bugün

fifa serileri gibi lan. çok heyecanlı. grafikleri nasıl ki?

online super soccer 2009.
Biraz uzun olacak ama, hadi bakalım...
Son deneme sınavında, yıl içinde yapabildiğim en iyi puanı yapmıştım. Ama öss'de bundan en az 10 puan daha yüksek yapmam gerektiğini biliyordum. Son sınavda türkçem 17 mat1'im 19'du. 2008'in Türkçe ve mat1 sorularına baktım, umutlandım.
Dedim ya son denemem güzeldi. Ve ben de o son denemeden önce ne yaptıysam öss'den önce de onları yaptım, 13 haziran akşamından başlayarak.
Son denemede giydiğim; siyah "kindar" tshirtümü uğurlu tshirtüm, yanlarında büyük cepleri olan pantolonumu da uğurlu pantolonum ilan etmiştim. Ama yine o gün giydiğim, üzerinde "sport" yazan bilek çorabımı uğurlu çorabım ilan etmek gibi bir düşüncem asla olmadı.
Sınavdan bir gün önce - tıpkı denemeden önce de yaptığım gibi- alphaville'den big in japan ve mr. President'dan coco jamboo (ya da daha iyi bilinen adıyla ya ya ye coco jamboo ya ya ye) adlı şarkıları dinledim. Yatağıma uzandım, kulağımda bu şarkılar varken ve klimanın esintisi bacak kıllarımı yavaşça okşarken umut sarıkaya'nın bir yazısını okudum. Yani evde yapabileceğim en mutluluk verici şeyi yaptım.sonra biri 0.7 diğeri 0.9 olmak üzere iki adet ucumu, iki adet silgimi, üç adet uçlu kalemimi ve bir de "yumuşak uçlu kurşun kalem"imi portmantonun üzerine koydum. Rahattım. Ama yine de bir buçuğa kadar uyuyamadım. Annemle babam da uyuyamamıştı. Annem bana bir bardak süt getirdi. "soğuk değil de mi?" dedim . "yok yok, değil" cevabını alınca sütümü lıkır lıkır içtim. Bir iki dakika sonra bir esnedim, gözümü açtığımda sabah olmuştu. uyuyalı sadece beş buçuk saat olmasına rağmen, alarmsız kendiliğimden, 7'de uyandım. Fox'da her sabah çıkıp, kendisini seyircinin her dediğini yapmak zorunda hisseden adamın çaresizce, 10 dakikada bir "kolbastı" videosu yayınlamasını izlemek üzere televizyonu açtım. Ama o gün Pazar olduğu için program yoktu. Tam bir öss kahvaltısı yaptım. Sonra da kitaplığın üstüyle anabritannica'ların arasına koyduğum sınav giriş belgemi ve cüzdanımdaki tutmamış iddaa kuponlarımın arasından çıkardığım kimliğimi aldım. Portmantonun üzerinde duran kırtasiye gereçlerimi de alarak evden çıktım.
Aşağıya indiğimde, bakkalın önünde elinde ağzına kadar dolu bir poşetle babam belirdi. Yanıma geldiğinde elindeki "çelikler gıda" yazılı poşetin içinde; iki küçük su, 2 paket(!) selpak, bir paket çubuk kraker ve küçük kırmızı bir kutuda da "Ülker Napoliten" olduğunu fark ettim.
Neyse arabaya bindik. Babam bi cd koydu. "rüzgar" çalıyordu. Rüzgar çok sevdiğim de bir şarkıydı ama gerek temposu, gerekse sözleriyle kesinlikle sınav sabahı dinlenecek şarkılardan biri değildi. Hem de sınavla ilgili hislerime tercüman olan "beni bu dertten kurtar" kısmına rağmen.
