bugün

türk silahlı kuvvetlerine katılmayı, vatanını milletini korumayı vicdani ret adı altında istememektir.
gidenlere sonsuz teşekkürlerimizi sunar, gitmek istemeyenlerin kararlarına saygı duyarız.
komutanım ben üçbuçuk atıyorum red etsem olmaz mı diyenlerin toplandığı zümre.
altına çokça hamasi destanlar bezenecek başlık ismidir. tsk da vatan hainleri ba-rı-na-bi-lir, ama bu durum ordunun hizmet ettiği kutsal değerleri rencide edemez..ordudaki birkaç neyidüğü belirsiz yüzünden de vatan görevinden kaçılmaz.
bunlardan biride benim. ne ölümden ne silah tutmaktan ne de teröristlerden korkarım. bunun vatan hainlğiyle alakası yoktur. zaten bu konunun sonuda siyasete gideceği için konuşmanında bir mantığı yoktur.
ananı da al git denecek karaktersiz haysiyetsiz şerefsizlerdir.
tartışmalar güzel de bu başlık altında yapılması biraz kötü sanki. tsk yı reddeyiyor da fransa yada israilde yapacak izlenimi veriyor biraz da. askerlik yapmayı reddedenler olsa biraz daha mantıklı olacak durum. tsk yı lafı biraz pkk lılara kaçıyor gibi.
(bkz: kıbrıs ta camii yaktık)
şahsen ben kendim. evet, askerlik de neymiş. vatan borcu palavralarını bir kenara koyuyorum, olayı borca alacağa bağlarsak bu zenginler devletinin bana borcu var benim ona değil. devletin sınırları tehlikedeymiş, bana ne? o kadar parası var devletin, o kadar vergi topluyır, aldığı vergileri hazine bonusu olarak bir kaç bin zenginin cebine indireceğine kendisine sınır muhafızı tutsun.

evet korkuyorum. bir gece yarısı, adını bile bilmediğim bir dağ başında, devletin aptal saptal politik hesapları nedeniyle yaşanan terör belası yüzünden bedenime bir kurşunun saplanmasından ve bunun aileme yaşatacağı yıkımdan korkuyorum.

evet reddediyorum. bir grup imtiyazlı sınıfın, subay takımının mecburi hizmetçiliğini yapmayı reddediyorum. bunu bütün yasalara aykırı ve yanlış buluyorum.

evet ben hainim. hayatında silah sesi duymamış "fedailerin" klavye başında yaptığı cengaverlikleri reddettiğim için, hainim.
Tsk ya genel ev açılırda orada sermaye olarak değerlendiriliriz umudu taşıyanlardır.
herhalde askerlerimizin ruhunu kazanmak bizim için bir vazife olduğu gibi evvela onlarda bir ruh, bir emel, bir karakter yaratmak da allah'tan ve medine-i münevvere'de yatan cenab-ı peygamber'den sonra bize yöneliyor.-gazi mustafa kemâl atatürk- (1914)

ordu-millet vasfını tarihte yer aldığı 12.000 yıldır gururla taşıyan türk milleti yediden yetmişe askerdir. şehit kanı ile yoğrularak vatanlaşan topraklarını ve istiklalini korumak için en değerli varlığı olan canını seve seve vermek her askerin gönlünde yatar.
çünkü askerin vatanını savunurken ulaşabileceği şehit ve gazi; rütbeleri kendisine ve ailesine verilecek en büyük ödüldür. bu rütbeler islam'ın en kutsal rütbelerdir. biliyoruz ki şehitlerimiz yıkanmadan kanlı elbiseleri ile gömülürler. aldığı yaralar ve bedenini yıkayan ona takılan madalyaları temsil eder. ve yine inancımıza göre şehitler doğrudan sorgulanmadan cennete kabul edilirler. anadolu topraklarını süsleyen şehit bedenlerinin çokluğu bu toprakların vatanlaşmasının göstergesi ve milletimizin haklı gurur kaynağıdır.
anne ve babalar evlatlarını asker ocağına yani "peygamber ocağı" olarak gördükleri bu yuvaya ya şehit ol ya gazi" diyerek gönderir. şehitlik rütbesine ulaşarak bayrağa sarılı olarak kendilerine teslim edilen evlatlarını "mehmedim bu vatana feda olsun" diyerek toprağa verirler. bu büyük acı şehidin ana-baba ve yakınları için ömür boyu taşıyacakları en büyük gurur vesilesi olarak kalarak onları motive eder.
devletimiz gücünü bu mümtaz insanlardan alır. onlar şimdi başları daha dik olarak toplumda saygı görürler. bu türk milletinin en büyük hasleti ve değişmez karakteridir. bu karakter devletimizin içte ve dıştaki gücünün göstergesidir.
bu gerçek ortada iken 18 aralık 2005 tarihli zaman gazetesinde yayınlanan aşağıda özeti verilen haber gündeme bomba gibi düşmüştür;

