bugün

yemin ediyorum dinlerken yakaladım denilesi üniversitelidir. kapıyı açtığımda bir yandan bitirme teziyle uğraşıyor, bir yandan da sol elini duvara dayamış bir şeyler mıırıldanıyordu üniversiteli. durdum, şöyle bir odaya göz gezdirdim, her yer sırıl sıklam olmuştu, halı hüngür hüngür ağlıyor, kanepeler birbirine sarılıyordu, kör olmak üzereydim... ''dillereeee destannnnn'' diye bağırmaya devam ediyordu üniversiteli. ''daha güzel şarkıları var lan bu kadının'' diye geçirdim içimden. mesela ''hey aşk beni yağmala, beni tara, ateş et arka arkaya aşk'' diye sözleri olan bir şarkısı(dayan yüreğim) vardı.

kimileri hayko cepkin ya da gripin dinlediği için övünürken o da yıldız tilbe nin şarkısı eşliğinde böğürüyordu. ses telleri, mutfaktaki kirli tencerelerin kapaklarını titretiyordu. üniversiteli, yıldız tilbe şarkıları eşliğinde tezini öylesine mesut yazıyordu ki ritmini bozmak insafsızlık olurdu. ses etmeden kapıyı usulca çektim. tam apartman kapısından çıkmak üzereyken şarkıyı değiştirdi '' değerini bilmek gerekir aşkın.'' diye haykırmaya başladı. köşeyi dönene kadar kulaklarımda çınladı bu ses. ondan sonraki 3 gün o şarkı dilime dolandı durdu. ''siktir lan noluyor.'' dedim ama o şarkıyı 3 gün söyledim.

şimdi, ne zaman yıldız tilbe şarkısı dinlesem, hayatın kucağında dans etmeye hazırlanan bir üniversitelinin kafasına göre yaşadığı son dakikaları ve canhıraş biçimde tamamlamaya çalıştığı bitirme tezi canlanır gözümde, hem de ne canlanma. içinden çıkmaya çalıştığım arabesk in tam ortasına atıyor beni...

ama adama hak verilmeyecek gibi değil ki!

bu eğitim sistemi hepimizi hasta etti hasta, yıldız tilbe hastası hemde.