Sonunda okula gelmiştik. Sınav giriş belgemi arka koltuğa koymuştum. Annem ön kapıdan çıktı, ben de arka kapıdan. Babam ise arabayı parkedip gelecekti. Ve giriş belgemin olmadığını fark edip anneme sordum. Annem "yoo bende değil, arabaya bak." dedi. Babam arabadan inmeden yetiştim ve arka kapıyı açtım. Koltuğun üzerinde hiçbirşey yoktu. Sonra annem yolun ortasındaki bir kağıdı işaret etti bana. Koştum, baktım ve evet, oydu. Hemen onu yerden aldım ve hızlı adımlarla okula girdim. Giriş belgesinin üzerindeki hafif lastik izini salona girince fark edecek ve silgimle silecektim. Okul bahçesinde birkaç arkadaşımı gördüm. "komiklikler, şakalar" vesaire rahatladık. Sonra bizim dersanenin sahibini gördüm. Onun bizim için değil, sınavda sadece iki sıra önümde oturacak olan potansiyel alanya birincimizi rahatlatmak için geldiğini, adım gibi olmasa bile gayet iyi biliyordum. "çelikler gıda" yazılı poşetten bir şişe su ve olası bir burun akıntısına karşı -ki çok zaman kaybettirir.- bir paket de selpak aldım.
Anons yapıldı, tek sıra olundu. Polis kontrolünden sonra öğrenciler içieriye alındı.
Salona girdim ve 11 no'lu sırama oturdum.salondaki gözetmen (ya da yetkisi her neyse) klişelerle dolu bir konuşma yaptı. Biraz sıkıntıdan, biraz da ne olur ne olmaz tavrıyla tc kimlik no'mu doğru kodlayıp kodlamadığımı zilyon kez kontrol ettim. Sonra önüme bir kitapçık geldi. "A" kitapçığıydı. Saatin 9.30'u geçtiğini fark eden gözetmen biraz panik oldu ve sınavı başlattı. Sınava başladıktan 1 dakika sonra da başlangıç(!) zili çaldı. Mat1'i gayet kolay, fen1'i de gayet kolay sayılabilecek sınavda türkçe'de de uzun uzun paragraflar vardı ama sonuç olarak onlar da yapılabilecek sorulardı. ilk bölüm gayet güzel geçmişti benim için...
Ama mat2'ye geçtiğimde açıkçası roller değişti.ilk 3 soruyu boş bıraktım. O ana kadar her şey güzel gidiyordu ama bundan sonra her şey tersine döndü. O anda sanki ben soru kitapçığına dönüşmüştüm, kitapçık da bana dönüşmüştü.sınav bana durumu anlayacağınız. Fen2 de pek farklı değildi. 8 dakika kala geçtiğim sosyalden de 15 soru işaretleyebildim. Herkesin zor dediği felsefe sorularına hiç bakamadım bile.
Ve o an geldi... sınavı erken başlatan gözetmen zilin çalmasına 2 dakika kala "çocuklar kalemleri bırakın. Zaten erken de başladık." Dedi. Kalemlerimi , kimliğimi ve hiç kullanmadığım selpakımı da alıp sınavdan çıktım.
Sınavdan çıkıp ailenizin yanına gittiğinizde kendinizi "henüz taburcu olmuş bir hasta&" gibi hissettiniz mi? işte ben tam da öyle hissettim.
Neyse eve geldik, trt2'den netlerime baktım. Sonuç tam da beklediğim gibiydi. "z.kko." akrabalar, arkadaşlar aradı. "sağlık olsun"lar havada uçuştu. Sonra 5 aydır hasret kaldığım bilgisayarımı kurarken yine telefon çaldı, arayan anneannemdi. Sınavımın kötü geçtiğini öğrenince sesi titredi, konuşamadı. "hiçbir yer olmuyor mu?" dedi. "büyük ihtimalle olmaz anane." dediğimde napacağını bilemedi. O da 3-4 kez "neyse sağlık olsun." Dedi. Gözlerim doldu. Çünkü bu "neyse sağlık olsun" diğerlerinden çok farklıydı benim için.
Sonuç olarak; yıllarca dersanelere bir sürü para veren, daha da önemlisi, sene başında kolum kırıldığında bir ay boyunca benimle aynı odada yatıp en ufak bir kıpırdanmamda bile yanıma gelip kolumu kontrol eden babamı,
Sırf ben evde daha iyi bir ortam bulayım diye çok sevdiği öğretmenlikten emekli olan annemi,
Ve geçen yıl bir dizi ameliyat geçirdikten sonra "oğlum ergin, doktor ol da beni tedavi et" diyen anneannemi hayal kırıklığına uğratmıştım.
Hayallerim de vardı, haliyle onlar da olmadı.
Son cümleyi yiğit özgür'den alıp kendime uyarlayarak yazıyorum:
"bi b.k olmaz benden. Koyiim bisiklete."
matematiği tübitak' ın hazırlayacağı sınav.

