bugün

puslu gri bir sonbahar akşamında genç kadın...
çok sevimli ve saf bulduğum çizgi film karakteri. eşşektir kendileri. bende bu kadar yükü bir eşşek olarak taşımaktayımdır yıllardır.
seydizm gelecek dertler bitecek, ismim seydi.
belle: fransızca güzel demektir, disney'in güzel ve çirkin'indeki güzel'dir, fransızca bir şarkıdır.
üyelik kaydımla anthony burgess'ın otomatik portakal adlı kitabını okumamın aynı zamanlara denk gelmesi sonucu akla düşmüş bir nicktir benimki. kitap içerisinde enteresan bir cümlede kullanılmıştır.
--spoiler--

incecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye

Elif'in uğru nakışlı
Yavru balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar Elif Elif diye

Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif diye

Evlerinin önü çardak
Elif'in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif diye

Karac'oğlan eğmelerin
Gönül vermez değmelerin
iliklemiş düğmelerin
Çözer Elif Elif diye

--spoiler--

KARACAOĞLAN

aşık güzel yazmış, bana da onu yaşatmak düştü. * *
mükerrer innerden geldiğinin veya hikayesinin hiçbir çekiciliği yok ama 9.nesil bir yazar olsaydım kesinlikle nick im near miss olurdu.
sadece vişne , o kadar.
(#15248023).
aşk tanrısı erosu sadece aşk adamı diye bilirler ve tanrı olduğu bilincinde değildirler bunun için erosa ullah getirip erosullah ı ortaya çıkardım. tabiki nickimi erosullah yapmamın sebebi bu değil. bütün nickleri almışsınız.
eti tutku... Gerçek tutku...
sene geçen sene minibüsteyim. uludağ'da yazar olsam mı diye düşünmekteydim ve acaba nickim ne olsun diye düşündüm ve komik bir şey olsun dedim. o anda aklıma ekşi sözlükteki bir yazarın nicki aklıma geldi: "alessondro delpieroglu". o an ben de buna benzer bir şey denemeliyim dedim ve aklıma şarkıcı jason derulo geldi. işte o an nickim kafamda oluşmuştu: jason deroglu.
morrissey'in çok sevdiğim şarkısı olan paint a vulgar picture. ayrıca da anlamlı bence.
kendim roma taraftarı(fenerbahçe'den sonra) ve batistuta hayranıyım.batistuta yıllarca fiorentina'da oynarken hep onun roma formasını giyerken hayal ediyordum.gerçek olmuştu bu dileğim batistuta roma formasını sırtına geçirmişti.kendisine sürekli batigol deniyor ve bu şekilde anons ediliyordu.sima olarak da batistuta'ya benzerliğimden dolayı bu nicki seçtim.
toleys = adımın ve soyadımın ilk 3 harfinin birleşimi.tol+eys = toleys.
benimkinin her hangi bir hikayesi yok, içimden gelerek belirledim öyle.
(bkz: akrep burcu erkeği) okuduğunuz zaman anlarsınız.
evvel zaman içinde kalbur saman içinde
bir gece uslu uslu dream theater dinlerken şarkının tam ortasında saatin 00:00 ı vurduğunu farkettim.
külkedisi misali telaşlandım çünkü bu olamazdı çok büyük bir hata yapmıştım.
o gün artık 21 marttı.
o gün bahar mevsimi başlıyordu ve ben henüz depresifleşip blues dinlemeye başlamamıştım.
bu büyük bir yanlışlıktı metalci prensesin yeniden külkedisine dönüşüp yorganın altına girerek 'üvey annem beni hiç anlamıyo böhüü' diye ağlayan külkedisine dönüşme vakti gelmişti.
üçüncü gong sesini duyduğumda beyaz gitarlı prensim john petrucciye rezil olmamak için hemen o şarkıyı durdurdum ve stevie ray vaughan dinlemeye başladım.
sonra ağlaya ağlaya serdar öztoptan devam ettim.
artık bahar gelmişti ve ben ayakkabımın tekini bile geride bırakamadan yeniden bluescu olmuştum.

