bugün

Günaydın, 7 temmuzda

Hala yatakta olmama rağmen düşüncelerim sana gidiyor, ölümsüz sevgilim, şimdi ve sonra neşeli, sonra kederli kader bizi duyacak mı diye öğrenmek için - Sadece tamamen seninle yaşayabilirim yada hiç yaşayamam; Evet, en sonunda gerçekten kollarına uçarak seninle evdeyim diyene kadar senden çok uzakta dolaşmaya kararlıyım, ve ruhlar ülkesinde sana sarılı ruhumu yollayabilirim. Evet maalesef böyle olmalı; sana olan sadakatımı bildiğin için daha çok içereceksin. Başka kimse kalbime sahip olamaz; asla asla; Oh, Tanrım, birini bu kadar seven insan neden sevdiğinden ayrı kalmalıdır ki. Ve şimdi benim; deki yaşamım çok aşağılık bir hayat; Aşkın beni hemen insanların en mutlusu ve en mutsuzu yapıyor; Bu yaşta sakin ve düzenli bir hayata ihtiyacım var; ilişkimiz de böyle olabilir mi? Meleğim, bana posta arabasının artık hergün gittiğini söylediler; bu yüzden mektubu bir an önce kapamalıyım ki sen de bir an önce alasın; Sakin ol, sadece varoluşumuzu sakin bir gözden geçirmeyle beraber yaşama amacımıza ulaşabilir miyiz; Huzurlu (yada sakin) ol; beni sev; bugün; dün; gözyaşlarıyla dolu özlem, senin için; senin için; senin için; hayatım; her şeyim; elveda. beni sevmeye devam et; asla aşkının en sadık kalbini yanlış değerlendirme.

Hep Senin
Hep benim
Hep bizim

beethowen
"seni dünden çok yarından az seviyorum"

paulo choelho
cemil meriç tarafından lamia'ya yazılan tüm mektuplar... *
"ben, herkesin birbirine yalancı dediği bir ortamda senin beni sevmeni diledim sadece."
-elsa ya mektuplar- güzeldir..
fakat daha sonra elsa nın günlüklerinde " herkes beni sevsin bütün erkekler bana hayran olsun " cumlesını gorunce aragon kadar aldatılmıs hıssedersiniz.
victor hugo'nun sevdiğine yazdığı mektuplar.
yiğenimin bi kıza yazdığı mektup.

aynen;

"rabia! seni ömrüm kadar seviyorum. sana yıllardır aşığım. Seni çok seviyorum sevgilim. seni düşünüyorum ağlıyorum. kendimi öldürmek istiyorum. sen olmasan kendimi öldürücem. seni herşeyden çok seviyorum. seni dünyalara değiştiririm canım aşkım!"

( 7 yaşında )
NOKTA NOKTAM

Dün bir dosttan, uzun bir mektup aldım
Beni anlatmış sana ve sen ona
"Unuttum artık onu" demişsin.
Hem bu sözü gülerek,
Medar-ı iftihar ile söylemişsin.
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Çünkü; unutmak için
önce unutulmak gerek
Oyasa ki sen,
Hala bende esen,
Eski kavak yelisin.
Unutamazsın...
Kan değil, tüküremezsin,
Ruj değil, silemezsin
Dişi dudaklarına, dişimle yazdığım
iki heceli erkek adımı
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Seninle biz, halâ bir kabukta
iki badem içi gibiyiz.
Baharsın; kokacaksın
Güneşsin; yakacaksın.
Sabah yatağım kadar rüyâ dolu
Sabah yatağım kadar sıcaksın
Unutamam
Unutamazsın!
Şimdilik bu kadar.
Öbür mektubuma daha diyeceklerim var
Darılma bana, gücenme sakın
Ankara günlerinin bembeyaz ufkundan
Binlerce selam sana.

