bugün

yazılarından ciddiyetsizlik akan kişidir. mübalağa sanatını kullanmada ustadır kendileri. şahsına saygımız vardır ancak fikirlerinin bazen ciddiye alınacak tarafı yoktur. halka bidon kafalı dediği halde yine de belli bir çevrenin;

--spoiler--
yılmaz özdil mi, adam yazarın karekökü kardeşim
--spoiler--

tarzında tezahüratlarını almaktadır. dar bir çevrenin yani. çünkü yılmaz özdil bu üslup ve biçemle toplumun derinine inemiyor zannımca. iniyor diyen varsa bidon kafalılar iyi bir örnektir. eğer bunu halkın derinine inmekten sayarsanız. halkın sesi olmak klişesi iyi iş yapardı bir zamanlar ama artık devran değişti, çünkü hem halkçı hem elitist olunmaz. (bkz: hem dindar hem laik olmak) gibi değildir bu. daha zordur çünkü. velhasıl kelam yılmaz özdil bey kalemi kıvrak bir yazar olabilir ancak öz itibariyle toplumun sesi değildir, olmamıştır hiçbir zaman. aslında anlaşılamamış aydın kişidir önermesine karşı şunu söylemek gerek o zaman. eline kalem alanların alayı aydın. yersen.*

ayrıca hürriyet gazatesindeki köşenin e-mail adresi entry-nick uyumu gibi birşeydir. yazılarının üslubu bana göre yoz bir dil üzerine kurulmuştur. tesadüflere asla inanmam ancak bu mail adresi heralde tesadüftür.

http://yozdil@hurriyet.com.tr
önceleri, popüler olma gayreti içerisindeydi. uğur dündar gibi halk nezdinde sürekli itibara sahip birkaç insanın elinden tutması, lansmanı ve desteği ile oldu.

şimdi ise popüler kalma mücadelesi içerisine girmiştir ki bunu, temcit pilavına dönen ve birbirinin tekrarı niteliğindeki yazılarla uzun dönemde başarabilmesi pek de mümkün görünmemektedir.
artık ne yiyorsa çıkardığı gaz'ı soluyan ergen beyinlerin,
sinir fonksiyonlarını çökertip, düşünme ve doğru-yanlış analiz yeteneklerini (zaten az)
tamamen yok edip, hayali düşman ve hayali kurtarıcı halüsinasyon krizlerine sebep olmaktadır.

la yeterin oglum yıl oldu 2012 hala aynı gaz, aynı etki, aynı sonuç. yazık valla yazık.
yine yapmıştır yapacağını...

--spoiler--
"Kilom hep aynı, sabit tutacaksın, 12 Eylül 1980'de 74-75 kiloydum, şimdi de 74-75 kiloyum, o nedenle 20 sene evvelki elbiselerimi bile giyebiliyorum demişti.
*
Ha bi de şunu demişti;
*
"ihtilal yaptığımda, ahali elimi öpmek için otomobilimin önüne yatıyordu, Allah sana uzun ömür versin, benim ömrümden sana versin diye dua ediyordu, sağlığımı onlara borçluyum."
--spoiler--

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20285200.asp
anacığını kaybeden hürriyet köşe yazarı. allah sabır versin.
annesi vefat etmiş, allah rahmet eylesin. kendisine de allah sabır versin.
uslubuna fikirlerinden daha gıcık olduğum yazar. Abi koca gazeteyi almışın elinin altına, alt alta bir şeyler giriyorsun, bunun adı da "mizah" oluyor; üç beş fanatik kemalistten başkası da gülmüyordur, eminim. hemklayk deyip geçiyorum.

edit: annesini kaybetmiş. Allah rahmet eyleye..
annesine allah'tan rahmet, kendisine ve ailesine baş sağlığı diliyoruz.
başsağlığı dilediğimiz büyük yazar.
allah sabır versin. ana kaybetmek en zoru olsa gerek. başı sağolsun.
başı sağolsun.
bir cümle yazıp bir satır atlayan köşe yazarı. satır atlamayıp * da koyabiliyor .
annesini kaybetmesinin ardından yazdığı bugünkü yazısında yürekte çok derin bir taş bırakmıştır. küçük bir çocuk ya da kocaman bir adam da olsan giden anne babaysa bir başına kalmak zordur geride. başı sağolsun demekten başka diyecek söz yoktur.

