bugün

Bir gün tek başına. Vay be.

Eski tüfektir kendisi.
Bugün ölüm yıldönümü. Türk edebiyatının duayenlerinden. Hala okumayanlar varsa bir gün tek başına kitabından başlasınlar. Eminim devamı gelecek.
Pazar günü ölüm yıldönümüydü, unutmuşum. Bir gün tek başına adlı kitabını ilk okuduğum zamanı hatırlıyorum. Eşekten düşmüş karpuza dönmüştüm. Roman okumayı Vedat Türkali kitapları sayesinde sevdim. ikircikli insan hallerini öyle güzel anlatır ki hayret edersiniz. Müthiş güçlü bir kalem. Bana öyle ya da böyle okumayı sevdirmiş, hayatımda iz bırakmış önemli insanlardan biri. Kendisini yakınım gibi seviyorum. Allah yerinde dinlendirsin.
Zeynep casalini'nin dedesi.
Türkiye'nin Tolstoyudur.
(bkz: underrated)
''Tek bir günün sırası gelsin diye yaşam boyu bekliyoruz.''

görsel
Türk edebiyatı'nın en önemli roman yazarlarından birisidir. Hala okumamış olanlar varsa, bir gün tek başına ve mavi karanlık romanlarını alıp okusunlar.

Toprağı bol olsun.
görsel
"bir gün tek başına" romanı ezber bozan cinstendir. evlilik kurumunu, düzene kapılıp giderek kaybolan bir adamı, imkansız bir aşkı anlatır. ölümünün 2. yılında hatırlatarak anmış olalım.
türkiye'nin en güzel dönem romanlarını yazan nadide edebiyatçımız idi. alev alatlı'nın nerede okuduğumu hatırlamadığım bir röportajında şöyle bir cümle vardı '' dostoyevski ve tolstoy'u okumadan 19. yy rusyasını anlamak mümkün değildir'' demişti. işte vedat türkali'yi de okuduğumuzda hem iyi bir edebi metin hemde dönem ruhunu çok iyi anlarız.

türkali'nin okuduğum romanlarından gerek ''bir gün tek başına'' gerek ''kayıp romanlar'' tam da bu türden romanlar. ilki 1960 darbesi öncesi türkiye'yi çok iyi yansıtırken, diğeri 1990'lar türkiyesi'ni çok güzel anlatır. bunun yanında ''komünist'' isimli otobiyografik eseri ile son romanı ''bitti bitti bitmedi'' romanı da gerçekten çok güzeldir. kişilerin iç sesleri ve düşünceleri de türkali'nin psikoloji konusunda da gayet iyi tasvirler yaptığının kanıtıdır.

okuyun-okutun.
Diline bayıldığım usta yazar.Roman kahramanının kendi içsel dünyasındaki tartısmalarında insan kendinden öylesine çok şey buluyor ki olay sırası geçse de yine hesaplaşma başlasa diyor insan okurken..Çağdaş Türk Edebiyatı ile ne kakadar geç tanışmışım,ama olsun iyi ki tanımışım.
cihangir solcularının liderlerindendi. öcalan'a methiyeler düzer, kandildekileri selamlardı. hatta azılı bir komünist, materyalist olmasına rağmen şeyh said isyanının bastırılmasını bile eleştirir, irticacı kürtçü bir feodal şeyhini atatürk cumhuriyetine tercih ederdi. atatürk'e ağza alınmayacak hakaretlerde bulunurdu. işte vedat türkali buydu!

şeyh saidlerin, apoların, hdplilerin, sırrı sakıkların, feodal hdpli ağaların düzenini savunacak derecede aydın ve ilerici bir solcu(!)

vedat türkali'nin ne olduğunu merak edenler şu yazıya bir göz gezdirsin:

http://www.ilk-kursun.com...dat-turkali-ve-gercekler/

eğer şu an yaşasa hdpliler içeri tıkıldı diye ilerleyen yaşına rağmen açlık grevine başlardı kesin. bu kadar azılı bir pkk seviciydi.
Kitaplarından 10 Önemli Not

http://listekitap.com/lis...aplarindan-10-onemli-not/
Vedat Türkali'nin Bir Gün Tek Başına romanındaki Günseli'ye aşık olmuştum.
Dünyanın en güzel şehrine, dünyanın en güzel şiirlerinden birini yazmış insandı Vedat TÜRKALi. Toprağı bol olsun.

