bugün

garajdaki ejderha hikayesinin de bir şekilde temas ettiğini düşündüğüm ilke. bilmeyenler için hikaye şöyle:

adamın birisi "garajımda ejderha var diyor. ama gözle görünmüyor bu ejderha, herhangi bir şekilde bilinen bilimsel testlerle de varlığını algılayamıyorsunuz. ancak adam halen ejderhanın varlığında ısrar ediyor ve size görünmediğini ama kendisine bir şekilde göründüğünü belirtiyor.

şimdi sizin bu adamın önermesini çürütebilme ihtimaliniz yok. bu önerme, yanlışlanabilir değil. halbuki bu önermenin bilimsel olması için yanlışlanabilir olması gerekiyor.
"Yanlış olan yerde doğrunun mutlak varlığı" nı da beraberinde getiren ilke.
Zayıf bir ilke. Yanlışlamak belki bilimde çok önemli fakat, neyi ne kadar yanlışlayabileceğimiz de bunun kadar önemli.
Bilim felsefesinde olan tartışmalara Karl Popper'ın getirdiği en radikal ilke bu olsa gerek. Fakat bir fizikçinin - en azından o yıllarda - düşünsel şeylere uygun bir teknik hazırlayabilmesi mümkün değil. Çünkü güçlü teorileri Popper'ın aksine zayıf bilimsellikle ortaya çıkmıyor. Düşünsel altyapısı amprik deneyiminden özellikle psikoloji alanında önemli.

Bugün Psikiyatrinin hemen hemen hepsi eski bir nörolog freud'a kin besliyor. anti-freudcu makaleler olsun, devamlı doğrudan yanlışlamayan deneyleri yanlışlıyormuş gibi göstermek vs. Freud'un karşısındaki bu kızgınlık kendisinin 1895'te nöronlarda elektriksel değil kimyasal bir iletişimin de olduğu ve duygulanımların bu kimyasallarla ortaya çıktığını söylemesinden kaynaklanıyor. Psikiyatrinin bunu bulması ne zaman oluyor, taa 1921'de bilimsel-amprik deneylerden yola çıkarak beyinde kimyasalların olabileceği akla geliyor. Sonunda bir farmokolog tarafından kimyasalların olduğu doğrulanıyor. Henüz duygulanımla alakalı bir şey yok. Freud ise genç bir nörologken bunu aklına geldi. Belki psikiyatri ve fizyoloji Freud'u psikanaliz üzerinden dışlamayı değil de izinden gitmeyi tercih etseydi bu gelişmelerin olması 40'lı yılları bulmayacaktı. Şimdi aynı hata yapılmaya devam ediyor, psikanaliz yanlışlanabilirlik üzerinden reddedilirken düşünsel altyapısı dogmalarla doluymuş ya da hurafeymiş gibi davranılıyor.

Burdan varmak istediğim nokta, düşünsel altyapısı iyi bilimleri, bilim dışında itmek bu ilkenin arkasına sığınılarak çok kolaylaşıyor. Psikanaliz, "allah öyle istedi" bilmi değil. Operational defining konusu da zayıf olsa bile rüyaların işlevleri konusundaki çalışmalar doğrulandı. Düşünsel olanları dışarı itmek bilime katkı sunmaz, düşünsel olanların pratiğe dökünümleri var.
(bkz: falsifiability principle)
karl popper'ın carnap'ın doğrulanabilirlik yonteminin bilimselliğin ölçütü olmasına karşı çıkarak bilgi felsefesine kazandırdığı, yanlışlardan yola çıkarak doğruyu bulma yolu.