bugün

anlat demekle olmaz sana bı hıkaye anlatayım mı? (bkz: anlat demekle olmaz)
(bkz: 15 ekim 1989 beşiktaş adana demirspor maçı)
(bkz: yeter artık vurmayın adam öldü)
iLKOKUL BiRiNCi SINIFTAYIM SÖZLÜK. GiTTiĞiM OKUL EVE 1,5KM FALAN UZAKTA AMA SOĞUK KIŞ MEVSiMiNDE BiZiMKiLER BENi SERViSE VERDiLER KIT KANAAT PARALARIYLA. SERViS DEDiĞiMDE BiR YEMEK ŞiRKETiNiN DAĞITIM MiNÜBÜSÜ, ÖĞLEN SERViSiNDEN SONRA TABLDOT DAĞITTIĞI ARABAYLA ÖĞRENCi DAĞITIYOR. NEYSE BEN SON DERSE DOĞRU FECi SIKIŞMIŞIM, ALTIMA SIÇMAK ÜZEREYiM VE TiTiZ BiR ÇOCUK OLDUĞUM iÇiNDE OKUL TUVALETiNE SIÇAMIYORUM. ALLAHIM EVE KADAR NASIL DAYANICAM DiYE TIRIM TIRIM TIRMALARKEN, BENiMKi UCUNDAN BAŞ VERDi VE PAYDOS ZiLiNiN ÇALMASIYLA BAĞIRSAKLARIM FREEDOM NiDALARIYLA HUZURA KAVUŞTU. BEN BÖYLE KiMSEYE ÇAKTIRMADAN BADi BADi YÜRÜRKEN SERViSE DOĞRU NASIL KASIYORUM KENDiMi PAÇAMDAN FALAN DÖKÜLMESiN DiYE, ÇÜNKÜ GÖTÜM 5 OKKA OLMUŞ. SERViSE BiNDiK, OTURACAK KOLTUK YOK TABi, AYAKTA TUTUNARAK GiDiP GELiYORUZ DAVARLAR GiBi. DiĞER ÇOCUKLAR SERViSiN BiR KENARINDA TOPLANMIŞ BEN BAŞKA BiR KÖŞEDE BAĞIMSIZ TAKILIYORUM VE NERDEN GELiYO BU BOK KOKUSU DiYE FISILDAŞMALARI DUYUYORUM. ALLAHIM NASIL UTANIYORUM ANLATAMAM. BUGÜN SORSANIZ PiŞMANIMIYIM? HAYIR! YiNE OLSA YiNE YAPARIM. O ANKi RAHATLIĞI ÖLSEM UNUTMAM *.
küçükken beni 3 kere havaya atıp 2 kere tutmuşlar. o gün bugündür dengesizim.
yıl 90 bilmem kaç. ilkokul müsameresi var. tabi o zamanlar dijital fotoğraf makinası falan yok. öğretmen de, "fotoğrafları çıkartıp okula getirin, panoya asalım." diye bir görev verdi.

velhasılı kelam, herkes fotoğrafları çıkarttırdı, sınıfta hepsini topladık. toplu çekilen bir fotoğraf arıyoruz ki panoya asabilelim.

sadece bir tane toplu fotoğraf bulabildik. ama fotoğrafın ortasında bir adam, resmen fotoğrafı katletmiş. tam sahnenin önünde yürürken çekilmiş, 5-10 kişi görünmüyor onun yüzünden.

herkes nasıl sitemli anlatamam. "bu kim yeaaa, fotoğrafı mahvetmiş" falan triplerinde.

bende de çocuk aklı işte, çıkıp da diyemedim ki aga bu benim babam.
sezon sonu nedeniyle takım formalarını hocamızın evine götürme işi ve evdeki agresif kaniş köpeğin saldırması geri geri kaçan ve artık duvara yaslandığı için kaçamayan ben, köpeğe salladığım hiç biri isabet etmeyen tekmeler, ve köpeğin ayakkabımı ısırışı evin güzel kızının beni kurtarışı ayakkabımdaki iki küçük köpek dişi izi üstüne birde kıza rezil olmam. hala daha bu travmanın izlerini taşırım. swh
''15 gün sonra döneceğim'' diyen babanın dönmesini beklemek.

