bugün

ezanın gereğini yapmayanlar için fark etmeyeceğini , idrak edememiş kişidir. gereğini yapan zaten ne anlama geldiğini öğrendiği için yapıyordur.
--spoiler--
fakat benim aklıma en büyük acabayı sokan husus, ezanın 1932-1950 yılları arasında türkçe okutulmasıdır. bakın ezanın türkçe okunmasını "insanlar anlasın diye" şeklinde savunmayın. arapça çok zengin bir dil olduğu için asla tam karşılığını çeviremezsiniz. ayrıca allahu ekber, "tanrı uludur" şeklinde okunmuştur 18 yıl boyunca. "la ilahe illallah"; "tanrı yoktur allah vardır" demektir. allah ve tanrı arasındaki fark islam`da bu kadar net konmuşken, ezanın tanrı uludur diye okunması, dindar insanları çok üzmüş olsa gerek.

atatürk`ün bana kalırsa en büyük hatası, döneminde türkçe ezan okunmasıdır. ezanın türkçe okunması, hilafetin kaldırılması ve latin harflerinin getirilmesi gibi gericiliği kırmak için yapıldığı açık devrimler kadar neden yapılmış olduğu net değildir.
--spoiler--

arkadaşlar bu spoiler üzerine bir kaç şey de ben eklemek istiyorum. inanan insan için söyleyeyim kuran dili arapça değildir tam olarak allahın kelamıdır. benzerlik gösterir ama birebir aynı değildir.

ikincisi; namaza kendini çağıran o çağrının, yani ezanın arapça olması istenir her müslüman ülkede. lafı iyi oku kendisini namaza çağıracak ezan namaz kılanların dikkatini çekendir.

son nokta ise, türkçe okunmasını isteyenler veya o dönemi savunanlar, pekine yapılacak proje için italyadan oylama yapmaktadırlar. türkçe okunsun diyenler arasında namaz kılan varsa cehenneme gideceğimi bile bile kendimi asıcam. namaz kıldığına kılmadığına kendi bileceğin iş ama bilmediğin işe niye karışırsınız ki.

sen ilk önce ezandan arapçayı temizleyeceğine(!) dilinden ingilizceyi temizle.
ismet inönü'dür. edirne'de yıktırdığı onlarca cami zaten belgelerle tarih kitaplıklarındaki yerini almıştır.

arapçayı hafife alan insanlar, arap edebiyatını biraz araştırırsa, büyük ihtimal ağızları açık kalacaktır.

ezan mevzusuna gelirsek; ezan evrenseldir. türk'e, arap'a, ingiliz'e hitap etmez. müslüman insanlara hitap eder.
bizim ülkemizde farklı, başka bir ülkede farklı okunacak değildir. her yerde "allahuekber" ile başlar, "la ilahe illallah" diye biter.
bu ingiltere'de de böyledir, almanya'da da, japonya'da da. çin'de çince ezan okunursa ben nasıl anlayacağım?(çin'deki camiler
çok farklıdır) "tanrı uludur" demişler. yazık. "ulu" kelimesi; insanların şaşırdığı, büyük gördüğü nesneler için kullanılır.
örneğin; uludağ. sen hem dağa hem allah'a ulu mu diyeceksin?

bırak herkes dinini yaşasın. kiliselerde incil'den okunan vahiyler latince okunuyor da, %98 oranında müslüman olan
bir ülkede neden ezan türkçe okunsun? ibadet türkçe yapılsın? ayrıca arapça okumanın edasıyla, türkçe okumanın edası,
etkileyiciliği bir değildir. bunu dinleyerek anlamak aşikar. türkçesini de öğren ama, her şeyin bir usulü, adabı var.
sanki arapça okunurken, türkçesini öğrenmek yasaktı. gülüp geçerim ben bu işe.

adnan menderes'in seçimden önce verdiği en büyük vaat, ezanı arapça yapmaktı. açık ara farkla geldi ve ezanı tekrar arapça okuttu.
çok mu seviliyordu sizce ezanı türkçe yapan parti? neyse.

dediklerime katılmıyor musun? sebebi kesinlikle şunlardan biridir:

1) bazı bilgilerin psikolojik açıdan bakıldığında hazmı pek kolay değildir, çünkü bunlar kabul edildikten sonra hayata olduğu gibi devam edilemez. beyin, yıllar içinde topladığı bilgileri yeniden düzenleyip, yeni bir programa başlaması gerektiğini fark edecektir. beyin karşı çıkacaktır, çünkü bu oldukça güçlü bir zihinsel çaba isteyecektir. budan kurtulmanın en kolay yolu reddetmektir.

