bugün

12 eylül zamanı polis diyarbakır da komünist bi gencin evini basar. evi arayıp tararlar bişey bulamazlar. tam evden çıkarken polis duvarda asılı marx ın resmini görür. öğrenciye sorar :
-ula bi kimdir..?

öğrenci cevap verir :
-dedem..

polis :
-ula bele nur yüzlü bele ak sakallı deden var nie gomünistçilik oynisin...
Günün birinde, bir polis memuru, deniz kıyısında kumlarla oynayan sevimli bir çocuk görür. Yanına gider, başını okşayıp sever ve sorar:
Ne yapıyorsun ufaklık?
Çocuk: Polis yapıyorum.
Polis: Nasıl yapıyorsun?
Çocuk: su katıyorum, kum katıyorum, bok katıyorum polis oluyor der!
Polis çok sinirlenir, çocuğu hırpalar, bir daha böyle bir şey yaptığını görürsem seni çok fena tartaklarım tamam mı çocuk der!
Ertesi sabah polis gene çocuğu görür, yanına gider ve sorar:
Ne yapıyorsun?
Çocuk: polis yapıyorum
Polis: nasıl yapıyorsun?
Çocuk: su katıyorum, kum katıyorum, bok katıyorum polis oluyor der!
Bunu duyan polis çocuğa çok kötü bir dayak atar. Eyer bir daha görürsem kolunu bacağını kırarım der ve gider!
Ertesi sabah yine çocuğu görür ve yanına gider sorar:
Şimdi ne yapıyorsun bakalım?
Çocuk: asker yapıyorum
Polis: aferin sana çocuk, akıllanmışsın...Askeri nasıl yapıyorsun bakalım der ve kahkaha atarak güler.
Çocuk: su katıyorum, kum katıyorum asker oluyor der!
polis: bok neden katmıyorsun ya hergele?
Çocuk: eee o zamanda polis oluyor ne yapayım der! (:
kadının teki kocasından çok şikayetçiymiş, ne yapsa bir türlü ilgisini çekemiyor onu tahrik edemiyormuş. tecrubeli bir teyzeye fikir sormak için evden çıkıp yanına gitmiş ve kadına bir bir dertlerini anlattıktan sonra kocasının ilgisini çekmek için futbolla ilgilenmesini gerektiğini düşünüp eve giderken galatasaray forması alıp giymiş ve kocasını beklemeye başlamış.kocası akşam eve gelir gelmez karısını galatasaray forması içinde görünce sabaha kadar bir hırsla skmiş, bu durumdan hoşnut olan kadın aynı olayı ertesi günde tekrarlayıp bir kez defa muradına ermiş... ertesi gün ... ertesi gün derken durumdan yorulan kadın artık galatasaray formasını çıkarıp ,fenerbahçe formasını giyip kocasının karşısına çıkmış. karısını o halde gören adam " ya işte ben adamı böyle ske ske fenerli yaparım. "
demiş.

peşin edit: alınan arkadaşlar formayı değiştirip istediği gibi anlatıversin.
uçak madrid havaalanından havalanır. pilot bi iki dakika sonra kokpitte bi hareket sezer. arkasını dönmesiyle azraille burun buruna gelir. önce korkar, sonra sorar:

- ne işin var senin burada?

+ vaden doldu carlos. canını almak için buradayım.

- olmaz!

+ neden?

- çünkü gördüğün gibi ben bu uçağı kullanıyorum ve içeride yüzlerce kişi var. bırak da bari uçağı indireyim, sonra al canımı.

azrail cevaplar:

+ sen işine baksana, ben onların hepsini bi araya getirebilmek için ne kadar uğraştım biliyo musun?
Tavşan ormanda koşuyormuş. Koşarken bir bakmış bir zürafa ağaca yaslanmış esrarı sarmış tam yakacakkk "Dur zürafa kardeş! Kendini bu şekilde zehirleme gel sende bana katıl beraber ormanda koşalım."

Zürafa; "Olur tavşan kardeş" demiş ve tavşanla zürafa ormanda balamışlar koşmaya.

Bi bakmışlar ki koşarken ileride bi tane fil. Fil açmış masayı önüne almış eline kredi kartını kokaini kırıyor, şekil veriyor tam boru haline getirdiği parayla kokaini çekecekken tavşan hemen başlamış bağırmaya. "Dur fil kardeş, kendini bu şekile sokma. Bak ben ve zürafa kardeş ne güzel koşuyoruz oramnda gel sende bize katıl." Zor bela fili ikna etmişler.