Bahar başladı nokta noktam
Ankara'da bahar, veriminde toprak ana
Aylar var ki sana tek satır yazamadım
Oysa ki şimdi mevsim bahar
Ötüşlerde adın, kokuşlarda tadın var
Artık yazmalıyım.
Takvime baktım bu sabah,
ayrılalı beş ay olmuş.
Düşün ki Nokta Noktam
Beş ay denilen nesne tam yüz elli gün eder.
Bunca uzun ayrılıksa;
inan bana Nokta Noktam
insanı, herşeye küskün eder.
inan bana... Dargınlığım herkese
Ve tek hasretim sana
Düşünüyorum...
Aşıklar pazarına çıkan yolu düşünüyorum.
Bu yolun sağında yükselen
Her geçişinde penceresinden tebessümler gelen
Bahçesinde iri yedi veren,
kayısı gülleri açan evi düşünüyorum.
Bir türlü gelmiyor düşüncelerimin ardı
Ablan yanımda çorapsız gezerdi,
Baş örtüsüz annen.
Düşünüyorum... Bu mevsimde baban,
Her akşam bir yerine iki içerdi.
Miyoplaşınca gözleri "Şair, iç be oğlum
bahar dişidir doğurur" derdi.
Bahar başladı Nokta Noktam.
Ankara'da bahar,
Gönül ufkunda yağmur bulutları
Cennet olsa artik sevmiyorum
Sevmiyorum sensiz baharı...

Sen; ey yirmidört baharın en güzel süsü!
Sen; ey mutlu günlerimin mutlu türküsü!
Sen; ey ilk yaz akşamları kadar güzel çocuk!
Sen; ey altın gözlerinin hisli dünyası!
Ölümsüz bir yolculuk yaratan
Sen; ey çıplak bir hançer gibi!
Boylu boyunca gönlümde yatan
Sen; ey herşeyim olan herşey!
Son mektubunda söz verdin
Tut diyorsun, unuttum
Unut diyorsun, unutmak mı???
Güneş tekrar doğmayı unutabilir mi hiç?
Gönül ferman dinlemez sözü unutulabilir mi hiç?
Sen; ey mutlu günlerimin mutlu türküsü!
Sen; ey herşeyim olan herşey!

Bu gece Yılbaşı...
Başkent'de kar yağıyor Nokta Noktam
Başkentte kar ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi hatıralar
Başkent'de kar yağıyor, başkent'de kar...
Bu gece yılbaşı.
Bilirsin ki Nokta Noktam
Yılbaşında hesaplanır
Çoğu zaman insanların yaşı.
Bu gece yılbaşı...
Tokmaklarında yirmi dört hece
Eğilip üstüme sessizce
Şehrin kule saati
Bilir misin Nokta Noktam?
Bilir misin, bilir misin ne dedi?
"Şair, kutlu olsun, yaş otuz yedi."
Ve bir el saçlarımdan tutarak
Kalbimi sana kadar sürükledi.
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları komşu plâkta.
Ne de kıvrak bu vals havası
Başladı yine gönlümün
On yıl evvel ki kanaması
Ne günlerdi o günler cancağızım
Ne günlerdi...
Sen, on yedisinde sevgilerin sisinde
Başı duman duman bir kız.
Ben, yirmi üstünde
Gönlü gördüğü her güzelliğe nişanlı
Öylesiye bir şair, öylesiye bir delikanlı.
Ne çabuk geçti zaman.
Hey gidi Dünya hey...
Bu gece yılbaşı
Dışarıda kar yağıyor ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar
Köşede bir kırlent, kırlentde bir resim.
Bartın'da bahar.
Elimle yapmışım
"asma köprüsünden" Kocanaz deresi
Sağda, orta okul
Okulda, çocukların sesi.
"Çakır beylerin" elma bahcesi.
Derede kayık, dümende ben.
Küreklerde sen.
Hava berrak, hava ılık
Hava temiz
Ve sularda sarmaşan gölgemiz
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları değil artık
komşu plâkta.
Gönlüm bu diyardan çok çok uzakta.
Dışarıda kar yağıyor.
Dışarıda kar ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi
Eski hatıralar...

