim için bu restaurantlardır; uludağ sözlük'se kardeşler pide salonudur. buranın birçok iyi yazarı da benim düşündüğüm gibi düşündüğünden kopamamıştı bu sözlükten. ama artık siktir olup gitme çanları çalıyor bu herifler için. gitmeliler çünkü uludağ sözlük'ü gerizekalıların sığınağı olan bi bok çukuru olarak görmek istemiyorlar. sadece güzel anılarıyla gitmek istiyorlar. nitratex, çok direndi gitmemek için. ama daha fazla dayanamadı ve uçurun beni orospu çocukları mesajını veren entry'leriyle geri döndü.

120 gün çaylaklık ne demektir abi? adam "moderatör sikmek" dedi sadece. moderatör sikti sanki.

moderatör, sikti sanki. göz göre göre sikti cağnım sözlüğü.

satrançtan nefret ettiğimi tekrar belirtmek istiyorum. yanlış anlaşılma olmasın. nefret ediyorum çünkü, oyun sonunda şahın da piyonun da aynı torbaya koyulmasından hoşlanmıyorum. bu eşitlik olayı benim asabımı bozuyor. ben mesela benim evdeki satranç takımındaki şaha baza aldım. oyun bitince orada takılıyor.

tubacemm

çaylakmış şu sıralar. ben bu moderasyonu cidden anlamıyorum. böylesine kıymetli yazarları çaylak yaparak küstürmemeliler abi. vfv, hosaf, rapper ninja gibileri sizin yüzünüzden gitti olm. bi tubacemm kalmıştı elimizde. onu da mı kaybettireceksiniz? allahsızlar.

ohooo, antiqa da gidiyormuş. işte şimdi sıçtık.

moonlight sonata

zall'la yaşadıkları heyecan verici dakikaları dedektif kimliğimle deşifre ettim. açıklıyorum.

öncelikle moonlight sonata'nın (#6543749) entry'inde de belirttiği üzere zall'ın "xxx@hotmail.com bu benim msnim. istersen msn'de konuşalım." sözünü bi anımsayalım. bu size bir şeyi hatırlatmıyor mu hatırşinas centilmenler ve zarif bayanlar? hala hatırlamayanlar için "sözlük kasıyo. msn'den devam edelim" diyorum, başka da bir şey demiyorum.

zall, moonlight beyin nickine vuruldu. hoş bir bayan olduğu zannıyla özel mesaj yağmuruna tuttu. msn'de bildiğin bayağı kıllı mıllı bi herif görünce de yaptığından utandı ve bu yanlışın üzerini örtmek için moonlight sonata'ya moderatörlük teklif etti.

salca ve july4th'un nasıl moderatör oldukları üzerinde de çalışıyorum. liseli erkekler için cs 1.6 shortcut'ı olan z'ye ardından da 5'e basıyorum. beni takip edin. sözlüğü keşfedicez.

elala

(#8646091) kodlu entry'sinin sağ alt köşesinde benim nickimi görünce şaşırmış, entry'sinin altına kendi nickini yazma ihtiyacı hissetmiş. ulu sözlük celebrity'lerinden...

ceterelealtdeleteenter

uzun entry'leriyle dikkatimi çekti. misal (#8142453) kodlu entry'i benim tüplü monitörün ekranının tamamını kapladı. uzun yazıyı okumam diyenleri dize getiriyor. aslan ahmet!

böyle moderasyon olmaz olsun protestosu

3000'in üzerinde entry'i olan yığınla yedinci nesil yazar var bu sözlükte. herifler sözlükte yaşıyor. koltuklarındaki çukur gök taşı büyüklüğünde amına koyim, siz hala neyin peşindesiniz?

"sözlükteki entry sayısı = reklam"
"reklam = para"
"para = mevcut düzeni korumak"

denklemlerini yok etme metodunu kullanarak çözdüğünüzde hiçbir şeyi değiştiremeyeceğinizin farkına varmanız gerekiyor. nikim yok benim, benjcev, rapper ninja ve hosaf isyanı koyup gitti bu sözlükten. hadi hepsini geçtim vaudeville for vendetta gitti olm! ne değişti bu database'ine cumshot yaptığım şu sefil sözlükte? emin olun moderasyon, koyulan bu tavrı siktim öldü belediye gömdü gevşekliğinde karşıladıktan sonra, kaldığı yerden işini yapmaya devam edecektir.

düzeltiyorum: yapmamaya devam edecektir.

bir galatasaraylı olarak söylüyorum

sözlüklerde gezinmeye başlayalı futbol konulu tüm başlıklarda bu klişeleşmiş ifadeyle başlayan -galatasaray; fenerbahçe veya beşiktaş olarak değişebiliyor- milyonlarca cümle gördüm. anlamıyorum abi, sizin olayınız nedir?

bir galatasaraylı olarak söylüyorum, beşiktaş taraftarı şöyle.
bir fenerbahçeli olarak söylüyorum galatasaray bizden iyi takım.

ne yani? cümlenin başında hangi takımı desteklediğini belirtmenin ve devamında karşı takıma methiyeler düzmenin sana reel yahut sanal hayatta ne gibi getirisi olabilir? bir galatasaraylı olarak fenerbahçe'yi övdüğünde, bir fenerbahçeli bi tas sıcak suyla yanına gelip senin taşşaklarını ovmayacak abicim. aynı durum, tersi için de geçerli.

derdiniz karma puanınız mı? şayet öyleyse çekinmeyin, söyleyin bana. 8 farklı hesap açar, hepinizi fütursuzca şukelalarım. ama gözümde, ilkokul çocuğunun öğretmeninden imza almak için götünde dört döndüğü sahneler canlanır; hepinize kısa donlu ilkokul çocuğu muamelesi yaparım, bilesiniz.

bir sözlük yazarı olarak söylüyorum, bu sempatik görünme çabanızdan tiksindim.