bugün

paylaşılamayan şeylerden biri.
şairin deyimiyle ' yalnızlık paylaşılsa, yalnızlık olmaz.'
yasanması gereken bir durumdur. insanın kendi kendine kalması, kendini dinlemesi için gereklidir. arkadaslık, dostluk, sevgili gibi kavramların önemini anlamasına yardımcı olur.
ama yine de kimse yalnız kalmasın, herkez bazı seylerin degerini yalnız kalmadan anlasın....
"yalnız kaldıysan..
kalkıpta pencerenden bir bak..
güneş açmış mı..
yağmur düşmüş mü..

dön bak dünyaya..

bir sonbahar kadar yalnız
bir kış kadar savunmasız
ya da ilkbaharsan
asla vazgeçme

dön bak dünyaya"

"pinhani"nin "dön bak dünyaya" adlı muhteşem şarkısında olduğu gibi..
içine düşüldüğü zaman karamsarlık yapmayıp..
dönüp dünyaya bakılması gereken..
yaşamın devam etmesine engel olmayan insanlık hali..
karanlık gecedeki tek nefestir.soğukluktur, üşümektir.
yalnızlık kendinizi ve çevrenizi daha iyi tanımanızı sağlayan bir öğretmendir, herkesin hayatına istisnasız girmiştir bu öğretmen. çünkü herkesin hayatında kendini ifade edemediği yada anlaşılamadığı bazı anlar olmuştur. işte bu anlarda kendi içine döner insan ve bir muhasebe yapar ister istemez. hem kendisini sorgular hem de çevresini, normal şartlarda bu sorguyu yapabilen insan azdır, işte bu yüzden çoğu insan yalnızlıktan korkar. bu halin uzun sürmesi ise şüphesiz olumsuz sonuçları da beraberinde getirecektir, çünkü insan doğası gereği değişir ve bu değişime yön verenin yalnızlığı mı yoksa hür iradesi mi olduğu ikilemine düşebilir bir süre sonra. bu nedenledir ki kişi ara sıra yalnızlığından kaçmayıp onunla barışmalıdır, çünkü bu kendiyle barışmak demektir.
(bkz: sokak lambalari ve ciseleyen yagmur)
özdemir asaf'ın da öğrettiği gerçeklik paylaşılmayan tek şey. "paylaşılınca adı yalnızlık olmaz"
mutlu olunası durum.
etrafınızdaki kafa siken götler vadisi üyelerine bir bir yol verin.
kendinize ayırdığınız zamanın arttığını daha fazla kendinizi geliştirme imkanı bulduğunuzu keşfedeceksiniz.
bazen kafayı dinleme, derin düşüncelere dalma, kendinle ciddi bir toplantıda olma haliyken, kimi zaman dozu kaçıp geçmişle muhasebe yapmanıza sebep olup sizi yamultabilecek güce sahip his.
etkileme ya da etkilenme imkanı bulunamayan bir yaşam. aldığınız nefeslerin, yaptığınız buluşların, sanatsal harikalarınızın ya da osurmanızın sadece, kimseyi etkilemeyecek olması. kendi "pisliğinde" ölümle sonuçlanacak ne kadar uzun olursa olsun kısa bir hayat. kapıların önünde duran otomobillere, dışarıdan gelen telefon seslerine, ayak seslerine karşı hassas bir bünye. "ben yalnızlığı seviyorum" yalanı üzerine kurulmuş kötü bir masal. öyle işte.
yanımda kimse olmadığımdan değil yanlızlığım, yanlızlığımı söyleyecek kimse olmadığı için YANLIZIM BEN!!!
(bkz: yalnızlıklar peşin ödenmiş faturalar) * *
kendini gelistirme fırsatı veren, kendini gelistirgec.
insanın içini burkan bir duygu,sürekli düşünme hali,hesaplaşma zamanı,
biri gidip de siz kaldığınızda ya da giden siz olduğunda ruhunuza çöken his...
itirafı zor da olsa aslında şu en doğrusu;yalnızlık ömür boyu!
bazen herkesin ihtiyaç duyduğu şeydir. (bkz: but not now) (bkz: everybody needs some time on their own) (bkz: rem)
ormanda agac, okyanusta köpük olmak; kendinin farkına varmak,sınırlarını anlamak;bazen insanı intihara sürükleyek olsada içsel yolculuğun ilk basamağı.
Nesiller boyu hemen hemen her sanat dalına malzeme olmuş, insanın etrafında güvenebileceği,inanabileceği hiçbirşeyin kalmaması halinde bir anda kendini içinde bulduğu,insandan yaşam sevincini alıp götüren dipsiz kuyu.
insanın kendisini öğrenmektir, tanımaktır kendini, hüzün ve mutluluğu bir arada yaşamasıdır, biraz melankoliktir. yalnızlık insanın kafasını ellerinin arasına alıp saatlerce yeri izlemektir yada bir şarkıyı onlarca defa dinlemesidir, yalnızlık tattığı acıların yarasını kapatmaktır, hüzündür yalnızlık ve hüzne aşık olmaktır..