bugünkü yazısı;

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20309428.asp
sosyal faşist,azdan çok kronikleşmiş kemalist.
edit:yalan mı lan? uluderedeki katliam için yazdığı yazıyı okuyun,insansanız vicdanınız varsa okuyun beğenin. güm geçtiğinde torunları dede bunu sen mi yazdın dediğinde bakalım ne dicek.
başsağlığı dilediğimiz kemalist ağbimizdir...
hemi öksüz, hemi de yetimdir.

başı sağolsun...tanrı o'na uzun ömür bahşetsin...
--spoiler--
doktor

1980...

yurtsever devrimci gençlik derneği üyesi sinan suner, sovyetler’in afganistan’ı işgalini protesto etmek için ankara’nın yukarı ayrancı semtinde afişleme yapıyordu. sağlık bakanı cengiz gökçek’in koruması süleyman ezendemir oradan geçiyordu, çekti tabancasını, ateş etti, odtü öğrencisi sinan’ı öldürdü.

gaziantep mebusu cengiz gökçek, hukukçuydu aslında, avukattı ama... demirel, erbakan, türkeş hükümetinin koalisyon dengeleri gereği, sağlık bakanı yapılmıştı. sinan’ı öldüren süleyman ezendemir, yargılanmayı bırak, gözaltına bile alınmadı, hatta, sonradan terfi etti.

ertesi gün...
sinan’ın öldürüldüğü yerde protesto gösterisi yapıldı. polis geri durdu, gençlerin üstüne askerleri sürdüler. arbede çıktı. tek el silah sesi, drannn! piyade er zekeriya önge düştü. sırtından saplanan mermi, kalbini delmişti. 1979’a 2 tertip, giresun doğumlu zekeriya, henüz 20 yaşında... kardeşin kardeşe kırdırıldığı “düşmansız savaş”ın şehidi olmuştu.

24 genci gözaltına aldılar.
biri, erdal eren’di. kadere bak... şehit asker zekeriya gibi, giresunluydu. henüz 17 yaşında, ankara yapı meslek lisesi öğrencisiydi. tutuklandı. jet hızıyla yargılandı. bir ay içinde idama mahkûm edildi, utanç müzesi
olan ulucanlar’da asıldı.

aslında, hem tıp, hem hukuk cinayeti işlenmişti. adli tıp raporu bilimsellikten uzaktı. “kemik röntgenine baktık, yaşı 18’den büyük” dediler. uzmanlar itiraz etti, nafile, astılar.

üstelik...
hadisenin yaşandığı sokakta oturan ve mahkemede ifadelerine başvurulmayan, biri kuaför iki “görgü tanığı” vatandaş, seneler sonra televizyon programında açık açık anlattı. erdal’ın elinde tabanca vardı ama, sokağın öbür ucunda ve askerleri karşıdan, cepheden gören bir yerdeydi. şehit zekeriya ise, sırtından ve yakından vurulmuştu. fizik kuralları açısından erdal’ın zekeriya’yı vurmuş olması imkansızdı. balistik ve otopsi, laga lugaya getirildi. muhtemelen, arbedenin paniğiyle tetiğe dokunan bir asker arkadaşı tarafından yanlışlıkla vurulmuştu.

kanıt mı?

seneler geçti, internet icat oldu, giresun valiliği resmi internet sitesi kurdu. “şehitlerimiz” bölümünde zekeriya önge’nin “silah kazası sonucu” öldüğü duyuruldu! erdal’ın avukatları bunu öğrendi, “işte kanıt” diye basına açıklama yaptı. skandal ortaya çıkınca, önce “teröristlerle çatışma” diye değiştirildi, sonra “iç güvenlik çatışması” diye değiştirildi. gazeteler meseleyi deşmeye başlayınca, giresun valiliği basın halkla i̇lişkiler müdürlüğü yazılı açıklama yaptı: şahadet nedeni “sehven” silah kazası olarak yazılmıştır.

sehven’di yani!