"iSTANBUL

Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm istanbul
Binbir direkli Halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniyende güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri

Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Bakışlarımda akşam karanlığın
Kulaklarımda sesin istanbul

Ve uzaklardan
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Sen şimdi haramilerin elindesin istanbul

Plajlarında karaborsacılar
Yağlı gövdelerini kuma sermiştir.
Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında
Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
Meyvesini birlikte devşirirler
Sen şimdi haramilerin elindesin istanbul

Et tereyağı şeker
Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
Yumurta masalıyla büyütülür çocukların
Hürriyet yok
Ekmek yok
Hak yok
Kolların ardından bağlandı
Kesildi yolbaşların
Haramilerin gayrısına yaşamak yok

Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
Ve sen
Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi
Seni öldürürler
Seni sürerler
Buhranlar senin sırtından geçiştirilir
ipek şiltelerin istakozların
ve ahmak selameti için
Hakkında idam hükümleri verilir

Haktan bahseden namuslu insanları
Yağmurlu bir mart akşamı topladılar
Karanlık mahzenlerinde şehrin
Cellatlara gün doğdu
Kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
Bir kalem yazın vardır
Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
Söylenmez

Haramiler kesmiş sokak başlarını
Polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
Haramilerin elinde
Ve mahzenlerinde insanlar bekler
Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde

Boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul
Bulutların ardında damla damla sesler
Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
Arkadaşlar çıktı karşıma
Dindi şakalarımın ağrısı

Bir kadın yoldaş tanırdım
Bir kardeş karısı
Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları
Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında
Gebeliğin dokuzuncu ayında
Aç kurtların varoşlara saldırdığı
Tipili bir gece yarısı
Sırtında çok uzak bir köyden indirdi
Otuzbeş kiloluk sırrımızı
Zafer kanlı zafer kıpkırmızı

Boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul
Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
Mavi denizlerine yaslanmış
Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
Ve bir kuruşa Yenihayat satan
Tophanenin karanlık sokaklarında
Koyunkoyuna yatan
Kirli çocuklarınla bekle bizi
Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanıtını yıksın
Bekle o günler gelsin istanbul bekle
Sen bize layıksın."
Yusuf Atılgan'ın sınıf arkadaşıdır.
13 Mayıs 1919'da Samsun'da doğan Vedat Türkali'nin asıl adı Abdülkadir Pirhasan'dır. Asker olduğu için ilk şiir ve yazılarını Hazan Denizli takma adıyla yazan Türkali, 1960'dan sonra Vedat Türkali adını kullandı. Samsun Lisesi'nden sonra 1942 yılında istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Maltepe Askeri Lisesi ve Kuleli Askeri Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1951'de siyasi eylemleri sebebiyle tutuklanıp 9 yıl ceza aldı. 7 yıl sonunda koşullu olarak serbest bırakıldı. Vedat Türkali 1944 - 1950 yılları arasındaki ağır baskı döneminde devrimci sanat çevrelerinde ilk kez el altında dolaştırılan gizli şiirleriyle, özellikle "istanbul" şiiri ile tanındı.

Rıfat Ilgaz ile Gar Yayınları'nı kurdu. 1960'ta "Dolandırıcılar Şahı" ile senaristliğe başlayan Vedat Türkali, halk kitlelerinin en çok ilgi duyduğu alan olduğu sinemada "bilhassa emekçi halka bir şeyler verebilmek için" senaryolar yazmasının yanında yönetmenliği de denedi. 40'ın üzerinde senaryo yazdı ve 3 filmin de yönetmenliğini yaptı.

27 Mayıs 1960 ihtilali öncesi dönemde Türk aydınının gerek toplumsal gerekse ikili ilişkilerde yaşadığı bunalımları dile getirdiği ilk romanı "Bir Gün Tek Başına" yazar olarak tanınmasını, geniş bir okur kitlesi tarafından ilgiyle karşılanmasını sağladı. Türk aydınına ve aydınların çevresiyle ilişkilerine dair gerçekçi gözlemler içeren bu roman yayımlandığı yıllarda büyük tartışma yarattı ve edebiyat çevrelerinde; kurgusu, anlatım tekniği ve gerçekçi yaklaşımıyla çağdaş Türk romanında bir aşama olarak değerlendirildi.

ikinci romanı "Mavi Karanlık" ta ise 1980 darbesinin öncesini ele aldı. Yine 1980 darbesi öncesinin çelişkili ortamı içinde Türkiye ile sinema arasında paralellikler kurarak aydın kesimden kişilerin konumları ile toplumsal tavırlarını "Yeşilçam Dedikleri Türkiye" romanında irdeledi. 1990 yılında yayımlanan "Tek Kişilik Ölüm" romanından sonra bir süre Londra'da yaşadı.