Not: 15 sene oldu. Bekliyorum.
sene 2000 li yılların başları ilkokuldayım ben, bursaya okul gezisi var kardeşimle ben katıldık, işte asmerkez felan geziyoruz oda ne oyun salonu gördük daha önce görmüşlüğümüzmü var bide baktık 7 jeton alana 3 jeton bedava sınıfla hocs eşliğinde gezerken bi oyuna dalmışız ki sanki bu dünyadan değiliz 1 saatin sonunda jetonlarımız bittiğinde anladık ki etrafta ne hoca var nede arkadaşlarımız koşa koşa bir otoparka gidişimiz varki neyse ki gitmemişler bizi arıyorlarmış işte boyle saçma bir anı benimkiside.
beş yaşındayken beni bohçacı kovalamıştı.
bedford lardan atılan izmaritleri içmeye bayılırdım.
şimdi ben 1 yaşında falanmışım. misafirliğe gitmişiz. annem yeni gelin ben bebek bize görmeye gelmişler. neyse benden büyük bir çocuk beni sevmek istemiş ben bunun burnunun kenarından hart! diye ısırmışım burnu kanamış. annesi ısırdığını bilseydik gelmezdik niye söylemediniz demiş. babaannemde "nee bizim çocuğumuz köpek mi" demiş kovalamış kadını.
böyle bir anı. annem güzel anlatıyor. baya gülüyoruz. tabi ben hatırlamıyorum ama gene de anı sayılır.
yaklaşık olarak 4 yaşındaydım.

sokakta oynarken küfür ettiğimi duymuş annem. zaten radar gibidir, hemen çağırdı beni.

''bakardiii gel oğlum buraya''

girdim içeri, benden 9 yaş büyük olan ablam, ben ve annem mutfakta masaya oturduk. annem gayet ciddi bir şekilde ''hadi oğlum say bakayım bildiğin küfürleri'' dedi.

az sonra başıma gelecekleri bilmeyen zavallı ben o yaşımda anasından girdim avradından çıktım, bildiğim bütün küfürleri ağız dolusu döktüm ortaya.

annem ablama ''tut kızım şunu'' dediği an köşeli olan jeton düşüverdi bir anda. ankesörlüğüm bitmişti ama kaçmak için geç kalmıştım. ablam beni kaptığı gibi koltuğa yatırdı, omuzlarımdan bastırıp tutuyordu.

annemin mutfaktan piyade tüfeği büyüklüğünde bir biberle girdiğini gördüğümde hayatımın karardığı an olmuştu, kadın acımadan biberi kırdı ve ağzıma sürebildiği kadar sürdü.

biberin acısı ağzımdan girmiş, kıçımdan çıkmıştı adeta. bir daha küfür etmeyeceğime sözler versem de paçayı sıyıramamıştım.

akşam babam geldiğinde ona anlattım, babam da demesin mi ''neydi o ettiğin küfürler'' diye, dün gibi hatırlıyorum dediğim lafı ''baba, tekrardan ağzıma mı sıçtırmak istiyorsun sen''

ama bu küfürü ettiğimde çoktan odama kaçmaya başlamıştım.