" emekli paşadan şaşırtan iddia: tsk, peygamber ocağı değildir.
türkiye emekli subaylar derneği (tesud) dün harbiye askeri kültür sitesi'nde türkiye-ab ilişkilerini tartıştı. kktc eski cumhurbaşkanı rauf denktaş ile edip başer, şener eruygur, özden örnek gibi emekli paşaların da katıldığı sempozyumda ilginç görüşler öne sürüldü.
toplantının açılışında konuşan tesud genel başkanı emekli tümgeneral rıza küçükoğlu, türk silahlı kuvvetleri'ni 'atatürk cumhuriyeti'nin ordusu' olarak tarif ederken, 'peygamber ocağı' tanımını kabul etmediklerini söyledi. medyada 'mehmetçik' konusundaki değerlendirmelere gönderme yapan emekli paşa, "tsk'nın askeri, atatürk'ten sonra gelişmiş türkiye cumhuriyeti'nin mehmetçikleriyiz, peygamber'in mehmetçiği değil." dedi. başbakan erdoğan'ın türk milletinin 'mehmetçik' kavramını 'küçük muhammed' anlamında kullandığına yönelik sözlerini eleştiren küçükoğlu, belli din veya mezhebi öngören bir kavramdan uzak durulması gerektiğini savundu."

aynı gün konu hakkında bu gazetenin muhabirleri telefonla bilgime başvurdular. konuyu tam olarak birinci elden dinlemediğim için bana söylenenler dâhilinde görüşlerimi yansıtmaya çalıştım. görüşlerim zaman gazetesinin 18 aralık 2005 tarihli nüshasında erkan acar imzası ile aşağıdaki şekilde yayınlandı. işte bu haber;

"ordu milletimizin kalbinde hep peygamber ocağı olarak bilinir. emekli silahlı kuvvetler mensupları, tesud genel başkanı küçükoğlu'nın, "türk ordusu peygamber ocağı değildir." sözüne katılmadı.
emekli hava pilot korgeneral yaşar müjdeci, türk insanının kalbinde ordunun hep peygamber ocağı olarak var olduğunu söyledi. emekli kurmay albay tahir tamer kumkale, islam'ın ordu üzerindeki etkisinin yadsınamayacağını kaydetti. yaşar müjdeci, türk ordusunun aydınların ocağı olduğunu ifade ederek, "yeniçeri ocağı bile hacı bektaş-ı veli'yi pir olarak kabul eder." dedi.
son zamanlarda bu konulara çok fazla hassasiyet gösterildiğini belirten müjdeci, "küçükoğlu paşa da bunu bu şekilde düşünmemiştir. delikanlı bir çocuktur, memleketini sever, dini bütün bir çocuktur. i̇nsanlarımızın kalbinde, gönlünde ordumuz hep peygamber ocağıdır. türk çocuğunu askere ısındırmak için komutanları tarafından sürekli anlatılır." şeklinde konuştu.
tahir tamer kumkale ise peygamber ocağı tanımının sadece türk ordusu için değil, bütün ordular için geçerli bir tanımlama olduğunu söyledi. haçlı ordusunun haç'ı simge yaptığını ve 'peygamber ocağı' nitelemesinin bir orduya yücelilik ve ululuk getirdiğini dile getiren kumkale, "biz bin yıldır müslüman'ız. ama ben on iki bin yıllık tarihi olan bir milletim. benim on iki bin yıllık ordu-millet vasfım var. bu da milletimden geliyor. tamam, atatürk'ün askeriyiz, ordusuyuz; ama ben asıl türk milletinin ordusuyum." diye konuştu.
küçükoğlu'nun kendisinden farklı düşünmediğine inandığının altını çizen kumkale şöyle devam etti: "bakın şehitlik, gazilik tamamen dini vasıftır. şehit olmak gelinebilecek en büyük rütbedir. peygamber ocağıdır demek asker ocağını yüceltir, kuvvetlendirir. halk, ana babalar da öyle görmezler mi orduyu? atatürk ocağına göndermez, peygamber ocağına gönderir.
atatürk devletimizin kurucusudur; ama atatürk de osmanlı'nın askeri, türk milletinin askeri idi. peygamber'imiz de komutandı. onca savaşa girmiş. peygamber ocağı sözü orduya güç verir. güzel şeyler anlatır. bizler adamı ölüme gönderirken dinimizin bütün vasıflarını kullanıyoruz."

