bugün

günümüzde uygulanan ekonomi politikalarının sonucudur.

fabrikaların yabancı sermayeye verilmesi, önemli devlet kurumlarının yine yabancılara verilmesi. tarımda uygulanan kotalar, gümrük birliği ile ithalatın artması ama ihracatın azalması... sanayinin gelişememesi, şalterleri kapatması...

avrupa birliği devletlerinin ekonomide ki payları ortalama %50, türkiye'de ise % 25'in altında.

özelleştirme ve imf borçlarının kapatılması adına elde avuçta ne varsa satılan bir ülke.

sonuç : fakirleşen bir türkiye !

dünya bankası'na göre türk halkının %20'si açlık sınırının altında yaşıyor.

bu durumda eğer hala türkiye'yi yöneten iktidarın yanındaysanız durup düşünmenizi tavsiye ederim. zira türkiye bir sevr anlaşmasına sürüklenmekte, mali olarak baskı altına alınarak bir duyun-u umumiye çatısı altına alınmak istenmektedir, hatta alınmıştır.

imf'ye rest çekeceğini iddia edip oy toplayanlar, önlerine ne gelirse imzalamaya başlamıştır.

fabrikasız, üretimsiz sadece borç alarak kalkınma olmayacağına göre iktidarın amacı farklıdır.

(bkz: yeni fabrikalar kurmadan kalkinmanin zorlugu)
kalkınmacı görüşün 1980'ler sonrası yerini neoliberal politikalara bırakması sonucudur,

1980 sonrası serbestleşmeye başlayan dünyadan, türkiye de haliyle nasibini almıştır, yabancı sermaye girişlerini yüksek faizle çekmeye çalışmış, bu nedenle ani sermaye kaçışlarında, ekonomisi'nden büyük dalgalanmalar yaşamaya başlamıştır, öyle ki 1989 ve 2000'deki krizler buna gösterge olarak verilebilir,

neoliberal politikaların her daim savunduğu devlete ait kit'lerin özelleştirmesi konusu türkiye'de, değinilmesi gereken en önemli mevzulardan biridir, aslında kit'ler fazla maliyetliyse, yani maliyeti getirisini karşılamıyorsa özelleştirilebilir, ancak türkiye'de uygulanmış politikalar bu yönde değildir, öyle ki türkiye'de özelleştirmenin, 'bütün ülkelerde yozlaşmaya, rant peşinde koşmaya neden olacağını ve özellikle de kamu malının transferinde yolsuzluklarla KiT'lerin yerli veya yabancı sermayeye yok pahasına satılmasını sağlayacağını' belirten görüşleri ciddi anlamda kabul etmek gerekir. *

son olarak, devlet müdahalesine gelince, gelişmiş ülkelerin kendileri devlet eliyle kalkınmışlardır, ancak gelişmekte olan ülkelerin bu şekilde kalkınmalarına izin vermemektedirler, sonuçta da ne düzgün bir liberal politika ne de düzgün bir keynesci politika işleyebilmekte, ekonomi her daim stres altında hayatını sürdürmektedir.
bu olayın başlangıcı, 1940-1950 lere dayanmaktadır. yani adnan menderes zamanına. o dönemde yapılan bazı hatalar, günü kurtarmaya yönelik çalışmalar, bizi şu an bulunduğumuz bokun içine sürüklemiştir.
-köy enstütüleri kapatılmış, köylülerin eğitimi engellenmiş ve böylece birçok kaza ve kasaba gelişememiştir.
-kendi fabrikalarımız kapatılmış ve dışa bağımlılık artmıştır.
-bu dönemde dışa borçlanma çok fazladır ve döviz fiyatları fırlamıştır.