fen sorularını ise belediye fen işlerinin hazırlamasına neredeyse kesin gözüyle bakılmaktadır.
yaklaşık bir buçuk milyon kişiyi geride bıraktığım sınavdır. lakin 200 bine yakın kişi beni geçince pek bir anlamı kalmadı. koy götüne rahvan gitsin.
öss sabahı sınava gitmeden önce sözlüğe girecekler için son taktik ;
- gördün mü çemberde teğeti birleştir merkezi.
ilginç bir sınav oldu..

türkçe paragrafları kol gibiydi, burda hemfikiriz..

sosyal bilimler soruları çok mantıklı gelmedi, felsefeyi zaten tartışmam ama tarih kalitesiz sorulardan oluşmuştu, coğrafyada konyalı ahmet dayı da olmasa pek parlak değildi..

matematiklerin ortak testi herzamanki gibi basit olsa da alan testinde hafiften bi tübitak havası sezdim, hatta sezmekle kalmadım bu hava beni boğdu..

fen bilimleri geçen yıllara göre daha belirleyici olmuş.. trt 2 de ki programda izlediğim kadarıyla millete giren sınava belirleyici tabirini kullanıyolar, ben de artık böyle derim.. çok iyi belirledi..

ve sen.. d 17 de sınava giren annem yaşındaki kadın.. sen kocaman bir çılgınsın..
1.bölümü normal
2.bölümü expert

bulduğum sınavdır. hayır arkadaş o nasıl edebiyat öyle. ucunuda açsaymışınız madem, rayına otururmuş. mat2'de fena sıçtım. matematik öğrencisi değilim emme tüm sene paraboldü, polinomdu, toplam çarpım sembolüydü, olasılıktı, eşitsizlikti... kasıp durdum. sınav kitapçığında aradı gözlerim. aradı.. ama bulamadı.. matrisle, 2.deredecen denklemle, logaritmayla, diziyle ve limitle yetindim. integraldi türevdi bana ters. geometri desen yok zaten.

mat1, mat2'ye nazaran kolaydı biraz daha.
sosyal'den bahsetmek istemiyorum bile.
türkçe zor değildi be hacı. paragraflar uzundu sadece.

-erenlerin bağından, bingöl çobanları, hürrem sultan- üçlüsünden biri kesin çıkar diye bekliyordum olmadı.

dipnot: allahsızlar karmaşık sayıyı bari argümentsiz soraydınız.

1 yıl sonra gelen edit: arkadaşlar öss tam anlamıyla rezalet bir sistemmiş. 4 yıllık üniversite kazandım. ama şimdi hiçbirşey hatırlamıyorum liseden. ne bok yemeye öğrendim lan o kadar şeyi? bingöl çobanları şiir miydi? hürrem sultan oyun muydu? neydi bunlar? toplam-çarpım sembolü nası bişeydi? eşitsizlikte tablo mu çiziyoduk n'apıyoduk? logaritma, parabol!?
2009 u da bir, 2019 u da bir, afedersiniz ama sikindirik bir sınav sistemi.

şöyle ki; öss serisinin üç sınavına girmiş ve ikinci üniversitesini okuyan bir birey olaraktan ben böyle boktan bir sistem görmedim. aslında sınav bir basamak, kazanılır, bir şekilde kazanılır. ancak önemli olan o sınavı ne için kazandığındır. eğer kazandıktan sonra, bölüm birinciliğine oynayacağım, kütüphaneden çıkmayacağım, yan dal, çift anadal vırt zırt vs. yapacağım diyorsan sorun yok ama karı-kız, alem, alkol, gece hayatı peşindeysen hiç uğraşma kardeşim. sınava mınava girmeyeceksin.