biberi bir kaç kez daha yedim sonraları annemden. anlık etkisi büyüktü biberin.
bir sokak köpeği için karşı apartmanın çocuklarıyla birbirimize girmiştik. üstelik bir yerden sonra tekme tokattan sıkılıp kafalarından aşağı kumu boşaltmıştık. sokak köpeğiyse bir daha uğramamıştı.
nerde kedi köpek var eve getirir, besler, balkonda yaşamaları için annemi ikna etmeye çalışırdım. kendimi sokak hayvanları koruma derneği başkanı falan sanıyordum herhalde. bir de ev 4. katta asansör de yok kucağımda taşır, yine götürürdüm eve.
bi keresinde amcam bana sürpriz yumurta almıştı. Ben de dayanamayıp orucumu bozmuştum. Ama daha küçüktüm lan. Sorun olmaz umarım.
arka balkonumuz olabildiğince uzun. Halis Karataş'ı getir, at koştursun. o derece.
at koşturmalık olunca, minyatür futbol topumla çeşitli artislik hareketler yapma imkanım da oluyordu tabi.
balkon duvarına paralel uzanan demir karyola var bir de, yaz aylarında uyumalık. top onun altına kaçınca, ayaktan belime kadar yatağın altına girip, ufak bir ayak darbesiyle çıkartma imkanım oluyor normalde. fakat, bu sefer biraz derine kaçmış olacak ki, kafadan bele kadar uzanan bir pozisyonda karyolanın altına girdim. balkon penceresinin mermeri de sivri olunca, kafayı kaldırdığın zaman dikkat etmek gerekiyor ki, pekmezin akmasın ortalığa.
bu sefer öyle olmadı, karyolanın altından hızlı bir biçimde kalkan kafa, mermerin sivri ucuyla buluşunca, dengesi sarsıldı çocuk bünyemin.
başak burcu olmamdan mütevellit, elimin pislenmesinden korkmuş olacağım ki; perdeyi değdirerek baktım kafamın vaziyetine. perdede japon bayrağını görünce, bir ağıt bir tufan.
bahçede oturan annemden, sokağın başındaki bakkala kadar herkes duymuş olacak ki çığlıklarımı; abim kucaklayıp, babamla beraber götürürken hastaneye, kapalı kasa hyundai kamyonetimizin camından görüyordum sokak boyu kalabalığı.
Antalya Ssk hastanesinin acilinde gerekli işlemler yapıldı ve şekli itibariyle sosisi andıran sargılarla, iki dikiş atıldı kafaya.
daha enteresanı, dikişi atan adam, bir yıl sonra sünnetimi yapma şerefine de nail oldu.
şanssız adammış vesselam, iki seferde de kafası geldi eline. çok çekti benden.
ilköğretim 7. sınıf öğrencisiydim. okulda feci yakışıklı biri vardı. 8. sınıftı. ailesi bulunduğumuz ilçenin en zenginlerindendi. öyle ki soy isimleri bile bulunduğumuz ilçenin adıydı. ilçe topraklarının yarısı onlarındı. tüm kızların dilindeydi bu adam. haliyle benim de dikkatimi çekmişti. her gördüğümde yüzümde bir yanma hissediyordum, sendelliyordum yürürken. o da beni farketmişti. hatta sınıfa bir kız arkadaşını göndermişti adımı öğrenmek için. ben de başkalarından duyuyordum beni sorduğunu. böyle sevindirik filan oluyordum ama farkettirmiyordum. çünkü sıra arkadaşım ona deli gibi aşıktı ve arkadaşımın aşkıyla çıkmak bana yakışmazdı.

birgün tüm ilçede bir muhabbet dönmeye başladı. bu çocuğun annesi salatalıkla mastürbasyon yaparken, salatalık kırılmış ve içinde kalmıştı. kadın bekar değildi ve kocası da ilçe dışında değildi.* ilçenin bağlı olduğu ilin üniversite hastanesinde ameliyat olmuştu annesi. ilçeyi bırakın tüm il duymuştu olayı. hatta eşim bu olaydan yaklaşık 4 sene sonra ildeki tıp fakültesinde öğrenciydi o bile biliyordu. yani o karizmatik çocuğun annesi nesilden nesile aktarılan bir fenomen halini aldı ilde.

