entry'ler (38)

hachiko

izlediğim efsane filmlerden biridir.

(alıntı)
Yıl 1925. Profesör Eizaburo her sabah Tokyo
Üniversitesine gitmek için evinden çıkar ve
Shibuya istasyonuna kadar köpeği Hachiko ile
birlikte yürür. Profesör üniversiteye gider,
Hachiko da mahallede dolaşır. Her gün saat üçte
Hachiko tekrar istasyonun önüne gelerek
sahibini karşılar. Ancak bir gün profesör,
üniversitede iken kalp krizi sonucu hayatını
kaybeder. Hachiko, o gün de saat üçte istasyona
gelmiş, sahibini uzun süre beklemiş ve sonra
uzaklaşmıştır. Hachiko, ertesi gün de saat üçte
istasyona gelip sahibini bekler. Ertesi, daha
ertesi günler de...

Durum, Hachiko ile zaten göz aşinalığı olan
istasyon müdürü ve mahalle esnafının dikkatini
çeker. Köpeğe bakıp beslemeye devam ederler,
o da her gün saat üçte sahibinin yolunu
beklemeye... Sevimli köpeğin sadakati zaman
içinde tüm Japonya’da duyulur; insanlar
Hachiko’yu görmek, sevmek, yiyecek vermek
için Shibuya’ya akın ederler. Yaklaşık on yıllık
bir bekleyişten sonra, 1934 yılında, Hachiko
istasyonun önünde, sahibini beklediği noktada
vefat eder. Ölümü Japonya’da gazete
manşetlerine çıkar, ülkede bir günlük yas ilan
edilir, halkın bağışları sonucu toplanan parayla
bronzdan bir Hachiko heykeli yaptırılarak
Shibuya istasyonunun önüne dikilir.
Heykel yine hayranları tarafından ziyaret
edilmektedir... Ta ki ikinci Dünya Savaşına
kadar. Savaşın kızıştığı günlerde Japon
ordusunun eriterek cephane üretmek için en
küçük metal zerreciklerine bile ihtiyacı vardır.
Piyasadan çatal kaşıklar bile toplatılıp eritilirken
Hachiko’nun heykelinin gözden kaçması
imkânsızdır. Sonunda Hachiko vatani görevini
yerine getirmek üzere inzibat tarafından

götürülür.
Acaba Hachiko’dan elde edilen kurşunlar kime
sıkılmıştır? Hiç can almış mıdır? Savaştan sonra,
1948 yılında, Hachiko heykeli yeniden yapılarak
istasyonun önüne dikilir. O günden beri,
Hachiko, Tokyo’nun (belki de dünyanın) en
yoğun buluşma noktası olma özelliğini
korumuştur. Hachiko gibi sadık, dakik Japonlar
heykelin önünde buluşmaya devam eder,
kurdukları beraberlikler de Hachiko’nunki gibi
ömür boyu olur

kadınlar ne ister

öncelik bence sağlıkta değil, güzellikte değil. kesinlikle kredi kartı. o varsa sağlıkta var, huzurda var, güzellikte var.

aras nehri

ülkemizde erzurum’da doğup türkiye-ermenistan, nahcivan-iran, ermenistan-iran ve bir miktar da azerbaycan-iran sınırını çizip tamamen azerbaycan topraklarına girerek biraz daha aktıktan sonra yine türkiye’de doğan kura nehri ile birleşip hazar denizine dökülen bir nehirdir. 1072 km uzunluğunda olup 548 km’si ülkemiz sınırları içerisinde yer alır.

burs veren salaklar

burs; resmi ya da özel kurum ve kuruluşlar tarafından ihtiyaç sahiplerine karşılıksız olarak verilen maddi yardım ve destektir. tamamen karşılıksız kesinlikle yapan yok denecek kadar azdır. azlıktan kastım, sahildeki kum taneciklerinden üç, beş, ya da yedidir. burs varsa onun getirisinin çok fazla olması gerekir, şeklinde bakılıyor çevreye. bu yüzden onun adı salaklık olmuyor. alan kişinin işine yaradığı için öyle düşünülüyor. burada aynaya perdenin diğer tarafından da bakmak lazım

dünyayı sevmek

her ne kadar elips olsa da sonuçta dönüyor. dönen bir şeye güvenemem, sevemem. mecburiyetten gülüyoruz işte.