oysa, sehven mehven değildi... erdal’ın idam kararını iki kez bozan yargıtay emekli hakimi albay ahmet turan, 28 sene sonra konuştu: “erdal’ın zekeriya’yı öldürdüğüne dair vicdani kanaatim yoktu. i̇dam kararını bozduk, sıkıyönetim mahkemesine geri gönderdik, tekrar idama mahkum ettiler, tekrar bozduk, tekrar idama mahkum ettiler, onamadık, dosya daireler kurulu’na gitti, onadılar. zekeriya’dan çıkan mermi çekirdeği ile erdal’ın tabancasının mermileri mukayese edilmedi. erdal’ın yaşı 18 değildi. çocuk her duruşmada ‘ölümüne sebep olmuşsam, bundan büyük üzüntü duyuyorum’ dedi, hafifletici sebep dikkate alınmadı. haksız yere idam edildi. yaş haddime 8 sene vardı, erken emeklilik istedim. emirle hakimlik olmaz. atatürk’ün okullarında yetişmiş bir hukukçu olarak, kabul edemezdim.”

erdal’ın idamdan önceki “son bakış”ını savaş ay fotoğrafladı. emin çölaşan’la birlikte erdal’ın hücresine giren savaş ağabey, o anları şöyle anlattı: “hücrenin kapısını açtılar, erdal arkasını bize dönmüş, yüzü duvara doğruydu. yanımızdaki komutan ‘erdal yüzümüze bakabilirsin’ dedi. bunu üç kere söyledi. talimatlar böyleymiş. yarın asılacak çocukla, yüz yüzeydik. kahramanmaraş, çorum, hatta, afrika’da kabile savaşları bile gördüm, böyle bi tablo görmemiştim. ‘beni bitki haline getirmek istiyorlar, ailemle görüştürmüyorlar, savunmamı almadılar, yaşımı büyüttüler, ibreti alem için asacaklar ama, korkmuyorum’ dedi. gazeteye gittim. odama kapanıp ağladım. emin çölaşan’ın ‘önce i̇nsanım, sonra gazeteci’ kitabının adı, oradan çıkmadır.”

romanını yazdılar erdal’ın, dizi film yaptılar, adına besteler yaptılar. bir tanesi, müziği bıraktığını açıklayan teoman’ındı.
“i̇ki çocuk”tu şarkının adı!

kalpte kurşun, ilmek boyunda, iki çocuk ölüm karşısında... hep çocuk kalacaklar, büyümeden birer tabutta... ama, yaşıyorlar, gülüyorlar, annelerinin rüyalarında.

çünkü...
hem idam edilen erdal’la, hem şehit edilen zekeriya’yla “akraba”ydı teoman!

şöyle anlattı, talihsiz çocuklarımızın “kan bağı”nı... “erdal, akrabamdı. garip bir rastlantı sonucu, sadece suç unsuru olarak bahsedilmesine içerlediğim zekeriya’nın da akrabamız olduğunu öğrendim. i̇ki çocuk’u yazdım. zekeriya ile erdal, akrabaydı.”

offf, of.

2012...

güya 12 eylül’ü yargıladığımız ve afganistan’ı işgal edenlere “koruma” hizmeti verdiğimiz şu günlerde... koruması yüzünden, katmerli dramın taaa en başında adı geçen “avukat cengiz gökçek devlet hastanesi”nde, koruma skandalı nedeniyle, günahsız bi doktoru öldürdüler.

“hap” gibi anayasa yapılan ülkenin, hukukçu sağlık bakanının adını taşıyan hastanesinde, hukuksuzluktan tıp şehidi.

hatırlayın, bi kaç sene evvel profesör göksel kalaycı’yı öldürmüştü bi hasta yakını, bütün gazetelerde manşet olmuştu... şimdi, doktor ersin arslan’ı öldürdüler, anca üçüncü sayfaya haber olabildi. rutin maalesef... kurşunluyorlar, bıçaklıyorlar, yumrukluyorlar, sıradanlaştı.

oysa...
sırf doktor cinayeti değildir bu. kardeşi kardeşe kırdırmaktan ders almayan türkiye’nin, fazladan iki oy kapabilmek için, eğitimli’yi cahil’e kırdırmasıdır. bilmeyen’i bilen’e, okumayan’ı okuyan’a düşman etmesinin... ve suç işleyen cahil’i korumasının sonucudur.

kanıt mı?

katil, 17 yaşında.
erdal’ı asmışlardı.
bunun adını bile kodluyoruz...
ki, aman diim çocuktur.
toplum içinde rencide olmasın!
--spoiler--

duruma değişik bakış açısı katmış köşe yazarıdır.
bugün yazdıkları takdir edilecek yazar.

