bugün

bir cemal şan film 'i. film de zeynep'i oynayan kadın oyuncu, fadik sevin atasoy

Zeynep hayatta kimseyi incitmemek ve hiç incinmemek için kendisine çok kontrollü bir hayat kurmuş. Takıntıları var. Antisosyal, aynı zamanda da gizemli, ilk bakışta görülmeyen bir derinliği var. Eviyle işi arasında mekik dokuyor, hayattaki tüm süslerden kendini arındırmış, yemeğini bile kısıtlayan sadeliği tercih etmiş biri. Soğan kabuğu gibi, açtıkça içinden başka bir şey çıkıyor. Zeynep üzerinden filmin anlatmak istediği şu: Kendi izole ve steril hayatlarımız içinde yalnızlaştık. Birbirine benzeyen sitelerde birbirine benzeyen tek tip insanlar olmaya başladık. Bu yalnızlıktan kurtulabilmek için tutunabileceğimiz bir tek şey kalmıştı hayatta: Aşk. O da yüzeysel geldi, incitti ve gitti. Zeynep tüm duygulardan kendisini arındırmıştı ama hayatına aşk girince, birdenbire acı da giriyor, ümit de, sevinç de, heyecan da..
1. gün: kahvaltı, pompa, öğlen arası, öğle yemeği, pompa, akşam yemeği, pompa, uyku.

2. gün: kahvaltı, alışveriş, dışarıda öğle yemeği, eve dönüş, otobüste ford, elle taciz, pompa, uyku.

3. gün: kahvaltı, altın günü, eve dönüş, akşam yemeği, alt kata taşınan genç çocuğu ziyaret, pompa.

4. gün: üst kata çıkıp eve girme, kahvaltı, akşama kadar uyku, alt komşu ziyareti, pompa.

5. gün: üst kata çıkıp eve girme, kahvaltı, akşama kadar uyku, alt komşu ziyareti, alt komşu evde yok, üst kata çıkıp eve girme, akşam yemeği, uyku.

6. gün: kahvaltı, evine sabaha karşı dönen alt komşuya selam vermeme, alışverişe çıkma, geçerken dişçiye uğrama, eve dönüş, otobüs fantezisi, akşam yemeği, kendisinde kalmadığı için bir fincan şeker istemeye gelen alt komşuya kapıyı açmama, alt komşu hayaliyle masturbasyon, uyku.

7. gün: kahvaltı, yere bardak dayayıp alt komşudan ses gelip gelmediğini kontrol etmek, öğle yemeği, bardak işine devam, akşam yemeği, masturbasyon, uyku.

8. gün: kahvaltı, masturbasyon, tekrar kahvaltı, daha önce kahvaltı ettiğini hatırlayıp yediklerini kusma, kapıcıyı içeri atmak, pompa, öğle yemeği, dayanamayıp alt katı ziyaret, poma, pompa, pompa, pompa.
Cemal Şan'ın yönettiği ve Fadik Sevin Atasoy, Mustafa Üstündağ, Fırat Tanış ve Sinan Albayrak'ın oynadığı çekimleri 10 günde biten film. Ancak burada bir özensizlik yok. oyunculardan Fadik Sevin Atasoy bunu 'cemal şan her şeyi hazırlamıştı bize sadece oynamak kaldı' diye açıklıyor. içinde Fırat Tanış'ın olması sebebiyle konusunu pek bilmesem de heyecanla beklediğim filmdir.
içinde fırat tanış'ın olduğu konusunun müphem olduğu 2007 yapım işbu cemal şan filminin http://www.zeynepinsekizgunu.com gibi bir sitesi de mevcuttur. dikkat edilirse yersiz yurtsuz adlı diziyle hemen hemen aynı kadroya sahip olan filmdir. 44. antalya altın portakal film festivali'nde de yarışmaktadır.
müzikleri baba zula imzalıdır.
(bkz: alice zeynep)
şarkının sözleri;