Önde tavşan arkada zürafa, fil delice koşmaya başlamışlar ormanda. Tavşan bi bakmış ileride bi tane aslan. Koluna lastiği bağlamış, eroini damara verecekken tavşan gene başlamış konuşmaya. "Dur aslan kardeş yapma, gel sende bizimle koş ormanda."
Aslan sert sert bakmış tavşana "Anasını ziktimin tavşanı" demiş, patlatmış yumruğu. Tavşan 2.80 uzanmış.

Zürafa ve fil hemen sert çıkışmış aslana "Ya aslan kardeş, o bizim iyiliğimizi istiyor sende kalkıp vuruyorsun ona." Aslan cevap vermiş; "Ne diyorsunuz lan siz? O anasını ziktimin tavşanı ne zaman exstasyi atsa bütün ormanı peşine takıp koşturuyor!"
adamın biri doktora gitmiş:
+ Doktor bey! Aynaya bakınca ereksiyon olurum.
- Tabi olursun. Amcık gibi suratın var.
temel birgün trafikte seyir halindeyken trafik polisleri konrol amaçlı arabayı çevirirler. memurlar bakar ki arabada eksik yok ve temele derler ki
-"temel bey bugünkü kontrollerden tam donanımla uğurluyorus sizi. 300 tl ödül kazandınız. acaba ne yapmayı düşünüyorsunuz" diye sorar memurlar
-temel "ilk işim ehliyet almak olacak memur bey." der
-karısı olan fadime " memur bey kusuruna bakmayın çok içince ne dediğini bilmez." der
-arkada oturan idris " ben size kaçak arabayla yola çıkmayalım demedim mi." der
-bagajdan çıkan dursun "ne oldu sınırı mı geçtik?" der
:)
temel' in bir çuval altını vardır. ama onları nasıl saklayacağına bir türlü karar veremez. düşünür taşınır sonunda bahçesinde bir ağacın altına gömmeye niyetlenir. bir çukur kazar ve altınları gömer. gömme işlemi tamamlandıktan sonra içini rahatlatmaya karar veren temel altınları gömdüğü yere bir tabela koyar. tabelada '' temel'in altınları burada gömülü değuldur'' yazmaktadır.
bir kaç saate kalmaz dursun oradan geçerken o tabelayı görür ve heyecanlı bir şekilde orayı kazar altınları ele geçirir. ama içi rahat etmez, altınları alıp giderken o da altınların gömülü olduğu yere bir tabela bırakır. ''temel'in altınlarını dursun çalmamuştur!''
temel günün birisinde bir uçağa biner. uçakta bir ingiliz, bir alman bir fransız görür. yine mi siz der ve uçaktan çıkar.*
bir holdink sahibinin evlilik dışı çocuğu olur bunu duyan kızın ailesi olaya isyan ederler; ve hemen o ahlaksızı bizim karşımıza getir derler. adam kızın ailesinin huzuruna çıkar ve konuşmaya başlar

-ben evli biriyim kızınız ile evlenemem ama

-çocuk erkek olursa ona 1 mil. dolar 20 daire 2 de yat vereririm

-çocuk kız olursa ona 1/2 mil. dolar 5 daire veririm ve adam tam çocuk düşük olursa diyecekken kızın babası oradan lafa atlar