2)ikinci sebep egodur. kişi egosu yüzünden sizinle ve bilgilerinizle mücadele edecektir. çünkü onun sözleri daha değerlidir. onların daha evvel fark edemediği önemli gerçeklere rastladığınızı kabul edemeyeceklerdir. egolarını koruma adına sizin gerçeklerinizi inkar edecektir. insan fıtratında var olan bir duygudur. gayet normal karşılarım.

3) birçok durumda da insanlar hayatlarından oldukça memnundur. ondan vazgeçip dünyada olan bitenle ilgilenmek istemeyecektir. bunun adı kendine odaklı yaşamaktır.

4)insanların çoğu bağını koparmak istemez. çoğu o kadar durağan ve umutsuzca sisteme bağlıdır ki, onu korumak uğruna savaşacaktır.

5) bu sisteme inanıp, gerçeklerinin belirlenmesine izin veriyorlardır. sistemin sesi nedir? tabi ki medya.
islam dininde uyulması gereken kuralların sadece kuranda yazılanların yanısıra peygamberin yaşayış ve öğütlerininde olduğunu unutan insanların sorduğu bir soru. bu kurallara bakınca da peygamberin ben dini yaşamayı size nasıl emrettiysem ve gösterdiysem öyle yaşayın yani "kurana ve sünnetime sımsıkı sarılın" düsturuyla karşılaştığımızda gayet rahatlıkla içinden çıkılabilir bir durumdur. hergün 5 vakit duydukları 5 10 cümlelik bir ezanı bile türkçesinden bi haber olmalarının hicabını yaşayacakları yerde çirkin siyasi ideolojilerine alet ederler mukaddesatı. namaz ve ezan ın diğer ibadetler gibi kuranda tarifi yoktur ama gel gör ki a aa tümünün tarifi aynı kuranda şöyle bir ayette açıklanmıştır. peygamber nasıl yapıyorsa sende öyle yapacaksın. koskoca türk müceddit mevlana hazretleri bile nasıl akıl edememişte bunların aklına ilham olmuş bir ingiliz bir çin li veya amerikalı bir müslüman nasıl uyanamamışta bazı yerli filozoflarımız nail olmuş bu çıkmaz denen durumun aslında gayet açık ve basit bir tarifi ve emri mevcuttur. ama işte okumuyorlar ki bilsinler tanımıyorlar ki sevsinler talihsizliği içeren bir durum.
mahzuni şerif'le aynı kafadan bir adamdır.

(bkz: ey arapça okuyanlar allah türkçe bilmiyor mu)
--spoiler--
" iyice anlayasınız diye biz, onu arapça bir kur'an yaptık." (zuhruf, 3)

yusuf suresinin, (anlayabilmeniz için, kur’anı arapça olarak indirdik) mealindeki ikinci âyet-i kerimesi, tefsirlerde özetle şöyle açıklanıyor:
(kur’an-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık olan arapça olarak indirdik. eğer iyi düşünürseniz, bu kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini görür, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz. ey araplar, kur’an-ı kerim, sizin dilinizle indi. edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini gördünüz. bunun insan sözü olmadığını, i̇lâhi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız.)

demek ki âyetteki anlamak, bunun ilâhi kelam olduğunu anlamaktır. yoksa ahkâmını anlamak değildir. eğer öyle olsaydı, allahü teâlâ, (resulüm, kur’anı insanlara açıkla) buyurmazdı. (nahl 44)

fussilet suresinin, (eğer biz kur’anı yabancı bir dil ile gönderseydik, “âyetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalıydı. araplar için, arapça olmayan bir kitap mı olur” derlerdi. de ki: o kur’an, inananlar için doğru yolu gösteren bir rehber ve şifadır. i̇nanmayanların ise, kulaklarında bir ağırlık vardır ve kur’an onlara kapalıdır. sanki onlara uzak mesafeden bağırılıyor da kur’anın ne söylediğini anlamıyorlar) mealindeki 44. âyetin açıklaması da şöyledir:
kur’an-ı kerim, [çince, yunanca, rusça değil de], sizin lisanınızda, yani arapça’dır. siz arap olduğunuza göre, ifadelerinin vecizliğinden, şaheserliğinden bu kur’anın ilâhi bir kelam olduğunu anlarsınız. yoksa, (arapça bildiğinize göre, kur’anın hükümlerini de anlarsınız) denmiyor. âyetin devamında, inanmayanların, [ve yalnız kur’an diyen zındıkların] kur’anı sağırlar gibi duymadıkları ve anlayamadıkları bildiriliyor. zaten herkes kur’andaki aynı şeyi doğru olarak anlasaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı. i̇manı, farzları ve haramları öğrenmek farzdır. bunlar, ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. fıkhı, müctehid âlimler, âyet ve hadislerden çıkarmışlardır. (hadika)

