bugün

cocukluk donemlerinin bir cesit eglence yontemi. once hizli adimlarla daha sonra ko$arak suzulursunuz a$agiya. muhte$em bir histir bu fakat tokezleme sonucu taklalar, perendeler atarak yokusun sonunda bulabiliyor insan kendini. ufak yara bereler vezgecirmeye yetmez ama kafa goz dagilmi$sa 50 ya$ina bile gelseniz korkarsiniz yoku$lardan.
yokuş aşağı pedal bırakmak kadar eğlenceli olmayan, yuvarlanıp dizi yara bere içinde bırakmayla sonuçlanabilecek eylem, çocukluk aktivitesi.
bir süre sonra bacaklarınızın hızınıza ayak uyduramaması sonucunda kafayı gözü kırabileceğiniz eylemdir. çok sağlam fren gerektirir.
yokuş Aşağıya doğru koşarken ruzgarin yüze çarpması, ceket yada montun arkasının ruzgardan uçuşmasının verdiği zevk hiç bir şeyde yoktur. özlenen bir çocukluk heyecanıdır..
denge kaybdilirse sonucunun vucutta bir çok yerin kırılması ihtimali yüksek olan bir durum.
belirli bir yaşa geldikten sonra zamanın haptığı ve sürekli hızlandığı aksiyon.
yokuş yukarı koşmaktan daha eğlenceli olan faaliyet.
nedendir bilinmez ama aptal saptal bagırısmalar esliginde yapılır.genellikle aaaaaa ya da laaaaa diye bagrılır.eger önümüzde birisi varsa cekil laaaynnn denilir.saclarımız rüzgarla ahenk içinde dans eder.göz kapaklarımız kısılır.
(bkz: yokuş aşağı yuvarlanmak)
(bkz: biri beni durdursun)
koşarken ne olduğunu anlayamazsın o kadar hızlısındır ki ayakların senden bağımsız hareket etmeye başlar popona doğru topuklarının çarpması da cabası. sakın düşme.
yıldız korusunda 'evladım durdur beni' diyerekten, üzerime saatte 100 km hızla gelen, 80 yaşındaki teyzenin bile yapmaktan vazgeçemediği tutku. *
yaparken hep tedirgin olduğum aktivitedir. hele birde elde kırılgan bir şey* varsa daha tehlikelidir.
hızlanılması halinde önünüze ne çıkarsa çıksın onu da yanınıza katıp beraberce koşacağınız durumdur. malum insanoğlunun fren sistemi pek gelişmemiştir.
biri beni durdursun dedirtir.
kendi rüzgarınla serinleyip aşağıda işten gelen babanın kucağına atlamakla son bulan hadise.
(bkz: mutluluk)
topuklu ayakkabıyla yapılmadığı sürece pek de endişe edilecek bir durum olmadığını sandığım önermedir.
domuzların gerçekleştiremediği eylemdir.
özgürlüktür. çocukken köyün yüksekçe tepesinden aşağı doğru hızla koşardık. o an rüzgar çarpardı yüzümüze. kollarımız iki yanda... kuş olurduk işte. kollarımız kanatlanmış gibi olurdu. tam aşağı gelmişken durduramazdık kendimizi kayar düşerdik. kısa özgürlüğe birkaç sıyrık feda ederdik. ne kadar kızsalar da yine yapardık. çünkü hiç kimse kuşlar kadar özgür olamazdı...
en ufak bir takılma, ayak sürçmesi gibi hatalarda. taklalarla yola devam etmek zorundasınızdır. kafa, göz patlamaları kuvvetle muhtemeldir.
Düşük bel pantolon giyen çocukceğizlerin her an rezillik yaşayabileceği andır.
(bkz: elinde tabakla yokuş aşağı koşan insan)
ayaklardan alev çıkmasına sebebiyet veren, fren sisteminin iyi ayarlanmasını gerektiren durumdur.
insana müthiş bir özgürlük ve uçma hissi veren, dağda bayırda yapılırsa daha da zevk alınacak hareket.
tarafımdan en son yapıldığında, ayak bileği çatlamasına neden olan tehlikeli aktivitedir. gerek yoktur.
edit: nesini beğenmedinde eksiledin beyinsiz! yokuş aşağı koşarken, senin hissettiklerini hissetmek zorunda mıyım?!
(bkz: cumburlop)