bugün

bir iki saat once cay yaptim kendime kupama doldurup getirdim oturdum bilgisayar basina. okadar dalmisim ki bilgisayara bir saat sonra hemen mousun yaninda duran cayi hatirladim tabi sogumus, olsun icetea dedim gene de ictim.
gecenlerde de su hazir donmus pizzalardan aldim. tadi iyi degil ama yapmasi kolay degisiklik olur diye. firina koydum 10 dakika sonra almam gereken pizaayi yarim saat sora cikardim komur. hemen ikinci donmus pizzayi cikardim. onuda firina koydum ayni sey bu pizzanin da basina geldi. vaz gectim yemek yemekten.
Pazarda yururken kafanı direğe çarpmak.
(bkz: tuz)
(bkz: içmek)
Anahtarı dış kapının üzerinde unutmak.
az önce youtube açtım kendimi google da sanıp search kısmına tekrar youtube yazdım.
lisedeydim o zamanlar tabi küçüktük, beyimle elime hükmedemeyecek kadar küçük en azından... müzik dersindeydik galiba aslında pek ayrıntıya girmek istemiyorum tanınabilirim keza*. neyse hoca elime bazı kağıtlar verdi bunları müdür yardımcısına getirmemi istedi buraya kadar her şey olağan taa ki ben sınıftan çıkarken kapıyı içerden çalmamla olağanüstü bir hal alana kadar keşke dışarı çıkıp çıktığım kapıyı dışarıdan çalsaydım da böyle bir şey olmasaydı nasıl böyle bir şey yaptım bilmiyorum yerin 4568974156 kat altına girmek istediğimi gayet iyi hatırlıyorum ama.
*markette kendi kendine konuşan adama, bana bişeyler söylediğini zannedip hı? demek.
*sabah abiyi almaya gelen arabada kuzen olduğunu zannedip sokağın kapıdan çıkıp deli gibi el sallamak ve arabadakinin kuzen olmadığını anladığında çaktırmamak için biriyle işaretleşiyo moduna geçmek.
elindeki çöp poşeti ile taksiye binmek. sevgilinin yanına götürmek. acımasız sevgili tarafından her yerde dalga konusu yapılmak.
üniversiteye başlamamın ilk haftası sınıflardan birini aramaktayım. sağa sola sora sora çok şükür binayı buldum. sınıf kilitli olduğu için koridorda hocayı beklemekteyiz işte 20 küsür kişi. daha iki gün önce tanıştığım bir iki vatandaş var onlarla konuşuyorum, koşuştururken da acayip susamışım elimi çantama attım. benim çantada yok yoktur abi. yiyecek, içecek, ilaç *, temizlik ürünleri * her birşey var yani. o gün çantamda suyun yanı sıra gazoz da vardı ve koşuşturma esnasında iyice çalkalanan gazozu su zannedip kapağını çevirmemle kapağın 2 metre ilerideki bir arkadaşın ayaklarının dibine uçması bir oldu. çıkan sesten dolayı * tüm koridor susup bana doğru dönünce yerin dibine girsem de kahkahalar atarak "tanışmamız şerefine arkadaşlar" diyebildim. o gün anladım ki benden çok iyi oyuncu olurmuş da harcanıyormuşum yahu.
arkadaşlar içerken bi kanepede uyuya kalıp kabus görüp bi heyecanla dönerken kanepeden düşüp gözleri ayırıp karşında heyecanla konuşa arkadaşa korku filminden fırlamış gibi bakıp sonrada zır zır ağlayıp kendine gelip bide haline gülmek *
bakkala girdiğinde hoşgeldin demek( bakkal aptalca suratına bakar), müşteriye çay türkkahvesi neskahvesi gibi aptal bir cümle kurmak (müşteri kıkırdar), müşteriye para üstü verirken hayırlı işler demek (genelde anlamamazlıktan geliyolar tabi dalga geçmek için ne malzeme çıkmıştır onlara bilinmez)vs vs vs. çay yapmak için demliğe çayı suyu koyup sonra o demliği buzdolabına kaldırıp evin içinde yaklaşık yarım saat demlik aramak
bunlardan biri iki gün önce başıma gelmişti. sıvı sabunla diş fırçalamaya çalışmıştım. yalnız tadının kötülüğü dışında diş macunundan daha çok köpürdüğü kesin. ve ilginçtir diş macunu yerine sıvı sabun olduğunu anlamam için 5 sn gibi gayet uzun bi süre gecti. yani alt metin, başka şeyler düşünürken diş fırçalamayın.