--spoiler--
KIZ'MA BiRADER

Saçı uzun, aklı kısa

Eksik etek
Kızını dövmeyen, dizini döver
Avrat malı, kapı mandalı
Kız kocaya, oğlan hocaya
Elinin hamuruyla...

Netice?

YGS sonuçları açıklandı.
Kızlar erkeklerden başarılı.
Geçen sene de öyleydi.
Önceki sene de.
Hep öyle.

Dünyada da böyle.

Kızların doğuştan avantajlı olduğunu kanıtlamak için, adeta poposunu yırttı
bazı erkek; bilim adamları... Beyinlerinin ağırlığını tartan da oldu, nöron kablolarının kalınlığını ölçen de... Ne fizyolojik bi sebep bulabildiler, ne biyolojik, ne nörolojik ne de psikolojik.

Cevabı kadın sosyologlar buldu. Sosyo-kültürel kalıplar... Eğitimde fırsat eşitliği sağlarsan, kadın erkeği geçiyor.
Hepsi bu.

Karnından sıpayı, sırtından sopayı
eksik etmeyeceksin ki, geçmesin.

Dolayısıyla...
Onore ediyormuş ayaklarıyla her başarılı erkeğin arkasında bir
kadın vardır lafı, hikâyedir.

Lafın doğrusu...
Her başarısız kadının önünde takoz
gibi bi erkek vardır.

Yılmaz Özdil / Hürriyet
--spoiler--
popülistin önde gidenidir. nasıl bu kadar hayranı oluyor anlamak güç. Ayrıca, öncesinde 2 ingilizin öldüğü, 2-0 biten galatasaray-leeds united maçından sonra two size gibi utanç verici bir başlığın altına imzasını atmıştır.
https://www.facebook.com/...823&type=1&ref=nf
tipi gıcıkdır, görüşlerini benimsemem fakat müthiş akıllı, zeka küpü biridir saygı duyulması gerekir.
adamın dibidir dibi. adamın hasıdır hası. memleketlim benim ya candır o can.
facebook paylaşımlarında artı iki beğenme ve artı bir yorum kazandırır, ikinci yorum gelmezse hiç üzülmeyin muhalefet olmaya çalışın ateşli bir tartışmayla facebook kariyerinizi zirveye taşıyabilir, gecenize renk katabilirsiniz.
rte'nin yalanını yine yüzüne vurmuş gazeteci.

bu yalan dolanlarla siyaset yapanlara ilk vahiyi hatırlatmak isterim.

"oku, Yaratan Rabb’inin Adıyla Oku!"

http://siyaset.milliyet.c....2012/1532626/default.htm

--spoiler--
Mustafa Kemal camiyi ahır yaptı, öyle mi?

Başbakan açıkladı:

“Camiyi ahır yaptılar.”

Nerede?

izmir Seferihisar’da.

Ne zaman?

1936’da.

Atatürk zamanında mı?

Atatürk zamanında.

Kanıt?

Belge gösterdi.

20 Nisan 1936 tarihli.

Cumhuriyet gazetesi.

“Bu ne insafsızlık, Seferihisar’da tarihi cami ahır yapılmış” başlıklı haberin kupürü.

O caminin bulunduğu köyün ismi, Düzce... Küçücük, yemyeşil, şirin bi köydür. Eski adı, Hereke’ydi. Heraklia antik kentinin üzerine kurulduğu rivayet edilir, ismi ordan gelirdi. Osmanlı döneminde nüfusunun yüzde 60’ı 70’i Rum’du. işgal sırasında neredeyse hiç Türk kalmadı. Sene 1922, hoş gelişler ola, Yunan denize döküldü, Seferihisar kurtuldu. Ufak ufak göç ettik, yeniden yerleşmeye başladık. Harabeydi. Galiba 60’lı yıllarda, adını Düzce yaptık. Sit alanıdır.

