bugün

bir seyyidhan kömürcü şiiri.

ahh ki çadırımızı onlar çaldı
bezimizi onlar gerdi
zift oldular şimdi asfaltla boyayacaklar bizi

bu ara insanın insana su topladığı yerden bahsediliyor
yakında toz ve duayla canı silinecek yerlerden
orda kasrı evlere kuyusu kendine yakın çocuklar üzülecek
orda ağızları kusur, gözleri rica çocuklar
yakında yeri yerinden oynatacak
tavana kadar canı sıkılacak onların

bu ara durmadan kanım kaynıyor karla karışık yağmura
bekliyorum biri gelsin ve bunu açıklasın bana:
çocuk mu ayin mi bu kendini dişleyen gövde
huysuz çaput, buruk tef, telaşsız dengbej
burda boyuna çukur ve incinmiş evlerden bahsediliyor
el yordamıyla anlatılıyor evin avluya canı sıkılmış hali
öyleydi, ondan uzun ediyorum bu erken ve unutkan sözleri:
burdaydım! burası çatık zamanda ısrar
burası çukur, hem taş hem telaş
kime nemlensen kendi kendine zaten ıslak
babadan kalma oyuk babadan kalma surat
aslında burası özenle hasar:
hayat ince, devlet dalgın, sabır sıkılgan
ortasından yırtılan, yırtıldığı yerden usulca dikilen dikkat:
yarısı dua üç kardeş dört kuyuyduk biz o avluda
parçalı bulut annem, bir oyuk biçimiydi babam
kendiliğinden ikiz yağış, biri diğerine kesin hasar

iki karış avluda dört kekeme kuyuyla başladı ayin
biri diğerine surat, her dalı tembih kalan üç kardeş
onun fistanlarından yapıldı bunca çaput
kulpsuz fincanda mırra, durmadan ona içildi acı
ona adandı o karla karışık yağmur o su şehri
bir rüya: çıkıp onu dileyen bendim düştüğüm ceviz ağacından
bendim dumana dayanıp tiner ve terebentine sataşan
rahatına düşkün binalarda ahh onlar:
orda evler avlusuna kadar üzgün
evler cinnet, bir şey olacakmış kadar sara
ahh onlar: biz cezbe oldukça bize soğan koklatıp
tabandan terasa kadar evlerin evlere canını sıktılar
göçtük ve gördük dört çiviyle yürüdü o güzel atlar
konuşan biz, dinleyen ve kişneyen onlar
insan insana olabilirdi evler evlere taş atmazsa

epeydir insanın insana su olduğu yerden de bahsediliyor
orda herkes herkese yüz
herkes kalan bulutundan düşen bin parça
orda her evin canı var, sıkılıp çocuk yetiştiriyor avluda
asıl onun su topladığı yerde başlamalıydı ah!
ahh, çukuru geç, kuyusu zamanla bulaşmalıydı çocuğa

üvey aklımın dumana derin sataştığı doğrudur
doğrudur adımın devletle, yüzümün ricayla anıldığı
sonra ahd olsun özenle annesi yok evlere
orda herkes herkese ayin
orda çocuk dediğin pür, çocukluk dediğin surat,
dediğin tenha, dediğin cezbe olmalı biraz

ahd olsun ki oraya
orda çocukluğu ısrarla tütenin avlu
orda, kalanın kendine kuyunun kuyuya taş attığını gördüm
engebeli evlerden ılık aklıma değnek
şimdi bana durmadan dumana alışık tef, çaput ve yağış gerek
işbu artan nevalem, onların çınlayan tembihleri:
uygun yaşam uygun adım uygun aşk
gidiyorum, mazgaldan mıknatıs ve özenle bırakıp herşeyi
gidiyorum, sular ve seller götürsün sizi