tabi bizim okulda da o karizmatik, yakışıklı adam herkesin alay ettiği biri haline gelmişti. sırasına salatalık koyanlar filan. oysa ki annesinden kime neydi. sanki kadın çok kötü bişey yapmış gibi! sanırım sadece ben alay etmemiştim onunla ama toplumsal baskıdan dolayı da yaklaşamamıştım hiç bir zaman. kim bilir neler yaşadı o zamanlar. öyle durup dururken geldi aklıma. şimdi de küçük bir ilçede yaşıyorum ve burda dönen dedikodular midemi bulandırıyor. belki ondan gelmiştir. insanların kaç insanın hayatını dedikodularla mahvettiklerini bunları düşündükçe anlıyor insan.
tuvalet yerine o sersemlikle gidip buzdolabına işemektir. hala nasıl yaptım anlamıyorum.
Ortaokul yeni bitmişti.O anadolu fen lisesi sınavlarına girmişiz.Ben sınava iyi çalıştım ama sınav beklediğim gibi geçmedi.Eve geldik kötü geçtiğini söyledim.Kaç net yaptığımı aşağı yukarı tahmin ediyordum,söyledim bizimkilere.Annem hemen başladı zaten çalışmadin ki ne olacak halin aptal geri zekalı vs.O zaman harbiden inanmıştım o sözlere.Çalıştığım halde çalışmadığıma salak olmadığım halde salak olduğuma inanmıştım.Hala da annem aynı şekilde davranır.Başaramadım mı emeğimi inkar eder.Bu yüzden başarısızlık korkusu çekiyorum galiba.
hahahahhahaa. çok güldüm lan.

bi keresinde ahahhaa. bi keresinde ne ya. bok gibi.

çok küçükken hahhahaha..

günün birinde sadlksalda..

ya işte annemle misafirliğe gitmiş idik.. küçüğüm tabi. valla lan. annem geçti koltuğa bende mal gibi evin en ücra köşesinde bulunan sandelyeye oturdum.. asosyallik o zamanda zirvede. sandalyede oymalı moymalı. neyse annemgil harakiri kakakiri hakakaakiri falan gülüyorlar. bende sandalyenin oymasına parmaklarımı sokup sokup çıkarıyorum. seksi keşfetmeye çalışıyorum heralde.

neyse parmakları sok çıkar, sok çıkar eğleniyorum.. başparmağımı da sokayım bir dedim kendi kendime.. soktum sözlük soktum ama çıkaramadım. böyle yüzüm kızardı falan. annem dedi kızım terlediysen geç balkona diye. anneme küfür ettim sözlük. içimden tabi. hani manudan öğrendiğim bir küfür vardı ya.. hah işte onun daha az terbiyesizini..

ev sahibi de bi börekler, bi çörekler yapmış ki. sağ elim kaldığı için yiyemedim hiçbirini. şüphelendiler tabi. annemle ev sahibi bana bakıyor. bir ara psikolog numarası falan veriyordu ev sahibi anneme..

neyse annem kalk kız gidiyoz dedi. başparmağıma baktım sözlük. sanki ıkınmaktan morarmış bir havası vardı. canım benim.
çok dua ettim sözlük, çook.. o parmak ordan çıksın diye.. korka korka çektim yağ gibin çıktı parmak. anneme de bundan hiç bahsetmedim..

bir de kafamı merdiven korkuluklarına sıkıştırmıştım. onu da dinleyin çok zevkli lan.. sevdiğim çocuğu gözlüyorum aklı sıra.. aynı apartmandayız.. bizim alt katta oturuyordu. evden çıktı. boklu götüne bakıcam ya koşa koşa merdivenlere asılıp baktım. o merdivenleri indikçe görüş alanım daralıyordu. sonra nasıl oldu bilmem kafam o korkulağa sıkıştı. annem geldi. götü boklu çocuğun annesi geldi.. iyi güldüler. annemden de iyi dayak yemiştim..

bir de şey var sözlük..tamam lan. zaten bunların hepsini okuduysan helal sana. öpüyorum seni. seni çok seviyorum sevgili yazar. sen sabırlı ve iyi bir insansın. her şeyi hakediyorsun sen. sevgilin var mı?
o zamanlar herkes gibi benimde oyuncak yılanlarım vardı, hemi de bir sürü. neyse, bir gün bir fikir aklıma geldi, gece babannem yatağına girdikten biraz sonra bir kaç yılanımı koynuna atacaktım, sabahta korkudan bayılacaktı. evet, benim için harika bir plandı. babannem yılanlardan çok korkardı çünkü. akşam oldu babannem uyudu, sessizce girdim odaya, 3 yılanımı koydum geceliğinin içine ve bende bir an önce sabah olması için yatmaya gittim. sabah olduğunda evde kıyamet kopuyordu. babannem gerçekten bayılmış. annemden de güzel bir kahvaltı niyetine dayak yedikten sonra da yaramazlık sezonuna bir müddet ara verdim.
bundan 15 yıl falan önceydi. ankara da soğuk ve karlı bir kış günüydü. Benden 7 yaş küçük erkek kardeşimle, evimizin yanındaki ufak yokuşta, karı düzleştirip, biraz da üzerine su dökerek, güzel bir kayak pisti yapmıştık.