şuan seni düşünen insan sayısı

tabi ki "0" ve aşırı güzel bir duygu.

aslina huuu nesline huuu

aslın kargaysa sende kargasın demenin biçimidir. alıntı bir hikayeyle biraz bahsedilirse; Vakti zamanında bir hükümdar, vezirlerine
şöyle bir emir vermiş:
— Tebaamdan bana Hızır Aleyhisselâm'ı
bulup getirecek bir kul var mıdır, araştırılsın!..
O günden tezi yok memleketin dört bir
yanına tellâllar çıkartılmış. Ancak kimsenin bu
işe cesaret ettiği yok! Meğer devlet elinin
erişmediği uzaklarda bir yerde pek yoksul bir
ihtiyar yaşarmış. Adamcık uzun uzun
düşündükten sonra "Eğer bazı şartlar öne
sürerek bu işe talip olursam ahir-i ömrümde
birkaç zaman olsun bolluk ve refah yüzü
görürüm. Hükümdarın, tebaası olarak bizi arayıp
sorduğu mu var? Hem ola ki talih yaver gider,"
deyip sarayın yolunu tutmuş.
Hükümdar, ihtiyara kırk gün süre tanıyıp her
türlü isteğinin yerine getirilmesini ferman
buyurmuş. ihtiyar o kırk gün, kendisi gibi ne
kadar fakir fukara varsa doyurmuş, yardımda
bulunmuş. Kırkıncı gün sarayın adamları kapıya
dayanmışlar ve "Buyur efendi, gidiyoruz!"
demişler. Zavallı ihtiyar, sayılı günün çok çabuk
geçtiğini bilerek emre rıza göstermiş. Yolda
yanlarına bir fakir derviş takılmış ve
— Ben de sizinle geleyim ve sarayı bir kez
olsun göreyim, demiş. ihtiyar buna da rıza
gösterip huzura varmışlar.
Hükümdar ihtiyara bakmış; o hükümdara
bakmış. Ortada ne Hızır var, ne mazeret.
Adamcık durumu anlatacakken hükümdar ateş
püskürür vaziyette en büyük vezirine sormuş:
— Efendi, söyle, bu densize ne ceza
verelim?
— Hünkârım, bu adamı kırk katırın
kuyruğuna bağlayıp sürütelim.
— Aslına huuu... Nesline huuu!.. diye bir
ses duyulmuş ihtiyarın yanına takılıp gelen fakir
dervişten. Sultan sesini çıkarmamış ve ortanca
vezirine sormuş:
— Söyle bre bu herife ne yapalım?
— Bu herifi keşkek edip leşini köpeklere
yedirelim.
— Aslına huuu... Nesline huuu!.. demiş yine
fakir. Padişah ona sert sert bakmış. Sonra aynı
suali küçük vezire sormuş. Cevap:
— Yüce sultanım. Bu zavallı ihtiyar zaten
ömrünün sonuna yaklaşmış. Yoksulluk ve
devletin ilgisizliği yüzünden bir yalana tevessül
etmiş. Kaldı ki aldığı her kuruşu fakir fukaraya
dağıtmış. Affetmek büyüklük alâmetidir.
Büyüklüğünüzü gösterip bağışlayıveriniz.
— Aslına huuu... Nesline huuu!.. demiş yine
derviş. Padişah öfkeyle sesin geldiği yana
dönerek kükremiş:
Bizce bu sözün manası "Aslını da Allah'a
havale ettim, neslini de!" olmalıdır. Böyle bir
temenni iyiler için dua; kötüler için beddua
makamında olacaktır.
— Bre sen kim olasın ve niçin hep aynı şeyi
söyleyip durmaktasın? Padişah huzurunda edep
böyle mi olur?
Derviş hükümdarı saygıyla selamlamış ve
söze başlamış: — Haşmetlü hünkârım! Senin
büyük vezirinin babası katırcı idi, onun için
ihtiyarı katırlara sürütmek istedi. Ortanca
vezirinin babası keşkek dükkânı işletirdi. Etin
artığını da köpeklere atardı. O da babasının
yaptığını uygun gördü bu ihtiyara. Şu küçük
vezirine gelince. O asil bir vezir ailesinden
gelmektedir ve vicdanı bu ihtiyara devlet
himayesiyle mücazat etmesini gerektiriyor.
Babasından da öyle görmüştü zira. Hepsinin
sözleri, asıllarını ve fiillerini göstermekte. Ben de
o sebepten "Aslına huuu; nesline huuu!"
diyorum.
Padişahın merakı artmış. Hayretler içinde,
bu fakirin bütün bunları nereden bildiğini merak
ederek sormuş:
— Peki, derviş sen kimsin?
— Ya sen, bugün kimi bekliyordun
hünkârım?
Sonra da önce küçük veziri, ardından
kendini işaret ederek,
— işte vezir; işte Hızır!... deyip ortadan
kayboluvermiş.

