bugün

Mustafa Kemal atatürkü canından çok seviyor ideolojierini namus olarak görüyorsan boğu yediğinin kanıtıdır örnek (bkz: ahmet taner kışlalı) (bkz: abdi ipekçi) (bkz: uğur mumcu)gibi örnekleride çok çok vardır.
Tayyip erdoğan tarafından zindanlara atılmaktır

(bkz: mustafa balbay)
(bkz: ergün poyraz)

Tayyip'in islamcıları, fettullahçıları tarafından katledilmektir

(bkz: necip hablemitoğlu)
bir çok yetenekli yazarın şişkin egolara sahip yayıncı ibneler yüzünden harcanıp gitmesidir bu ülkede yazar olmak.
türkiye de yazar olmak: eğer namusluysa, heryiğidin harcı olmayan meslek. kemalistler hemen sevinmesin! abdurrahman dilipak'ın yaşadıklarını inceleyin, mahkeme mahkeme gezen gazetecileri ve suçları (!) neymiş bir öğrenin derim...
derginin bir tanesinde rastladığım, komik olan bir durumu gayet güzel özetlemiştir.

unesco nun yaptığı araştırmaya göre türkiyede nüfusun binde biri kitap okuyor.
bu da bir kişi 3-5 sene de bir kitap alıyor.
orada bir seçme hakkı var onu da çok satılanlardan yana kullanıyor.

yani okumayan bir ülkede yazar olmak akıl karı değil... diyor.

türk usulü yazarın para kazanmasını kazanacağı paranın tamamının hesabını yapmış.
birde bunu dergiye yazmış...
okurken gülmekten kendimi alamadım. ciddi ciddi de bunları yazmışlar...

yazar olabilmek için yol gösterici bir tavsiye de bulunmuş gerçekten...

kitap yazan insanlar bunu para kazanmak için değil.
kendisini gelirini belirli bir seviyeye getirdikten sonra bu işi para kazanma amacıyla
yapıyor.
başarıya ulaşmamış insanın zengin olamamış insanın kitabını kim alsın.
Zor olan iştir.
Zor ya kendimden biliyorum.
şimdi oturup watpade hikaye yazacağım. kitap kahve, olay lisede geçiyor. bir kız bir erkek var. erkek aşırı bad boy, kız da onu seviyo ama fakir. arada seks yapacaklar. mevzu çıkacak, erkek kızı koruyacak. fotoğrafıma da kitap kahve gökyüzü falan koyacağım. 2 aya yazar olurum, d&r'da en çok satanlara girerim.
Hakikaten zor bir iştir bu. Bu ülkede kitabı çıkmış biri olsaydım sonu cinnet olurdu çok net. En iyi ihtimalle major geçirip 3 yıl sonra falan intihar ederdim. Ben, ağzımdan çıkan tek bir kelimeye -hatta telaffuzuma - gelen eleştiriye gümbür gümbür giderken biri benim ifade edişime burun kıvıracak, şunun çakması diye yaftalayacak.

Yazar başlıklarını inceliyorum yaklaşık 1.5 saattir. Çoğunluk o kadar yüzeysel, o kadar laçka ki. Hakan Günday'a Chuck palahniuk çakması diyen var. iskender pala'ya Kezban yazarı. "ay hiç de sevmem" diye iki satırlık entryler giren gerzek kesimden bir kitap yazmanın ne demek olduğunu anlamaya çalışmasını beklemiyorum fakat çabanın da mı anlamını bilmezsin. Emek verip başarılı olan birini takdir etmen için bu toprakta doğmaması gerekiyor çünkü. Aksi durumda katı bir kitap eleştirmeni kesiliyorsun. Bir kere de sakin olmayı dene. Bir ödül almış. aldığı ödülün kalite ve ölçücülüğünü, ülkesini tartışıyor. Adamın ne yazdığından bihaber bu arada. Bihaber olduğunu düşünüyorum çünkü eleştirisini temellendirmiyor. "o da yazar mı yaa" deyip geçiyor. Hatta edebiyatın merkezi o ülke değil bu ülke falan diyor. inanmak istemiyorum ben bu kadarına da.

Tüm bu curcunanın sebebi de ülkemizde güncel sanatın edebiyata bir türlü dahil olamaması bana kalırsa. Sanat yoruma açık ve sürekli bir izleme pratiği gerektiriyor çünkü. Keşke melez romanlar görebilseydik mesela. kalıcılığından emin olamam fakat üç beş insana daha okuma alışkanlığı kazandırırdı eminim. Bunun için de Sanatın ifade olanaklarıyla edebiyatın ifade olanaklarını mukayese edebilmek lazım. Yazarlarımızı eleştirebileceğim tek husus da budur. Özellikle öykülerde metinlerarası ilişki kurmak, yeni yeni anlatım teknikleri aramak ve anlatıcı kimliğine kafa yormak yerine makbul sayılan kişisel hayatlardan türetilen hikayeleri "anlatıvermek" furyası fazla sıktı. insanlar bu ülkeden başarılı bir yazar çıkamayacağına bundan ötürü inanmıyor. Sağlam ve sağlam işler çıkarabilecek yazarlarımız kalitesiz kimliklerle aynı bok çukuruna atılıyor. Ülkede herkes hemen her şey hakkında önyargı sahibi zaten. en azından okurumuz bilinçli diyebilseydik keşke.