biz orada kahkahalar, çığlıklar eşliğinde gönlümüzce kayıp eğlenirken, kardeşimin uyarısıyla yanımızdaki gecekondunun camından bizi izleyen komşu çocuklarını gördüm. Biz karda, buzda keyifle oynarken, anneleri dışarı göndermediği için, bizi cam kenarından izlemekle yetiniyorlardı.

Onların bizi izlemeye devam etmesinin akabinde şeytanla aramızda kısa bir diyalog geçti.

-izlemesinler neden izliyolarki?
+ama dışarı çıkamıyolar.
-olsun izlemesinler.
+napacam ki?
-engel ol.
+nasıl?
-bul bi yolunu.

Ne yapsam da engellesem acaba derken aklıma güzel bir fikir geldi.

Kardeşimle beraber, karları alıp bizi görmelerini engellemek için camı kapatmaya başladık. O camı kapatınca başka bir camdan izlemeye başladılar. Sonra onu da kapattık. Son bir cam kaldı bizi görecekleri. Onu da kapatmaya başlayınca, suratlarındaki ifade "bu kalsın bari, bunu kapatma" der gibiydi. şeytani bir sırıtışla o camı da kapattım.

Artık oyunumuza kaldığımız yerden devam edebilirdik.

(bkz: yaşasın kötülük)*
ilk cinayetim bir civcivi yanlışlıkla öldürmekti,

babam az boz değil tam 130 tane civciv almış çiftlik kuracakmış; bir hevesle bahçeli evimizin yanına kocaman bir kümes kurmuş, 130 civcive bakıyoruz,

ben de çok seviyorum sarı mini mini, şeker şerbet yaratıkları; çok değil belki 3 yaşındayım, koşturuyorum civcivin peşinden, yakalayıp sevmek için. biraz hızlı koşmuşum sanırım, kazayla hayvanın canını aldım,

hemen sakladım diye hatırlıyorum civcivi, annem-babam bir civcivin kaybolduğunu anlamışlar mıydı herhalde anlamışlardı o zaman.

ama civcivi benim öldürdüğümü anlamamışlardı, söylesem kızarlar diye düşünüyordum sanırım; civcivin ölüsünü ne yaptığımı da hatırlamıyorum belki de sakladım bulamasınlar diye,

ama sözlük ilk yalanımı o yaşımda gerçeği saklayarak söyledim yine ilk cinayetimi işte o yaşımda kazara işledim.

o yaştaki suçluluk duygusunu uzun yıllar unutamadım,

allah sildi belki 3 yaşımdaki suçluluk duygumu çok şükür ama izi kaldı,

çok şükür de kalmış izi, yoksa kontrolsüz bir cani olur çıkardım ortalığa.

(bkz: ilk cinayet)
küçükken misafirler gittikten sonra hep dayak yerdim mk.
beşinci sınıftaydım ben o zaman efendime söyleyeyim , sınıfta sarışın bir çocuktan hoşlanmışım , o da benden hoşlanmış tabi kaçar mı çakaal neyse , müzik dersinde öğretmenimiz dedi herkes şarkı söyleyecek dedim ben söyleyemem öğretmenim edemem yapamam derken benim biricik aşkım listenin ilk sırasında olduğundan tahtaya çıktı , gözlerimin içine baktı ve ayna grubunun gelincik şarkısını bana hitaben söyledi , şimdi düşününce şarkıyla aramda nasıl bir bağ kurduğunu anlayamadım ama o ciddi anlamda yaşadığım ilk ve tek romantik harekettir sözlük . ayna'dan gelincik ama nasıl romantik . bende ona ebru gündeşten çingenemi söylemiştim tabi .