imam-ı şarani hazretleri buyuruyor ki:
namazların kaç rekat olduğunu, bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağını, zekat nisabını, orucun ve haccın farzlarını, hukuk bilgilerini, resulullah açıklamasaydı kur’an-ı kerimden anlamak mümkün değildi. i̇mran bin husayn hazretleri, (bize yalnız kur’andan söyle) diyene, (ey ahmak, kur’andan her şeyi anlamak mümkün mü? mesela namazların kaç rekat olduğunu bulabilir miyiz?) buyurdu. hazret-i ömer’e de, (farzların, seferde kaç rekat kılındığını kur’anda bulamadık) dediler. cevaben, “biz, kur’anda bulamadığımızı, resulullahtan gördüğümüz gibi yapıyoruz. o, seferde dört rekatlık farzları, iki rekat olarak kılardı” buyurdu. (mizan-ül-kübra)

zaten, bizim gibilerin, dini öğrenmek için, tefsir ve hadis okuması uygun değildir. çünkü kur’an ve hadisi yanlış anlamak veya şüphe etmek imanı giderir. bu inceliği iyi bilen hazret-i ebu bekir buyurdu ki:
(kur’anı kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler.) [şir’a]

kur’an-ı kerim hiçbir dile, hatta arapça’ya bile tercüme edilemez. herhangi bir şiirin bile, tam tercümesine imkan yoktur. ancak izah edilebilir. kur’an-ı kerimin manası tercümeden anlaşılmaz. bir âyetin manasını anlamak demek, allahü teâlânın, bu âyette ne demek istediğini anlamak demektir. bu âyetin herhangi bir tercümesini okuyan, murad-ı ilahiyi öğrenemez. tercüme edenin, bilgi derecesine göre anlamış olduğunu öğrenir. hele tercüme eden bid’at ehli ise, mana tamamen değişir. tefsir, murad-ı ilahiyi anlamak demektir. kendi görüşüne göre verilen mana, doğru olsa bile, meşru yoldan olmadığı için hata olur, mana yanlış ise, küfür olur. (berika)

hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(kur’anı kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa bile, muhakkak hata etmiştir.) [nesai]

(kur’ana ehliyeti olmadan mana veren, cehennemde azap görecektir.) [tirmizi]

(kur’anı kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur.) [m. rab

--spoiler--
türkiyeden biri arabistana gider. Döndüğünde sorarlar nasıl geçti günlerin diye. Der ki; valla bi ezan türkçeydi, onun dışında konuşulanlardan hiç bir şey anlamadım.
Cehaleti, anlatılan şahıstan ileridir.
fikir atatürk'ün ancak uygulama ismet inönü'ye aittir.
olması doğru olan bir uygulamadır.
yüzde doksan sekizi müslüman olup en az yüzde yetmişinin arapça okunmasını istediği ezanın türkçe okunmasını mecbur kılan adam!

Bu yasağı milliyetçilik duygusuyla koyduğu kuvvetle muhtemeldir. Fakat müslümanlar bilir ki islami kaidelere uymak arap milliyetçisi olmayı gerektirmez. islamiyet sadece araplar için gelmemiştir. Arapların dini değildir. Okuyup anlamak yada anlamadan dinlemek kişilerin hakkıdır.

Bunu yapan bunuda yapabilirdi; yabancı mp3, avi ve benzeri mihvaldeki eserlerin türkçe harici bir dilde izlenip dinlenmesi yasaktır. iş bu eserleri dinlerken güzelim zeybek dururken yabancı menşeili dansları icra edenlerin en ağır biçimde yargılanmaları gereklidir.
ezanı kalpten değil, kulaktan duyanları bir hayli rahatsız etmiş uygulamadır.
menderes gibi bir insanı astırmaya götürecek kadar gözü dönmüş bir uygulamadır.

27 Mayıs Türkiye'nin demokrasi tarihinde kara bir lekedir. Acı bir yaradır. 27 Mayıs, CHP zulmünün gözü kara bir şekilde insanların canına kıydığının resmi belgesidir. 27 Mayıs'ı unutmadık, bu millet unutmadı. Bu millet 27 Mayıs'ı unutmayacak ve unutturmayacak. Bu ülkede bir daha 27 Mayıs'lara izin vermeyeceğiz. -başbakan-
çok büyük bir hata yapmıştır. çünkü ezanın orijinalliğini bozmuştur. burası türkiye diyeceksiniz. iyide o zmanlar türkiyede arapça o kadar cok kelime vardı ki günümüz de de var. kelimelerin cogu hala arapca ve farscadır. ayrıca herkes saf turkceyle konusuyor olsa bile kutsal bir degerin orijinalligini kimse bozamaz. çünkü cok sacmadır. mesela esra ismi türkçe degil. türkçe anlamıyla mı cevirip söyleyecekssiniz esrayı cagırırken. ahmet kelimesinin anlamı şükrettir. ahmedi cagırırken şükret bi bakarmısın mı diyeceksiniz kaldı ki şükür kelimeside arapça. ayrıca o devride yaşayan insanların inançlarına saygı gösterilmediği belli oluyor. komik ve acı bir durum.