Rıza Polat AKKOYUNLU
(bkz: nazım hikmet)
(bkz: piraye)
(bkz: vera)
nazım hikmet ran ın bu hanımlara yazdığı şiirler de mektuplar kadar meşhurdur.
" cerbezeleri beyinlerinden fışkıran tüm filozoflar toplansa da karşımda, habire aylarca yerselerde seni değeri bir zerre azaltamazlar. sen benim yağmur altında dolaşma nedenimsin."
* bütün iyi dilekler ve selamlardan sonra...
dilenciden sultana, köleden efendiye
hânım hey!..

sen ki mahabbet gülistanıma revnak bağışlayanım, efendimsin,
sen ki arzum, emelim, hicranım ve elemimsin,

ayrılığından dolayı yardım dilenmeye takatim yok senden, kapında kendini kaybedenlere gıptayla geçen ömrümde bir takate de ihtiyacım kalmadı artık. sevgili eşiğinde ölene değil sağ kalana şaşmak gerekir, der bir bilge ama ben senden uzakta, aşkınla hasta, ama aşk sayesinde sıhhatteyim. araya bunca yılın hasreti girmişken bir gün seni görmeye dayanabilir miyim bilmem, ama her sabah seni görüyor ve yüzünden aldığı güzellik ile insan içine çıkıyor diye güneşe, eşiğini döne dolaşa senden nur çalıyor diye her akşam mehtaba bakıyorum, bilesin. "bugün nasılsın ey kâinatın başı dönmüş yıldızı?" diyorum ona, hasbıhal ediyorum; "ne haldedir sevgilim, hoş mudur, safaca mıdır istanbullar sultanı bugün?" diye tekrar soruyorum. "hiç benim bulunduğum yerden daha kederli bir âleme doğdun mu sen; hiç aşkta altüst olmuş bencileyin bir firkatzede üzerine parladın mı?" diye sitem ediyorum bazen... velhasıl günlerce ve gecelerce güneşlere ve aylara durmadan ve dinlenmeden seni soruyorum, hâlâ bir haberini alamayışımı şikâyetle söylüyor, anlatıyorum. senin beni unutma ihtimalini hatırlayıp çıldırıyorum bazı günler ve bazı geceler yüzünü eskisi gibi hayal edemeyeceğimden korkup kahroluyorum. sonra tevbeler ediyorum. seni unutma ihtimalini düşündüğüm için.

arzum, sevincim, umudum, hânım hey,
sensizlik içinde nefes almaya çalışıyor, güneşte zerre, kamerde gurre gibi sana ait kalıyor ve senin için yaşıyorum. ama senden bir haber, bir selam yok... kuşlar uçmuyor mu yurdundan, bir haber gönder, bir söz de ne olur!?..

gülüm, nergisim, nesterenim, güzeller ve güzellikler şahım,
âşık ağlayan olur derler, bağışla bunca cüretsiz sözlerimi... içim sıkılıyor, ruhum mengenelerde... sana ulaşmak istiyorum, yollarım kapalı. seni bulamasam da ararken ölmektir emelim. kader denen hekim perhiz vermiş, gönlüm şeker istiyor. göz senden ayrılınca gönlü ıstırapta bırakmak daha kolay bana. önünce ölemedim madem ardınca ağlayarak mutlu olmanın çarelerini tedariktir artık niyetim...

(bkz: aşkname)

(bkz: iskender pala)
napoleon'dan, sevgilisi josephine'e:

"3 hafta sonra yanında olacağım sevgilim, sakın yıkanma!"

romantizm de bi yere kadar be arkadaş.
(bkz: ben bu yazıyı sana yazdım)
Fransizca bir mektuplasma romani vardi, dogru hatirliyorsam Les laisons dangerous.
on üç günün mektupları
(bkz: cemal süreya)
kafka'dan milena'ya...

'' kötüyüm milena, bilmediğin kadar kötü.. onun için bağırıyorum ya! ''
halil cibran'dan may ziyade'ye..

hic tanismadan, 20 yil boyunca, sadece mektuplarla var olan bir askin hikayesidir.
güncel Önemli Başlıklar