bulutların üstünden
bıraktım ben kendimi
sonunu düşünmeden
duygular sarınca beni

gizlice tututum elini
yüzüne baktım usulca
gözlerin fısıldadı
mutluluğu yavaşça

çiçeklerin kokusu
dalgaların şarkısı
rüzgarın fısıltısı
bir sana bir de bana

***

bahçede hanımeli
gökyüzünde yıldızlar
yağmurun narin sesi
şimdi bir anlamı var

aşk nasılda kırılgan
sus dedim ama olmadı
kalbimden ismin geçti
kimseler duymadı

çiçeklerin kokusu
dalgaların şarkısı
rüzgarın fısıltısı
bir sana bir de bana

(bkz: kopipes değil alınteri)
(bkz: bir sana bir de bana)
kurtlar vadisi'nin murosu mustafa üstündağ'ın başrolünde oynadığı filmdir. muro'nun bu filmdeki sarı saçlı imajı ilginçtir. zor tanımışızdır kendisini.
bu kadar kalitesizken, nasıl vizyona girdi diye düşündüren filmdir. bi dolu sıkıcı görüntünün ardında; başka insanların çekip gittiği, kişinin artık ıssızlaşan dünyasının aşkla nasıl aydınlandığını ve aşkın aslında aşk olmadığı anlaşıldığında nasıl da eskisinden beter bir karanlık kuyuya düştüğünü anlatmak ister seyirciye. amatör film olduğu hissini yaşatır.
psikolojik bir film, derinden bir kişilik analizi havasında, öyle ki çoğu zaman içinizden yok canım deyiveren hayret içinde izlediğiniz, kimi zaman da acıma hissiyle karışık bir duyguyla, sahneler gözünüzün önünde akmakta.hele ki bir sahnede zeynep, hayatına bir anda giriveren ali yi, evde beklemekten sıkılıp merdiven boşluğunda beklemesi iç acıtmıştır. seyirciyi sıkacak seviyede psikopatlık katsayısına sahip zeynep in tekdüze bir yaşamı ve onu ali den öncesinde bile yapayalnızlığa sürükleyen şeyin ne oldugu aslında net olmasa da farklı hatta kült bir film olarak zihinlerde kalacak, son olarak fadik sevin atasoy dan başkası da herhalde o karakterin hakkını veremezdi.
nuri bilge ceylan tarzı ile kısa film amatörlüğünün harmanlanması sonucu ortaya çıkan bir tarz..'aşk' ı basitleşmesi ve monotonluğun biraraya gelerek oluşturduğu güzel bir senaryo ve yönetim olabilirdi fakat yönetmenin filmi işleyemeyip oyunculuğa ağırlık vermesi sonucu ortaya çıkan olmamış film...
filmin tek orjinal yanı 'zeynep' in monoton hayatında görüntünün siyah/beyaz oluşu ve 'ali' ile geçen zaman zarfında filmin renkli oluşu...
senaryo tekrar gözden geçirilip sağlam bir film olabilirdi fakat yönetmen paraya ve ün e önem vermiş olacak ki filmi 10 gün gibi kısa bi zamanda çekip yarışmalara katılmıştır...
film yayımlandığından beri tek bir konuda adını duyurabilmiştir o da 'zeynep' ile 'ali' nin kısa sevişme sahnesidir..
*
daha iyi yapilabilirdi, $urasi olmami$ burasi olmami$ denir ama sonuc olarak "olmu$ bu" dedirten film. Anlatmak istedigini anlatabilmi$dir. Bir kadinin hisleri ve psikolojisi ele alinmis, a$k´a dair en karanlik anlari,yalnizligi, cesareti ve yenilgiyi. Babazula müzikleriyle zenginlik ve ayri bir güzellik katmi$dir filme. Fadik sevin atasoy in oyunculuguna hayran kaldim.
iskenderiye Akdeniz Ülkeleri Uluslararası Film Festivali'nden ödülle dönmüş film. ayrıca Cemal Şan'a "Artistik Başarı Ödülü" kazandırdı.
matematik problemidir;

- zeynep in sekiz gunu vardir. bunun 2/5 iyle alisveris yapmis, kalanin 1/3 uyle sohbet etmis, kalanin 3/4 uyle de dedikodu yapmistir. zeynep kac yasindadir?

+ ortmenim buldum!
- aferim yavrum, nedir yanit?
+ - 27,5044. 4 devrediyor..
- otur sifir!
+ eksi sifir mi arti sifir mi, ehehehehe..
(bkz: ali nin sekiz günü)
merak edip izledim. pişman değilim fakat, tavsiye etmem zira yönetmen ve oyuncular için hain fikirler üretebilirsiniz. film de bir sahneyi beğendim. masa topluyordu zeynep, öyle vurmuş ki kendini zihnindeki ali'ye kızmış olsa gerek bir, bir masadaki tabakları, * tuzluğu, kaşığı, bıçağı, çatalı derken içi su dolu sürahiyide salladı çöp torbasına kopartmıştır o dakka. film gelmez aklıma. daha ötesi yoktur. sadece o anın muazzam çekiciliği kalır.
üşenmedim izledim. siyah beyaz başlayıp renkli hale gelen ve ali'nin ölmesi ile tekrar siyah beyaza dönemsinden ibaret gibi duran bir film. filmin on dakikasından sonra film boyunca zeynep'in konusmasını bekliyorsunuz tek heyecanlı yönü bu. ne anlatılmak istendiğini anlayabilmek için kafa yormak gerekiyor. film zeynep'in sıradan ölümden farksız olan yaşamının bir aşk sayesinde renklenmesini anlatıyor. aslında anlatılan zeynep değil aşkın kendisi. aşk olmadan önce dandik bir hayatın mevcudiyetini konu edinen film bunun dışında iki çıkarım daha elde ettim:

1-aşk nasıl olursa, nasıl gelirse gelsin geçicidir.