bilindiği gibi türk silahlı kuvvetleri'nin bütün kurum ve kuruluşlarında askerlere gece dersleri arasında verilen din dersleri önemli yer tutmaktadır. bu derslerde diyanet işleri başkanı ahmet hamdi akseki tarafından bizzat kaleme alınan 'askere din kitabı'ndan yararlanılır. atatürk dönemi genelkurmay başkanı mareşal fevzi çakmak tarafından hazırlattırılan bu kitap, askerin dine bakış açısını bütün ayrıntıları ile açıklamaktadır.
bu kitapta askerî birliklerin 'peygamber ocağı' olduğu ve askerlerin de 'mehmetçik' adıyla yüceltildiği; peygamberimizin en büyük asker olduğu, hak, adalet ve hürriyet uğrunda yirmi üç sene savaştığı anlatılmaktadır.. ayrıca peygamber efendimiz muhammed mustafa ve gazi mustafa kemal atatürk'ün askerliğine ilişkin hatıralara yer verilmektedir.
mehmetçik kavramının nasıl oluştuğuna dair bilgiler kitapla şöyle yer almaktadır., "mehmetçik' ismi peygamber efendimiz' den gelmektedir. hazreti muhammed'in adı, biz türkler ve müslümanlar için çok önemli bir addır. bundan dolayıdır ki din yolunda, vatan ve millet yolunda, canını ve kanını seve seve feda eden kahraman askerlerimizi mehmetçik adıyla yüceltiyoruz."
türkiye emekli subaylar derneği'nin; atatürkçü çizgide ve o'nun eserlerini koruma ve kollamaya kararlı, bu konularda işbirliği ve dayanışmaya açık bir kuruluş olarak kamuoyunda haklı bir itibarı vardır. tesud yaklaşık 10.000 üyesi ve yurt geneline yayılan 30 şubesi ile faaliyetlerini başarı ile sürdürmektedir.
mensubu olmakla gurur duyduğum tesud en önemli ve etkin sivil toplum örgütleri içinde yer almaktadır. teşkilat yapısı, potansiyeli, bilgili, şuurlu ve atatürk milliyetçiliği ile yoğrulmuş dinamik kadroları ile görevini en iyi bir şekilde başaracak güce sahiptir.
25 ekim 2005 tarihli yazımda tesud' un yeni gen. bşk. e. tümg. rıza küçükoğlu'nun zaman gazetesinde yayınlanan "emekli subaylar ab sürecine destek için lobi yapacak" başlıklı röportajını ciddi bir şekilde eleştirmiş, tesud'un menfi yöndeki bütün gelişmelere rağmen hem "atatürkçü çizgiyi" ve hem de "ab'ye tam teslimiyeti" nasıl bir araya getireceklerini anlayamadığımı vurgulamıştım.
tesud üyesi olan bizler için "ab adına lobi yapmak" ne kadar yanlış ise "türk ordusu peygamber ocağı değildir" sözleri o kadar yanlıştır. ben bunları yanlış anlaşılabilecek ve milletimizi rencide edecek maksadını aşan sözler olarak görüyorum.
bu sözlere katılmadığımı açıklıyor ve "keşke hiç söylenmemiş olsa idi" diyorum..

dr.tahir tamer kumkale'nin bu yazısı 21 aralik 2005 tarihli önce vatan gazetesinde yayımlanmıştır.

