bugün
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız10
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı23
- suriyeliler suriye'ye dönsün15
- özgür özel10
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar13
- sözlük erkeğinden damat olmaz27
- fatih terim'in yuhalanması16
- düşün ki o bunu okuyor13
- icardi190520
- ayça tilki10
- memesi küçük olmak14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi14
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge37
- adolf hitler9
- anın görüntüsü9
- ben bu davanın savcısıyım8
- ideal duş alma sıklığı8
- sözlük kızından gelin olmaz23
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip11
- crop giyen erkek11
- vatandaşlık farkı alan otel24
- nazar değdi sözlük12
- çabuk vazgeçen insan8
- hamas bir terör örgütüdür23
- güne bir şarkı bırak10
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- uludağ sözlüğün bitmiş olması8
- icardi1905 silik olsun kampanyası18
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim14
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır20
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim22
- sabah aç karnına içilen bira12
- alınan en güzel iltifat14
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- icardiyi tokat manyağı yapmak8
türkçe eğitimime sonuna kadar , ölümüne , nalına mıhına destek veren, bu uğurda ölümü dahi göze almış , ya indepence * ya ölüm diyebilen mal anvadal atasözüdür. *
bir aralar bir sınav vardı bilen bilir. gerçi hala var da o sınav da, artık sınavı kazandığınızda okuduğunuz okulla , benim bahsettiğim vakit kazandığınızda okumaya hak kazandığınız okul arasında çok fark vardı. neymiş ki bu okul? tabi ki vakt'i zamanında formatı değiştirilen anadolu liseleri. öğrenciler ilkokuldan itibaren yarış atı gibi hazırlanırdı. hatırlıyorum ben , sabah dersane'ye giderdim. dersane çarşının tam göbeğinde , valiliğin hemen karşısındaydı. orada bir kücük bahçe vardı. bahçede sabah 8 sularında hergün çetin bilye savaşları geçerdi. hazırlanmış kuyularda oynanırdı oyun. kuyu oynardık anuna koyum sabahın sekizinde, bilye oynardık anadolu lisesine hazırlanan 3-5 dallama... valilikleti sekreter de az taş değildi. her sabah bizi keserdi de , testosteron yokluğundan pek bi etki etmezdi zannımca. bizde olmayan onda vardı ama neyse konuyu dağıtmayalım. özetle sistem bizi bilye oynamaya zorluyordu sanki *. orda bilye oynayanlarınn hepsi kazandı anadolu lisesini. kazandı da ne oldu? koskoca şehirden 108 kişi seçilmişti. bir okulda toplanmış , o şehirde verilen en iyi eğitimi alacaklardı. plan böyleydi... aslında güzel plan da uygulama bok gibi kardeşim! dersler başladı. ilk sene hazırlık tabi. cayır cayır ingilizce öğreniyorsunuz , imanının gevriyor. geceleri verilen aynı kelimeden 100 tane yazma ödevlerini yaparken masaya kapaklanıp kalıyorsunuz... cok yazan , cok ezberlermiş. yeni de bir taktik geliştirmiş hocamız. picture dictionary isimli resimli sözlükteki her boku 100lerce kez yazdırırdı bize ezberlemek adına... neyse onun da a.q duktan sonra sözlerime devam edeyim* *. hazırlık iyi kötü geçecek , kimisi ingilizce öğrenebilecek , kimisi kendisine hoca soru sordugunda bizim verdiğimiz ''yes de gitsin lan! yes de gitsin'' tavsiyesine okul sonuna kadar uyacak ve her soruya sadece ve sadace ''yes'' diyerek bir okulu bitirecekti... hazırlık da bittiii. geldik gelelim orta 1! orta 1! bak isime bak , artık sınıf atladık , büyüdük lan. sonra geldi dersler. fizik , matematik , kimya cart curt... dersler başladı da başlamasına , biz nereye geldiğimzi ancak o zaman anlayabildik. matematikçi geliyor. ''today the lesson is trigonometry'' diyor bizimkiler''yes'' demekle yetiniyor. fizikçi desen aynı bok, kimyacıya girme bile. bazıların telafuzları zaten harika , başlı başına birer başyapıt olan cümleler kuran hocalar vardı! bize bir şeyler öğretmekten cok lise sonrası , muahahah tarzında gülünecek ve arkadaş ortamında anlatılacak komediteler yaratırlardı. ulan koskoca ortaokul geçti, bazıları ingilizce işlenen derslerden hiçbir bok anlamadan , sırf ingilizce'den çakmıyor diye mal gibi bakarak geçti. geçti ama nasıl? o dersler türkçe anlatılsa , hepsini kapacak adamlar andaval gibi bakmakla yetindi 3 sene boyunca... 3 sene , 3 sene diyorum da ne 3 senesi a.q! bir de bunun lisesi var! kendisi bile ingilizce bilmeyen hocalarla geçirilecek , ingilizce işlenen derslerin renk kattığı 3 sene daha... vay be... sistemin canını yiyim ben!!! lise de bitti... göt gibi kalan , hala her boka yes diyen , aslında cok zeki ama bu ingilizce yüzünden bir mikimi öğrenemeden 7 senesini geçirmiş arkadaşlara sahip oldum. ingilizce bilmeyen üniversiteyi de kazanamadı bizde... sebebi de türkçe dersini bile ingilizce işlemek isteyen piç milli eğitimdir!
peki sonra ne oldu? sistem değişti... birilerinin aklına nerede yaşadığı , kendisinin hangi dille eğitim görüp de bakan olduğu , ingilizce'nin bazı okullarda çocuklara bir şeyler öğretmekten çıkıp artık anadil sıfatına sokulmuş bir şey oldugu geldi... sistem değişti... artık dersler türkçe işlenmeye başladı. en azından yeni gelecekler kurtuldu fakat...
o yes de gitsinciler ne oldu? kaybolan 7 sene , bir şey öğrenemeden geçirilmiş yıllar...
onlara ne düştü biliyor musunuz?