- ne olacak evladım bidaha s*k*rsin der....
bir gün ingiliz fransız ve temel uçaktaymışlar ve pilot dönerek şöyle demiş:
- yine mi siz lan.
temel in bir gün gazetede okuduğu iş ilanı çok dikkatini çeker. ilanda ''çok iyi derece de ingilizce ve fransızca konuşan, iki üniversite bitirmiş, insanlarla olumlu ilişkiler kurabilen bir personele ihtiyacımıız vardır'' der. temel bu ilanı okur okumaz şirketle görüşmek üzere uçağa atlar amerika ya gider. temel şirkete geldiğinde onu bir güzel ağırlarlar gelsin viskiler gitsin şampanyalar. sadede gelirler. müdür yetkili kişi sorar;
-ee temel bey hangi dilleri biliyorsunuz?
-ben eyu derecede lazca konuşayrum. başka da dil bilmeyrum.
adamlar birbirine bakar. müdür bozuntuya vermeden devam etmeye karar verir:
-e peki hangi okulları bitirdiniz temel bey?
-ben ilkokul 2 den terkum, der bizim temel.
müdür gravatını biraz gevşetir. ama devam etmekte kararlıdır:
-peki insanlarla olan diyaloğunuz nasıl. sanıyoruz ki ona güveniyorsunuz.
-insanlardan nefret ederum, tek sevdiğim takam ve baluklardır, der ve keser atar temel.
müdür olduğu yerden doğrulur ve artık dayanamaz malum soruyu patlatır:
-aradığımız bir kriter bile sende yok, peki be allah ın adamı onca yolu ne yapmaya geldin?
- temel tırnaklarını üfleyerek ve böbürlenerek:
-ben de onu söylemeye geldum işte, araduğunuz kişi ben değilum.
Bir adamla karısı Mısır'da eski bir çarşıda geziyorlarmış. Ayakkabı satılan bir dükkânın önünden geçerlerken satıcı içerden seslenmiş, buyur etmiş, girmişler.
- Satıcı "çok özel büyülü sandaletlerim var beyefendi, sizi sex te çok vahşi ve kuvvetli yapacak sandaletler..." Adam tabi ki erkekliğe leke sürdürmemek için pek önemsememiş ama eski günleri özleyen karısının ısrarlarına dayanamayıp sandaletleri denemeye karar vermiş. Adam sandaletleri giyer giymez gözleri parlamış, kalbi hızlı hızlı atmış, fiziksel değişimler başlamış, nefesi serileşmiş gözleri büyümüş ve etrafına seri bir şekilde bakınmaya başlamış. Karısı bir adım geri kaçmış "Aman allahım dur dur..." derken adam koşmuş, satıcıyı yakaladığı gibi tezgaha yatırmış, pantolonunu parçalayarak çıkarmaya başlamış, bu arada satıcı bir yandan kurtulmaya çalışırken bağırıyormuş,

-"Sandaletleri ters giydin lan!..."
temel belediye otobüsüne binmiş. gelen geçen herkes kart, paso gösteriyor para vermeden geçiyor. temel demiş ula ben enayi miyim para vereceğim. cebiden hemen evlilik cüzdanını çıkarıp şoföre göstermiş. şoför bakmış temel'e ve demişki: sen bu kartla ancak fadime'ye beleş binersin.
temel istanbul'a gittikten sonra bir otele yerleşir. otelin tuvaletleri o kadar temizdir ki tuvalete sıçmaya kiyamaz. bir poşete sıçıp atacağı bir yer arar. Tam o saatlerde bir soygun olmuştur civarda, 1 kilo altin çalınmıştır. Polisler Temel'i elinde poşet içinde sarı bir şey ile görünce hemen yakalarlar. Poşetin içine bakmadan tartarlar. Tam 750 gram gelir. Bunun 250 gramını ne yaptın deyip bir güzel döverler. Sonra poşetin içindekinin altın olmadığı anlaşılır ve temel'i serbest bırakırlar. Temel bu olaydan sonra köye geri döner.

köy ahalisi Temel'e: "istanbul nasıl biz de gidelim mi?" diye sorarlar.

temel: "Siz siz olun istanbul'a sakın gitmeyin. istanbul'da 1 kilo sıçmayanın ağzına sıçıyorlar"
Temel hayvanat bahçesinde gezerken açık bulduğu bir kafesten içeri dalmış.
-Hoop, dur ne yapıyorsun, orası aslan kafesi, diye bağırmış görevli...
Temel geri dönmüş,
-Sankim aslaninizi yeduk !!!
Polis gece yarısı bir vatandaşın evini basmış. Ve hemen hakim karşısına çıkarmış.

Adam şaşkın. Hakim sormuş.

- Bir diyeceğiniz var mı?

- Hakim Bey beni buraya niye getirdiler bilmiyorum.

Hakim dosyaya bakmış. Gözlüklerinin üzerinden vatandaşa doğru şöyle demiş:

- Siz uluslararası bir kaçakçılık yapmışsınız. Suçunuz bu.

Adam büyük bir şaşkınlıkla şu cevabı vermiş:

- Hakim Bey benim uluslararası nasıl bir işim olabilir. Ben Fenerbahçeliyim.
kurbağa

Hoş bir bayan, uzunca bir yolculuktan sonra oteldeki odasına
çekilmiş, yatmaya hazırlanırken, birden komodinin uzerinde duran kurbağayı
görünce irkilmiş, korkmuş...

Derhal resepsiyonu arayarak;

"Odamda bir kurbağa var hemen gelin " demiş.

Görevli;
"Efendim o kurbağa özeldir ve bayanları mutlu etmek için odaya konmuştur,
denemek isterseniz, bacaklarınızın arasına koyun! " diye cevap vermiş.

