bugün

yalancının önde gidenidir,aşk ne kadar soyut olan bişey ise de somutluktan türer yani aşkın mutlaka zihnimizde somut olarak bir karşılığı vardır,elle görünüp gözle tutulmasada,ulaşılcak yer elle tutulup gözle görünücek yerdir ve en önemli ayrıtı elle tutulup gözle görünür bir kavramdan türemesidir.
şimdi bu insan aşkı bilmiyor dersem komik olur o yüzden aşkı farklı tanımlıyor dersek daha doğrudur.
tanrı ya aşık olan insan çıkarcı ve yalancıdır,peki tanrı yı buna inandırcağını düşünmek ne kadar salaklıktır?
ulan tamam sen salaksında inandığın tanrı yı da neden salak durumuna düşürüyorsun?bari inanıyorum dediğin kavrama saygın olsun.
neyse ya...

düzelti: mevlana gibi toplumsalaşmış,temiz ve ahlaklı bir toplum yaratmak isteyen düşünürleri bunun dışında tutarım,gerçi entryde kimleri kast ettiğim belli ama biri alır bu tarafa çeker baştan söyliyim.
Allah'ı görüp yaşayan olmadığı gibi, Onu görüp ölen de yoktur. Kim O nu bulursa, sonsuza dek O'nda kalır. Allah'a aşık olmak, onda kalmaktır. Allah kusursuz olduğu için aslında o'na aşık olmak da kolaydır. Hataları, yanlışları, eksiklikleri olanı sevmek ne de zordur aslında.

Aşkın bir sıfata ya da tanımlamaya ihtiyacı yokken, insanların göğüs kafeslerinde beslediği duyguları net olarak allah'tan başkası bilemeyecekken, her kim ne oluyor da, insaları yalancılıkla suçluyor?
Sen nerden bileceksin, geceleri gizli gizli yananları. zemheride kor gibi, ağustos da buz gibi olanları.
Hazineler hep harabe yerelerden çıkar. ey sozlukçü sen nerden biliyorsun kimin kalbi harap ve izbe.
Yunus Emre.
(bkz: tasavvuf)