bugün

yazarların hayatlarında yaşadıkları, tanık oldukları olaylardan etkilenerek bilinçaltlarına yerleşmiş olaylardır.

henüz çocuk yaştayken ablam kanserden vefat etti. bende ilkokula yeni başlamıştım. hayatımda tanık olduğum ilk ölüm. canımdan, kanımdan olan insanın ölümü öyle bir işledi ki bana. en başlarda onun yaşına geldiğimde aynı hastalıktan bende öleceğimi sanıyordum fakat onun yaşına geldiğimde o korku tezahür etmeyince bu durum iyice karşı konulamaz bir hal aldı o yaşımdan sonraki süreçte sürekli olarak sanki bende aynı hastalıktan ölecekmişim düşüncesi hakim.
ben küçükken 5 yaşlarında yemek yemezdim daha doğrusu az yerdim. bir gün babam sinirlendi ve sofradan kalktı ve beni pijamamın yakalarından tutup havaya kaldırdı. Düğmelerim teker teker kopuyordu. Acayip sinirlenmiş ve kızmıştı. işte o günden sonra bu olay bilinç altıma işledi ve artık yemek yiyordum.
çooook küçükken kafamı trenin kapılarına sıkıştırıp saçlarım yolunmuş ve bir süre kel kalmıştım.
Okyanusa doğru Düşen bir uçaktan, hostesle birlikte paraşüte binip atlıyorduk...
bilinçaltı olduğundan yanıtsız kalan olaylar.
Küçükken Bir tane tablo vardı ağzı açık gül resmi. Onu şeytan zanneder beni yiyecek derdim hep. Şimdi o tablo çatı katında ve ben hala ona bakınca korkarım. Enteresan.
az önce ağlayarak eve geldiğim iş görüşmesidir. şaka gibiler ya öğrenciyim bu ilk işim değil ama diğer iki işe nasıl oldu bilmiyorum mülakatla falan girmedim başvurdum form doldurdum gel başla dediler gittim ilk mülakatım bayağı kötü geçti anlayacağınız bugün ölüyüm arkadaslar bugün ölüyüm...
Sanırım 17 ağustos 1999 gölcük depremi. O günden sonra salıncağa binerken bile tedirgin oluyordum ki aynı bölgede olacak muhtemel depremi hatırlatan maraş depremi 10 gündür uyku uyutmuyor.
ben ilkokuldayken mahalle okulundaydım, öğle teneffüsünde evde yemek yiyip okula geri dönüyorduk. benim evim de okula 1-2 dakika yürüme mesafesi. dolayısıyla okula diğerlerinden erken geliyordum. Biz tüm çocuklu arkadaşlarımla aynı sokakta yaşadığımızdan beraber gider gelirdik.
Bir de mahallenin içkicisi vardı. Yaşı en fazla 53 falandır. Yüzü çökük, uzun boylu ince bir adamdı. bıyıkları sararmıştı. Adı Ahmet'ti. tipinden dolayı yaşını kestirmek pek mümkün değildi ama yine 45 üstü olduğu kesin.
Gece gündüz sokakta içip içip dolaşırdı bu adam. Çocuklara zararı falan da yoktu. varlığı yokluğu birdi yani. hatırladığım kadarıyla ya intihar etti ya ecelinden öldü.
Neyse bir öğlen biz yine okula erken gelmiştik. Bizim okul tek katlı ve yanlamasına uzundu. kapılar koridora değil bahçeye açılıyordu. Hepimiz kapının önünde kaldırımda oturup muhabbet ediyorduk. Sonra ben müdür yardımcısı, öğretmenler odası ve anasınıfına açılan ufak koridorun bahçedeki üç basamaklı merdiveninde kan birikintisi gördüm. bayağı kanamış biri. Sordum arkadaşlarıma, içkici ahmet gelmiş dediler. bir yerlerini kesmiş yolda yanlışlıkla. Neden müdür yardımcısına geldi onu da anlayamadım. ne zaman kan birikintisi görsem aklıma içkici ahmet gelir.