bugün
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı26
- doğum gününde hatırlanmamak19
- düşün ki o bunu okuyor11
- anın görüntüsü20
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması16
- en havalı erkek meslekleri16
- yaz aşkı varda kış aşkı neden yok10
- jose mourinho23
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır10
- burçlara inanmak9
- kezo dili ve edebiyatı8
- zall beceremiyorsan bırak git24
- sözlüğe yeni gelen masum erkek12
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi26
- bugün hangi kadın yazara ne diksem15
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- en dindar özelliğiniz31
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması14
- sözlük erkeklerini evire çevire pataklamak8
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin11
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak17
- ali koç9
- günahların takımı galatasaray13
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri9
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu20
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- anneler günü18
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor13
- icardi19058
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- şizofreni11
- bacağa kramp girmesi10
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl14
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
denize bakan küçük balkona çıktığında yıldızlar gökyüzünde tek tük belirmeye başlamış,alacakaranlığın o derin koyu mavisi semanın kızıllaşmış bulutlarıyla birbirine karışmış, sonsuz bir sükutun huzuruyla onu başbaşa bırakmıştı.
elindeki çay bardağını plastik masaya bırakıp saldalyesine oturdu ve bir sigara yaktı. ulvi anın sessizliğinde, uzaklardan bir evden çalınan sanat musikisi nağmeleri kulağına doldu. sessizliği inceden inceye bölen bu nağmeler ne gariptir ki onu çocukluğunun unutulmuş bir hatırasına götürdü.
küçük bir çocuktu, mutfakta tahta bir taburenin üstüne çıkıp bulaşık yıkarken gözlerini tezgaha dayalı teneke tepsiden alamazdı. tepsideki resimde büyük geniş ve beyaz , çiçeklerle bezenmiş bir taraça ve deniz manzarası vardı. devasa taraçanın sütunları önünde beyaz tülden bir tuvalet giymiş bir kadın sırtı dönük denizi seyreder, bulaşıkları yıkayan küçük çocuk ise o kadının yüzünü merak eder ve deterjanlı minik elinden bardak kayıp lavaboya düşerdi.
yüzü görünmeyen kadını hayalinde taraçada dolaştırır, saksılardaki çiçeklerinden koklatır, denizden geçen gemileri seyrettirir, sonu gelmez olasılıklar kurardı.
böylesine dalmışken annesi mutfağa gelir, onu dirseklerine kadar deterjan köpüğüne batmış halde bulur, ince kollarını çeşmeye doğru iyice uzatıp durular ve herzamanki narin sesiyle yumuşak bir sitemde bulunurdu. Annesi ona hiç yüksek sesle bağırmazdı, sanırım o büyüklerinin bir bakışından etkilenip üzülen naif çocuklardandı.
tepsiyi odada gördüğü vakitlerde kucağına alır, resimdeki beyaz tuvaletli kadının yüzünü kendisine döndüğünü hayal eder , yüzünün tıpatıp annesine benzeyeceğini , ona doğru koşup sarılacağını , o çiçekli taraçada sonsuza dek birlikte kalacaklarını ve hep mutlu olacaklarını düşünürdü. annesi onun tepsiye kenetlenmiş bakışlarını tebessümüyle ayırır , o da bütün gizli hayalleri ortaya çıkmış gibi utanırdı.
hafıza denizi üstünde bir anda sıçrayarak kanatlanan gümüşi bir hatıra, teneke tepsideki resmin boyalarının yer yer sırrı dökülüp yok olmaya yüz tuttuğu zamana kadar saklı kalmamıştı. o yaşadığı sürece var olacaktı.
kucağına düşen sigara külünü slkeleyip çocukluk anısını dağıttı.
elindeki çay bardağını plastik masaya bırakıp saldalyesine oturdu ve bir sigara yaktı. ulvi anın sessizliğinde, uzaklardan bir evden çalınan sanat musikisi nağmeleri kulağına doldu. sessizliği inceden inceye bölen bu nağmeler ne gariptir ki onu çocukluğunun unutulmuş bir hatırasına götürdü.
küçük bir çocuktu, mutfakta tahta bir taburenin üstüne çıkıp bulaşık yıkarken gözlerini tezgaha dayalı teneke tepsiden alamazdı. tepsideki resimde büyük geniş ve beyaz , çiçeklerle bezenmiş bir taraça ve deniz manzarası vardı. devasa taraçanın sütunları önünde beyaz tülden bir tuvalet giymiş bir kadın sırtı dönük denizi seyreder, bulaşıkları yıkayan küçük çocuk ise o kadının yüzünü merak eder ve deterjanlı minik elinden bardak kayıp lavaboya düşerdi.
yüzü görünmeyen kadını hayalinde taraçada dolaştırır, saksılardaki çiçeklerinden koklatır, denizden geçen gemileri seyrettirir, sonu gelmez olasılıklar kurardı.
böylesine dalmışken annesi mutfağa gelir, onu dirseklerine kadar deterjan köpüğüne batmış halde bulur, ince kollarını çeşmeye doğru iyice uzatıp durular ve herzamanki narin sesiyle yumuşak bir sitemde bulunurdu. Annesi ona hiç yüksek sesle bağırmazdı, sanırım o büyüklerinin bir bakışından etkilenip üzülen naif çocuklardandı.
tepsiyi odada gördüğü vakitlerde kucağına alır, resimdeki beyaz tuvaletli kadının yüzünü kendisine döndüğünü hayal eder , yüzünün tıpatıp annesine benzeyeceğini , ona doğru koşup sarılacağını , o çiçekli taraçada sonsuza dek birlikte kalacaklarını ve hep mutlu olacaklarını düşünürdü. annesi onun tepsiye kenetlenmiş bakışlarını tebessümüyle ayırır , o da bütün gizli hayalleri ortaya çıkmış gibi utanırdı.
hafıza denizi üstünde bir anda sıçrayarak kanatlanan gümüşi bir hatıra, teneke tepsideki resmin boyalarının yer yer sırrı dökülüp yok olmaya yüz tuttuğu zamana kadar saklı kalmamıştı. o yaşadığı sürece var olacaktı.
kucağına düşen sigara külünü slkeleyip çocukluk anısını dağıttı.
güncel Önemli Başlıklar