Şimdiiii... Gelelim belgeye.

20 Nisan 1936 tarihli, Cumhuriyet gazetesinde “Bu ne insafsızlık, Seferihisar’da tarihi cami ahır yapılmış” başlıklı haber var mı?

Var.

Peki haberin içinde ne yazıyor?

Şu yazıyor...

“Seferihisar’ın Hereke Köyü’nde bir cami tahrip edilmiş ve ahır haline getirilmiştir. Müze müdürü, tahkikat yapmıştır. Verdiği malumata göre, kütüphane ve medresesi vardır. Kütüphanesinden eser kalmamıştır. Evren oğullarından Kasım tarafından inşa ettirilmiştir. Üstündeki Arapça yazıya göre, 641 yıllık olduğu anlaşılmıştır. Osmanlı-Türk stilindedir. Tahribata rağmen, geriye kalan kısmı muhafaza edilirse, kıymettir.”

Yani?

Camiyi ahır haline getiren, CHP değil, işgal sırasındaki vandallıktı. Türk nüfusun seneler süren yokluğunda, caminin insafsızca ahır haline getirildiğini tespit eden ve bu bilgiyi Cumhuriyet gazetesine veren, bizzat, CHP’nin izmir Müze Müdürü’ydü.

(Antik bölge olduğu için, Müze Müdürü tarafından tespit edildi... Cami ibadete açık olsaydı, 1936’da ahır yapılsaydı, teee 1924’te kurulan Diyanet işleri Başkanlığı tarafından tespit edilirdi. Diyanet’in haberi bile yoktu, çünkü, senelerdir cami olarak kullanılmıyordu, ibadete kapalıydı. O nedenle, arkeolojik sayım yapan Müze Müdürü tarafından bulundu.)

(Kaldı ki, izmir’de camiyi ahır yaptılar dedikleri dönemde... Diyanet işleri Başkanı olan, Börekçizade Mehmet Rifat Efendi “izmir paye-i mücerridi” unvanını taşıyordu.)

Bu sonuca nereden varıyorsun derseniz... 1936’da CHP tarafından ahır haline getirildiği iddia edilen o köydeki camiyi, 1936’da, bizzat CHP cami yaptı da, oradan varıyorum!

Kasım Çelebi Camii...

Metruk halde bulundu. Sadece antik ören yerlerinden araklanarak monte edilen sütun duvarı ayaktaydı. Revakları temizlendi. Minaresi onarıldı. ibadete açıldı. inanmayan, zahmet edip Düzce Köyü’ne gitsin namaz kılsın, öyküsünü ahaliye sorsun.

Üstelik.

Kupürün başlığını gösterip, içinde ne yazdığını anlatmayan iktidarlar, Menderes’ten Demirel’den beri “izmir’de tarihi camiyi ahır yaptılar” sakızını çiğniyor ama...
izmir Seferihisar’daki o tarihi caminin tarihi medresesini yeniden açmak da CHP’ye nasip oluyor!

Seçimi ezici üstünlükle kazanan CHP’li Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP tarafından ibadete açılmasına rağmen, CHP tarafından ahır yaptırıldı denilen Kasım Çelebi Camii’nin medresesini restore ettiriyor. Proje hazırlandı, Anıtlar Kurulu’na sunuldu, kabul edildi, kaynak tahsis edilmesi için il Özel idaresi’ne başvuruldu, bugün yarın inşaatına başlanacak.

Dolayısıyla...

Söz konusu kupürün sadece “bu ne insafsızlık” tarafı doğrudur.

Mustafa Kemal Atatürk’ü camiyi ahır yaptıran kişi olarak göstermek...

Hakikaten insafsızlıktır.

yılmaz özdil / hürriyet

--spoiler--
yalancı turnusolu olan yazar.

dikkat maskeleri düşürür...

not: "adamın amına koyar" yazacaktım ama yazdığı yazıda ayar verdikleri kitle adam değil onun için bu şekilde yazmaktan imtina ediyorum...