yer şırnak. ırak sınırında operasyondayız. o sıralar sınır biraz karışık, geniş kapsamlı operasyon var. bizim tim 10 kişi. görevimiz topcu birliklerine hedef tarifi yapmak. 10 km kadar yürümüştük mola verdik. konserve tenekesinde çay yapıp içeceğiz. hazırladık konserveyi falan çayın demlenmesini bekliyoruz. son çayımızı içeceğiz başka çayımız yok. ben ateşi canlandırmaya çalışmaya başladım. bir anlık dalgınlıkla ağzımda ki sigaranın külünü konservenin içine attım. o anda arkadaşların bakışlarını hiç unutmuyorum. kışlaya döndüğümüzde arkadaşlardan yediğim dayağıda hiç unutmuyorum. o arkadaşları da unutmuyorum 6sı şehit oldu.
ânı unutmaktır, farkındalığı kaybetmektir. kimilerinde bir ömür boyunca sürdüğü gözlemlenmiştir.
okulun sakin olduğu bir gün olaylara karışmayan genç kantine gider ve çay alır. elinde bardakla bahçeye çıktığında diğer kanticiyle göz göze gelir ve selam vermesi icab eder. ağzından şu büyülü sözler dökülür: hayırlı işler ağabey.*
bir insan hayatını dünyanın yaşıyla oranlayıp, insan ömrünü bir bütün olarak bakıp, küçük bir zaman dilimi olarak sayarsak geçmişe takılıp geleceği tüketmek insan oğlunun yaptığı en aptal dalgınlığıdır.
Çöpe atılan cep telefonu dalgınlığın daniskasıdır.
evde otururken kuzenim aradı, dayımlar bizdeydi. kuzenim bana evde kimlerin olduğunu sordu. ben de muhsin dayı, nilgün yenge merve ve melike var dedim. oysa merve onların küçük kızıydı ve olaydan yaklaşık iki ay once ölmüştü. elim ayağım dolaştı birden telefonu kapatıp dısarı çıktım. tekrar girdigimde içeride buz gibi bir hava vardı. (bkz: aptallık)
bir anadolu lisesi öğrencisinin facebooktaki fotoğrafının altına i don't never forget this day yazması buna güzel bir örnektir.
Bu yaptığım aptallık dünyada yapılmış en büyük aptallık olabilir. yazlıkta eski sevgilimle karşılaştık ve benimle konuşmak istedi ve bazı olaylar oldu ve ben bunu bir arkadaşıma anlatırken yanlışlıkla sevgilime mesaj attım. hemde 2 kere gitti mesaj. ee sonrasında hoşgeldin kavgalar. bu aptallığımı hiç unutmayacağım. *
çöpe evin anahtarını atmak.*akşam üzeri evden çıkmak üzereyken anahtar bulunan sağ elime annemin çöp poşetini elime tutuşturması, sokaktaki konteynere çöpü atarken anahtarı da beraberinde atmam.**
kadınlar helasına fermuarı açarak girmek.
öğretmenine hocam yerine kocam demek...
kapının iç kısmında anahtarı takılı unutmak. elinizde diğer anahtarınız olduğu halde kapıda kalmanıza sebebiyet verir.
gümrük komisyoncusu olarak çalıştığım iş yerinde, gümrük vergisini ödemek üzere çek i banka da bloke ettirdim sorna ofise geldim. (beşiktaş) taksi ile haydarpaşa gümrüğüne gittiğimde bir de baktımk ki çek evraklar ıvır zıvır hepsi ofiste kalmış. sonra gerisin geri tekrar yine taksi ile beşiktaş ve yine haydarpaşaya geldim.

edit: oradan ayrıldım lakin arkamdan halen o olayı konuşurlar. çok güzel günlerdi onlar çok.