bugün

tecavüzün hiçbir şekilde hafifletici bir sebebe sahip olmadığını harika bir şekilde gösteren 1989 yapımı film. ayrıca jodie fostera en iyi kadın oyuncu oscar ödülünü kazandırmıştır.
jodie foster'a en iyi kadın oyuncu oskarını kazandırmış 1988 yapımı amerikan filmidir.
sarah isimli bir kadına toplu tecavüz edilmesinin ardında yaşananları, dava sürecini, sarah'ın yaşadıklarını anlatır.
türkçeye "sanık" olarak çevrilmiştir.

ey türk yapımcılar! tecavüz maduru bir kadının dramı nasıl işlenir bakın da öğrenin!

--spoiler--
bu naramı da attıktan sonra gelelim filme... insanın kanını donduran bir kelime tacavüz.
günümüzde hernekadar neredeyse vurdumduymazlığa kaymış bir kelime olsa da benim herzaman kanımı dondurur.
daha filmin başında koşarak kaçarken gördüğümüz sarah'ın başına gelmiş olan şeyleri düşününce tüylerim diken diken oldu...
sonra hastane sahneleri... biraz empati kurun lütfen,
öyle olağan dışı bir an ki siz ne yapacağınızı bilmiyorsunuz, size nasıl davranılması gerektiğini, nasıl tepki vermeniz gerektiğini bilemiyorsunuz...
sarah'ın yerinde olsanız ne yapardınız?

böyle başlıyor film. ve tecavüz olgusuna dört koldan anlatıyor resmen.
kişisel haklara tecavüzden tutun da tecavüze teşvik suçuna kadar birçok noktaya deyiniyor.
tecavüzün mazereti olur mu?
bir insan tecavüz etmeye kışkırtılabilir mi?
davetkar olmak suçu hafifletir mi?
peki tecavüzü sessizce izlemek suç mu?
bunlar gibi birçok soru soruyor film kendi kendine...
aslında çok da güzel noktalara parmak basıyor.
ne var ki senaryodaki yer yer fluluklar (özellikle benim gibi damages ve the good wife gibi dizileri takip edenler için) rahatsız edici olabilir.
tam anlamıyla boşluk diyemeyeceğim bu flu yani belirsiz alanlar daha keskin hatlarla çizilseymiş çok daha etkili bir film olabilirmiş.

ama senaryonun bu flulukları oyuncu performanslarıyla öyle bir kapatılmış ki ağzınız açık kalabilir. zira benim öyle oldu.
jodie foster, sarah gibi uçlarda dolaşan bir karakteri başarıyla canlandırmış.
inandırıcılığı çok yüksek, öyleki birçok sahnede izleyiciyi ikilemde bırakıyor ama birçok sahnede de "vay be oyunculuk budur" dedirtiyor.
tecavüz sahnesindeki performansından zaten bahsetmiyorum, zira izlemesi bile yeterince etkileyici ve miğde bulandırıcıyken rol de olsa bunu yapmak nasıl bir miğde ister siz tahmin edin artık.
kelly mcgillis'in de performansı başarılıydı ama diğer oyuncular gibi o da jodie foster'ın yanında ister istemez sönük geliyor gözünüze...
burada bir konuya açıklık getirmek isterim. jodie foster'ın bu rolü başarıyla oynamasının nedeninin oyunculuktaki profesyonelliğinden kaynaklandığını düşünmüyorum.
aksine buradaki etkileyiciliği onun acemiliğinden ve bu acemilikten kaynaklanan doğallığından ileri geldiğini düşünüyorum...
--spoiler--

sonuç olarak,
hernekadar senaryoda biraz daha desteklenmesi gereken kısımlar olduğunu düşünsem de bence anlatmak istediğini keskin bir dille anlatıyor film.
bunu da performanslarıyla süslüyor. izleyin, hatta izlettirin efendim...

not: jodie foster bu filmdeki rolünü hiç beğenmemiş, hatta oyunculuğu bırakmayı düşünmüş ama meryl streep'le birlikte aynı kategoride aday olup oscar'ı kazandıktan sonra şunları söylemiş: "meryl streep tam bir dehaydı ona karşı bir ödül kazanmak, benim için çok büyük bir başarıydı. o zaman oyunculuğumun değerini anladım"
--spoiler--

jodie foster’ın sarah tobias rolüyle ödül aldığı, gerçek bir hikaye üzerine kurulu sanık, etkileyici mahkeme sahnelerine sahip. bir barda üç kişinin tecavüzüne uğrayan sarah, tecavüzcülerin aldıkları hafif cezaya karşı mücadelesinde geçmişinin problem olacağını düşünmemiştir. bu gerilime ne kadar dayanabileceği bir soru işaretidir.

--spoiler--