bugün

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan tarafından, Türkiye'nin tersanecilikte dünyada 8'inci, mega yat üretiminde 3'üncü olması nedeniyle komplo olabileceğini söylediği ölümler.

http://haber.gazetevatan....d=180137&Categoryid=2
(bkz: sana burdan gerilir gerilir)
masraf olmasın diye gerekli tedbirleri almayıp, hiç tınmadan ölüme adam gönderme durumudur...
her gün birden fazla cenaze çıkar.
içlerinden bir mak. müh. inden ağlaya ağlaya dinlemiştim epey bir zaman önce.
defalarca çeşitli medya kurumlarına durumu bildirmiş olmamız, sakalımız yok ki söz dinletelim ata sözünü gerçek eyleyip, cevapsızlıkla cevap bulmuştur.
allah konuyu gündeme taşıyanlardan razı olsun...
uykusuz dergisinin sürekli gündeminde yer alan konu...
ardından oluşan tepkilere sarı sendika dok gemi iş ve sermayenin örgütlü hali gisbir tarafından şiddetlice karşı çıkılan ve işçi sınıfının aklını karıştıran durum. olaylardan sonra selah tersanesi kapatılmıştır. limter iş'te grev kararı verdi. fakat sermayenin azgınları ve sarı sendikacılar uzlaşarak işçi ve işverenin çıkarlarının aynı olduğunu ve limter iş'i bölücülükle suçlamıştır. daha öncede bu tepkileri ergenekoncular tarafından yapıldığını söylemişti sermaye örgütü. yani anlaycağınız oluşan tepkilere ergeneok yetmeyince bölücülük verdiler. "ergenekon yetmedi pkk verelim." sınıfta oluşan tepkilerin gazını almayan çalışan sermaye örgütü gisbir yaptığı alçaklıkların hesabını ödeyecek olmanın korkaklığı içinde bulunuyor. tüm hatalı çıkışlarına karşın ise limter iş sınıf sendikacılığının ne olduğunu türk iş'in sarı çatısına, faşist sendikalara anlatıyor: "hak öyle verilmez, alınır." kavramını.
kapıya önce iş güvenliği yazmakla birşeyin çözülemediğini bize gösteren üzücü ölümler toplamı.
bir önemli hatırlatma gerekiyor sanırım. tuzla çevresinde bulunan gisbir'e ait bir hastahane var, bir ikincisi de yoldadır. peki gisbir kimdir? sermayenin örgütlü gücüdür, tuzla'da. peki daha önce açılan hastahene ne için kurulmuştu? iş kazalarının gerçeklerini saklamak ve sağlık hizmetlerini kısmak. gidip görün, nedenini ve sonucunu şuradaki kelimelerin anlattığından çok daha iyi anlayacaksınız.
#3376610
Türkiye'nin 2002 yılında dünya gemicilik sektöründeki 23.sıradan , 2008 yılında 4.sıraya yükselmesini açıklayan kanlı gerçek . Taşeron firmalar , sigortasız çalıştırma , düşük ücret yüksek kar politikası nedeniyle uzun çalışma saatleri ve iş güvenliğinin maliyet yaratmasından dolayı işçilerin ilkel koşullar altında çalıştırılması gerçeği ile işçi ölümleri karşısında kapitalizmin kanlı ekonomi-politiği ile yüzleşme zamanı. Baret takarak işi çözebileceklerini sananlar karşısında sendikalaşma süreci ile yürütülmesi gereken bir emek ve can güvenliği direnişinin zaruriyeti.
çoğu sigortasız ucuz taşeron işçilerinin, iş güvenliği kapsamında yapılması gereken çalışma saatı gibi önlemler alınmadığı için ölmeleridir.
diyalektik açıdan ölmeleri kaçınılmaz. çünkü ölmemeleri için gereken tedbirler alınmıyor. işveren ve bakan elele sorunu çözüyor ne güzel.
hatırlatmak gerek: tuzlada yıllardır işçiler iş cinayetine kurban gidiyordu. birçok işçi kayıt dışı ve kimsesiz(hapisten çıkmış biri mesela) olduğu için ölümlerin nedeni sorulmuyordu. bugün tuzlaya göz dikmiş patronlar olduğu için bu haberler günübirlik önümüze düşmeye başladı.
bir duyarlılık oluştuğu kesindir fakat dikkat etmek gerekir. kapatılan tersaneye aldanmamak gerekir. zira o bölgeyi isteyen doyumsuz sömürücüler her türlü oyunu oynayacaklardır. bu noktada bölgeye gidip işçilerle birlik olmak ve onları mücadelelerinde yalnız bırakmamak gerekir.
(bkz: 16 haziranda tuzla işçileri grevde)
(bkz: her yer tuzla her yer direniş)
son derece trajik ölümlerdir.

