bugün

ülke olarak delirdiğimiz için sözkonusu olmayan orandır.
tavan yapmış, hatta tavanı delmiş bir orandır...

örnekleyerek entryimize başlayalım...

rıza amca ülkemizdeki diğer binlerce mustafa, ayşe, fatma gibi hayatının hatasını yapmış ve ülkemizde öğretmenlik mesleğini seçmiştir. üstüne üstlük bir de aile kurmuş, özel okullarda çalışmamış, anadoluya hizmet yapmıştır. ve sonunda o da yorulmuş emekliliğinin tadını çıkarmak, ailesiyle vakit geçirmek istemiştir. fakat kendisini bekleyen harika süprizlerden habersizdir.
bir çocuğu liseye gitmekte ve aynı zamanda dershaneye devam etmektedir. kızı ise başka bir ilde üniversitede okumaktadır.
makbule hanım da kendisi gibi emeklidir öğretmendir. her ikisi de mutlu bir emekliliğin hayalini kurarak çocuklara şevkle 25 küsur yıl bilgiler öğretmiş dert çekmişlerdi. fakat maaşlarının toplamı yaklaşık 1.900 ytl küsür tutuyordu. emekli ikramiyeleri ise yıllardır istedikleri o evi almaya ucu ucuna yetişmişti.. uzun 25 yıllık öğretmenlik hayatından sonra rıza amcanın da öğreneceği çok şey vardı. dolmuş şöförlüğü, çok şanslıysa şımarık çocuklara bir branşta ders bir dükkanda kasiyerlik.... ev ancak dönüyordu!

tabi rıza amca almanyada hocaların kendisinin onda biri kadar zorlanmadan ayda 5000 euro kazandığını bilse herhalde sokaklarda zurna çalmaya başlardı....

mehmet abimiz, büyük bir hevesle asayişe girmiş ve zorlu sınavları aşmıştı. fakat hayat ona da çok tatlı şeyler hazılamıyordu. lise çıkışları 15-16 yaşındaki çocukların saçma sapan kavgaları, ardından aynı tiplerin stadlarda kavgaları,hırsızlar...karşılığında üç-beş kuruş maaş ve evdeki kardeşimizin 1 hafta sonra başlıyacak olan okulu için alınması gereken okul önlüğü...

betül teyze dul bir devlet memuru...
yıllardır istediği o küçük kıyafet butiğini yeni devralmıştı, teğet geçen krizin hiçte teğet geçmediği hüseyin beyden. o aralar kendisinin de en geç 3 ay sonra batacağından haberi olmadığı için mutluluktan uçuyordu...

ülkemizdeki insanlar artık gerçeklerle değil umutlurlar ayakta duruyor. çoğu insan 3 bankadan kredi alıyor ve ordan oaraya burdan şuraya koyarak yaşamına devam ediyor.

hala kalkmış ergenekon, müvenner, kürt mevzusu...
.

bir de din elden gidiyor, bu ülkeyi şeriata çevirelim atatürk diye bir şey bırakmayalım diyen bir grup var.

bakın,
din ve dinin getirdiği gereklilikler kime şart koşuldu?
ergenliğe girmiş aklı başında her kişiye...
insanların ise delirmesine çeyrek var..
hatta bazılarının ise çoktan yarım geçmiş bile.

sonra anlatırsınız tabi...
-bakın kürt sorununu çözdük
+ama biz açız yicek gıdım ekmeğimiz yok
+olsun çözdük biz

-katili bulduk bakın
+olum asıl biz ölüyoruz..

+bak şun...
-hehhögöerrö...zööööööö!!!!!

ama önemli değil
durmak yok yola devam
bas basabildiğin yere kadar.
üçüncü sayfa haberlerini okumaya devam ettikçe giderek artacak olan orandır. annesini kesenler, intihar edenler, kör kurşuna kurban gidenler.. canın bu kadar ucuz olduğu yerde delirmek de çok kolaydır.
farkedilmesiyle karıştırılandır. günümüzde iletişim hızla ilerlemekte. gazetelerin önemli bir bölümü bu konulara yer vermekte. internet, kitaplar vs. her türlü takıntı ve korkuya isimler verilmekte. biraz daralınca panik ataklar yaşamakta, depresyonlara girmekteyiz.hal böyle olunca sanki bu durumlar önceden yokmuş bir anda oluvermiş gibi davranıyoruz. aslında bundan uzun bir süre önce de bundan farksız değildi. sadece biz bilmiyorduk; çevremiz, mahallemiz veya akrabalarımızla sınırlı bir dünyada yaşayan bizler için. insanlar bundan elli yıl önce de krizler yaşamakta birbirlerini boğazlamaktaydılar. şimdi ise sadece hastalıklar çeşitlendi, ya da farklı isimlerle anılmaya başlandı. değişen insanoğlu değil aslında, değişen hergün farklı şekilde anılmak istememiz kendimizi.
belimle birlikte artacak olan oran . *
son duyduğum bir istatistike göre her 10 insandan 3ünün piskolojisinin normal olmadıgı.
krizin ülkemize geçmesiyle artan oran.
edit: teğet geçmesiyle
teğet geçen kriz, sel felaketleri ve işsizlik oranı ile mükemmel bir kombinasyon içinde olan durumdur.
zorunlu askerlik ve üniversiteye giriş sınavı yüzünden şizofreni ve bipolar bozukluk olduğundan daha erken belirti göstermeye başlar bizim ülkemizde, devletin tıp fakültelerinde bu böyle öğretilir. ki bu veri sadece genetik psiko bozukluklara aittir. nüfusun çoğunun açlık ve yoksulluk sınırının altında kaldığı, baskıcı geleneklerin devam ettiği, dini tabuların ve sıkıştırmaların kol gezdiği, tarikatların, psikolojik savaşların bugünlerde çokça yaşandığı hatta bir günlük halde bireyi huzursuz kılan sokak ve çevre şartları hesaba katıldığında ülkemizde sıkça artış gösteren orandır.