daha sonra darbeler olmuş, türkiye karanlıklara sürüklenmiştir. tam düze çıkacakken terör faaliyetleri başgöstermiş ve milyarlarca dolarımızı terörle mücadeleye harcamamıza sebep olmuştur. terör sebebiyle, çok büyük ve çok faydalı bir yatırım olan GAP tamamlanamamıştır. eğer gap tamamlansa, türkiyedeki işsiz sayısının çok çok üstünde kişiye istihtam alanı sağlanacaktı ve türkiye suyun kontrolünü eline alacaktı. bu ve bunun gibi birsürü sebepten ve başa gelen kan emici piçler yüzünden ülkemiz ve milletimiz bu durumlara düşmüştür. Ata'nın ölümünden sonra biz göte geldik. tek temennim yeni atatürkler'in çıkması ve bizi kurtarması. zira öle bi durumdayız ki bi mustafa kemal bizi kurtaramaz.
evet 80 den sonraki neoliberal politikaların sonucudur. 80 lere kadar türkiye cumhuriyeti uzay çağını açan ekonomide bütün dünyayı ezip geçen dünyanın süper gücüydü. Ancak 80 lerden sonra ne olduysa cumhuriyetin önceki yıllarının bütün kazanımları(!) yitip gitti.

Amerika da zaten kaç tane fabrika varsa 80 lerden sonra devlet tarafından tek tek kurulmuş ve devlet halkını böyle kalkındırmıştır. google, microsoft hep devlet yatırımıdır amerikada. tabi bir de amerika köy kent projeleri ile de kalkınmıştır. Ancak biz bu şahane projeleri uygulamak yerine liberal politikalara geçtik.

neyimize lan bizim serbest piyasa. Her şeyi devlet üretsin. devlet satsın. satamazsa da depolarda beklektsin görev zararı yazsın. devletin malı deniz zaten.

he bir de avrupa birliğinde devletin ekonomideki oranı yüzde 50 değil yüzde 115.7 dir. madem sallıyorsunuz küsüratlı sallayın salladığınız belli olmasın.
'ne düzgün bir liberal politika ne de düzgün bir keynesci politika işleyebilmektedir',

sorun burda: evvela gelişmiş ülkelerce liberal politika gerçekten uygulanıyor ve işe yarıyorsa, gelişmekte olan ülkelere de uygulansın; yok eğer uygulanmıyorsa, devlet müdahalesine başvuran gelişmekte olan ülkeler baskı altında bırakılmasın.

şimdi, tüm ülkeler için büyüme rakamlarının en yüksek olduğu yıllar ikinci dünya savaşı'ndan 1970'lere kadar olan dönemdir, cevaplanması gerek soru, bu dönemde abd ve diğer ülkeler müdahaleci bir politika mı uygulamışlardır, yoksa bugün olduğu gibi (!) serbest dış ticaret politikaları ile mi kalkınmışlardır? bilinen o ki, geçmişte bu ülkeler müdahaleci bir politikaya sarılmış ve bugün de 'serbest piyasa söylemine rağmen, ABD dâhil her yerde hâlâ ağırlıklı olarak uygulanan iktisadi model, müdahaleci, ince ayar'cı, piyasayı kendi haline bırakmaya yanaşmayan, para ve maliye politikalarını günübirlik ekonomiye müdahale aracı olarak kullanan Keynesçi model olmuştur', tersini söyleyen kendini kandırmaktadır,

türkiye de, birinci dünya savaşı sonrası ekonomik kalkınmasını -bilindiği kadarıyla- korumacı bir politika ile sağlamıştır, ikinci dünya savaşı sonrası büyük oranda yoksulluk yaşamış ve fakirlik her daim ülke içerisinde yer edinmiştir, ama burda belirtilmeye çalışılan şey bu yoksulluğun, neoliberal politikalarla birlikte, daha da üst seviyelere ulaşmış olması, fakirin daha da fakirleşmesidir, iktisatta en zengin yüzde yirmi ve en fakir yüzde yirmi diye kavramlar var, gidin bir oranlarına bakın yahu, yapmayın.
(bkz: fakir olun ülkenizi şımartın)
(bkz: kürtlerin çok çocuk yapma politikası)
(bkz: devletin ekonomi içindeki payı)
gözlemlerime dayanarak sunu düşünmeye basladım;
zenginimiz cok zengin, fakirimiz cok fakir oldu.
uygulanan ekonomik programların halkın harcanabilir gelirini artırmaya yönelik ve üretime yönelik olmasının gerekliliğini gösteren durum.

halkın harcanabilir geliri artmadığı sürece malesef üretilen ürünün de bir anlamı kalmıyor.
fikir açısından doğrudur. türkiye fikir fakiri, hatta fikir cimrisi bir ülkedir.
(bkz: fikir cimrisi)
(bkz: fikir kabızı)
(bkz: fikir fukarası)
(bkz: fikir)