''yes abi! türkçe eğitime benden de okey'' diyip vakt'i zamanındaki milli eğitim görevlilerini her daim en asil duygularla anmak... * *
bir aralar bir sınav vardı bilen bilir. gerçi hala var da o sınav da, artık sınavı kazandığınızda okuduğunuz okulla , benim bahsettiğim vakit kazandığınızda okumaya hak kazandığınız okul arasında çok fark vardı. neymiş ki bu okul? tabi ki vakt'i zamanında formatı değiştirilen anadolu liseleri. öğrenciler ilkokuldan itibaren yarış atı gibi hazırlanırdı. hatırlıyorum ben , sabah dersane'ye giderdim. dersane çarşının tam göbeğinde , valiliğin hemen karşısındaydı. orada bir kücük bahçe vardı. bahçede sabah 8 sularında hergün çetin bilye savaşları geçerdi. hazırlanmış kuyularda oynanırdı oyun. kuyu oynardık anuna koyum sabahın sekizinde, bilye oynardık anadolu lisesine hazırlanan 3-5 dallama... valilikleti sekreter de az taş değildi. her sabah bizi keserdi de , testosteron yokluğundan pek bi etki etmezdi zannımca. bizde olmayan onda vardı ama neyse konuyu dağıtmayalım. özetle sistem bizi bilye oynamaya zorluyordu sanki *. orda bilye oynayanlarınn hepsi kazandı anadolu lisesini. kazandı da ne oldu? koskoca şehirden 108 kişi seçilmişti. bir okulda toplanmış , o şehirde verilen en iyi eğitimi alacaklardı. plan böyleydi... aslında güzel plan da uygulama bok gibi kardeşim! dersler başladı. ilk sene hazırlık tabi. cayır cayır ingilizce öğreniyorsunuz , imanının gevriyor. geceleri verilen aynı kelimeden 100 tane yazma ödevlerini yaparken masaya kapaklanıp kalıyorsunuz... cok yazan , cok ezberlermiş. yeni de bir taktik geliştirmiş hocamız. picture dictionary isimli resimli sözlükteki her boku 100lerce kez yazdırırdı bize ezberlemek adına... neyse onun da a.q duktan sonra sözlerime devam edeyim* *. hazırlık iyi kötü geçecek , kimisi ingilizce öğrenebilecek , kimisi kendisine hoca soru sordugunda bizim verdiğimiz ''yes de gitsin lan! yes de gitsin'' tavsiyesine okul sonuna kadar uyacak ve her soruya sadece ve sadace ''yes'' diyerek bir okulu bitirecekti... hazırlık da bittiii. geldik gelelim orta 1! orta 1! bak isime bak , artık sınıf atladık , büyüdük lan. sonra geldi dersler. fizik , matematik , kimya cart curt... dersler başladı da başlamasına , biz nereye geldiğimzi ancak o zaman anlayabildik. matematikçi geliyor. ''today the lesson is trigonometry'' diyor bizimkiler''yes'' demekle yetiniyor. fizikçi desen aynı bok, kimyacıya girme bile. bazıların telafuzları zaten harika , başlı başına birer başyapıt olan cümleler kuran hocalar vardı! bize bir şeyler öğretmekten cok lise sonrası , muahahah tarzında gülünecek ve arkadaş ortamında anlatılacak komediteler yaratırlardı. ulan koskoca ortaokul geçti, bazıları ingilizce işlenen derslerden hiçbir bok anlamadan , sırf ingilizce'den çakmıyor diye mal gibi bakarak geçti. geçti ama nasıl? o dersler türkçe anlatılsa , hepsini kapacak adamlar andaval gibi bakmakla yetindi 3 sene boyunca... 3 sene , 3 sene diyorum da ne 3 senesi a.q! bir de bunun lisesi var! kendisi bile ingilizce bilmeyen hocalarla geçirilecek , ingilizce işlenen derslerin renk kattığı 3 sene daha... vay be... sistemin canını yiyim ben!!! lise de bitti... göt gibi kalan , hala her boka yes diyen , aslında cok zeki ama bu ingilizce yüzünden bir mikimi öğrenemeden 7 senesini geçirmiş arkadaşlara sahip oldum. ingilizce bilmeyen üniversiteyi de kazanamadı bizde... sebebi de türkçe dersini bile ingilizce işlemek isteyen piç milli eğitimdir!
peki sonra ne oldu? sistem değişti... birilerinin aklına nerede yaşadığı , kendisinin hangi dille eğitim görüp de bakan olduğu , ingilizce'nin bazı okullarda çocuklara bir şeyler öğretmekten çıkıp artık anadil sıfatına sokulmuş bir şey oldugu geldi... sistem değişti... artık dersler türkçe işlenmeye başladı. en azından yeni gelecekler kurtuldu fakat...
o yes de gitsinciler ne oldu? kaybolan 7 sene , bir şey öğrenemeden geçirilmiş yıllar...
onlara ne düştü biliyor musunuz?
''yes abi! türkçe eğitime benden de okey'' diyip vakt'i zamanındaki milli eğitim görevlilerini her daim en asil duygularla anmak... * *
"bana bıdı bıdı yapanlar önce aynaya bakıp kendilerini check etsinler" diyen bir başbakanın olduğu ülkede gayet normal karşılanabilecek bir saçmalık
(bkz: balık baştan kokar)
(bkz: balık baştan kokar)
dinime söven müslüman olsa manasına da gelen bir başlık.
güncel Önemli Başlıklar