(bkz: o mahmut kim ola ki)
hıkaye sundan kellidir ; sultan mahmut donemınde tıkındı bana denılen kendı mesrebınde bır halk adamı vardır ; hep sıkayet ıcındedır ; hıc ıstegım olmuyor nedır bu kaderım ; boyle kaderın taaa dıye devam eden cumleler kurmaktadır ; tedbılı kıyafette dolasan hunkar efendı bu kısıyle rastlasır , emır verır yenıcerılerıne hergun bu adama bır tepsı baklava gonderın baklavanın altınada altın yerlestırın .. tepsıler gelır bızım tıkındı efendı baklavları yıyecegıne gıdıp satayımda para elde edeyım kerhaneye gıderım der ... baklvayı satar yol kenarında bır yahudıye ; gel zaman gıt zaman hergun baklava gelır efendıye ama fakırlıgınde hıc bır degısıklık yoktur ... tedbılı dolasan hunkar amcam arastırtır durumu ve anlar baklavaları sattıgını ; sonra bu adamı alır hazıneye goturur ; al elıne kuregı de daldır altınlara ne kadar gelırse senın olsun ; efendı kuregı mal gıbı ters tutar bır halt gelmez tabı kurege ;baktı olacak gıbı degıldır hunkar ; bunu alın uskudara gecın bır tas atsın ne kadar uzaga gıderse tas o yerlerı bu adama verecem der ; yenıcerıler alır adamı uskudara goturur al br tas yerden derler at uzaga ; efendı bulur ordan bır kaya onu atmaya calısır , atarken altında kalır olur

bundan sonra sultan mahmutun unlu sozu gelır vermeyınce mabud neylesın sultan mahmut ...
makina'ya, bulent ersoy sayesinde, malzeme olmuz soz.
--alıntı--

Derler ki, Sultan Mahmut'lardan birine kısmeti bağlı bir adamdan söz etmişler. Sultan adamı bir de kendisi denemek istemiş.

Bir koca tepsi baklava yaptırmış. Üst tabakadan başka tepsinin her tarafına görünmeyecek şekilde altın dizdirmiş. adamını gönderip ona tepsiyi birinin bir adağı diyerek kısmetsiz şahsa vermesini ve şahsı takip etmesini emretmiş.

Adamımız tepsiyi almış. Yolda bir tanıdığına rastlamış. ikisinin de olaydan haberi yok. Adamımız hikayeyi anlatınca, "senin," demiş tanıdığı gerçek bir hayırseverlik duygusuyla, "baklavadan çok paraya ihtiyacın var. al şu iki altını, sat tepsiyi bana." Teklif adamımızın da işine gelmiş ve tepsiyi satmış.

Sultan hikayeyi duyunca "fesüphanallah!" demiş. Adamına adamımızın hergün geçtiği köprünün her gün geçtiği tarafına o gelmeden hemen önce altın dizmesini ve kenara çekilip izlemesini emretmiş.

Adamımız köprüye gelince "ya," demiş, "hep aynı taraftan geçiyorum, bu gün de diğer taraftan geçeyim, bir değişiklik olsun," demiş.

Sultan hikayeyi duyunca, "ya hazreti pir!" demiş. Adamımızı yaka paça beylik arazilerden birine getirmelerini emretmiş. Getirmişler. Adam korkudan tir tir titrerken ona bir kasnak verilmesini emretmiş ve adamımıza, "bu kasnağı atabildiğin kadar uzağa atacaksın. En son durduğu yere kadar olan arazi senin olacak," demiş.

Adamımız kasnağı savurmuş. Kasnak havada bir yay çizip gelmiş ayaklarının dibinde durmuş.

Sultan "ya malik el mülk!" diye haykırmış, "getirin onu!" doğruca haziye gitmiş. Adama bir kürek verilmesini emretmiş. "Küreği daldır, ne gelirse senindir." Adam korku ve heyecandan küreği ters daldırmış ve gele gele bir metelik gelmiş.

Sultan "kısmeti bağlı" olmanın ne demek olduğunu anlamış böylece.

Raviyan-ı ahbar, nakilan-ı esrar zikr idürler kim "vermeyince mabut, neylesin sultan mahmut" meselini dahi şol sultan irad buyurmuştur.

http://tr.wikisource.org/...ut_Neylesin_Sultan_Mahmut

--alıntı--
bir kişinin nasibi kapanmışsa ne yapılırsa yapılsın bu durumun değiştirilemeyeceğini belirtir.
makus talihli kişiler için söylenen atasözüdür.
yaradan istemedikçe hiç bişeye sahip olunmaz anlamına gelen bir nevi özdeyiştir.
herşeyi alanın da verenin de yaradan olduğun belirten atasözü.
Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor.

Tıkandı baba, çay getir. Tıkandı baba, oralet getir. Vb

Bu durum Sultan Mahmut un dikkatini çekmiş.

Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?

Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba

Anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi. Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya;

Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. "Benimki de onlarınki kadar aksın" diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden " Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın" dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım "Tıkandı baba" ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.

Tıkandı baba nın anlattıkları Sultan Mahmut un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına ;

Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz.

Sultan Mahmut un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba ya baklavaları vermişler. Tıkandı baba baklavayı almış , bakmış baklava nefis. " Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken "Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya:

Taze baklava, güzel baklava ! Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın. Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelirmi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey olmamış gibi

Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş. Tıkandı baba da Peki, demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı baba dan baklavaları satın almış. Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut ;

Bizim Tıkandı baba ya bir bakalım, deyip Tıkandı baba nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan;

Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi? mi, demiş

Geldi sultanım

Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?

Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım.

Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.

Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve Devletin hazine odasına götürmüş.

Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş. Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek. Sultan demiş;

Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış

Alın bu adamı Üsküdar ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş. Padişahın adamları "peki" deyip adamı alıp Üsküdar a götürmüşler.

Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler. Baba,

Niçin, demiş. Askerler

Hele sen bir beğen bakalım demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline

Ne olacak şimdi, demiş

Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı.demiş. adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. işte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş;

"VERMEYiNCE MABUD,

NEYLESiN SULTAN MAHMUT"
insan olarak bazen elimizde olmadan istenmeyen şeyler yaşanır. ciddi ilişki isteyen birinin karşına çıkan her kızın kaşar çıkması gibi bir olaydır. ( biri bana mı seslendi ? ) vermeyince mabud, neylesin gariban mahmut.