2- kadın dediğimiz olgu mütemadiyen serseri tiplere karşı meyillidir. *
bunların dışında beni yardıran koptuğum iki nokta var:

1- ali'nin * * diskoda kopar bizi dicey diyerek bardaki gençleri gaza getirmesi,

2-zeynep'in sofrayı toplama sahnesi.
Zeynep in , Dilber 'in Ve Ali'nin Sekiz Günü şeklinde oluşan üçlemenin ilk filmi olma özelliğini taşır kendisi... Siyah beyaz başlayan film bir anda Ali'nin ortaya çıkmasıyla renklenir ve nedense bu sahne bana "Tutunamayanlar" filmini hatırlatır.. Fadik'in birkaç mimiği ve müzikler dışında sevilesi başka bir şey olmadığı film. Zeynep'in o mıymıy hali hele buhranlardan buhranlara sokmakta insanı..

Ali'nin Sekiz Günü'nde Zeki Demirkubuz'a benzettiğim yönetmeni bu sefer hiçbir kalıba sokmak ve birine benzetmek mümkün değil. aa bu iyi midir genelde evet ama bu sefer övgüden çok bir hakaret.. Lütfen şu kadar günde filmi yazdım, yönettim söylemleri yerine biraz daha emek harcayalım ortaya koyduğumuz işe...
Bu filmi izleyenin vaktine yazık.
baba zula'nın müzikleri dışında afedersiniz bir boka benzemeyen film. hele hele fadik sevin atasoy'un o oyunculuğu yok mu öldürdü beni resmen. tamam sorunlu kadın imajı çizmeye çalışmışsın ama biraz rolünü incelesen, bir kaç oyuncu performansı izlesen olmaz mıydı? öyle gözlerini bi yere sabitleyip yerleri silmelkle yada ağır ağır hareket etmekle o hissi izleyiciye veremezsin ablacım. keşke la pianiste'i izleseymişsin diyor saygılarımı sunuyorum.
(bkz: dilber in sekiz günü)
zeynebin 1 hafta 1 günüdür..
orijinal dvd'sini 2,49 TL'ye alabildiğiniz film. çok ayağa düşmüştür.
zeynep adlı kızımızın* çok rutin giden hayatı,tep tip giyinmesi,tek tip yemek yemesi,bir kaç kelime dışında konuşmayışı,işteki asosyalliği,hep aynı şeyleri aynı saatlerde yapması rutinliğin dibine vurduğu hayatının 8 günde nasıl değiştiğini ve sonrasında tekrar nasıl aynı yere döndüğünü anlatan bir film. filmin ilk başı çok sıkıcı gibi geliyor insana zira konuşma yok,zeynep'in yaptığı fazla bir kayda değer mimik yok,siyah beyaz bir sessiz bir filmi izliyorsun izlenimi bırakıyor önce. sonra barda boktan bi adama aşık olmasıyla hayatının renklenmesi tabi filminde siyah beyazdan renkliye dönmesi,aşık bir kadının dünyası aşık olunca renkleniyor,kimyası bozluyor,daha önce yapmadığı şeyleri yapıyor, kendi dünyasında kurduğu tüm engelleri kaldırıyor, tüm tehlikelere girebiliyor sevdiği adam için,sevin fadik atasoy işte burda oyunculuğunu konuşturmuş. bir anda asosyal,obesesiflik düzeyindeki hayatından çıkıp bambaşka yollara sapabilen aşık bir kadının o duyalılığını manyaklık derecesindeki takıklığını güzel yansıtıyor. baba zula'nın müzikleriyle de daha canlı oluyor film. film harika değil kabul etmek lazım. dilberin sekiz günü bence çok daha güzel. yine de psikolojik öğelerin yoğun olduğu bu filmde özelikle ne kadar yanlızlaştığımızı ne kadar duyarsızlaştığımızı ne kadar kendi içimize kapanık,dış dünyadan kopuk,bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın modunda takıldığımızı gösteriyor. tek tipleşmeye mi başladık acaba diye düşündürüyor sanki.