bugün

Birkaç ay önce arkadaşın ısrarı üzerine gittiğimiz o eş cinsel falcı, "2010 senin yılın olacak, iş hayatında başarılı olacaksın. Hımm bir de neşeli mi neşeli kumral bir hanım kız hayatına girecek." Demişti. Sanki kahve fincanında ":)" görmüştü. Ben seçememiştim tam ama bir bildiği vardı. Tarot marot derken, "eline de bakıyım" demişti de, elimin tersiyle vurmaktan zor alıkoymuştum kendimi.

Söyledikleri heyecan verici sayılırdı ama bana eğer "yakın zamanda ailece bir nişana gideceksiniz ve giderken de yolda sen duygulanacaksın" deseydi daha çok heyecan duyardım ve şaşkınlıktan el falı bile baktırabilirdim ona. Zira daha tazeliğini koruyan duygularımla bu satırları yazıyorum. Çok uzun zaman olmuş ailece bir yere gitmeyeli. Babam önde, annem yanında ve biz çocuklar da arka koltukta. Belki de o çocukluk zamanlarında arabayla bir yerlere giderken, aile bireyleri arasındaki iletişimin çok daha güzel ve keyifli olmasıydı beni hislendiren. Sahi biz o tatlı iletişimi ne zaman kaybetmiştik?

Güvenli bir sitede oturmamıza rağmen, yazları bile akşam ezanından sonra dışarı çıkamayışımız çok sinirlendiriyordu beni. "ya tamam, akşam ezanı okunur okunmaz geleyim; ama sonra tekrar çıkayım" desem de kabul görmemişti. içinde noktalı virgül barındıran bir cümle kurduğumu fark etmemin imkansız olduğu yaşlardaydım. 5. sınıf henüz bitmiş; Anadolu lisesi sınavından da güzel bir puan almıştım.

isyan noktasına geldiğim bir gün, kendimi kaybedip ezana aldırmaksızın takılmıştım. Saklambaçtan tut, zillere basıp kaçma, şartel indirme gibi etkinliklerde bulunup zevkin doruklarına çıktığımız bir akşamdı. öyle bir zevk doruğu ki bu; bir benzerini şu yaşlarda yaşayabilmek için, esrar içip grup vitamin eşliğinde bilinçaltımı kurcalamam gerekir. Ama yapmam. illegal bir yol bu.

Eve gelip saate baktım. 10 buçuğu gösteriyordu. Haklı bir gurur yaşadım o anda. Ta ki birkaç saniye sonra babam balkondan "ce e" yapana kadar. elini indirmeden, bir ters bir düz olmak üzere 2 adet sağlam tokat yiyince kaç saat ağladımı hatırlamıyorum.

iletişimimizdeki bu ilk hasar, kötü alışkanlıklara yönelmeme zemin hazırladı. ilk sigara içişlerimde küfür ettiğimi bile hatırlarım babama. "çekin oğlummmm, babamın ruhuna" tarzında replikler söylerdim. Tam bu kötü alışkanlıklarla tanışma sürecinde, arkadaş ortamı 2'ye ayrılıyordu ve ben kötü alışkanlıklara meyilli gruba dahil olmakta hiçbir sakınca görmüyordum. Babama tepki olması amacı bu tercihimde rol oynuyordu. Doğru veya yanlışlığını tartışmak gereksiz şimdi.

Daha sonra özgürce sigara içebilmek adına, ailecek yapılan etkinliklerden sürekli kaytarma operasyonları. Aile içi yapılan her şeye muhalefet. Söylenen yalanların çoğalması. Yalanın alışkanlık haline gelmesi gibi davranışlar aile içi iletişimimizi benim nezdimde önce zayıflatan sonra lise yıllarında tamamen koparan unsurlar olmuştu.

Sürekli paket taşıyan bir tiryaki haline geldiğimde, okuduğum sınıfın tabelası 6'yı gösteriyordu. 7. sınıfta alkolle, 8. sınıfta da esrarla tanıştım. Son kısmı az hasarlı atlatmış olmam, gemilerin karadan yürütülmesi kadar mucizevi bir olay olarak yer tutar biyografimde. Otobiyagrofi mi acaba? ikisinden birini seçin siz; ben olsam biyografiyi seçerdim.

Uzun zaman sonra "ailecek" bir yere giderken, işte ben yine arka koltukta, annem babam önde; onların oğlu gibi hissediyorum kendimi. Espriler yapıyorum, kardeşlerim gülüyor. Babam barış manço dinliyor yine. Kuzenin nişanına gidiyoruz.