ilk fakültem, turizm ve otel işletmeciliği'ydi ki ayakkabımı koydum masanın üstüne, o aldı diplomayı. tabi gençliğin verdiği rehavetle ikinci saydığım maddelerin hepsini yaptım. elime bir şey geçti mi? hayır, sadece ayakkabımın bir diploması vardı. neyseki olgunlaşmanın verdiği cesaretle girdiğim öss de ingilizce işletme bölümünü kazandım. burda da pek başarılı bir öğrenci sayılmam, kopya, son gün ders çalışmalar vs derken takıntı yapmadan 4. sınıfa geçmiş bulunuyorum. ha bu arada 13.15 te, bu dönem aldığım on tane dersin son finali var, daha hiç bir şey okumadım, iyi bok yedim. bu da size güzel bir örnek olsun. neyse ki seneye okulum bitecek. iş tecrübelerim, eğitim hayatım vs. CV im öyle kabarak ki ben bir işletme yöneticisi olsam düşünmeden beni alırım işe ama işte durum öyle olmayacak biliyorum. bir yerlerden torpil bulmaya çalışacağım, belki o bile yetmeyecek ama çare yok. tabi üniversite bittikten sonra kpss, kpds, üds, toefl ve adını bilmediğim onlarca sınav beni beklemekte. şimdiki aklım olsa, çok ciddi ve samimi söylüyorum, hatta tekrar dünyaya gelsem java, php, asp ve bilimum programlama dillerini oturur öğrenirdim. üniversite müniversite hikaye. 27 yaşında ben okulu bitirene kadar 18 yaşında programlamaya başlayan genç belki de işe giriş için görüşme yaptığım patronum olacak. durum böyle işte.

ha artık bir kaç gün kaldı, girin bakalım sınava, stress yapmayın, benim gibi sayılal bir öğrenci olup sınav anında sorulara bile bakmadan bugün ea yapacağım demeyin, evet başıma geldi ve tüm aile bireyleri bir hafta konuşmadı benimle(bununla ilgili entarinin sonuna dialog yazmak istiyorum, hiç unutamam.), heyecanlanmayın, su, şeker vırt zırt almayın yanınıza, dayanın kardeşim 3 saat susuzluğa, yani demem o ki, sallamayın genç kardeşlerim bu sınavı. " ne kadar sallarsan salla, dona düşer son damla."

pringles öss sonrası eve gelir,

anne: oğlum nasıl geçti?
pringles: iyi anne fena değil, bilmiyorum yani.
anne: iyi bakalım, televizyon verir birazdan takip et.
pringles: olur.

telefon çalar.

abla: nasıldı sınav canım?
pringles: iyi abla fena değildi. yaptım işte.
abla: matematik?
pringles: yaptım hepsini.
abla: fen?
pringles: ıııı ablaa, fen yapmadım, ea yaptım sınavda.
abla: nasıl???? (?_(/&%+^^ kaç tane yaptın fen?
pringles: abla onun yerine türkçe, sosyal yaptım.
abla: hiç mi yapmadın?
pringles: şey abla, ben işletme okumaya karar verdim.

telefon yüzüme kapanır, anne arkadan şaşırmış ifadeyle bana bakar.

telefon çalar.

abi: lan, doğru mu ablanın söyledikleri.
pringles: hangisi abi?
abi: fen yapmamışın.
pringles: şey abi, ben işletme istiyorum.
abi: allah belanı versin, görünme gözüme.

telefon bir kez daha yüzüme kapanır.

baba gelir.

baba: nasıldı oğlum sınav?
pringles: şey baba, fena değildi.

anne atılır..

anne: telefonda azarladılar bunu, bir iş var bunda.
pringles: baba fen yapmadımda.

hiçbir söz surat ifadesindeki serzenişi anlatamaz.

tv açılır, sunucu bangır bangır bağırır.

- eveeeet, öğrenciler sınavdan çıktılar,öss tarihinin en kolay feni olduğunu söylüyorlar. aileler mutlu, öğrenciler mutlu, herkeşşşş mutlu...

veeee, pringles evi terk eder...
şu anda atv'de şampiyonlarının canlı yayında olduğunu görüyoruz, dikkatimi çeken ilk 4 arkadaşın 3'ü gözlüklü.
serinin en taşaklı filmlerinden.*
2003 de başladığım maceranın 7. ayağı olacaktır hobidir eğlencelidir.*
(bkz: aralıksız en cok oss sinavina giren ogrenci olmak)
ea2 317 puanla, bayburt üniversitesi kumanda tamirciliğine yerleşeceğim sınavdır.
385 gün vardır.

(bkz: göt korkusu)
yanından geçmeyi hiç mi hiç düşünmedigim sınavdır. eger bu sene kazanamazsam seneye bu zamanlarda kendime paralı bir koca bulmuş ve evlenmiş olacagım. artık evin işini bitirir, hödük ama zengin kocam eve gelmeden gizlice buluşurum seninle sözlük.

allah seni bildigi gibi yapsın öss. yedin bitirdin lan beni.
çoluk çoçuğa giren sınav. yazık lan!