(bkz: asker ocağı peygamber ocağıdır)

büdüt: bunu eksileyen bari bir okusaydı. bu kadar mı ibnelik var bu sözlükte.
bunu gerçekten hayata geçirebilir miyiz? gerçekten "gitmiyorum askere" diyebilir miyiz? sıradan bir cinayet ile savaşta adam öldürmenin aynı şeyler olduklarını insanlara inandırabilir miyiz? onları ikna edebilir miyiz? var mı böyle bir umut? varsada sonu gerçekten ölüm mü? sonu ölüm ise o ölümü göze alabilir miyiz?

alamayız. çünkü hepimiz birer kuklayız. cansız, tepki vermeyen, küfürde etseler, dayakta atsalar hiçbir şekilde karşılık veremeyen, hamuru başkaları tarafından yoğrulmuş kuklalarız biz. kuklacının ekmek parasıyız biz. *
beyni yıkananlardır.
götü yemeyendir ayrıca armut piş ağzıma düş insanıdır. sen yapmayacaksın ben yapmayacağım ülkeyi kim koruyacak ulan ? askerlik yapmamak için uğraşacağına bu dünyayı nasıl adam ederim nasıl olur da savaşlara gerek kalmaz diye oku adam ol bunlarla uğraş. bir kişi değişir dünya değişir. çözüm sinekleri öldürmek değil bataklığı kurutmak. 4 bir yandan türkiye cumhuriyeti'ni kuşatan hainler olmasa emin ol bu kadar uzun askerlik yaptırmazlardı adama.

edit : ayrıca deden de askerlik yapmak istemeseydi şimdi haliç de prezervatif içinde seyehat ediyor olacaktın.
delikanlılık taslayanlar neler olup bittiğinden haberleri yoktur. türkiyenin bi ucunda gerçeklerden bihaber yaşayıp tv karşısında ana haber bültenleriyle gaza gelen insanlardır.
tanım:g*tü yemeyen değil aksine gerçeklerden haberdar olan insandır.
(bkz: vicdani red) hususu göz önüne alınmalı mıdır, tartışılır.
askerlik bir savaş sanatı bu nedenle bu sanatı en iyi icra edebilecek olanlar yapacağı işi seven ve bu iş için iyi eğitim almış kişiler olmalı mamafih; bunu yerine getiremeyecek olduğunu düşünen insanların askerlik yapmak istememeleri hoş karşılanmalı ve toplukla,vatan hayinlğiyle falan itham edilmemelidir.
hiç kimsenin öyle bir durumu yoktur olamaz.

vatani görevler vatana karşı görevlerdir, askerliğini tsk için değil vatan için yapar kişi.

üstleri ne kadar zulüm etse de buna sabretmekle mükelleftir insan, isyana yeltenmek dinen ve ahlaken yanlıştır.

o zaman kimse vergi de vermesin, nasıl olsa yarsı boşuna gidiyor.
işini kaybetmek istemeyenlerdir.
zira çoğu askerlik dönüşü iş bulamamaktadır..
hele uzun dönem, 15 ay ise sormayın gitsin..
(bkz: adam haklı beyler)
ayda 3 milyar maaş veriliyor dense, bu vicdani retçilerin kaçı gitmez, merak edilisedir.
tsk'ya veya bu ülkeye değil, nato'ya askerlik yaptığını bilip, haklı bir sebeple reddeden insanlardır.
bugün, tsk dediğiniz örgüt, nato'nun ordusudur.
'reddedenler' kısmına dahil olduğum görüşdür. sadece tsk'ya değil dünyadaki bütün askeri oluşumlara dahil olmayı reddediyorum. çünkü yaşamının oniki ayını bir hiç uğruna geçirmenin amaçsızlığını ve boşluğunu kavramış durumundayım.

bu durumun aksine idda edenler çok değişik düşüncelerde bulunuyorlar. efendim neymiş 'vatana ihanettir askerlikten kaçmak ve askerliği yapmayı reddetmek.' lan ben bunun için mi doğdum. ben varlığımı sırf insanları öldürmeyi kendine doğrultulan silaha nasıl karşılık verileceğini öğrenmek için mi doğdum. hemde oniki ay, yani bir sene. insan ömründen bir sene yok yere sırf birilerinin amacı doğrultusunda orada hizmet adı altında kölelik yaparak geçirmesi, bide allah korusun savaş halinde onca genç insanın biribirini öldürme arzusu içinde silahlarını ateşlemesi midemi bulandırıyor.