1942'den bu yana tasarladığı ve Türkiye Komünist Partisi'ni anlattığı iki ciltlik romanı "Güven" i Londra'da yaşadığı yaklaşık 10 yıllık zaman diliminde yazdı. Komüntern Arşivi'nden gizli kalmış belgelerden de yararlanarak yazdığı romanında kendi politik serüveni kadar kuşağının bilinmeyen öyküsünü de anlattı. 2004 yılında yayımlanan "Kayıp Romanlar" da 90'lı yıllar Türkiye'sini siyasi sürgünden ülkesine dönen emekli bir doktorun gözünden anlattı. 2009'da yayımlanan "Yalancı Tanıklar Kahvesi"nde 12 Eylül'e giden süreçte kökleri o yıllara dayanan ve etkisi bugüne kadar gelen siyasal çatışmalar, toplumsal güç olarak din ve sendikalaşmalar gibi konuları ele alırken, 2014'te yayımlanan son romanı "Bitti Bitti Bitmedi" de ise ermeni meselesini mercek altına aldı.

2002 seçimlerinde DEHAP'tan milletvekili adayı olan Vedat Türkali, hayatı boyunca siyasi mücadelenin içinde yer aldı. Sağlık sorunları yaşadığı son yıllarında bile, eylemlere katılmayı ihmal etmedi. Türkali, en son geçen sene, sekiz günlük sokağa çıkma yasağı ilan edilen Cizre'de yaşananlara ilişkin HDP'nin basın açıklamasına katıldı ve yaptığı konuşmada, "Bu ülkede var olan Kürt, Rum, Ermeni ve tüm halklar özgür olmadıkça barış gelmez" dedi.

Vedat Türkali; "Karanlıkta Uyuyanlar" ile 1964 Antalya Film Festivali'nde "En iyi Senaryo Ödülü"ne, "Dallar Yeşil Olmalı" oyunu ile de 1970 TRT Sanat Ödülü'ne, "Bir Gün Tek Başına" romanıyla 1974'te "Milliyet Roman Ödülü" ve 1976'da "Orhan Kemal Roman Ödülü"ne, "Kara Çarşaflı Gelin" ile 1977 Antalya Film Festivali "En iyi Senaryo Ödülü"ne "Bedrana" filmiyle, 1982'de Çekoslovakya'da Carlovy Vary Film Festivali'nde Cidalc Ödülü'ne, "Güneşli Bataklık" ile yine 1982'de işçi Sendikaları Özel Ödülü'ne değer görülmüştü.

(Hürriyet, 30.08.2016)
allah rahmet eylesin.bir insanın ölünce geride bıraktığı büyük eserleri olması ne de güzel bir şey.
Türk edebiyatının son çınarıydı.Büyük yazarlardan biriydi.

Dün sabah saatlerinde vefat etmiş malesef.97 yaşındaydı öldüğünde.

Bir Gün Tek Başına ve Mavi Karanlık gibi romanları Türk edebiyatının en büyük eserleri arasına girmiş; daha sonra da Yeşilçam Dedikleri Türkiye ve Tek Kişilik Ölüm romanlarını da yazmıştır.

Toprağı bol olsun.

görsel
Nurlar içinde yatsın.
Mavi Karanlık ve Bir Gün Tek Başına...

Bu romanlar gibisini ancak rahmetli Yaşar Kemal veya Orhan Pamuk yazabilir ama onlar bile böylesine inanılmaz bir şekilde insanı romanın içine çekemezdi...nur içinde yat...
büyük üstad.

toprağı bol olsun.
kürt siyasal hareketini sosyalist zanneden biriydi. ölmüştür, gitmiştir.
Eserleri hep yaşayacaktır, ruhu şad olsun.