dün biri çıkan yangını söndürürken yanma sonucu, diğeri bileği kesilmesi sonucu kan kaybından iki işçi ölümü malesef gerçekleşmiştir.
devletin bir şekilde sessiz kaldığı, nedense göz yumduğu ölümlerdir. onca kişi öldü, belkide son zamanda güney doğuda savaşan askerlerimizden daha çok kişi ölmüştür ama hala bir önlem alınmadı. belkide alınmak istemedi.
cahilliktenmiş. bakan bey öyle yorumluyor, cahil olmasalra ölmezlermiş bu insanlar.
aslında haksız da değil. cahil olmasalardı da sen orda olmasaydın belki de ölmezlerdi.
Bir tarafta geçim sıkıntısını hayatının da önüne koyan insanlar. diğer tarafta bundan sonuna kadar faydalanmak için nöbet tutan leş kargaları, ölseler de leşleriyle doysak. aymazlığın dayanılmaz hafifliği, pis pis sırıtan altın dişli armatörler. vurdumduymazlık, azar azar ölüyorlar nasıl olsa. filika olayından sonra bir işçi işten cıkarılmakla tehdit edildiklerini söylüyor. doğru mu söylüyor bilemem. sorun da bu değil zaten. sorun köklerde, sorun anlayışta. nükleer santral yapmak için bir taraflarını yırtanlar var bu ülkede, yani tek bir hatayla binlerce kişinin hayatını kaybedeceği bir nükleer santral. cahil işçiler diyerek sıyrılmak kolay. cehalet her zaman da kişinin suçu değildir.
özellikle bu gün üzerinde bir daha durulması gereken, sadece bir işçi öldüğünde hatırladığımız utancımızdır.

eğer bugün bir mayıs'sa, eğer bugün işçi bayramı ise öncelikle tuzla tersanesinde can veren işçiler anılmalıdır.
artık pek yaşanmayacak, yaşanmaması umulan trajik ölüm hadiseleri.

çünkü malum ekonomik şartlar neticesi denizcilik piyasasının anası ağlamış, tersanelerde inşa edilen gemi sayısı dörtte üç oranında azalmıştır. binlerce işçi işinden olmuş, onlarca proje iptal edilmiştir.

yani inşaat yok ki işçi olsun, işçi yok ki ölsün gibi bir korelasyon.

tuzla tersanelerinin normal kapasite ile çalışması durumunda, yani bundan 7-8 yıl önce tersaneler genelinde ölüm vakası ortalaması ayda 1 (bir) ölümdü ve bunun medya için bir haber değeri yoktu.

ne zamanki küresel ekonomi birden şaha kalktı ve türkiye'de avrupa'nin tersanesi olarak sivrildi ve tersaneler 2-3 yıl sonrası için bile proje siparişi alır hale geldi bu oran aydan 13-15 ölüme kadar çıktı. çünkü inşaat fazlalaşmıştı, tersaneler genelinde 1500 kişi çalışıyorsa bu sayı 5000'e fırlamıştı. üstelik eskiden 1500 kişinin %80'i kalifiye, tersane ortamına aşina işçilerden oluşurken bu yeni gelen 3500 kişinin %80 tam ters olarak tersanede yürümeyi bile bilmeyen, gemi nedir, tank nedir, ambar nedir, yüksekte çalışmak nedir, oksijen lambası nereye bırakılmaz, nerede kaynak yapılmaz, nereye müdahele edilirken yetkiliden onay almak gerekir gibi detaylardan bihaber az çok eli pense tutmuş, bir çoğu vasıfsız işçilerden oluşuyordu. ve bu insaların hepsine de 40 yıllık usta muamelesi yapıldı, detaylı emniyetli çalışma eğitimleri verilmedi, tersane şartları bu insanlara göre iyileştirilmedi.