Kadın şaşırmış ama merakta etmeye başlamış...

Bir süre düşündükten sonra denemeye karar vermiş ve kurbağayı bacaklarının
arasına koymuş...

Kurbağada hiç hareket yok...

Tekrar resepsiyonu aramış:
"Bu kurbağa anlattığınız şeyi yapmıyor ! "

"Hemen geliyorum" demiş adam,
içeri girdiğinde bayan yatağın üzerine uzanmış halde merakla beklemekte..

Adam kızgın bir sesle kurbağaya seslenmiş:

"Bak son kez nasıl yapılacağını gösteriyorum ona göre ! "
bankada calışan ziraat mühendisi kredi için gittiği bir köyden dönerken, yolda arabası bozulmuş.

ne yapacağını düşünürken ileride bir kulübe görmüş. kapıyı çalmış. kapıyı genç ve çok güzel bir kadın açmış.

adam "ben ziraat mühendisiyim. bankada çalışıyorum. arabam bozuldu. bana yardımcı olabilir misiniz?" demiş.

kadın "kocam askerde, bu gece burada kalabilirsiniz" demiş. mühendis bey teşekkür edip, içeri girmiş.

kadın "kocam askerde, benden bir isteğiniz var mı?" mühendis "zahmet olmazsa yiyecek bir şeyler verebilirmisiniz?"

kadın yemek hazırlamış, yemekten sonra üzerindeki yeleği çıkararak"kocam askerde, benden bir isteğiniz var mı?"

mühendis " zahmet olmazsa çay " kadın çay hazırlamış ve elbisesinin bir düğmesini açarak, kocam askerde, benden bir isteğiniz

var mı?" mühendis " zahmet olmazsa bir bardak su " sorular ve istekler böyle devam etmiş.

en sonunda kadın seksi geceliğini giymiş ve kocam askerde, benden bir isteğiniz var mı?"

mühendis "yorucu bir gündü. ben artık yatayım" demiş ve uyumuş. sabah uyandığında, avluya çıkmış. kadın tavuklara yem veriyor.

ancak bir tavuk 5 tane de horoz var. mühendis bey şaşırmış. hiç bir tavuğa 5 horoz olur mu?" diye sormuş kadına.

kadın : " siz onlara bakmayın. onların sadece bir tanesi gerçek horoz. otekiler ziraat mühendisi."
ingiltere ve fransa arasındaki manş tünelinin yapımı için ihlale yapılır. temel ve dursun ihaleyi alırlar. basın toplantısında bir soru gelir.

+ temel bey projeniz nedir, nasıl yapmayı planlıyorsunuz?
- şimdi ben fransadan başlayacağum tursun inciltereden başlayacak ortada puluştuk buluştuk, eğer buluşamazsak iki tane tüneliniz olacak.

yer trabzon. bu fıkra anlatılır, herkes kopar, bir abimiz çıkıp
- olur mu la öyle şey
der. daha çok kopulur.
Atesli bir köy çocuğu sehrin en büyük marketinde işe basvurur.
Dünyanın bu en büyük alısveris merkezinde her şey ama her şey satılmaktadir.

Patron sorar : - Daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
- Evet köyümde bu isi yaptım. Patronun gözü çocuğu tutar :
- iyi, yarın baslıyorsun.
Ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karsısına alır ;
- Evet, bugün kaç kişiye satiş yaptin??
- Bir !
- Ne, bir mi? Diğerleri 20-30 satıs yaptilar, Nasil bir? Kaç dolar tuttu peki?
- 320.334 USD Dolari. Patron şaşırır ve sorar:
- Nasil becerdin bunu?
- Adama basta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy
bir olta sattım. Sonra da nerede balık tutacagini sordum. Kıyıda
diyince bir tekneye ihtiyaci oldugunu söyledim. Tekne bölümüne indik
ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. Vosvosuyla bunu
çekemeyecegini söyleyince son model 4×4 bir jeep sattım. Patron kendinden geçer:
- Ne diyorsun, bütün bunlari bir küçük olta almaya gelen adama mı sattın ? Genç çocuk cevap verir :
- Yoo aslında karisi için bir tane orkid almaya gelmişti... Ben de ona şöyle
dedim: ' Hafta sonun mahvolmus, sen en iyisi balıga git...'
bir gün teroristler köyü basar ve bütün erkekleri bi perdenin arkasına gizlerler sadece penisleri dışarda kalır eğer karıları kocalarını penislerinden tanırlarsa o çift serbest kalacaktır
1.kadın gelir
-bu değil..bu değil..bu der ve kocasını alır götürür
2 3 4 derken teroristlerin başı merak eder ve kendide soyup perdenn arkasına geçer sıradaki kadın gelir;
-bu değil...bu değil...bu bizim köyden değil.. *
iki adam meyhaneye gider ve sarhoş olana kadar içerler.tam deme geldikleri vakit,biri kel olanın kafasına vurarak;
-"of be ne kafa.aynı benim karının g*tüne benziyor."der.
bir süre sonra,bu sefer kel olan kendi kafasına vurarak;
+hakkaten senin karının g*tüne benziyor be!
annesi ve babası tarafından çok mütevazi bir şekilde yetiştirilen bir çocuk varmış,
hiç dışarıya dahi çıkartmazlarmış ki küfür duyupta öğrenmesin...