Bir Akşam üstü yanımızda kimsecikler olmaz;
yada olması gerekenler yanımızdakiler değildir.
(bkz: murathan mungan)
evin kapsını kendi anahtarınla açmaktır..
evinin telefon numarasını unutmaktır
(bkz: yalnız kurt)
cahit sıtkı tarancı şiiridir:

yalnızlık

Öyle yalnız kaldım ki hayatımda

Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum

Çok zaman annemin dizlerine hasret

Koydum başımı kendi dizlerime

Doya doya ağladım

Paylaşırsa dost paylaşırmış

insanın derdini sevincini

Dost ümidiyle ortalığa düşmeye gör

Hangi kapıyı çalsan kimseler yok

Hangi omuza dokunsam yabancı çıkar

Aşık mı olmadım taparcasına

Bir Mecnun geçti o çöllerden bir de ben

Diz mi çektirmedim alemde Kerem gibi

Ferhat gibi gürz mü sallamadım dağlara

Ne Leyla yar oldu bana ne Aslı ne Şirin

O gün bugün sırtımı kendim sıvazlıyorum

Sabahları sokağa çıkmadan evvel

Cesaret şairim, cesaret

Kendi saçlarımı okşuyorum geceleri

Sevgilimin saçları niyetine.
Yalnızlık, çok kötü bir şeydir. gerçekten yalnızlığı tarif edebilecek bir tanım bulmak imkansızdır. düz mantıkla insanın etrafında kimsenin olmaması denilebilir, ama öyle değildir. yalnızlık insanın konuşacak kimse bulamamasıyla başlar. bu durumda insan eğer içine kapanık biriyse, durum onun için iyice zorlaşır. yalnızlık karşılıklı dialoglarla aşılabilir. dialoglarda ilk cümle çok önemlidir, eğer dialoga sağlam bir ilk cümle ile başlanırsa dialog sohbete, sonrasında sohbet muhabbete, sonrasında muhabbet geyiğe, en son olarakta geyik arkadaşlığa döner, fakat içine kapanık insan ilk cümleyi genelde kurmaz, hatta ilk bir kaç cevabıda bir dialog oluşturmaya yetecek sıcaklıkta olmayabilir, bu durum tabiki karşı taraf içinde çok zordur, çünkü cevap verecek bir insan olmadığı zaman soru sormanın bir faydası yoktur, karşı tarafı anlayamaz ve dialogu keser, işte dram burada başlar.
içine kapanık x şahsiyeti artık herkese potansiyel bir arkadaş gözüyle bakar, çünkü gerçek arkadaşı yoktur. gerçek manada dialog kuramadığı için , içinden bir sesle konuşmaya başlar ve kendi monologlarını dialoga dönüştürür. bu tipik bir şizofren başlangıcıdır, ama x şizofren olmayabilir, şizofren kendini yalnızlığa alıştıramayan insanların kendine hayali arkadaş yaratmasıdır, ama x için şahıslar gerçektir, sadece dialoglar yalandır. yavaş yavaş bunuda aşmaya başlar x, artık kendi kendine yeteceğine inanmıştır, ve bunun yanlış ve imkansız olduğunun farkında değildir. artık insanlara karşı bir şey hissetmemeye başlar, içindeki sevgi tükenmeye başlamıştır, ama duygular tükenmez, bir duygunun yerini başka bir duygu alır, sevginin tükendiği yerde ise nefret başlar. x yavaş yavaş dünyadan kopmaya başlar, artık kimseyi sevemez ve elinde kalan tek şey olan nefrete sarılmak onun için tek çıkar yoldur. herkese artık başka bir gözle bakmaya başlar, umursamaz bir insan olur ve aklına saçma sapan düşünceler gelmeye başlar. artık onun dünyası karanlık bir dünyadır, kimseyle konuşmak istemez, sürekli kafasında etrafındaki insanların başrolde olduğu olaylar yaratır ve bu olayların etkisinden kurtulamaz.artık yalnızlık onun hayat biçimidir, gerekli olmadığı zaman konuşmaz, dialoglara gönülsüzce katılır ve genelde yaptığı işlerde başarısız olur.
x kurtarmanın yolları tabiki vardır, x bir psikoloğa giderek mental yardım alabilir, ama bu kısa vadede bir çözümdür. uzun vadedeki çözüm ise onun elinde değildir, etrafındaki insanların elindedir, etrafındaki insanlar onun yalnızlığını anlamalı ve onu ne olursa olsun başta tersleneceğini bilsede dialogların içine sokmalıdır, ama malesef bu tür şeyler ancak filmlerde olur ve yalnız yaşayan x yalnız yaşamaya devam eder, belki bir maradona olacak yeteneğe sahip olmasına rağmen bir ümit özat veya bir cihan haspolatlı olarak hayatını yaşar * ve yalnız olarak ölür.
kısaca yalnızlık çok kötü birşeydir, hemde çok çok kötü...
insanın bir kulak verip dinleyemediği öbür yarısı .. aslında o kadar güzel şeyler fısıldar ki insanın kulağına .. ah ah ..
paylaşılmayan durum.