muharrem ince

incecik bir adam.

eski sevgilinin fotoğraflarını silememek

yenisi olmadığı içindir. yavaş yavaş psikolojinin bozulacağı, önce panik atak, sonra vücut iflasa gidip kanser veya buna benzer bir hastalık olacağı sinyalidir.

tuvalet önünde sevgilisini bekleyen erkek

tuvaletten ne tür ses çıkarıyor bunu öğrenmek için.

2020 asgari ücreti

1) 2500 tl asgari ücret olduğu yerde, şu an 2500 tl ile çalışan, yani asgari ücretin üstüne çalışan birisinin maaşı ne olacak.
2) asgari ücretin artması çözüm olur mu. her şey asgari ücretin artışı kadar mı artıyor.
3) ücret artışına neden olumlu yaklaşıyoruz. asgari ücret artmasın da kira, temel ihtiyaç gibi gibi fiyatlar düşürülse daha iyi değil mi

einstein ve matematik

yıllarca matematik dersinde başarısız olan öğrenciler için einstein'in küçük yaşta matematik dersinden başarısız olduğu söylenirdi.gerçek öyle mi peki, tabi ki hayır. einstein'ın küçük yaşta çok başarılı olduğunun, deha boyutunda bir çocukluk geçmişinin olduğunun kanıtları bulunmaktadır.
özellikle internet ortamlarında enistein'ın çözemediği matematik sorusu diye ön platform ile karşılanılıyor. merak edip bakılabilir. nasıl bir soruydu diye. tabi olayın ilginç yanı, dört işlemi parmakla yapan bir kişinin, bu tarz sorulara "o çözemedi ama ben çözerim" şeklinde adapte olması muhazzam bir duygu.

uykusuzluk

isteğimiz dışında gerçekleşen bir durum ise, gerisinde kesinlikle sebepler olduğu aşinadır. stres ya da sinir ise bu sebeplerden biri, o zaman hemen yolunuzu, yönteminizi değiştirmeniz gerekir. çünkü, baş edilemeyecek hastalıklara sebep olabilir bu durum. panik atak, bilinç kaybı gibi. çok fazla uykusuz kalan kişi zehirlenir. kişinin yaşı, cahit sıtkı tarancı'nın belirttiği gibi ise, yani yolun yarısını geçtiyse, o zaman belli saatlerden sonra (akşam 19:00) ya çok hafif yiyecekler yemeli ya da hiç yememelidir. öteki türlü midede şişkinlik olup bütün gece alis harikalar diyarı turu atılmış olur. isteğimiz doğrultusunda uykusuz kalınırsa, yani bir film izlemek, bir işi tamamlamak gibi durumlarda kesinlikle kişi vücudun gıdası olan uykuyu hiçe saymaması gerekir.

ergenlik

insan beyninin olgunluk aşamasının ilk yapılanma, kişinin kimliğini kurduğu evredir. insan hariç hiçbir hayvanda bu evre yoktur. dıştan bakıldığında bazı belirgin durumlar görülüyor. ses değişikliği, tavır ve hareketlerde ritimsel dengesizlik, ön planda olmak, güç gösterisi gibi gibi eskiye nazaran şekil öngörüsü bunun bir işaretidir. en güzel anısı “evet sen ergen oldun artık.” söyler gibi, yüz kısmının yağlanmadan ötürü sivilcelenmesidir.