günler geçmiş çocuk büyümeye başlamış 19 yaşlarına geldiğinde hale evden çıkartılmayan bir çocuk olarak;
anne en azından şu pencereden dışarıya biraz bakiym demiş...
anne yüreği dayanamamış izin vermiş ve olan olmuş...

çocuk daha önce hiç duymadığı 3 kelime duymuş.... "am, yarak, taşak..."
annesine sormuş önce anne bunlar ne demek diye, annesi ne diyeceğini bilmez bir şekilde babasına sormasını söylemiş...
çocuk akşamı zor etmiş ve sormuş babasına bunlar ne demek diye...

babası düşünmüş taşınmış ve demiş ki;
-oğlum am tabak demek, yarak çatal demek, taşak ise gözlük demek..
çocuk cevaplardan tatmin olmuş ve konu bu şekilde kapanmış.

günler birbirini takip edip çocuk artık 24 yaşına geldiğinde evlenmesi gerektiğini düşünmüşler ve hayırlı bir kısmet bulmuşlar...

kız tarafı yemek yemek için oğlanın evine gelmişler...
yemek esnasında terbiyeli oğlumuz güzel kızımızın tabağında bir kıl görmüş... heyecanla demiş ki;
-hanfendi durun amınızda kıl var isterseniz yarağımla alim onu oradan demiş...
baba hiddetlenmiş oğlum sen ne diyorsun öyle diye... çocuğun cevabı net olmuş;
-görmüyormusun baba inanmıyorsan tak taşaklarınıda bak *
reha muhtar bi gün bi köyde dünyanın en yaşlı adamının yaşadığını öğrenmiş, almış ekibini gitmiş köye adamla röportaj yapmaya...başlamış röportaj:

reha- efenim bu kadar uzun yaşadığınıza göre mutlaka çok ii anılarınız olmuştur, bizle paylaşmak ister misiniz canlı yayında?

adam- tabi yavrum. bir gün bizim hüseyin efendi vardı onun da taze sıpası vardı o kaybolduydu, ara allah ara sıpa yok...her neyse çıktık köyün gençleri
olarak dağa sıpayı aramaya, iki tepe arasında yarım saat geçti geçmedi buldum sıpayı...hava da pek sıcaktı biliyon mu oğlum?böyle kendimden geçmişim felan...serde de gençlik var tabi...sıpa da gözüme pek bi güzel göründü...başladım ya allah!!!

reha- (kızarıp bozararak)aman amcacım ne ettin?canlı yayında 70 milyon kişinin huzurunda lütfen!!!en iyisi siz bize başka bi iyi anınızı anlatın...

adam- tabi yavrum. bi gün bizim muhtarın kızı kaybolduydu, ara allah ara kız yok...her neyse çıktık köyün gençleri olarak dağa kızı aramaya...ulen yarım saat geçti geçmedi kızı fındıklıkta buldum...hava da pek sıcaktı biliyon mu oğlum? böyle kendimden geçmişim felan...kız da köyün en güzel kızı hani serde de gençlik...başımda kavak yelleri...kız da gözüme pek bi güzel göründü...başladım ya allah!!!

reha-(kızarım bozarıp öksürerek)öhhö öhö!!! aman amcacım yahu etme eyleme bak ben senin lafını kesmesem rtük yayını kescek kurbanın olayım...her neyse sen bize bir de kötü bi anını anlat...

adam-(kızarıp bozarıp biraz da çekinerek) eee...kötü anı mı?

reha- evet amcacım...

adam-(kadere rıza göstererek) eee...bi gün ben kayboldum!!!