bu da böyle bir anımdır.
ismimden sesli harfleri çıkardım mlk oldu kısa oldu diyede iki tane daha k ekleyim dedim. bu kadar.
zembille inmiş gibi geldi aklıma. sanırım bana balık verme balık tutmayı öğret den yola çıktım. hiç hesapta yoktu ama...
bundan önce ''yağı bol bulan arap'' nickini kullanıyordum. biraz abaza durdu gibi. bünye kaldırmadı olayı.

oturduk arkadaşlar ile, ne olsun ne olsun dedik. sonra ulu bir arkadaş olan mujdeci önerdi bu nicki.

adet yerini bulsun diye de 3 kere kulağıma ''he man in abisi cetin'' dedi.
ben bu sözlüklere arada bir baksam da hiçbir zaman yazar olmak gibi bir hayalim olmadı. hele uludağ'ymış ekşi'ymiş farkını bilmeden ekşi'ye üye olmaya çalışıp olamayınca hepten hevesim kaçtı. arada bir inci sözlüğe girip bir kaç ayar verip takılıyorum işte derken birgün bir arkadaşımla konuşurken sözlüklere geldi konu. ben uludağ sözlük'te yazarım dedi. ben de "hmm ben de ekşi sözlük'e üye olmaya çalıştım ama üye yapmadılar hem listesi bayağı uzunmuş" falan dedim. arkadaşım bana uludağ'da yazar olmanın bir nebze daha kolay olduğunu kendisinin 3 saat içerisinde yazar olduğundan falan bahsetti. ben de bu sayede üye oldum. gece üye olup sabahına yazar yapılmıştım. artık 8. nesil yazardım. fakat sözlük ortamını bilmemekten nerde nasıl davranacağımı nasıl entryler gireceğimi bilmediğimden başarısız bir performans sergiledim. hatta kötü oylanan entrylerimi bile sildim. sırf karma uğruna düşüncelerimden vazgeçtim. bunun farkına vardım ve uludağ sözlük hayatıma yeni bir sayfa açmak istedim. ve nickimi sayfa yaptım.
bir hikayeden ziyade anlatmak istediği bir şey vardır genelde nicklerin. fakat benimki doğal olarak kendini yanlış anlatmış ve yanlış anlaşılmıştır. *
sözlüğe yazar olmaya karar verdiğimde şöyle bi düşündüm. genel olarak çabuk sıkılan bi insanım, "ilk andaki hevesim geçtikten sonra sık sık sözlüğe girip yazmam ben" dedim. ve buna binaen tadımlık kelimesinin uygun olabileceğini düşündüm. ama bu tek başına olmazdı tabi. böyle bi ortamda insanlarla bol bol dalaşıp tartışacağımı düşünürdüm* o zamanlar, ve "diğer yazarlar beni sevmez, buraya insanların çoğunun sevmediği bişey eklemeliyim" diyerek bamya kelimesini de yazdım.

farkettikten sonra iş işten geçmişti tabi, ilk görüşte pek iyi hisler uyandırmayan bi nick oldu çıktı. şimdiki aklım olsa ne mi yapardım.

(bkz: tadimlik kapuska)
(bkz: tadimlik kereviz)
(bkz: tadimlik pırasa) *
küçükkene teletabileri acayip izlerdim izlemediğim günler aglardım filan sanırım bilinç altı olmuş sözlük ekranında nikizini giriniz yazınca aklımda ilk gelen ismi yazdım az biraz değişiklik yarattım tabi ama sonuç olarak teletabiler var yani.
üye olurken bi adam vardı ismini hatırlamıyorum pala dayıydı sanırım. o geldi aklıma, bi keresinde canlı yayında be reklam arası iyi oldu ben bi s*çıp geliyim demişti de...