bugün

göz aşinalığı kazanmak, tanıdık olmak.
fikirlerini kendi kurduğun kalıplara sokmak.
beklentilerini şekillendirmek demektir.
dünyaya dair öğrendin olasılıkların
bir olayın sonucunda elde edilecek olgu hakkında,baştan sona edindiğin en yakınsak tahminlerinin
üç beş tanesi rast gelmesi neticesinde
birini ya da bir şeyi tanıdığına inanırsın.

tuhaftır
birdaha ki olgularda genelde beklentilerindeki gibi olur

neden ve ya nasıl bilmem
her gün yeni pencere açılır beşer denilen sosyale... her değip geçmeler ya da sıkı sıkı kenetlenen açmazlar ya da içreliğinde bütünleşmiş kimlik özleri bir şey katar bir ötekine ya da diğerine yahut kendisine... buna 'ben'i ve 'onu' tanımak denir, bu yoldan geçer beşerin yolu...
her tanıyış bir katma değer sunar kimliğe, buna da çoğalmak denir bünye tanımınca.

bir anne baba, eş ya da kardeşi tanımak ne gariptir mesela. insan tanıyamaz ya en yakınındakini, görmez ya ezber tekrarlarınca. en çok da buna yanmalı insan.
en yakının olanı en yabancısı yapmak böyledir işte maharetli insan aklınca; çok yakınındakinin en sonda olmasına şaşmamalı kaygılarımızca.
efendim?
siz hiç kaygı duymaz mısınız buna?
nasıl olur efendim; en önemli olanları nasıl ötelersiniz en uzaklarınıza?
nasıl kayıp gözü ile bakmazsınız bu halde elinizin altında olan yakınınıza?
canınıza?

bir aşk düşünelim mesela;
buram buram heyecan ve merak kokan en tazesiyle... dalları yeni yeni uzanan, ulaşan göğe; hatta o kadarla kalmayıp, sürgün vermiş olsun masmavi özgür semalara...
ve sonrasında gel zaman git zaman devşirilen kimlikler, kendine benzetme çabaların galibinin gücünü ilan etmesinden sonra oluşan süreçler; ezbere alındı sanılan yitik onca kimlikler...
arkaya dönüp bakılmayan onca hisler, aidiyet altında ezilmiş nice sessiz çığlıklar.
ezberi bozacak, kimlikteki değişimler mi dediniz? zamanın ona kattıkları nereye gitti diye mi sordunuz?
haydi canım, kimin umurunda bu?
onu tanıdı dibindeki, şimdi yeni dünya keşfi zamanı!
nedir tanımanın karşılığı?
izafi olan zaman mı?
yoksa ona biçip-giydirdiğimiz yeni kimlik yansıması mı?
peki derinlerde kalan ve kişiye ait olanı?

peki ya koşulların üzerimizdeki tahakkümleri?
bizi kendimizden farklı olarak sunma çelişkilerimiz?
maskeli yüzlerimiz ve dahi yüreklerimiz? misal bir profesyonel yaşamın üzerimizdeki kişilik bölünmesine meylettiği sebepleri nasıl açıklayacağız?
haydi, daha derinlere inelim mi?
komplekslerimizi saklayarak ikinci ya da üçüncü tekil şahıslar ile kurduğumuz iletişime, gardımızı düşürmemek ya da karşı tarafa koz vermemek gibi görmelerimizin herzeliğini nasıl açıklarız? doğallığımızda bile nice zehirlenmiş çiçeklerimiz yok mu, artık onunla barışık olup, bu irinle yaşayan?

tanımak, tanışık olmak mı son tahlilde?
girizgâh bir kimlik ebelemesi mi yoksa peyderpey ?
en çok onu olduğu gibi bırakıp tanışık olmak mı yahut bizden bir şey katıp, son demini alanı mı tanıdığımız kişi yapmak? tanımak nasıl olacak?

ve ilgili bir çağrışım:
(bkz: #3073824)
tanimak, önce bos bir sahne ya da bos bir fotograf karesi hayal etmektir. ya da bos bir tual.

karsindaki anlattikca, izin verdikce biseyler eklemektir o sahneye, canlanmaya baslayan o kareye.

bir yapboz gibi, resim ortaya yavas yavas cikmalidir. ve kac parcadan ibarettir bi insan hayati? ya da nerdedir en önemli parcasi o yapbozun?

bazen o yapboz hic bitmez. bazen yanlis parcalar ekleriz üstüste, asil resme hic uymayan. bazen de ortaya cikan resim mutlu etmez bizi. ama ne olursa olsun tanimak bir sürectir. zaman ister. gereken zaman ise kisiye göre degisir.