örnek vermek gerekirse istanbul-ankara otoyolundan günde 1000 araba geçiyor ve aylık ölümlü kaza oranı 1 oluyor varsayalım. siz bu araba sayısını 10.000 yaparsanız ve bu yeni gelen 9.000 şöförün %80'i çok acemi ise ve o yoldaki güvenlik önlemleri hiç değişmemişse ölüm oranı da 10 kat artmaz. aylık 1 eken 25 olur misal. belki 50.

işte aynı durum tuzla tersaneleri için geçerli oldu ve malum trajediler yaşandı.

genel türk umursamazlığının "ve bize bir şey olmaz" anlayışının sonucudur bu vakalar. göstermelik tersane kapamalar, 100-200 kişinin katıldığı ve neredeyse tamamı provakatif gösteriler...elle tutulur hiç bir gelişme kaydedilmedi.

şimdi iş ve işçi yok. ölüm habeleri eski düzeyine indi. fakat gün gelirde tekrar piyasa açılırsa yine aynı ölüm haberlerini izleyeceğimize eminim. çünkü tersane aynı tersane, patronlar aynı patron, devlet aynı devlet, denetçiler aynı denetçi.

denetçilerin yazdıkları raporların bir çoğunu gözlerimle gördüm. ve o rapor sonrası yapılanları da. yapılanlar güvenliğin arttırılmasına yönelik olmadı hiç. tersane sahibinin ve armatörün canını yakmaya yönelik oldu. dipdibe yapılan iki koca geminin yaşattığı güvenlik zafiyeti görmezden gelindi, baretsiz çalışan 3-5 işçi bahane gösterilerek tersaneler kapatıldı. abuk subuk, uygulanması neredeyse imkansız yönetmelikler çıkarıldı, saçma sapan göstermelik cezalar verildi medyanın gazını almak için.

evet medyanın. çünkü işçiler evet sıkıntı yaşıyorlardı, üzülüyorlardı, belki kızıyorlardı ama işleri vardı. evlerine ekmek götürüyorları. gece mesailere kalıyorlardı. hiç toplu bir eylem gördünüz mü tuzla'da? olmadı. çünkü işçi her ne kadar rahatsız olsa da, her ne kadar durumun farkında olsa da ses çıkarmıyordu. haklıydı da belki. ses çıkarsa hiç bir şeyin değişmeyeceğini, olanın kendi ekmeğine olcağını biliyordu.

"ulan 5 metre arayla gemi mi inşa edilir?!?!. ben nereden güvenli bir şekilde yürüyeceğim? sağdan yürüsem bu gemiden kafama sac düşme riski var. soldan yürüsem o gemide vinçle çalışıyorlar, tel bir kopsa kafama koca mkine inecek." diyordu belki içinden ama yürüyordu yine.

tam ortadan. yukarı baka baka.
Gerekli önlemlerin alınmaması sonucu ölümler devam etmekte. bugünde bir işçi hayatını kaybetmiştir. ciddi anlamda terör kadar tehlikeli olmaya başlamış bir durum söz konusudur.

http://www.internethaber....news_detail.php?id=209366
1 işçi daha öldü. fakat ölü sayısı ile doğru orantılı olduğu için ilgimiz, pek konuşulmayacaktır. allah korusun ne zaman ki orada da toplu ölümler olur, belki birileri el atar. gerçi el attıklarında da kader diyorlar utanmadan ya, neyse!
ya kaderdir, ya ergenekon ya da baykal-chp'dir sorumlusu. akp iktidarı, taşeron firma olacak değil ya.

(bkz: iş kazası kaderdir)