bugün

o da şanlı bir beşiktaşlı..
"Şunu iyi bilin ki; gösteriş budalası insanlardan, gösterişli laflardan, gösterişin kendisinden hiç hoşlanmam, bu bir. Kibirden, kendini beğenmişlikten, bütün bu dağları ben yarattım havalarından, süslü kişiliklerden nefret ederim, bu iki. Yalakalardan, yalakalıktan, yalakaca edilmiş laflardan ve davranışlardan da nefret ederim bu üç. Dördüncüsü, gerçeği, içtenliği, samimiyeti çok severim. Ve Dostoyevski’nin dediği gibi: gerçeğin, her şeyin üstünde, zavallı egolarımızın bile üstünde tutulmasını isterim. Arkadaşlığın karşılıklı, açık sözlü ve yalansız olanı için canını veririm. Evet, buna bayılırım..."

Zeki Demirkubuz Filmi / Yeraltı / 2012.
Filmlerini izledikten sonra hep içimden 'var de mi bu insanlar hayatta, hayat toz pembe değil ki' diyorum, görmezden geldiğim, belki varlığından bile haberdar bile olmadığım kişilikleri gözümüze sokuyor.
Her filminden sonra nedense ruhsal bi daralma geçirdiğim yönetmen. Hatta bunun yanında bi süre durağanlaşmaya, etrafa kayıtsız kalmaya da başlıyorum. Filmleri genellikle bi olaya bağlanmıyor, öylece bitiyor ama bittikten sonra insan bi müddet etkisinden kurtulamıyor.
ısparta'nın aksu ilçesi yakaafşar köyündendir. köyünü unutmayıp sık sık ziyaret ettiği söylenir.
Ocak ayında tanışacağız kendisiyle. '89 kez kader izledim, hayatımı siktin be abi' diyeceğim açık açık.
16 yıllık eşi spiker ve oyuncu Nurhayat Demirkubuz dan anlaşmalı olarak boşanmış.

http://www.posta.com.tr/a...t&utm_campaign=gundem
Eşiyle boşanmasının akabinde 'Abi nurhayat abla napıyor ya' sorusuna muhatap kalacak yönetmendir.
"başkaları ile mutlu olan kadınlar, kendimi hep mutsuz hissettirmiştir"
Bazen durduk yerde bir olayın bütün yaşamımı değiştireceğine inanırdım. En çokta bu mecburi eve dönüşler sırasında, tam kapıda yakalardı bu duygu. Eşikte öylece kalır, gözlerim dalar, çocuksu bir umutla bir şeylerin olmasını beklemeye başlardım.
Vasatın altında filmler çeken yönetmen, bunun filmleri ömür törpüsü amk.
"Bu ülkede ve bu hayatta hiçbir şeyin dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan üzüntü duymuyorum"

Sözünün sahibi. Türkiyeyi tek cümleyle özetlemek gerekirse bu olur.
bir zamanlar, zaman gazetesi'ne pkk'ya oy vereceğini söyleyen yönetmen.

şunu yaptıktan sonra türk dilinde en iyi filmi çekse, en büyük ödülleri alsa bile boş, kendisini affettiremez. insan önce kendi ülkesinin iyisini kötüsünü ayırt edebilmeli.
Derin ve karanlık tutkuları tüm çıplaklığıyla ortaya koyan yönetmen, senarist.
Kader adlı filminde aşkı değil saplantıyı anlatmış olan yazar.
Filmi izlerseniz, orada Bekir'in, Uğur adlı takıntılı kadınla hiç sevişemediğini görürsünüz.
işte bekir, Uğur'u bir kez becerebilseydi onu takıntı haline getiremezdi.
Iranlı yönetmenlere kafa tutacak tek yönetmeniz.bence tabi.

Kategorik olarak tabi.
“Kor” filmini azıcık eyyorlayım; duvarda asılı ekmek poşeti, televizyon izleyen insanlar falan çok fazla göze sokulmuş. Aslıhan gürbüzün sevişme sahnesi vardı ki hiç beğenmedim hatta iğrendim memesini de beğenmedim sönük sönük. Vizyondayken izlemiştim bir bok zannedip. Aklımda kalanlar bunlar.
Çözülmesi umuduyla göz ardı ettiğimiz, görmezden geldiğimiz yaşantıları bütün çıplaklığıyla yüzümüze şılak diye vuran usta, büyük, ulu kişi.
Yavuz turgul, Reha erdem, zeki demirkubuz türk sinemasının yüz akıdır.
çektiği dandik filmlere müstehcen ahlaksız sahneler koyarak sanat yaptığını sanan ve filmlerini ancak bu sahnelerle izletebilen porno ile para kazanan bir zat.
david lynch tr şubesi.
ilk olarak 'yeraltı' filmi ile tanıdım zeki demirkubuz'u, oda tesadüfen yeraltı filmi için sırrı süreyya önder ile engin günaydın'ın komik bir parodisini izleyince fark ettim. şuradan izleyebilirsiniz ki gerçekten çok güzel tavsiye ederim