birde buna askerliğe karşı gelenlere aciz gözüyle bakanlar.

siz bu durumu bir rant ve güç unsuru olarak görmekle ancak götünüzü kaldırırsınız. bende vatanımı, doğmuş olduğum coğrafyayı seviyorum. ama bir senemi askerlikte geçirmeyi reddediyorum.
dünyada hiç asker olmazsa, hiç savaş da olmaz. 1 kişi bile eline silah almayı kabul etmezse, ölüm tüccarları silah üretemez.

bütün dünya buna insansa
bir inansa
hayat bayram olsa
söylediklerinizin birçoğuna katılıyorum. tsk envanterindeki birçok silah , insanlı/insansız uçaklar,tanklar vs.
genellikle dış alım ile kazandırılmıştır. gerçekleşen projeler de var. turkish unmanned aerial vehicle (tiha,anka)
projesiyle yüksek teknolojili (motoru hariç) herşeyi yerli insansız hava aracı üretme gibi.(daha birçok proje var tamamı yerli) temmuz ayında hangardan çıktı ve şu anda uçuyor. 2011 de tsk ye katılacak. bunu söylememin sebebi yerli savunma sanayisinin eskisi gibi olmadığını anlatmak."son dönemde yeni yeni uçak, helikopter vesaire üretimleri yapılması gündeme geliyor. izin yeni çıktı yani" cümlenizde evet haklılık payı var.bu işlerin siyasi boyutunun olduğu da bir gerçek tabi. tsk nin bütçesinin çok yüksek olduğu da doğrudur. hatta bu tartışma sebepleri arasındadır. fakat türkiye sadece pkk ile uğraşmıyor. şu anda başka tehditlerle uğraşmasa bile güçler dengesi için sürekli yenilenmek zorunda. bu bütün ülke orduları için gerekli. aslına bakılırsa da PKK 5 kez bitirilmiştir * Orduya sürekli katılım olduğu için 30 yıldır bu ülkeyi tehdit etmektedir.PKK'nın ne denli zayiat verdiğini görmek açık bir şekilde ortada. ordu PKK ya hiçbirşey yapamıyor da doğru değildir. orduların terör örgütleriyle mücadelesi sadece silah boyutuyla sınırlı değildir. zaten TSK nin resmi sitesine * bakıldığında da haftada kaç
terörist gebertilmektedir açıkca görülür (özellikle haziran,temmuz,ağustos aylarına dikkat.biz bunları tv lerde görmüyoruz bile.) israil'den bahsetmişsiniz. ben israil-türkiye ortaklığını savunanlardanım. (yaşanan olaylara rağmen,israilin pkk destekçisi olduğu söylenmesine rağmen) israil de askerlik zorunlu olup askerlik süresi türkiyeden çokca fazladır. kadınlarda gidiyor.

profesyonel orduya bende sıcak bakmak isterdim. fakat türkiyede profesyonel orduya geçim olsa yani askere gitme zorunluluğu
kaldırılıp yerine bedelli getirilse,bu şu anda mücadele edilen PKK örgütüne psikolojik açıdan avantaj sağlayacaktır (açık açık kürtlerden bahsediyorum.)bu yüzden bazı politikalar değişmemekte. askere gitme konusunda olduğu gibi. ayrıca ne türlü hakaretlere maruz kaldığınızı da anlayabiliyorum. bende kendimi tutamadım ve istemeden hakaret ettim. sanırım. sinirlenmiştim. ilk cümlelere. belki yanlıştı benimkisi. ama oldu işte. fakat bilinmesi gerekirki pkk olduğu sürece askerliğin zorunlu olmaktan çıkarılması vs. gibi düşünceler gerçekleşmeyecektir. hükümet bedelliyi destekler adımlar atmaya çalışmakta,fakat asker bununla aynı görüşte değildir. pkk nın bitirilmesi konusunda farklı stratejiler geliştirilebilir. fakat bu stratejilerin içeriğinde kesinlikle askerliğin zorunluluğunun kaldırılmasıyla ilgili düşünceler yer almaz. almamalı da.
güncel Önemli Başlıklar