dünya delikanlı olsaydı dönmezdi

soru : dünya delikanlı mı değil mi ?
dünya, kendi ekseni etrafında batıdan doğuya doğru döner. bu dönüşünü 24 saatte tamamlar. bir dönüşü için geçen bu süreye bir gün denir. dünya’nın hızının hissedilmemesinin nedeni atmosferle birlikte dönmesidir. dünya dönmüyor diyen bir sürü kişi türedi bu son dönemlerde, tabi sadece yorum. güneş dönüyor ama dünya dönmüyor şeklinde. bu tarz öngörüler ispat edilmeden sadece yorumla neden kitle toplanarak dile getirilir anlamış değilim. dünya'nın döndüğünü ispat eden bir sürü yöntem varken. foucault sarkacı bunlardan bir tanesidir.

see

görme yetisi olmayan bir dünya düşünün, yaşam biçimi, savaşlar gibi olağan bütün durumlar, bazı kesimlerde görememezlikten oluşan yeteneklere göre uygulanıyor. tabi filmde hatalar çok fazla. ilk 5 bölümünü izleyerek söylüyorum bunu, diğer bölümleri çıkınca belki bu düşüncem çürütülmüş olabilir.mesela kılık kıyafetler, ciddi anlamda hata. neden hata? düğmeli ve ip işlemeli kıyafetlerin, görme organı faul olan bir toplum için, olanaksızdır. bu tarz çok hata var. diziyi ilk izlerken, bütün herkesin göremediğini düşünmüştüm, ama sonradan görenler olunca film biraz sanki anlamını yitirmiş oldu. fantastik ama güzel bir film değil. sadece aklıma izledikçe şu geldi. gerçekten öyle bir dünya olsaydı nasıl yaşanırdı. sonra bu soruya cevap verdim. evet şu an ki dünya böyle bir dünya. neyi biliyoruz ki.

manyak

şamanların dini ritüel esnasında kullandığı, ruhani objelerle dolu olan kıyafetidir.

mars taki torunlarımız

bütün gezegenler ilgimi çekiyor. hepsinde bir farklılık mevcut. önceden hep düşünürdüm bütün gezegenlerde bir ırk yaşadı diye,
sonradan yok oldular. bu düşüncem yine var, yani bütün gezegenlerde bizler ya da bizlere benzer ırk vardı. mars, jüpiter, neptün v.b. ama ırklar tamamen yok oldular, ya da göremediğimiz türden hala yaşıyorlar. bilmiyoruz. araştırmacıların son zamanlarda yeni trendi mars hakkında bir gelecek,koloni kurmak. bu binlerce yıl sonra veya daha kısa sürede gerçekleşecek diye düşünüyorum. mars'ın atmosferi çok ince ve çoğunluğu karbon dioksitten oluştuğu için solunulmuyor. mars'ın yüzeyinde oksijen yok. ilerde yerleşecek olan koloniciler özel giysilerle dışarı çıkabilir. akıllarda şu soru olabilir. gerekli oksijen nasıl temin edilecek? şöyle; marsın ortalama sıcaklığı,yaz ve kış dönemi bütün düşünülürse +20 derece ile -150 derece arasındadır. yer altında buz halinde su olduğu düşünülüyor. bu suya ulaşmanın kolay olacağı tahmin ediliyor. gerekli olan nefes ise buzdan elde edilecek diye düşünülüyor. mars'da bulunan ırk ( tahminen,o kısımda dünya tamamen suydu) bir zamanlar bizler gibiydi diye düşünüyorum ( ırk vardı diye varsayarak). teknolojik sürecin üst seviyelerde olduğunu, hatta cümlelerde sınır aşarak, boyutlar arası geçişlere kadar bile belki ulaşılmıştır. mars'ın yok oluşu, belki aynı ırkın devamı için en el verişli yerin dünya olduğu kanısıyla hayatın başlangıcı olarak şu an ki duruma gelmişizdir. koca bir evrende sadece dünya ile sınırlı kalmamak gerekir. torunlarımız için mars. onlar da torunları için jüpiter,merkür,satürn ....

üç nasihat

durmuş isimli fakir bir gencin para kazanmak için gittiği istanbul’dan paradan daha değerli üç nasihat kazanmasını konu alan ömer seyfettin'in kitabı.

1. nasihat : yolunu izini bilmediğin yere gitme.
2. nasihat : emanete hıyanet etme.
3. nasihat : karısını kendisi olmadan başka bir yere yatıya gönderme.

bu hayatta insanı ne mutlu eder

sağlık, para ve bu doğrultuda kesintisiz güzel bir kader.