ayrıca bu adamın meşhur bir sözü var:

lisanımızdaki arabi kelimeleri ihraç edeceğiz.
lisan : arapça
arabi : zaten kendileri olurlar
kelime: arapça
ihraç : arapça
edecegiz: türkçe.

bu adam daha ne dediğini bilmiyor. ayrıca saygısı olsaydı ezana muslümanlara böyle yapmazdı. ne yazık ki günümüzde hala bu mantığı taşıyan bünyeler mevcut. düşündürücüdür efendim.
başlangıcı Başbuğ Bozkurt Atatürktür, devam ettiricisi de ismet paşadır. ismet Paşa inkılapçı bir adam değildir, Türkçe inkılabı Mustafa Kemal'in eseridir. Türkçeleştirme çalışmalarında bir adım olarak gerçekleştirilmiştir. Aynı Türkçeleştirme çalışmalarında Kuran-ı Kerim de Türkçeleştirilmiş ve Türk müslümanlar 1300 yıl sonra Kuran'ın Türkçesine ancak erişebilmişlerdir. Aynı Türk Müslümanlar yüzlerce yıl sonra Türkçeleştirme çalışmalarıyla Cuma hutbelerini anlar hale gelmiş, cumaları Camiye gidip hocanın okuduğu hutbeyi anlamadan dinlemek yerine islam'ın özünü, öğretisini iyi kötü anlar haline gelmişlerdir. Ezanın Türkçe okunmasına bugün Din düşmanlığı, kafirlik! diye bireysel görüşü belirtmekten çok haddini aşarcasına karşı çıkanlar o günlerde yaşasaydı Kuran'ın Türkçeleştirilmesine, hutbenin Türkçeleştirilmesine kimbilir ağıza alınmayacak, kendi kafirliklerini tıpkı bugünkü gibi ortaya çıkartacak neler neler söyler, ne kadar şerefsizlikler yaparlardı kimbilir. Lakin kim ne kadar şerefsiz olursa olsun, kanı bozuk olursa olsun o devirlerde günümüze gelindiğinde Kuran'ın da hutbenin de Türkçeye çevrilmesinin Türk Müslümanlığına kattığı değer günümüzde sabittir. Türkçe ezan'a hadlerini aşarcasına karşı çıkanlar bir zahmet Türkçe Kuran'ı okumasınlar, Hutbeyi dinlemesinler.

Ama dur zaten Türkçe kuran'ı okusalardı bu kadar cahil, hurafeci, arap bedevisinden daha yobaz hale dönüşmezlerdi, Gerçek müslümanlığı öğrenirlerdi.

Ha belirtmekte fayda var bu yazıların Türkçe ezana karşı çıkarken hadlerini aşma koşulu getirilmiştir, milleti din düşmanlığıyla yaftalayanlara sözdür bunlar. yoksa bireysel görüş olarak Ezanın türkçe okunması yanlış olmuş demek başka siyasi malzeme yapmak başkadır. Ben de Ezanın Türkçe okunmasını isterdim ben din düşmanıysam, Cumalarda, denk geldiğimizde vakit namazlarında bu şekil davrananların bir tarafı yiyorsa camiden çıkarsın benim gibi din düşmanını! hadi bakalım. arap mı Türk'ü camiden yollar Türk mü arap denen soysuzu görürsünüz.

ek: Menderes denen amerikan mandacısı, Demokrasi ve cumhuriyet düşmanının asılmasıyla ezanı bağdaştırmak, Ezanın kurtarıcısını evli kadınlarla, herkesin gözü önünde zina yapan birini ilan etmek de tam arap ahlakına uygun birşey aferin.
ezanı türkçe okutan ama içindeki tek kelimeyi türkçeye çevirmeye cesaret edemeyen adamdır.

o türkçe ezanda hayya'lel felah; haydi felaha diye okunurdu.

halbuki felahın türkçesi "kurtuluş"tur.
belki iyi bir niyetle yola çıkmıştır ama olmamıştır. Millet olarak benimsenemeyen bir durumdur. Atatürk inkılaplarının devamlılığına güveni sarsan bir inkılap!'dır.
(bkz: adam mı)
tanrı uludur tanrı uludur sesini millete yutturan adamdır. hani başbakan diyor ya '' ismet inönü tanrı uludur tanrı uludur dedi, menderes gitti allahuekber allahuekber dedi. ''
tanrı uludur diyen adamla allahuekber diyen adam arasındaki fark çok açıktır. birinin partisi bugün pkk temsilcisiyle ittifaka gidiyor. başörtülü kadınları rahibeye benzetiyor. hacca gideni engelliyor. işte '' tanrı uludur '' zihniyeti budur.