bakınız: https://www.youtube.com/watch?v=ELKiewAnCIE

daha sonra kendisini biraz takip etmeye başladım ve yavaş yavaş izleme devam ediyorum. ve ilk filmini izledim sonra 'masumiyet' ve masumiyet filminin öncesini anlatan fakat yaklaşık 10 sene sonra çekilen film olan 'kader'.

bu iki film hakkında bir şeyler yazmak istiyorum. bir kere hayatın 'ötekiler' , 'kaybetmişler', 'yenilmişler' üzerine çekilmiş harika filmler ve hem zeki demirkubuz'un çok iyi bildiği bir alan, çünkü gençliğinde bu kesimlerle yakın bir mesai harcamış. filmdeki oyuncular, geri plandaki müzikler bir harika. kesinlikle çok gerçekçi, insanı dumura uğratıyor bir yandan.

bu iki filmde birbirinin devamı zaten, bir hayat kadını, hayat kadınının aşık olduğu adam ve bir adamın hayat kadınına olan aşkı. burada bence en önemli tema aşk ve aşk için nelerin göze alındığı. selim temo bir yerde paylaşmıştı ki benim çok hoşuma gitmiştir, mealen, '' aşkın nesnesi biriciktir, eğer aşk nesnesi biricik değilse o aşk değildir, dolayısıyla 21.yy da aşk yoktur.'' işte burada o biricik aşk nesnesini görüyoruz. izlemenizi kesinlilke öneririm.

ayrıca zeki demirkubuz için ''varoluşun uç bir yorumu'' derler, özellikle dostoyevski hayranlığından dolayı, 80 darbesi sonrası hapiste iken ecinniler ve suç ve ceza romanlarını okumuş ve acayip etkilenmiş. bu hayatında bir dönüm noktası bir anlamda, siyasi kitap verilmiyormuş o dönem sadece roman okunabiliyor hapiste bir anlamda( siyasi roman da verilmiyor tabii), acaba siyasi kitaplar verilseydi bu kadar bir dostoyevski yorumu-sineması ortaya çıkar mıydı? bazen sınırlamalar insanı zenginleştirir, hele sanat söz konusu ise ( ahh ahh oulipo akımı, yine çıktın karşıma).

not: masumiyet ve kader filmini izledikten sonra, mısırlı doktor-feminist-yazar neval el seddavi'nin ''sıfır noktasındaki kadın'' kitabını okumanızı kesinlikle öneririm, metis yayınlarından çıkmaktadır.
tüm filmleri gecekondu, aldatan kadınlar, serseri ama çok aşık delikanlılar minvalinde geçen yönetmen. sadece yeralti filmi bu temalardan ayrı tutulabilir, nitekim başrolün engin günaydın olması her şeyi kabul edilebilir kılıyor zaten. limonlu sütlaç the art killer bildirdi.
Yeraltı filmi doğrudan dostoyevski'den esinlenme olduğu için, değil Engin günaydın; beni dahi oynatsa diğer filmlerinden ayrı bir tarzı yakalayacak olacak yönetmen.

Kader, masumiyet ve yazgı gibi filmlerine 'öf sürekli varoş edebiyatı' gibi popülist bir yaklaşımda bulunmak net sığlıktır. Söz konusu filmlere alt metin okuyarak, kadraj kompozisyonlarına dikkat ederek, kurgunun sağladığı derinliği fark ederek çözümleme yapıldığında 'varoş, fakir, gecekonducu' gibi basit yorumların ne denli sığ oldukları açıkça görülebilir.

Pan, tilt nedir bilmeyen adamlar sanat filmi çeken kişilerin filmlerini eleştirmesin lütfen. Gidip Şahan gökbakar'a, Sinan Çetin'e, mahsun Kırmızıgül'e eleştirmenlik yapın.
https://www.youtube.com/watch?v=YrcGWYIha7g