Nişanda, sigara içmek için dışarı çıkıyorum. Babamın da müzikten kafası şişmiş olmalı ki, dışarı geliyor. Tam aldığım dumanı verirken görüyor beni. Kafasını çeviriyor; hiç görmemiş gibi yapıyor. Başka tarafa gidiyor...
her ne kadar günümüzde sigaraya karşı olan örgütlenme artmış ise de; sigaraya başlama yaşı her geçen gün düşüyor.
çocuklu yaşlarda sigaraya başlama eğilimi gün geçtikçe artmaktadır. kişilik kaygısı veya özenti ile solunan ilk dumanlar; "ağaç yaş iken eğilir" atasözünde olduğu gibi, kısa ve öz yaşamlara neden oluyor. ellerinde gördüğümüzde oyuncak ile mi karıştırıyor bunlar diyebileceğimiz bireyler, bugünde kalmışlık ile yarından habersiz yaşıyorlar.

acı ama gerçek olan yurdum gerçeğini sizlerle paylaştım. diğer ülkelerde sigaraya başlama eğilimi azalırken, neden bizim ülkede bu sürekli artıyor? sorusunu da aklımdan geçirmeden edemiyorum.
sorumlusu devlettir, ebeveydir, magazindir v.s ...tek gerçek var: insanlar kendilerini zehirlemekten haz alıyor!
çocuk yaşta sigaraya başlamak yirmibeşinde osura osura merdiven çıkmak,otuzunda cildin kırışmaya başlamasıdır amaa yinede standart bir yaşı yoktur bu illete başlamanın en iyisi hiç bulaşmadan yürüyüp gitmektir...
potansiyel internet cafe tikisidir.
genç yaşta kanserle sonuçlanır.
çocuklara sigara satışının serbest olduğu yıllardı. her yer tenhaydı. ve şarapçılar parsellememişti henüz köprü altlarını. ve zulalara girilmemişti henüz. sakladığın yerde nemlenirdi kibrit. uğraş didin bi kuru kibrit bulursan çocuklar gibi sevinirdin zira çocuktun.
üniversiteye gittikten sonra sigaraya başlamaktan daha kabul edilebilir bir olaydır. iyiyi kötüyü nispeten ayırt etmenin daha zor olduğu yıllardır zira "çocuk yaş" denen dönem.
arkadaş çevresindeki kötü alışkalıklardan etkilenmekten doğan özentilik denecek bir durumdur. anne ve babanın bu çocuğa çok daha lgi göstermesi lazım.
Ülkemizde çokca yaşanan bir olaydır. Genellikle zaten kişilerin sigaraya başlama yaşları 12-18 arasında değişmektedir. Bu yaşlarda sigaraya alışmayanların ileride içmeme oranı çok daha daha yüksektir. Bu yüzden, bu konularda hassasiyet gösterip bu yaşlarda çocukları bilgilendirmeli, çocukların ahlakına dikkat etmeliyiz. Çocukların yanında sigara içilmemelidir. Çocuklar ailelerinin aynalarıdır. Eğer o yaştaki bir çocuk sigara içmekteyse, bu onun suçu değil, ailesinin suçudur. Çocukları suçlamak aynaya yumruk atmaktan farksızdır bu durumda.
bazı çocukların aileden ya da çevresindeki insanlardan dolayı yaşadıkları durumdur. yazık ediyorlar kendilerine. sigara gerçekten pişmanlık.
edit: içiyorum malesef.
çocuk yaşta sigaraya başlamak psikolojik durumun sakat olduğunu bundan da öte aile sağlığının ve ruhsal durumunun ileri derece bozuk olduğunu gösterir sigarayı içmeyim dumansız hava sahası iyidir, güzeldir.
görsel
neredeyse ömür boyu sürecek olan pişmanlık sözlerinin ağızdan düşmeyişi ile devam edecek olan süreç.
erken yaşta eskiyen ciğerler, ölen zindelik, giden neşe, geldiğini sandığın huzurun arkasındaki sinsi stres... ve her şeyden öte bir bağımlılık... seni öksürten, seni ona şart koşturan, ama bir sahada iki adım koşturtmayan bağımlılık...
geç yaşta başladığında en azından gençliği kurtardığına seviniyorsun, ama yaş genç olunca gidenler ömürün tümünden gidiveriyor işte...
ilerleyen yaşlarda sıkıntısı çekilecek eylemdir.